.

Burak Mert Çiloğlugil: “Her gün konuklar arasındaki iletişimin, paylaşımın ve fikir alışverişinin derinleştiğini görmek çok kıymetli.”

gate-27-burak-mert-cıloglugıl

Abdullah Ezik

abdullah.ezik@sanatkritik.com

Gate 27, kurulduğu 2019 yılından bugüne farklı pratiklerin araştırma ve üretim süreçlerini destekleyen uluslararası bir konuk sanatçı programına ev sahipliği yapıyor. Bu tür uluslararası programlar hem yerel hem de global anlamda birçok farklı kişiyi bir araya getirmesi, onlara farklı olanaklar sunmasıyla bana kalırsa desteklenmesi gereken en önemli projeler arasında yer alıyor. Bu noktada halihazırda süregiden projelere geçmeden önce Gate 27’nin kuruluş süreci ve üstlendiği misyona dair neler söylersiniz?

Uluslararası konuk sanatçı programı Gate 27, farklı pratiklerin araştırma ve üretim süreçlerini desteklemek ve disiplinler arası etkileşime zemin yaratmak amacıyla 2019’da Melisa Sabancı Tapan tarafından kuruldu. Melisa Hanım, Columbia Üniversitesi’nde Siyasi Kalkınma bölümündeki yüksek lisans eğitimi sürecinde Avrupa ve Amerika’daki farklı konuk sanatçı programlarını ziyaret etme şansı bulmuş. Kültür ve sanatı dönüştürücü bir araç olarak kullanabileceği bir platform üzerinde çalışmalarına başladığında Gate 27 fikri ortaya çıkmış. Kuruluş tarihi olan 2019’dan bu yana ise çeşitli disiplinlerden ellinin üzerinde sanatçı, küratör, araştırmacıyı Yeniköy ve Ayvalık’taki mekânlarımızda ağırladık.  

Gate 27’nin misyonu, sanatı bir araştırma yöntemi olarak ele alarak sanatçı, araştırmacı ve akademisyenleri ekoloji, sürdürülebilirlik, erişilebilirlik alanlarında bir araya getirmek ve yerel yaratıcı ağlar etrafında bir diyalog kurmak. Böylelikle de disiplinler arası iş birliğine katkıda bulunup yaratıcılığa alan açarak, toplumsal, çevresel ve ekonomik fayda yaratabilmeyi hedefliyoruz. Birleşmiş Milletler’in sürdürülebilir kalkınma hedefleri (özellikle 11,12,13 ve 16. maddeler) doğrultusunda katmanlı bir yapılanma oluşturduk. Gündelik operasyonlardan konuk seçimine; sahip olduğumuz konuk ve işbirlikçi ağının geliştirilmesinden faaliyetlerimizin sonucunda yarattığımız etkiye kadar uzanan kapsamlı süreçler hazırladık ve bunları da etkin bir şekilde uyguluyoruz.

Sürdürülebilirlik kapsamında özellikle zanaatın sürdürülebilirliğini sahipleniyoruz. Geçmişte Bilal Yılmaz ve Lydia Chatziiakovou’nun kurduğu Yaratıcı Zanaat İşbirliği’ni Ayvalık’ta konuk ettik. Bölgedeki zanaatkarları haritalandırdıkları bir proje gerçekleştirdiler. İstanbul’da ise Pakistan’dan gelen konuk sanatçımız Mahzaib Baloch ile buradaki zanaatkarların haritalandırmasının yanında, bir kakma ustasıyla iş birliği yapmasını sağlayarak bir eser üretilmesine katkıda bulunduk.

