.

Peter Zimmermann: “Benim için görünen yüzeyin arkasındaki her dijital görüntü bir metindir.”

Abdullah Ezik

abdullah.ezik@sanatkritik.com

Abdullah Ezik, Peter Zimmermann ile geçtiğimiz haftalarda Dirimart’ta gerçekleşen “Sticker” sergisi, sanat pratiği ve yakın dönem çalışmaları üzerine konuştu.

Yeni kişisel serginiz “Sticker”, geçtiğimiz günlerde Dirimart’ta açıldı. Bu sergide kendinize has bir teknikle, tuvale işlediğiniz sanal algoritmalara odaklanıyorsunuz. Öncelikle size özel olan bu tekniği siz nasıl tanımlarsınız?

Bilgisayardaki grafik algoritmalar tarafından oluşturulan düzeni bulduğumda boyama işlemine başlıyorum. Motifi tuvale yansıtıyorum. Farklı şekillerin ana hatlarını belirliyorum ve şeffaf renkli epoksiyi katmanlamaya başlıyorum. Her bir katmanı gece boyunca kurutuyorum. Bu yöntemle birlikte her bir katmanda başka bir renk ile tuvale devam edebiliyorum. Bu şekilde oldukça yavaş bir boyama süreci geçiriyorum ve arka planda kazalar için de çok fazla alan bırakıyorum.

“Dijitalleşme” ve “dijitalleştirme”, 1990’lı yıllardan itibaren sizin dikkatinizi çeken ve üretimlerinize de yansıyan, çağın da önemli konularından birisi. Dijitalleştirmeye bağlı temsil süreçleri de bu bağlamda önemli bir başlık olarak ifade edilebilir. Bu noktada dijitalleşme ve dijitalleştirme, hangi bağlamda, nasıl bir düşünce etrafında sizin üretimlerinizde yer buluyor?

Dijitalleşme: Benim için görünen yüzeyin arkasındaki her dijital görüntü bir metindir. Tüm bunlar da herhangi bir yönde değiştirilebilir. Öte taraftan artık bir belgesel fotoğrafı niteliğinde de değiller. Herhangi bir hikâyeyi anlatmak için kullanılabilir: alternatif gerçekler! Bunun için bir çözümüm yok. Resimlerimde bu gerçeği işlemeye çalışıyorum.

“Hata”, özellikle de dijital dünyada sıkça karşımıza çıkan, beraberinde birçok farklı meselenin tartışmaya açıldığı bir konu. Hatanın anlamı, karşılığı, ona karşı üretilebilecek çözümler gibi birçok alt başlık da bu noktada devreye girebilir. Siz ise “hata diye bir şeyin olmadığı bir yer”in var olabileceği düşüncesini ortaya koyuyorsunuz. Peki bu yer neresidir ve bu durum/düşünce, sizin işlerinizde kendisine nasıl bir karşılık bulur?

Hata: Epoksi serisi çöken bir bilgisayar dosyasının ekran görüntüsünden ibaret. Öte taraftan dönem olarak bilgisayarların günümüzün aksine çok da düzenli şekilde çalışmadığı bir zamanı merkeze aldım. Bu görüntünün çıktısını aldım ve 1995’te Londra’da The Agency’de bir gösteride izleyicilerle buluşturdum. Yapay olarak hatalar yaratmaya çalıştığımdan beri bunu bir tür anakronizm olarak görüyorum.

Sergi alanındaki büyük duvarları kaplayan sticker’lar, gerek serginin başlığında gerekse ortaya çıkardığı büyük resimde daha da anlamlı hâle gelen önemli bir vurgu. Meme ve sticker’ların günümüz dünyasındaki yeri de bu noktada dikkat çekici. Stickerlar üzerinden çalışma düşüncesi nasıl gelişti?

Sticker’lar/çıkartmalar: İlk epoksi çalışmalarım görüntülerin “gerçeği” ile ilgilenirken, çıkartma çalışmalarım bir algoritmanın tek tek nesneleri nasıl yapılandırdığına odaklanıyor. Belirli parametreleri değiştirdiğinizde ortaya çıkan bu desen ve süslemeler beni gerçekten büyülüyen unsurlar. Mesela “Sierpinski üçgeni” buna çok güzel bir örnek olarak değerlendirilebilir.

