.

Ânların Kırılganlığı: Kaçış Rampası

Abdullah Ezik

abdullah.ezik@sanatkritik.com

Halil Yörükoğlu’nun 2020’de yayımlanan öykü kitabı Kaçış Rampası, birçok farklı konuda yazılmış metni bir araya getiren, okura farklı ruhsal iklimlerde dolanan olaylar sunan bir ilk kitap.

Kaçış Rampası, her şeyden önce belirli ânlar üzerinde duran ve insan hayatının kimi âni gelişmeler, bir ânda ortaya çıkan durumlar ve ansız olaylarla nasıl şekillenebileceğini, bambaşka bir biçimde gelişebileceğini ortaya koyan bir kitap. Öyle ki bu durum her şey kendi yatağında akarken bir ânda suyun yönünü değiştirebilecek bir etkiye de sahip. Olaylar ağır ağır yaşanırken meydana gelen küçük bir şey, bir laf atma, kimisi için ufak bir hareket her şeyi değiştirebilir. Bu da bir yandan ânların kırılganlığını ön plana çıkarırken diğer yandan insan hayatının nasıl da belirli ânlara sıkışabileceğini, bu ânlardan çıkışın ise zamanla insan hayatına ne denli sarsıcı etki edebileceğini gösterir.

Kaçış, kaçma, kaçma hâli, kitabın en temel izleği olarak değerlendirilebilir. Öyle ki bu durum ilk öyküden son öyküye dek devam eder. Halil Yörükoğlu’nun karakterleri bazen ailelerinden kaçar, bazen çevrelerindeki insanlardan, bazen eş dosttan, bazense düpedüz kendilerinden. Kaçma hâli, kaçma arzusu ve kaçma mecburiyeti hiçbir zaman eksilmez. Bu durum da aslında insan olmanın en temel yanlarından birisine işaret eder: İnsan sabit bir varlık değildir, sürekli bir dönüşümün içerisindedir ve hareket hâlindedir. “Gözleri Fettan Güzel”de Salih Abi, “Bir Sonraki Durak Maslak” ve “Kimse Sormadı” gibi öykülerde anlatıcı, bu kaçış hâlinin en somut örnekleri olarak ön plana çıkar.

Halil Yörükoğlu’nun öykülerinin merkezinde erkek karakterler yer alır. Kitapta yer alan öykülerin ana çizgisi erkeklerin başından geçenler ve onların yaşam alanları içerisinde meydana gelen kimi olaylarla ilgilidir. Bu noktada ana karakter etrafında gelişen kimi olaylar söz konusudur ve onların meselelere yaklaşımı öykülerin de gidişatını doğrudan etkiler: Erkek anlatıcılar, Salih Abi, Haluk, Ahmet Amca, Taksici Rıza, Ayhan Abi, Ali… Öte taraftan tüm bu anlatıcılar, nihayetinde benzer hayatlardan gelmiş, benzer yaşama telaşları paylaşmış, hayatlarını benzer şekillerde idame etmiş kişilerdir. Kimi çocuktur bunların, kimi yetişkin, kimi ihtiyar. Ancak ortaya koydukları yaşam, anlatıcı tarafından onlara dair sunulan dünya birbirlerine alabildiğine paraleldir. Kırılganlıkları, alınganlıkları, yaşama küsüşleri, yaşama dair inatları, eş dost ilişkileri, dünyaya bakışları hep belirli noktalarda birbirlerine eklemlenir, nihayetinde ortaya benzer bir dünya çıkarır. Bu da Halil Yörükoğlu’nun Kaçış Rampası boyunca ortaya aynı dünyaya dair geniş bir anlatı evreni geliştirdiğini ortaya koyar.

Buluşlar, her bir karakter için onun şahsiyetini ortaya koyacak, onun üzerinden dünyaya dair yeni bir açılım yapılmasını sağlayacak buluşlar Yörükoğlu’nun öykülerini ve karakterlerini orijinal kılan unsurlardan birisidir. Sözgelimi aynı zamanda kitabın da ilk öyküsü olan “Gözleri Fettan Güzel, bu anlamda okuru hemen sarıp sarmalayan bir metindir. Ayhan Abi’yi, Salih Abi’yi, Patron’u ve anlatıcıyı bir araya getiren bu öyküde her şey Salih Abi’nin etrafında gelişir. “Benden de öbür garsonlardan da farklıdır Salih,” (Yörükoğlu, 2020: 11) cümlesiyle şahit olunmaya başlanan bu karakter, bütün gün pavyonda/eğlence kulübünde/restoranda çalışır, mutfaktan içeriye yemek, içeriden mutfağa boş tabak taşır. Onu orijinal kılan ise mutfağa getirdiği tabaklardaki yenme biçimlerinden bir tür karakter analizi yapmasıdır. Kim yemeği nasıl yemiş, tabakta neler bırakmış, yemeğin hangi parçalarını özellikle yemiş; tüm bunlar onun için yemeği yiyen kişinin karakterine dair ipuçları veren unsurlardır. Dolayısıyla tabaktaki ufak bir çatal bıçak hareketi, kenara ayrılmış küçük bir et parçası, öylece bırakılmış bir sebze ona birçok şey fısıldar. Maslak’a doğru giderken çikolata yiyen anlatıcı karakter de, başkalarının fotoğraflarında kendi hayatına dair bir şeyler arayan yaşlı adam da, henüz hayattayken ölüm ilanını veren yaslı baba da bu tür karakterlerdendir. Benzer bir şekilde “Kimse Sormadı” başlıklı öyküde dinlenme tesislerinde otobüs yıkayan bir karakterin dünyası konu edilir. Bitimsiz saatler boyunca tek işi tesise gelen otobüsleri yıkamak olan bu kişi ve kişiler, etraflarında onları izleyen insanlarla da bağ kurar, belirli kırılganlıklara yol açarlar. Yörükoğlu’nun anlatısı da bu çerçevede önemlidir. Bu gibi ufak şeyler üzerinden bir bütüne dair fikir geliştirme, bir ayrıntıdan yola çıkarak büyük bir çerçeveyi kuşatma durumu çoğu zaman Yörükoğlu karakterlerini orijinal kılar.

