
Ayşe Gülen Eyi
Suat Derviş’in yakın arkadaşı, Yeni Edebiyat dergisinin imtiyaz sahibi, Köyün Dulları’nın yazarı Neriman Hikmet hakkında Tahir Şilkan ile söyleşimiz.
Neriman Hikmet’i araştırmaya nereden ve nasıl başlayabiliriz?
Neriman Hikmet’i Suat Derviş’ten ayrı düşünmek mümkün değil. Suat Derviş’in hem yoldaşı hem de yakın arkadaşı. Suat Derviş’in eşi Reşat Fuat Baraner’in ölümünden sonra da ev arkadaşlığı yapacak kadar yakınlar Suat Derviş’le. Suat Derviş çok gösterişli ve güzel bir kadın. Çok önemli bir ailenin kızı. Babası mühim bir askeri profesördür. Çok küçük yaşlarda roman yazmaya başlamıştır. Çok iyi yetişmiştir. Hatta Montrö Konferansında gazeteci olarak bulunmuştur. O dönemde basında iki önemli kadın vardır biri Sabiha Sertel diğeri ise Suat Derviş’tir. Yazdığı romanların önemli bir bölümü gazetelerde tefrika halinde çıkıyor. O dönemde romanlar gazetelerde gün gün tefrika ediliyordu. Suat Derviş’in de şu anda baskısı bulunan pek çok romanı bu şekilde piyasaya çıkmıştır. Suat Derviş, birkaç evlilik yapmıştır. Reşat Fuat Baraner ile evlenince Suat Derviş adına çok şey değişiyor. Reşat Fuat Baraner, o dönemde Türkiye Komünist Partisi’nin yöneticilerinden birisidir. TKP, o zamanlar gizli bir parti ve Reşat Fuat partinin genel sekreteri. Bu dönemde parti bir ülkede halka ulaşmanın birinci yolunun edebiyat olduğunu tespit ediyor. “Edebiyat yoluyla halka ulaşalım,” diyerek bir edebiyat dergisi çıkarmak istiyorlar. Bu derginin adı Yeni Edebiyat. Gazetenin sahipliğini Neriman Hikmet üstleniyor. Suat Derviş gazetede yazılar yazıyor ve editörlük görevini üstleniyor. Yeni Edebiyat ilginç bir dergi. Çok önemli edebiyatçıların bu dergide yazmış olduğunu görüyoruz. Nâzım Hikmet’ten Orhan Kemal’e, Hasan İzzettin Dinamo’dan Ahmet Hamdi Tanpınar’a kadar birçok mühim kişinin dergide yer almıştır. Dergiyi çıkarmak için Neriman Hikmet babasından miras kalan bir evi satıyor. Hayattaki tek servetinin de o olduğunu eklemek istiyorum.
Neriman Hikmet’in eserleri üzerine neler söylemek istersiniz? Köyün Dulları bana o yıllarda yazılmış diğer köy romanlarına göre çok daha gerçekçi geldi. Yalnızca kadınların sorunlarına eğilen bir roman. İçinde müthiş bir gerçekçilik barındırıyor. Yer yer rahatsız edici bir şekilde hatta. Bu haliyle çıkan Kuyucaklı Yusuf’u anımsamama sebep oldu.
Neriman Hikmet’in bulabildiğim iki kitabını okudum. Bunlardan birisi roman, daha doğrusu bir novella. Köyün Dulları 1944 yılında çıkmış bir kitap. Dul kalmış bir kadının köyde yaşadığı zorlukları anlatıyor. Bu arada kitaplığımda en eski baskı olan kitaptır. Diğeri ise Balzac. Ama Ankara Kabristanında Açan Güller kitabını bulamadım. Köyün Dulları’na gelecek olursak bir roman derinliği yok. Yani Kuyucaklı Yusuf kadar görkemli olma ihtimali yok. Evet, oldukça ilginç bir şekilde işlenmiş mesele. Köyde dul kalmış bir kadının nelerle karşılaşabileceğini, o köy atmosferini başarıyla anlatmıştır. Başarılı bir anlatım dili olduğunu bu romanda görüyoruz.
Neriman Hikmet’in politik duruşu hakkında neler söylemek istersiniz?
