Ayşegül Şahin
Çağdaş Türk romanının başarılı kalemlerinden Sibel K. Türker’in yeni kitabı Cennette Gibiyim, İthaki Yayınları tarafından okura sunuldu. Adının aksine dünyada “cehennemi” yaşayan bir kadının hayatına odaklanan roman, Türkiye’de kadın olmanın zorluklarını gözler önüne seriyor.
Temenni henüz 14 yaşında bir kız çocuğuyken, annesinin vahşi bir biçimde öldürülüşüne tanık olur. Katil babasıdır. Annesi mezara, babası cezaevine girdikten sonra teyzesinin evine sığınır. Erkek kardeşine de babaannesi sahip çıkar. Zaman içinde kardeşiyle bağları kopan Temenni, hayatını öldürülme korkusuyla geçirir; canını ya babası ya da babasının akrabaları tarafından ona karşı doldurulan erkek kardeşi alacaktır. Zira olayın ardından polisi arayıp babasını ihbar etmiş, bir “erkeğin” hüküm giymesine yol açmıştır. Bu zorlu hayatta kurtuluş umudunu yine bir erkeğin kanatları altında bulur Temenni. Korunmaya duyduğu ihtiyaç yüzünden, 24 yaşına geldiğinde pek de tanımadığı bir adamla evlenir. Ancak eşini de 10 yıl sonra kaybeder…
Keşke Çocukken Ölseydim
Temenni, yazar Sibel K. Türker’in kadın cinayetlerinin kurbanlarına ithaf ettiği yeni romanı Cennette Gibiyim’in baş karakteri. Kitap da onun ağzından yazılmış. Temenni kurgu bir karakter ama yaşadıkları, bu coğrafyanın acı gerçeklerinden. Annesinin “mutlu bir ömür yaşaması” dileğiyle Temenni adını koyduğu kahramanımız, üçüncü sayfa haberlerinden aşina olduğumuz hikâyesini anlatmaya “Keşke çocukken ölseydim” temennisini dile getirerek başlıyor. Bu vurucu girişin devamında da, ancak yetişkin bir kadın olduğunda dillendirebildiği can yakıcı dileğinin sebeplerini anlatıyor.
Temenni, başına gelenlerin tüm ağırlığına ve bütün korkularına rağmen, ergenlik ve ilk gençlik yıllarında hayata karşı heyecan ve merak dolu. Zorluklarla da olsa lise eğitimini tamamlıyor ve tanımadığı dünyayı satışını yaptığı ansiklopedi ciltlerini birer birer okuyarak keşfetmeye çabalıyor. Ancak mağduru olduğu erkek şiddeti, sığındığı teyze evinde de pençesini boynuna uzatıyor; bir yandan katil babasına öykünen eniştesi, diğer yandan hapisten yeni çıkmış, kendisini evde istemeyen teyze oğlu… Teyzesinin onun evdeki varlığına “tahammül” etmesinin tek nedeni de ütü ve temizlik yaparak ev işlerinin yükünü omzundan alıyor olması.
Sadece Temenni değil okur için de boğucu bir atmosfer yaratan Sibel K. Türker, aile içi şiddet, eril tahakküm, kadın cinayetleri, toplumsal baskılar gibi konuları işlediği romanında “kadın dayanışması”na da yer vererek hem ana karaktere hem de okura nefes aldıran, umut verici bir alan açıyor. Temenni “erkekliğin” gölgesinde bir çıkış yolu arayıp kendisine reva görülen kaderi yenmek için savaşırken, ihtiyaç duyduğu güç ve desteği bir hemcinsinde; teyze kızında buluyor. Önceleri bir avukatın yanında çalışan, daha sonra hukuk fakültesini bitirerek avukat olan teyze kızı, Temenni’nin kendini bulma yolculuğuna bilgisi ve cesaretiyle rehberlik ediyor.
Erkekler Kötü, Kadınlar Mutsuz
Teyze kızının hayata dair büyük cümleleri var. Onlardan biri de şu; “Kadınlar sadece aşk ister.” Temenni’nin kalbindeki karanlık odaları aydınlatacak şey de bir aşk belki. Ancak onun için aşk da başka bir tehlike kaynağı: “Ben istemiyordum. Dolmuşta, otobüste bana yer vermek isteyen erkeklerden bile korkarken. (…) Duymuyor musunuz? Bütün kadın katilleri ‘Sevdiğim için öldürdüm.’ diyor. Öyle duygusal bir ülke ki burası, hukukumuz da aynı hislerle aşka öncelik verip bu sevdalı kocalara, erkek arkadaşlara, bu mecnunlara kol kanat geriyor.” Kaçsa da kalbini bir gün aşka kaptırıyor Temenni, işyerinden arkadaşı Levent’e sevdalanıyor.
Romanda Levent dışında Temenni’nin çevresindeki tüm erkekler kötü. Temenni bu kötülüğü şöyle sorguluyor: “Bu adamlara, bu adamların damarlarına ta çocukluklarında zerk edilen canilik de neyin nesiydi? Öldürseler de öldürmeseler de caniydiler işte. Düşünceleri, ruhları, sevgileri, sevgisizlikleri, aptallıkları, kafasızlıkları, sövgüleri, yergileri, nefretleri caniydi.” Erkeklerin kötülüğü, kadınların mağdur ve mutsuz olmasına yol açıyor. Bu mutsuzluk da herkesin üzerine karanlık bir örtü gibi çöküyor. O karanlığın çıkış yolu ise “devrimci” teyze kızının sloganında yatıyor: “Bir kadın gülerse dünya değişir!”
Kadına yönelik şiddet, Türkiye’nin kronik sorunlarından biri. Korkunç bir tablo var; Türkiye’de sadece 2023 yılında 308 kadın, uğradığı şiddet nedeniyle yaşamını yitirdi. 2024 yılının başından ekim ayına kadar da 300’e yakın kadın cinayete kurban gitti. Bu insanlık suçuna dikkat çekmenin yollarından biri; sanat. Romanlarında genellikle bireysel ve toplumsal sorunlarla hırpalanmış karakterlere yer veren Sibel K. Türker de son eseri Cennette Gibiyim’de edebiyatın gücünden yararlanarak mağdurların neler yaşadığını, kadın-erkek ilişkilerine sinmiş kötülüğü ve Türkiye’de kadın olmanın zorluklarını gözler önüne seriyor. Meseleyi çok yönlü şekilde işleyen roman, halihazırda içinde bulunduğumuz döneme dair güçlü mesajlar barındırıyor.