İmajların içerisinin/anlamlarının boşaltılması, kimi durumlarda onlara yeni anlamlar yüklenmesi çağdaş sanatta sıkça karşılaşılan durumlardan birisi. Siz bu meseleye sanatınızda hangi açıdan yaklaşıyorsunuz? İmajların içinin boşaltılması, buna karşılık aynı imajların başka konsept ve düşünceler etrafında yeniden üretilmesi sanatçıya nasıl bir alan açar? Neler sağlar?

Resimleri/imajları boşaltmak: Bunu daha çok bir tabloyu özüne indirgemek için bir soyutlama süreci olarak tanımlıyorum. Bu aynı zamanda benim için boyama sisteminde halihazırda var olan referansları, makinelerin teknik koşullarını ve yazılı sınırlamaları görünür kılan bir oyun olarak da ifade edilebilir.

Dijital şablonlar aracılığıyla ürettiğiniz resimsel nesneler, bir süre sonra “gerçek” olur ve yeni bir bağlamda kendisine yeni bir etkilenim alanı açar. Şablonların gerçek hâline gelmesi ve reçine imajlara dönüşmesi, sizin sanat pratiğiniz bağlamında nasıl gün yüzüne çıktı?

Şablonlar: Şablonlar, epoksi serisi içerisinde değerlendirdiğim daha yeni bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Tekrarlama, boyut, renk, üst üste bindirme gibi parametrelerle oluşturduğum bu desenleri daha önceki resimlerimden ayırmak için bilinçli olarak birtakım temel ayrımlara/farklılıklara gittim. Çıkartmalar da tam olarak bu şekilde resimlerimi ayrıksı kılıyor.

Fotoğraflar, film kareleri ve diyagramları grafik algoritmalarla yapısöküme uğratıp dönüştürüyorsunuz. Gerçek nesne ve elementlerle bu derece yakından ilgilenerek onlardan başka anlamlar/işler/sonuçlar çıkarmanız dikkat çekici. Peki bu girişimin sonucunda elde ettiğiniz verileri/nesneleri saydam katmanlar aracılığıyla tuvale aktarırken nasıl bir yol izliyorsunuz?

Saydam katmanlar: RGB modunda ekranlarda var olması amaçlanan birtakım görüntüleri dışarı aktarmak için başvuracağınız yöntem elbette çıktı almak metodu olacaktır. Aynı zamanda bir ressam olduğum için şeffaf katmanlarla geliştirdiğim bu tekniği kendi adıma “dört renkli baskı”ya benzetiyorum. Sözgelimi sarı ve kırmızı iki katmanı üst üste bindirirseniz turuncu elde edersiniz. Mavi ve sarı yeşile döner gibi.

2014 yılından beri “Van Gogh Anahtarı” isimli bir algoritma yardımıyla çalışıyor ve bu yöntemi kullanarak çeşitli işler üretiyorsunuz. Bu algoritma nedir ve sizin sanat üretiminizdeki yeri/karşılığı nasıldır?

Van Gogh Anahtarı: Van Gogh Anahtarı birkaç yıl önce cep telefonlarında çalışan bir uygulamaydı. Orijinal adı “Paintit” idi. Maalesef bu uygulamayı yeni telefon işletim sistemleri için sunmadılar ve güncellemediker. Paintit ile herhangi bir fotoğrafı Van Gogh’un fırça darbeleriyle yeniden üretebiliyordunuz. Böylelikle Van Gogh tablosuna benzer bir görüntü ortaya çıkıyordu. Bu uygulamanın sonuçlarından gerçekten etkilendim ve onları yağlı boya tablo serim için bir başlangıç noktası kabul ettim, onu bu şekilde kullanmaya karar verdim.

Son bir soru olarak, katmanlaşma sizin işlerinizdeki önemli konulardan birisi. Reçine tablolarınız da sticker işleriniz de üst üste işlenmiş, geliştirilmiş katmanlardan meydana geliyor. Bu çok katmanlı yapı da beraberinde yeni anlamlar, yeni görünümler getiriyor. Gerek düşünsel gerekse üretim pratiği bağlamında, katmanlaşma sizin için nasıl bir anlam ifade ediyor?

Tabakalaşma: Bu kavram için değerlendirebileceğim güzel bir sözcük var. Tarih için Almanca “Geschichte” ve katman için kelime “Schicht” kelimelerini kullanırsınız. Yani bu ifade kısaca “belirli bir süre boyunca bir katmanlaşma sürecindeki herhangi bir hikâye veya tarih” anlamına gelir. Ben de bu şekilde resimlerimde farklı katmanlar meydana getiriyorum.