Aile, Kaçış Rampası’ndaki kimi öyküler arasında tematik olarak bir bütünlük kuran, birçok öykünün arka planında varlığını hissettiren özel konulardan biridir. İnsan, nihayetinde aileden, birlikte var olduğu topluluk ve toplumdan kaçamaz. Onu etkileyen, ona etki eden bir şeyler her zaman söz konusudur. “Seni Seviyorum Suzan”, “Ben Haluk”, “Yasin”, “Masa” gibi öyküler bu bağlamda ön plana çıkar. Bu öykülerin kimisinde nişanlılar, kimisinde ebeveynler, kimisinde sevgililer, eşler, kimisinde ise çocuklar merkezde yer alır. Öyle ki Yörükoğlu, söz konusu bu öykülerde aileyi birçok farklı açıdan kuşatır, nihayetinde ortaya birçok yönüyle üzerine düşünülmüş aile tabloları çıkar. Bu ailelerin her birinin kendi içerisinde birtakım sorunları, gerilimleri vardır. Ancak bu gerilimlerin kişi üzerinde bıraktığı etki herkeste farklıdır. Bu noktada anlatıcı hep en kırılgan olana, en hassas, etkilenebilir, travmatik olana yoğunlaşır. Bu bazen bir çocuktur, bazen hassas bir yetişkin, bazense yaşlı bir anne. Bu karakterler etrafında gelişen olaylar ise komik ile trajikomik arasında bir yere yerleşir. Nihayetinde tüm bu gerilimli ânlar, karşıtı olan komik unsuru ile çevrelenir.

Yörükoğlu’nun kimi öykülerinde zıt kutupların birleştiği ânlar söz konusu edilir. Sözgelimi “Ben Haluk” öyküsü bu noktada değerlendirilebilir. Ailecek (anlatıcı, anne, nişanlı ve onun annesi) dışarı çıkan, düğün öncesi alışveriş yapan grup, yorulunca bir kafeye oturur ve olaylar gelişir. Laf sokmalarla, geleceğe dair göndermelerle, ilişkinin doğuş ve gelişimine dair ipuçlarıyla dolu bu kafe serüveni boyunca ortaya oldukça gerilimli bir tablo çıkar. Hemen her ân bir huzursuzluk baş gösterir ve gerilim hiç kaybolmaz. Bu durum bir yandan ailenin ne derece gerilim dolu bir oluşum olduğunu, diğer yandan ise huzurun her zaman kolay elde edilebilir bir şey olmadığını görünür kılar.

Halil Yörükoğlu, Kaçış Rampası’nda oldukça duru bir dil tercih eder. Bu hem bir yazar tercihidir, hem de öykü karakterlerinin geldikleri, bir parçası oldukları, beraberinde var oldukları dünya bağlamında bir gerekliliktir. Taksicilerin, garsonların, işletme sahiplerinin, batakhanelerde yaşayanların bir parçası olduğu öyküler başka türlü düşünülemezdi. Dolayısıyla bu noktada Yörükoğlu’nun kitabı inşa ettiği dil ile ele aldığı olaylar ve kişiler arasında da paralel bir durum söz konusudur.

Halil Yörükoğlu’nun ilk öykü kitabı Kaçış Rampası, benzer sosyo-kültürel ortamlardan gelen; aynı ekonomik düzende yaşama telaşı içerisinde hareket eden yaşlıların, balıkçıların, garsonlarınü berber ve taksi şoförlerinin hayatını merkezine alır. Duru bir dil ile benzer hayatlar paylaşan tüm bu kişilerin yaşamlarındaki belirli ânlara odaklanan, bu ânların bazen kişi üzerinde ne derece büyük etkiler uyandırabileceğini, her şeyi nasıl bir hallaç pamuğu ile bir kenara atabileceğini görünür kılan bu öyküler, birbirlerine paralel ruh hâllerini işler. Çoğu kaçma arzusuyla dolu, kimi ailesinden, kimi kendi hayatından, kimi ise bir parçası olduğu dünyadan kaçmaya çalışan bu karakterler, dileklerini yerine getirmek için kimi zaman mücadele ederler, kimi zamansa her şeyi umutsuz bir karanlık ile kabullenirler. Aile, eş dost ilişkileri, iş yerinde tanık olunan küçük bir olay, yası tutulan bir kayıp çoğu zaman kişinin hayatını kökten değiştiren bir unsur hâline gelir. Yörükoğluu da Kaçış Rampası boyunca bu tür olayları, karakter ve durumları işler.