Zehra Kosova’nın Ben İşçiyim kitabında Parmaksız Hamdi, Zehra Kosava’ya işkence yaparken “Neriman Hikmet’i tanıyor musun, sizi o mu örgütledi? Sizin gibi işçileri kendi düşüncelerine alet ediyor,” diyor. Ben de yazımda bu soruyu sorarak merakımı dile getirdim. “Polisin bu şekilde nitelendirdiği Neriman Hikmet kimdir?” diyerek araştırdım. Üç yıl önce yaşamını yitiren Sennur Sezer’e Neriman Hikmet’i sormuştum. Sennur Sezer, Neriman Hikmet’i tanıdığını belirtmişti. Türkiye’deki yazar kadınlar hakkında çalışma yaptığı zaman Neriman Hikmet’in de burada yer alan kadınlardan birisi olduğu için kendisini çok önemsediğini söylemişti. Sennur Sezer’in üzerine çalıştığı yazar Nezihe Bükülmez’dir. İlk 1 Mayıs şiirini yazan şairdir. Yaşar Nezihe Bükülmez, uzun yıllar boyunca öldü sanılmıştır. O süreçte nedense hakkında gazetelerde öldüğüne ilişkin haberler yaymnlandı. Soyadını kendi seçmiştir. Türkiye’nin önemli feminist kadınlarındandır. Sennur Sezer üzerinde çalıştığı kadınlardan birinin de Neriman Hikmet olduğunu söylemişti. Neriman Hikmet ile 1980’li yılların başında tanıştığını, sohbet ettiğini aktardı. Neriman Hikmet için 1940’lı yılların geleneksel TKP’li kadınlarının özelliklerini taşıyan birisi olduğunu belirtti.
Şair, roman ve öykü yazarı ayrıca önemli bir gazeteci olan Neriman Hikmet 1940’lı yıllarda çıkan o derginin imtiyaz sahipliğini yapmayı, dergiyi tek mirası olan evini satarak çıkarmış ve partiye bağlılığı çok fazla. Yeni Edebiyat yaklaşık olarak bir buçuk yıl çıkıyor ve sonrasında devlet dergiyi yasaklıyor. Neriman Hikmet Öztekin, dergi kapandığında imtiyaz sahibiydi. Derginin kapatılması onun da yargılanmasına yol açtı.
Sendikalar Kanunu 1946 yılında çıktıktan sonra Neriman Hikmet’i hiç tereddütsüz bu sendikalarda yöneticilik yaparken görüyoruz. 1946 yılında Cemiyetler Kanunu ile sendikalar kurulmaya başlıyor. Sabahattin Selek, Cumhuriyet Halk Partisi’nin önemli bir yöneticisidir. Anadolu İhtilali kitabında sendika haklarında neden toplu sözleşme ve grev hakkı yok sorusuna yanıt verirken, “Biz sendikalardan çok anlamıyoruz. İngiltere’den uzman getirdik, uzmanlar da Türkiye’de toplu sözleşme hakkının uygulanmasının erken olduğunu söylediler. Biz de toplu sözleşme ve grev hakkı vermedik,” diyor. Aynı yıl Cemiyetler Kanunu’nda değişikler yapılınca sosyalist partilere de kurulma hakkı doğuyor. Şefik Hüsnü, Türkiye Sosyalist Emekçi Partisi’ni kuruyor. Esad Adil, Köylü Partisi’ni kuruyor. İlginç bir şekilde bu partileri kuranları tutukluyorlar. Hem parti kurmalarını izin veriyorlar hem de tutukluyorlar. O dönemde sekiz saatlik iş günü ve diğer sosyal hakları anlatan bir broşür hazırlıyorlar. Bu broşürleri hazırlayanların çok ilginç isimler olduğunu söylüyor Zehra Kosova. Zehra Kosova, Şoför İdris, Postacı Hüseyin, Ekmekçi Hristo, Sadun Aren ve Neriman Hikmet’ten bir heyet oluşturuluyor. Zehra Kosova, tekel işçisi. Sadun Aren Ankara’da öğretim üyesi, iktisat doçenti. Bu heyette de sorumluluğu Neriman Hikmet üstleniyor. Zaten Yeni Edebiyat’ın imtiyaz sahibiydi, bundan dolayı ismi biliniyor. Ayrıca üniversite mezunu olmasından dolayı imtiyaz sahipliğini yapıyor. Sadun Aren olamaz çünkü kendisi doçentlik yapıyor diğerleri ise üniversite mezunu değil. Broşürün yasalara uydurulması işini Neriman Hikmet Öztekin üstleniyor. Sonrasında broşürü dağıtmaya başlıyorlar. İzmit, Adana, İstanbul gibi işçi kentlerinde dağıtıyorlar. Dağıttıkları gibi hemen toplatılıyor. Dağıtanlar ise ağır işkenceler görüyorlar. Zehra Kosova Ben İşçiyim adlı kitabında gördükleri ağır işkenceleri anlatıyor.