2024 yılı itibarıyla Gate 27’yi “konuk sanatçı” programından “konuk yaratıcı” programına doğru yönlendirmeyi amaçlıyoruz. Böylelikle Gate 27’nin yeni olasılıklara ve iş birliklerine kapı açma misyonu doğrultusunda daha verimli bir şekilde çalışabileceğiz. Bunun ilk adımını ise bu yıl ilk kez bir sosyal girişimciyi ağırlayarak attık. Craft Antakya’nın kurucusu Zeynep Ağırbaş, şubat ayında ülkemizin güneyini derinden etkileyen depremlerden sonra özellikle Antakya’daki ipek böceği ve ipek üreticilerinin yeniden üretimlerini tesis edebilmesi için çalışmalarını sürdürüyor. Gate 27 olarak böyle bir girişimin görünürlüğünü arttırmak, bölgedeki zanaatkarların ve üreticilerin rahatlıkla kullanabileceği ve uygulamaya alabileceği çeşitli rehberlerin hazırlanmasına katkıda bulunmak ve bunları yapabilmesi için girişimi doğru kişilerle bir araya getirmek için çalışıyoruz.

Bir sosyal girişimci ve sanatçıyı aynı anda konuk edebilmek, farklı bakış açılarının da açılmasını sağlıyor. Her gün konuklar arasındaki iletişimin, paylaşımın ve fikir alışverişinin derinleştiğini görmek çok kıymetli. Misyonumuzu yerine getirebilmek için çabalarımızı doğru bir kanala aktardığımıza işaret ediyor. 

İş birlikçilerimizi genişleterek çalışmalarımıza devam edeceğiz ve yarattığımız etkiyi büyütmeyi sürdüreceğiz.

Gate 27’nin Danışma Kurulu, bağımsız küratör ve sanat danışmanı Beral Madra, Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Dr. Nazan Ölçer, Sabancı Üniversitesi öğretim üyeleri Doç. Dr. Selçuk Artut ve Prof. Dr. Ahu Antmen’den oluşuyor. Söz konusu bu isimler projelerin geliştirilmesi ve uygulanması sürecinde size nasıl bir katkı sağlıyor? Arka planda işleyiş nasıl gerçekleşiyor?

Böylesi kıymetli isimlerden oluşan bir danışma kuruluna sahip olduğumuz için şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Her bir üye alanındaki uzmanlıklarını, Gate 27’nin misyonunu gerçekleştirebilmesi için paylaşıyor.

Her proje farklı ihtiyaçlara sahip olduğu ve farklı paydaşlarla bir araya getirilmesi gerektiği için danışma kurulumuz bu alanda konuklarımızın ihtiyaç duyduğu ağa girmelerine çok destek oluyor. Örneğin, her konuğumuzla Beral Madra’yı muhakkak bir araya getiriyoruz. Beral Hanım, hem sanatçıların projeleri üzerinde konuşarak fikir veriyor hem de araştırmalarını genişletebilmeleri için çeşitli kaynak ve kişilere yönlendiriyor.

Diğer bir güncel örnek olarak, Ahu Antmen ile danışma kurulu üyeliğinin dışında yeni bir etkinlik serisini başlattık. Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU GENDER) iş birliğinde başlattığımız etkinlik serisinde konuklarımız ile Ahu Hanım’ı bir araya getirerek danışmanlığını almakla birlikte etkinlik serisinde sanatçıların üretimleri üzerine yeni bir perspektif sunabilmeyi amaçlıyoruz.

Elbette ki bu isimler yalnızca Gate 27’nin konuk süreçlerine veya programlarına aktif olarak danışmanlık yapmıyor. Danışma kurulu ile Gate 27’nin stratejisi ve misyonunun güncel tutulması üzerine çalışıyoruz. Gate 27 gibi bir oluşumun yalnızca statik değerlere sahip olması varoluş nedenine aykırı olur. Ana hedefimize eklemlenebilecek değerleri ve hedefleri birlikte görüşerek toplumun ihtiyacına karşılık verecek ve olumlu bir etki yaratacak şekilde önceliklendiriyor veya geliştirip dönüştürüyoruz.  Bu hedefleri senelik olarak ağırlamayı planladığımız konukların çalışma alanlarından başvuru değerlendirme sürecine; düzenlenecek program ve etkinliklerin içeriğinin oluşturulmasından raporlanmasına kadar kapsamlı bir alana entegre ediyoruz.

