Üçüncü Dereceden Bir Aptalın Hikâyesi: 7
Abdullah Ezik, Cem Akaş’ın ilk kez 1992 yılında yayımlanan 7 başlıklı romanı üzerine yazdı. […]
Abdullah Ezik, Cem Akaş’ın ilk kez 1992 yılında yayımlanan 7 başlıklı romanı üzerine yazdı. […]
“Cazdan Sazdan Sözden” adlı podcast serimizde Esin Hamamcı, caz, klasik, rock ve pek çok müzik türünden müzisyenlerle, müzik yazarlarıyla, müzik sektörünün önde gelen isimleriyle sohbet ediyor. Serimizin yeni konuğu Açık Radyo’nun hem ekibinden hem de programcısı, müzisyen Ömer Şahin. […]
Liz Behmoaras, Suat Derviş’in romanlarında sıklıkla, maskeleyerek de olsa, kendisini ve çevresini anlattığını, eserlerinde işlediği birçok çatışmanın da aslında kendi iç dünyasından kaynaklandığını belirtiyor. Behmoaras, Derviş’in romanlarına bu perspektiften bakıldığında söz konusu tüm bu eserlerin “basitleştirilmiş birer psiko-analiz metni” olarak görülebileceğini de ifade ediyor. “Her ne kadar eserleri belirli dönemlerde bir ideoloji taşıyıcısı olarak görülseler de bu söz konusu hesaplaşmalar ancak yazdığı son eser ile nihayete erer.” İlk romanı Kara Kitap’tan itibaren kişisel yaşantısına ait çeşitli olay ve kişileri eserlerinde işleyen Derviş, kimi zaman çocukluğuna ait mutlu anları, kimi zaman ise yaşantısının trajik yönlerini kitaplarında kendisine konu edinir. […]
Tamer Sağcan, Veysel Gökberk Manga’nın Tanıdıklar ve Başka Bildik Yüzler isimli romanı üzerine yazdı. […]
Menekşe Toprak, Suat Derviş’in 9 Ocak 1929 yılında “Berlin’de Ben” başlığı altında Vakit gazetesinde yayımlanan bir yazısından yola çıkarak usta yazarın Almanya günlerine uzanıyor. Suat Derviş’in yıllar sonra Berlin Yazıları başlığı altında kaleme alacağı tefrika dizisinden 9 yıl önce yayımladığı bu ilk yazı, usta yazarın Almanya tecrübesinin zamanla nasıl gelişip derinleştiğine de ışık tutuyor. 1930’lu yılların önemli şehirlerinden biri olan, hızlı ve modern kent yaşantısıyla dikkat çeken Berlin, aynı zamanda gece hayatı, ışıltılı caddeleri ve kalabalığıyla da devrin kültürel merkezlerinden biri olma işlevini üstleniyor. Zenginliğiyle olduğu kadar yoksul mahalleleriyle de dikkat çeken kent, dünyanın diğer şehirleriyle karşılaştırıldığında da kendisine has bir profil çiziyor. Suat Derviş’in “Berlin’in altın çağı olarak ifade edilen 1924 ile Hitler’in iktidara geldiği 1933 yıllarının ilk çeyreğine kadar Berlin’de geçirdiği refah dolu yıllara” doğrudan tanıklık ettiğini belirten Menekşe Toprak, yazarın söz konusu tüm bu birikim ve tecrübeyi beraberinde İstanbul’a da taşıdığını, Türkiye’de kaleme aldığı birçok gazete yazısı ve romanında bu yıllara gönderme yaptığını ifade ediyor. […]
Abdullah Ezik interviewed with Habib William Kherbek about his recent works, the relationship between his fiction and non-fiction works, his literary productions and the Entropia (vol. I & II) project. […]
Abdullah Ezik, Habib William Kherbek ile yakın dönem çalışmaları, kurgu ve kurgu-dışı çalışmaları arasındaki ilişki, edebî üretimleri ve Entropia (vol. I & II) projesi üzerine konuştu. […]
Çimen Günay Erkol, Suat Derviş’in 1939 yılında tefrika edilen İstanbul’un Bir Gecesi romanı üzerinde duruyor. Suat Derviş’in Behçet Necatigil’e yazdığı mektubunda “en sevdiğim romanlarımdan biri” dediği İstanbul’un Bir Gecesi, karanlık bir atmosfere sahip olmasına rağmen anlattığı hikâye ile topluma ışık tutan bir eser. Romandaki karakterlerden biri olan Ali’nin aslında “bir tür sınır karakter” olduğunu belirten Çimen Günay Erkol, onun farklı sınıflara ait birçok insanı bir araya getirdiği tespitinde bulunuyor. Kimi noktalarda Adalet Ağaoğlu’nun Bir Düğün Gecesi romanıyla ortaklıklar kuran, düğün sahnelerinde toplumun farklı kesimlerine açılan roman, İstanbul’u sokak sokak içerisine hapsediyor. Zenginlerin zenginliğinin kaydını tutan, asıl işi muhasebecilik olan Ali, alt sınıflardan gelen bir kahraman olarak içerisinde bulunduğu durum ile ulaşmak istediği yerleri kıyaslar, bunalıma girer. Suat Derviş’in romanda birçok farklı kahramanın hayatını anlattığını belirten Çimen Günay Erkol, yazarın “bir tür ağ” ile İstanbul’un farklı yüzlerini sembolize eden birçok farlı kişiye hayat verdiğini ifade ediyor. […]
Okan Çil, geçtiğimiz günlerede İthaki Yayınları tarafından yayımlanan “Annem, Kovboylar ve Sarhoş Atlar”da “aile içinde, kapalı kapılar arkasında dönen türlü çatışmalara odaklanan; onca sarsıcı hikâyeyi çocukların, özellikle de kız çocuklarının ağzından anlatan” Polat Özlüoğlu ile edebiyatı ve yeni öykü kitabı üzerine konuştu. […]
Beatrice Hendrich, Suat Derviş’in ilk kez 1950 yılında Son Telgraf gazetesinde tefrika edilen Gel Eve Dönelim isimli romanı üzerinde duruyor. Tıpkı Fosforlu Cevriye’de olduğu gibi Gel Eve Dönelim’de de Suat Derviş’in seks işçilerinin hayatlarına odaklandığını belirten Beatrice Hendrich, eserin yayımlandığı dönemde kimi okurların (özellikle de erkek okurların) romandaki toplum ve siyaset ilişkisinden rahatsız olduğunu ifade ediyor. Başlangıçta reşit bile olmayan Şevkiye’nin seks işçiliği yapmasında en önemli nedenlerin ekonomik sıkıntılar ve sosyal güvenden yoksunluk olduğunu belirten Hendrich, Şevkiye’nin bir parçası olduğu toplum tarafından nasıl dışlandığına dikkat çekiyor. Genç yaşta yetim kalan Şevkiye, önce üvey babası tarafından cinsel şiddete uğrar; süreç daha sonra toplumun, hukuk sisteminin, polis teşkilatı ve resmî kurumların nasıl ikiyüzlü davrandığını gösteren olaylar silsilesi ile devam eder. […]
Copyright © 2024 | MH Magazine WordPress Theme by MH Themes