.

Çok tuhaf bir kitap…

tuhaf-cok-tuhaf-ıthakı-pangea-kıtaplıgı-ceyhan-usanmaz

Ümran Avcı

Tarih 30 Ekim 1938… Orson Welles, CBS Radio’da Cadılar Bayramı’na özel bir radyo tiyatrosu seslendiriyordu. Mikrofon başında H.G Wells’in “Dünyalar Savaşı” romanının uyarlamasını seslendirirken, sonu kaosa varacak büyük bir yanlış anlaşılmayla karşı karşıya kalacağından elbette habersizdi. Senaryo gereği okuduğu haber bülteninde uzaylı istilası gerçekleştiğini anons etti. Bundan sonrası tufandı…

Welles‘in sesinden dinledikleri radyo tiyatrosunu gerçek sanan Amerikalılar, New York ve New Jersey’i birbirine kattı. Panikle yollara dökülenler, erzak almaya çalışanlar, günah çıkarma ritüelleri için nöbete çağırılan papazlar… İnternet çağı da olmadığından, radyo yayınının bir tiyatro uyarlaması olduğu günler sonra ortaya çıktı. O süre içinde olan olmuştu.

Tarih 19 Haziran 2023… Japonya’da yaşayan ve gerçek kimliğini açıklamayan Toko-san, büyük bir servet harcayarak hayalini gerçekleştirdi. Bir köpek olmak ve onun gibi yaşamak isteyen Japon; kendine, yapımı 40 gün süren bir köpek kostümü diktirdi. Yeni kılığıyla evinin içinde köpek gibi dolaşmaya başladı. Tasma taktı, kabından mama yedi, bir köpek gibi esnedi, kimi zaman patilerini yaladı kimi zaman da takla attı. Bu görüntüleri de sosyal medya üzerinden paylaştı.

Tüm bu sahneleri filmlerde izleyip romanlarda okusak “ne tuhaf, biraz abartılı ama iyi yaratıcılık” derdik büyük ihtimalle. Çocuk istismarı olaylarında “çocuğun rızasının olduğunu” düşünen zihniyetlerin tuhaflığını saymıyorum bile…

Gerçek mi yoksa kurmacalar mı daha tuhaf diye düşüneduralım, “Tuhaf, Çok Tuhaf”, bu tür hikayelerle hazırlanan kolektif bir öykü kitabı olarak raflarda yerini aldı. İthaki etiketiyle yayımlanan kitabı Ceyhan Usanmaz yayına hazırladı. Tuhaf, Çok Tuhaf’ta Usanmaz ile birlikte Gökçe Gündüç, Hakan Bıçakçı, Işın Beril Tetik, Levent Şenyürek, Mehmet Berk Yaltırık, Meryem Gültabak ve Onur Selamet’in olmak üzere toplam sekiz öykü bulunuyor.  

Sunuşta da yer alan ve hepimizin ortak temenni cümlesi yerine geçebilecek “Tuhaflıkların kurgularla sınırlı kalmasını dilesek, imkansızı mı istemiş oluruz?” diyerek Ceyhan Usanmaz ile kitaba ve dünyanın tuhaf hallerini konuştuğumuz röportaja başlıyoruz.

Ceyhan Usanmaz

Tuhaf, Çok Tuhaf” projesi nasıl doğdu?

Bu derlemenin çıkış noktasında, pandemi döneminde tanıklık ettiklerimiz yer alıyor aslında. Doğrudan pandemide yaşadıklarımız değil belki ama hep distopik hikâyelerde okuduğumuz/seyrettiğimiz ne varsa, bir anda o hikâyelerin özneleri haline gelişimizin tuhaflığı… Çünkü fark ettik ki –kendimizi ne kadar “hazırlıklı” hissedersek hissedelim–, öylesi bir atmosferde yaşamak, bir filmdeki ya da bir romandaki kahramanla özdeşleşmekten çok daha farklıydı. Diğer bir deyişle, artık o “tuhaf” dönemi geride bıraktığımızın nişanesi olarak, “tuhaf” çatısı altında bir araya gelebilecek öykülerden bir derleme yapmaya çalıştık. Gerçi pandemi bitti bitiyor derken, bambaşka tuhaflıklar da yaşadık, yaşıyoruz bir yandan…

Peki derlemenin yazarları nasıl belirlendi, öyküler belli miydi?

Derlemeye katkıda bulunan yazarlar, eminim birçok kişi gibi, benim de yakından takip ettiğim isimler. Şimdiye kadar yazdıkları göz önünde bulundurulduğunda, “tuhaf” teması çerçevesinde kalem oynatabilecek, bu anlamda akla gelebilecek ilk isimlerden olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Dolayısıyla bu projede en önemli etmen, onları katkıda bulunmaya ikna etmekti aslında. Sonrasında yayına hazırlık aşaması çok kolay ilerleyen bir süreç oldu. Öyküler konusunda da bir tanesi hariç her bir öykü bu derleme için özel olarak kaleme alındı.