Gate 27, geride kalan 4 yıllık süreçte hangi sanatçıları misafir etti ve ne tür projelere ev sahipliği yaptı?

Gate 27’de kuruluşumuzdan bugüne kadar Yeniköy ve Ayvalık konuk evlerimizde çok çeşitli mecralarda üretimlerini sürdüren ellinin üzerinde sanatçı, küratör, araştırmacı ve sosyal girişimciyi ağırladık. Hem farklı ülke ve disiplinlerden konuklarımızı ağırlamaya hem de iş birliklerimizi sürdürüp geliştirmeye devam ediyoruz. Bunları birkaç örnekle açmak istiyorum. Mayıs 2022’de İstanbul’da konuğumuz olan Christina Dimitriadis’in Akaretler Sıraevler’de Begüm Güney’in küratörlüğünü üstlendiği sergide işlerini gösterebilmiş olmasını örnek olarak verebilirim. Ayrıca, Esin Aykanat Avcı’yı da Gate 27’de altı hafta süresince ağırladık ve basına yönelik düzenlediğimiz açık atölye gösterimi gerçekleştirdik. 

Her konuğumuzla bir söyleşi gerçekleştirmeyi amaçlıyoruz. Geçmişte pandemi nedeniyle çevrimiçi kanallardan konuk söyleşileri düzenledik ve bunları YouTube kanalımız üzerinden yayınladık. Pandeminin artık etkisini yitirmesiyle birlikte fiziki olarak bir araya gelme şansımız arttı. Bu anlamda Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU GENDER) iş birliğinde başlattığımız yeni konuşma serisi kapsamında Minerva Han’da izleyiciyle buluşuyoruz. Bu ayın başında güncel konuğumuz Maja Bekan ile Prof. Dr. Ahu Antmen’in kolaylaştırıcılığında ilk oturumu gerçekleştirdik. Ağustos ve Ekim aylarında gelecek konuklarımız Nour Shantout ve Dominique Hurth ile seriyi tamamlayacağız.

Etkinliklerimiz, konuk süreci içerisinde izleyiciye yansıyan kısmı oluşturuyor. Ancak bu iş birliği toplumsal cinsiyet, feminizm ve göç alanlarında çalışmalarını sürdüren konuklarımızın Merkez’in bu alanlardaki çalışmalarından yararlanmasını da sağlıyor. Böylece bir yandan da Gate 27 ve Sabancı Üniversitesi arasındaki iş birliğini derinleştirme fırsatı yaratıyor.

Diğer yandan Gate 27’nin Ayvalık’taki mekânında geçtiğimiz yıl ağırladığımız tipografi ve tasarım eğitmeni Onur Yazıcıgil, Bergama Antik Kenti’nde bulunan Yunanca yazıtları inceleyerek dönemin taş ustalarının mermer üzerine harfleri işlerken kullandığı tekniği inceledi ve bu harfleri dijitalleştirerek Pergamon isimli bir yazı tipi üretti. Projesini kitaplaştırarak literatüre katkıda bulunmanın yanında, Emma Kraft ile yaptığı iş birliğiyle bir takı koleksiyonunun üretilmesini sağladı.

Geçmişte İKSV, Marina Abramovic Enstitüsü, Huma Kabakçı’nın Londra’da kurduğu OpenSpace ve dünyanın önde gelen konuk sanatçı programlarından Residency Unlimited gibi kurumlarla iş birlikleri yaptık. Sabancı Üniversitesi’yle geliştirdiğimiz programı 2024 yılında yeni bir seviyeye çıkarmayı amaçlıyoruz. Ağımızın genişlemesi için diğer kurumları da Gate 27’yle iş birliğine davet etmek istiyoruz. İş birlikçilerimizin çoğalmasının tüm paydaşlarımız, en çok da ülkemizin kültür sanat alanı için zenginleştirici olacağına inanıyoruz.

