.

Sanat Kritik Anketi: Kaya Tanış

Sanat Kritik’te yayımladığımız Naci Sadullah’ın 1936 yılında Son Posta gazetesinde yaptığı “en iyiler” anketinin sorularını, son 20 yıldaki edebiyat ortamımız hakkında fikir sahibi olmak için günümüzün edip ve muharrirlerine sorduk. Ankete katılan herkese çok teşekkür ederiz.

Figen Şakacıİbrahim Yıldırım , Asuman SusamEyüp TosunMeltem Gürle,  Niyazi Zorlu ve Sevin Okyay’ın ardından Kaya Tanış’ın cevapları burada.

Naci Sadullah’ın Son Posta’da yaptığı ve döneminde ilginç olduğu kadar ilgi çekici de olan anketini ben de zaman zaman keyifle okumuşumdur. Bu anketi günümüzde canlandırmak istemenin salt bir heves ve tekrardan ziyade kuşkusuz heyecan verici bir girişim olduğunun da farkındayım. Öte yandan günümüz şartları göz önüne alındığında ne yazık ki bu heyecanın, yanı sıra endişe ve kimi imkânsızlıkları da yaşanır kıldığını düşünüyorum.

1930’lardan günümüze akan zamanda gerek edebiyat gerekse yayın dünyasının artan niceliksel kazanımları nedeniyle bu anketin ilk etapta ortaya koyduğu, faydalı ve somut bir düzeleme taşınabilen ve aynı zamanda tartışılabilen durumların (buna bir başka heyecan da diyebiliriz) günümüzde maalesef daha soluk kalacağı düşüncesindeyim. Günümüz edebiyat dünyasındaki üretim artışının ve bu artışın tartışılan nitelik kısmının böylesi bir ankette yer alan sorulara hakkaniyetli ve doğrudan yanıt vermenin önüne geçeceği kanısındayım. Bugünlerde üretimlerini ortaya getirmeye gayret ve cesaret eden birbirinden değerli yazarların, şairlerin, eleştirmenlerin olduğu kuşku duyulmayacak bir gerçek, öte yandan bu zamanı ve kişileri 1930’ların daha dar çevre ve zamanı ile değerlendirmenin, ayrıca bir adete indirgemenin imkânsızlığının ağır bastığını söylemem gerek. Ayrıca şunu eklemeden de geçemeyeceğim; böylesi bir anketin 1930’lardaki gibi haklı ve hakkaniyetli bir tartışma zemini açacağı düşüncesine ne yazık ki sahip değilim. 30’larda belki de en üst perdeden ilerleyen gerek edebi nezaketin gerekse sağlam muhakeme zihninin günümüzde neredeyse her yerde olduğu gibi hızlı bir tüketim ve saldırganlık gayretkeşliği ile yer değiştirdiğini görüyorum. Bu yer değişikliği benzer herhangi bir anketin baştan hangi sakatlıklara gebe kaldığını işaret etmekle birlikte belki de çok daha önemli bir başka sorunu ortaya çıkarıyor: günümüzde nasıl bir anket yapılabilir? 

Sanıyorum bunun yanıtı çalışma sahasının (buna kazı sahası demek daha doğru olabilir) mümkün olduğunca daraltılmasıyla verilebilir. Bu darlığın içerisinde salt seçilecek malzeme (ve elbette bu malzemeyi üretenler/yazarlar) olduğu kadar seçme eylemini gerçekleştirecek kişiler de gerekçeleriyle yer aldığı vakit daha nesnel ve kaçınılmaz bir sonuç çıkabilecektir. Öte yandan asıl önemli mesele, bir şeyi seçerken neden seçtiğimiz kadar hangi dönem içerisinde seçtiğimiz de önemlidir, bu aynı zamanda bir şeyin neden seçildiği kadar hangi dönemde seçilmiş olduğu gerçekliğiyle doğru bir orantıda ilerler. Bu orantı artık Naci Sadullah’ın yaptığı gibi bir genişlikten kurulamayacak kadar görünmez sınırlara dayanıyor. 2000’leri bir seçim sahasına dönüştürdüğümüz vakit 2000’lerdeki edebiyatı belirleyen etkenleri de içine alan bir düşünme pratiğine girişmek gerekiyor. Bu salt 2000’leri ve edebiyatını anlamaya yetecektir. Seçim yapabilmek ancak sonraki adım olarak kalıyor. Öte yandan bu adım neye göre atılacak sorusu canlıdır. Bunun yanıtı sanıyorum bir kıyas ile mümkün olabilir. Ancak bu kıyas hangi dönemle ve neye göre yapılacaktır? Zamanın etkileyici toplumsal ve politik süreçleriyle bir önceki zamanların belirleyici süreçlerini kıyasladığımızda bunların edebiyat üzerindeki etkisi görünür olabilir, ancak bu görüntü üzerinden salt bir yansımayı seçebiliriz. Bu seçim birine iyi, diğerine daha iyi diyebilir. Fakat neyin anlatıldığından ziyade nasıl anlatıldığı meselesinin de artık olanca haklılığı ile karşımızda durduğunu gördüğümüz şimdilerde herhangi bir seçimin ancak “ney” ve “nasıl” arasındaki ayrımın kesin verilebilmesi sonucu mümkün olabileceği inancındayım. 

Son olarak büyük eleştirmen harika huysuz Ataç’ın edebiyat anketlerine dair bir yazısından kısa bir bölümü eklemek isterim. Sanıyorum her dönem karşılığı olacaktır.

“Hayır, ne dünküler bugünlerde kendi tesirini görebilir, ne de bugünküler onların yazılarında kendilerini haber veren unsurları bulur. Çünkü bütün bu böbürlenen, iddialı insanların hiç bir ‘iddia’ları yoktur, yani yapmak istedikleri, bilerek yaptıkları bir şey yoktur. Onlar ancak kendilerine hayrandır. Bir takım mısralar söylemişlerdir ve onları sırf kendilerinin olduğu için severler. Sade kendi ‘benlik’lerine hayran oldukları o kadar belli ki şimdi göklere çıkardıkları herhangi bir arkadaşlarını, yarın bir sebeple araları açıldı diye hiç bir değeri olmadığını ilân ederler. Gerçekten sevdikleri bir tek muharrir vardır: o da kendi kendileri.”

11 Nisan 1936 Son Posta