Gerçek hayat, tuhaflıklar konusunda kurmaca dünyası ile yarışır elbette.

Hiç kuşkusuz! 21. yüzyılın henüz ilk çeyreği bile tamamlanmamışken yaşananlar göz önünde bulundurulursa… Bu arada, kitabın giriş yazısında da gerçeğin kurgudan daha tuhaf olduğuyla ilgili o meşhur sözün altını özellikle çizmek istedik. Bunu dile getirmek isterken bile düşülen tuhaf durumu hatırlatmaya çalıştık. Yani, gerçeğin kurgudan daha tuhaf olduğuna ilişkin “aforizmayı” kime atfedeceğiz? Kimilerine göre Mark Twain’e ait bu söz, kimilerine göreyse Lord Byron’a. Her ikisi de söylemiş olabilir elbette; örneğin Lord Byron seçeneğini doğrulamak için Don Juan kitabına başvurabiliriz ama eğer kaynağımız internetse ikisine de ait olmayabilir!

Sizin de bir öykünüz yer alıyor kitapta. “Eve Gelen Kadın” öykünüzde kadın karakter, ilk buluşmadan sonra erkek arkadaşının arabasından başka bir apartmanın önünde iniyor. Kadınların, güvenlik kaygısı nedeniyle bu haklı taktiği geliştirdiğinden bahsediliyor hikâyede. Tanıdığım üniversite öğrencisi bir kızcağız da dairesinin önünde hep erkek ayakkabısı bulundururdu.

Evet, benim için doğrusu “derleyen” olarak kalmaktı belki ama uzun zamandır eserlerini severek okuduğum, yakından takip ettiğim isimlerle bir arada olma şansını da değerlendirmek istedim! Öyküdeki duruma gelince; haklısınız, kadınlar maalesef böylesi “taktikler” geliştirmek zorunda kalıyorlar. Öykünün meselesi tam olarak bu değil ama işte “tuhaf” olan, böylesi durumların günlük hayatın bir parçası gibi görülmesi, sıklıkla rastlanması…

Işın Beril Tetik’in “Kentsel Dönüşüm” öyküsünde de hayırsız evlat Efkan, üzerinden çıkarmadığı pijamalarıyla her gün iki saat kadın programı izliyor. Günlük “cinnet ve cinayet dozunu aldıktan sonra” kalkıyor. O programlara konu olan hikayelerin tuhaflığını bilmiyorum nereye koymalı? Ya da Levent Şenyürek’in “Hiç Kimse” öyküsünde de şöyle bir cümle var: “Çizgilere basmamaya çalıştım, basarsam kötü şeyler olacaktı…” Çoğumuzun var böyle huyları. Etrafımız tuhaflıklarla çevrelenmiş durumda diyebiliriz sanırım.

Haklısınız, başta konuştuğumuz konu aslında; günlük hayat çoğu zaman kurgudan daha tuhaf oluyor ve asıl korkutucu olan da bu. Örneğin Hakan Bıçakcı’nın bu derlemedeki öyküsü bir yana, şimdiye kadar yayımladığı romanlarına baktığımızda da tekinsizliğin kaynağı hep günlük hayattır ve tam da bu yüzden daha inandırıcı ve korkutucu gelir okura.

Korku demişken; belli temadaki öykü derlemelerine devam etmeyi düşünüyor musunuz, korku öyküleri gibi mesela?

İthaki’nin Pangea Kitaplığı’ndan yayımlandı “Tuhaf, Çok Tuhaf” kitabı ve bu çatı altında yayımlanan dördüncü öykü derlemesi oldu. Her biri farklı kimliğe sahip derlemelerdi. İlk isimli derleme örneğin, Bilimkurgu Kulübü ile ortaklaşa yürütülen bir proje sonucu ortaya çıkmıştı. Hem bilimkurgu alanında senelerdir eser veren yazarlar hem de türe yabancı ama edebiyatta tecrübeli isimler yan yana gelmişti. Silsile isimli derleme de Türkiye Bilişim Derneği’nin yıllardır düzenlediği Bilimkurgu Öykü Yarışması’nda 2016-2020 yılları arasında derece alan öykülerden yapılmış bir seçkiydi. Bir diğer derleme olan Tüm Panayırların Heyulası’nda ise, Kayıp Rıhtım ile iş birliği içinde “ucube” temalı öyküler bir araya getirilmişti. Diğer bir deyişle, söz konusu türlerde birer “odak” haline gelmiş platformlar ya da kuruluşlarla iş birliğine her zaman açığız; böylesi derlemeleri de çok önemsiyoruz ve evet, devam etme niyetindeyiz.