Kültür sanat alanında faaliyet gösteren kurumlarla iş birliği yapabilmek kadar, sosyal sorumluluk faaliyetlerine önem veren markalarla da bir araya gelmeyi önemli buluyoruz. Bu kapsamda Türkiye’nin önemli moda markalarından MACHKA’nın Gate 27 konuklarına sağladığı üretim desteği önemli bir rol oynuyor. Aynı zamanda Craft Antakya projesinde birlikte çalışma fırsatı yakaladığımız sürdürülebilir moda markası Anim ile çalışma modelimizi ileri seviyeye taşımak için görüşmelerimizi sürdürüyoruz.

Yaşamın devam etmesi için sürdürülebilirliğin önemini daha çok kavradığımız günümüzde, sürdürülebilirlik bilincinin kültür ve sanat üreticilerinden kurumlarına, üniversitelerden ticari markalara kadar kapsayıcı ve içselleşmiş bir şekilde sahiplenilmesi kritik bir rol oynuyor. Bunun yanında Gate 27’nin de amaçladığı üzere kültür ve sanatı bir araç olarak kullanarak olumlu toplumsal etki yaratabiliyoruz.

Mekân, sanatçı, araştırmacı ve akademisyenleri, “ekoloji”, “sürdürülebilirlik”, “erişilebilirlik” ve “yerel yaratıcı ağlar” gibi başlıklar etrafında bir araya getirmesiyle dikkat çeken bir yapı içeriyor. Sizi özellikle bu başlıklar üzerine çalışmaya yönlendiren nedir?

Bu başlıklarla bir araya gelme nedeni aslında kuruluş hikayemizde yatıyor. Diğer yandan özellikle görüyoruz ki güncel sanat üretimi hem form hem de konu olarak bu alanlarla iç içe. Bugün aktivist sanattan daha çok bahsediyoruz. Antroposen’e ve iklim krizine odaklanan sanat eserleri, bienaller izliyoruz. Kısacası tüketim tercihlerimiz aslında politik bir duruşa işaret ediyor. Sanatı yaşamın kendisinden soyutlayamayacağımızı kabul edersek önemli bir kesişim alanına varmış oluruz. Gate 27 de özünde bu kesişim alanını bir fayda yaratma amacıyla genişletmeye çalışıyor.

Gate 27, Yeniköy ve Ayvalık’ta iki farklı mekâna sahip. Programın gerek bu mekânlar arasında geliştirdiği bağ gerekse sanatçılara sunduğu olanaklarla giderek genişlediğini söylemek mümkün. Peki Yeniköy ve Ayvalık’taki mekânlarınız arasında ne tür bir ilişki ve farklılık söz konusu?

Katılımcılara İstanbul ve Ayvalık’taki mekânlarımızda dört ila on iki hafta boyunca fikirlerini üretime dönüştürebilecekleri sakin bir çalışma ortamı ve atölye mekânı sağlamakla birlikte, araştırmalarını derinleştirebilmeleri için çeşitli kaynaklara ve kişilere ulaşmalarında kolaylaştırıcı rol üstleniyoruz. Katılımcılar alumni programımız sayesinde daha önce konuk olmuş sanatçı ve araştırmacılardan oluşan geniş ve devamlı büyüyen bir iletişim ağının parçası olma fırsatını da yakalıyor. Konuklarımızın görünürlüğüne destek olmak için basın gösterimleri düzenliyoruz. Bu sayede çalışmalarını daha geniş bir kitleye duyurma şansını yakalayabiliyorlar.

Gate 27, bir konuk programı olarak şu anda ağırlıklı olarak sanatçıların, bununla birlikte araştırmacı ve akademisyenlerin uluslararası hareketliliği ve üretimlerine katkıda bulunuyor. Özellikle Yeniköy’de İstanbul dışında yaşayan yerli ve yabancı konuklarımızı ağırlamaya özen gösteriyoruz. Burada projelerin ihtiyacı doğrultusunda 12 haftaya kadar bir konaklama yapmak mümkün. İstanbul, kültürel anlamda zengin ve hareketli bir şehir olduğu için şehrin kültürel hareketliliğine ve değiş-tokuşuna katkıda bulunabiliyoruz.

Ayvalık’taki yerleşkemiz ise konuklarımıza odaklanarak çalışabilecekleri sakin ve izole bir ortam sunuyor bu nedenle sıklıkla İstanbul’da yaşayan konukları ağırlamayı tercih ediyoruz. Mekânın konumu gereği dört haftalık bir konaklama süreci genellikle yeterli oluyor. Yalnızca bir sahil yerleşimi olarak değil, tarihiyle de önemli bir yer olan Ayvalık’taki kültür sanat yaşamı son yıllarda oldukça hareketlendi ve zenginleşti. Bölgede faaliyet gösteren diğer konuk sanatçı programları, düzenlenen sergi ve söyleşiler ilçeye dinamizm katıyor. Bu hareketliliğin bir parçası olmaktan dolayı mutluyuz.  

Her iki mekânın en önemli yanı, konuklarımızla ve projeleriyle birebir ilgilenmemiz. Yıl içinde sınırlı sayıda konuk ağırlamayı ve tüm kaynaklarımızı onların projeleri üzerinde çalışmalarını sağlamak için seferber etmeyi tercih ediyoruz. Bir konuk programının zorunlu olarak bir çıktı ile tamamlanmasını beklememek gerektiğini düşünüyorum. Bazen sürecin kendisi konuk süreci sonundaki çıktıdan daha kıymetli hale gelebiliyor. Bu nedenle kararında bir çalışma prensibine sadık kalmaya çalışıyoruz. Eğer konuklarımız bir eser veya proje çıkarabiliyorsa koleksiyona bağışlamalarını rica ediyoruz. Böylelikle hem konuğu ileriki süreçlerde işiyle temsil edebiliyoruz hem de bir Gate 27 Koleksiyonu’nun oluşmasını sağlayarak aslında bir üretim yeri olma özelliğimizi de belgelemiş oluyoruz.  

Mekânınızın aynı zamanda geniş bir koleksiyona sahip olduğu, bu koleksiyonun misafir ettiğiniz yeni sanatçıların işleriyle giderek zenginleştiğini söylemek mümkün. Söz konusu bu koleksiyon, misafir ettiğiniz sanatçıları nasıl besliyor? Koleksiyonun bu giderek zenginleşen yapısına ve sahip olduğu işlere dair neler söylersiniz?

Üzerinde önemle durmak istediğim bir konu bu. Gate 27, diğer konuk sanatçı programlarına benzer bir şekilde sanat üretimi alanında yeni bir filantropi anlayışı sunuyor. Sanat üretiminin büyük kurumların (özellikle müze ve galerilerin) odağından çıkmasıyla konuk sanatçı programlarının önem kazandığını söyleyebiliriz. Kurumlar ne kadar büyük olursa olsun koleksiyonlarına sınırlı bir alım yapabiliyor veya özel üretim eser sipariş edebiliyor. Bu anlamda da sanat eserinin üretimi için yeni alanların, özellikle konuk sanatçı programlarının çoğalması önem kazanıyor. Ayrıca artık sanat eserini koleksiyon yapma amacıyla satın alan koleksiyoner profilinin de sanatın üretim sürecine destek veren filantropist anlayışa doğru evrildiğini söylemek mümkün. Gate 27 Koleksiyonu bu noktada bu alandaki çalışmalarının bir birikimini sunuyor.

Bir koleksiyona sahip olmak yalnızca üretilen eserlerin bakımını üstlenmek anlamına gelmiyor. Buradaki eserlerin izleyici ile buluşması için önümüzdeki dönemde sergi projeleri yapıyoruz. İster istemez konuklarımızın üretimleri belirli temalar etrafında (özellikle göç, çevresel konular ve zanaata dönük işler gibi) yoğunlaşarak gruplaşmaya başladı. Bu da eserleri farklı perspektiflerden izleyiciye sunmak için iyi bir fırsat veriyor. Böylelikle sanatçılarımızın görünürlüğünü yalnızca etkinliklerle değil, bu sergiler aracılığıyla da pekiştirmeyi hedefliyoruz.

Direkt koleksiyonla ilgili olmasa da yürüttüğümüz alumni programından bahsetmek istiyorum. Çünkü bu program sayesinde her güncel konuğumuzu, ihtiyacı doğrultusunda en az bir geçmiş konuğumuzla bir araya getiriyoruz. Bunun da koleksiyonun tutarlılığına katkısı olduğunu düşünüyorum. Güncel konuklarımız, geçmiş konuklarımızın yanında ek olarak ülkemizde çalışmalarını sürdüren diğer kültür sanat sektörü aktörleriyle bir araya gelerek görüş alışverişinde bulunuyor.

Özellikle Esin Aykanat Avcı’nın Gate 27’de geçirdiği süreçte tanıştığı ve görüştüğü kişilerin, projesini şekillendirmesindeki etkisini kıymetli buluyorum. Neredeyse her konuk İstanbul’a geldiğinde şehrin dinamiğinden ve ritminden çok etkilenerek biraz yönünü şaşırıyor. Bazen de konuklarımız doğru kaynaklara ulaştığında projesini güçlü bir kavramsal zemine oturtma fırsatı yakalayabiliyor. Esin Hanım da Gate 27’de çalıştığı projesini uzun bir zamandır sürdürüyordu. Burada geçirdiği sürede küratörler ve sanatçılardan aldığı geri bildirimler ve birlikte gerçekleştirdikleri paylaşımlar sayesinde projesinin nereye gitmesi gerektiğine dair daha güçlü bir çerçeve oluşturabildiğini düşünüyorum. Bu da bizi daha zengin ve çeşitliliğe sahip bir koleksiyona götürüyor.

Son olarak Esin Aykanat Avcı’yı ağırladınız. Aykanat Avcı, biyo temelli işler üreten bir sanatçı. Program çerçevesinde Esin Aykanat Avcı ile nasıl bir süreç geçirdiniz?

Karşılıklı olarak besleyici bir süreç geçirdiğimize inanıyorum. Konuklarımızın ihtiyaçları her defasında değiştiği için Gate 27’yi de yeni ağlar kurmaya ve iş birlikleri geliştirmeye teşvik ediyor. 

Gate 27’nin sahip olduğu üretim imkânlarını konuklarımız için açıyoruz. Bu kapsamda Esin Aykanat Avcı’ya Sabancı Üniversitesi Biyoloji laboratuvarlarında çalışma imkânı sunabilmeyi ve kampüste konaklamasını sağlayabilmeyi önemli buluyorum. Maalesef ülkemizde kamu kullanımına açık laboratuvarlar bulunmuyor. Bu da biyosanat alanında çalışan sanatçılar için büyük bir engel teşkil ediyor. Bu konuda Gate 27’ye desteklerini esirgemeyen Sabancı Üniversitesi Rektörü Sayın Yusuf Leblebici’ye ve Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi değerli Nur Mustafaoğlu ve ekibine büyük bir teşekkür borçluyuz.

Bununla birlikte Esin Hanım’ı alanıyla ilgili olacak farklı küratör ve sanatçılarla da bir araya getirdik. Yukarıda da belirttiğim gibi kendisinin projesini şekillendirmesine katkıda bulunmuş olduk. Esin Hanım da burada geçirdiği süreçte Gate 27’ye önemli katkılarda bulundu. Her şeyden önce koleksiyonumuza bir iş bağışladı. Sahip olduğu ağla bizi bir araya getirdi ve yeni iş birlikleri geliştirmemiz için bize de yeni fırsatlar sunmuş oldu. Konuk süreci boyunca ekibimizle kurduğu iş birliği ve samimi diyaloğu sayesinde hepimiz yeni bir arkadaş edinmiş olduk. Her ne kadar 1,5 ay gibi kısa bir süreyi birlikte geçirsek de bundan sonraki süreçte bağımız hep devam edecek.  Her zaman kendisinin yanında olacağız.