Suat Derviş ile birlikte yaşadıkları yıllarla ilgili konuşmak istiyorum biraz. Aynı evi paylaştıkları yıllar…
Neriman Hikmet ile ilgili bir anı aktarmak istiyorum. Kendisinin ne kadar iyi ve saf bir insan olduğunun kanıtıdır bu anı. O sırada Suat Derviş ve Neriman Hikmet Osmanbey’de oturuyorlar. Gazi Ethem Pasajı’nın olduğu binada yaşıyorlar. Polis eve baskın yapmış fakat o sırada Neriman Hikmet evin alışverişini yapmak için pazara gittiğinden evde bulunmuyor. Tabii sivil polisler baskına gelmiş. Ev devrimci öğrencilerin uğrak yeriymiş. ‘68 kuşağının büyük bir bölümü Suat Derviş’le sohbet etmek için Osmanbey’deki evine gittiklerini söylerler. Neriman Hikmet eve giriyor, o sırada da evde Hale Hanım var. Hale Hanım da o dönemin önemli devrimcilerinden biridir. Kapıyı Hale Hanım açıyor, Neriman Hikmet’ten poşetleri almaya çalışıyor. Neriman Hikmet de Hale Hanım hamile olduğu için poşetleri vermiyor. Yanında duran polisi öğrencilerden biri sanıp “Bak yanında gencecik delikanlı var o taşısın,” diyor. Hale Hanım da “Abla o polis,” diyor. Suat Derviş de çok sert bir kadın, tam o sırada pencereleri açıp “Yetişin insanları öldürüyorlar burada,” diye bağırıyor. Suat Derviş’i polisler çok zor bir şekilde sakinleştirmişler. Neriman Hikmet, Suat Derviş’i hiç yalnız bırakmamış. Suat Derviş çocuğunu düşürünce ve kocası cezaevine girince Avrupa’ya gitmiş, orada Ankara Mahpusu adlı eseri Fransızcaya çeviriyor. ‘60’lara kadar orda kalıyor, kocası çıkınca da geri geliyor. Neriman Hikmet ise hiç evlenmemiştir. Suat Derviş, Neriman Hikmet’i çok evlendirmek istemiş. Hatta Hasan İzzettin Dinamo ile evlendirmek istemiştir ama olmamış.
Birlikte bir yaşam sürerken Türkiye Devrimci Kadınlar Birliği’ni kuruyorlar. Bu da anlatılması gereken bir olgu. Bu derneği çok güçlü yedi kadın birlikte kuruyor. Derneğin başkanı Suat Derviş, yönetim kurulunda ise Neriman Hikmet vardır. Bu derneğin kuruluş toplantısı da çok ilginçtir. Toplantıda erkekler de vardır. Suat Derviş’in Neriman Hikmet ile beraber salona geldiği duyulunca şöyle anons ediliyor: “Türkiye Komünist Partisi’nin genel sekreteri Reşat Fuat Baraner’in eşi Suat Derviş de aramızda.” Bunun üzerine Suat Derviş ayağa kalkıyor “Ben Suat Derviş’im ama Reşat Fuat’ın da eşi olmaktan onur duyarım,” diyor. Ağzının payını veren ama kocasına olan saygısını gözeten bir tavrı var.
1960’lı yıllardan sonra Neriman Hikmet’in bir roman veya öykü yazdığını görmüyoruz. Sadece öncesinde bir Mevlana çalışması yapmıştır ve bunu 1970’li yıllarda çıkarmıştır. Ölümünden sonra Zehra Kosova ve Zihni Anadol gibi Feriköy Mezarlığı’na defnedildi. Orada TKP’lilerin bir mezarlığı var, oraya defnedildi. Feriköy Mezarlığı’nda hem Suat Derviş hem Neriman Hikmet hem Reşat Fuat Baraner hem de daha sonra ölen Zihni Anadol yatıyor. Bu da onun TKP’de örgütlü olduğunun en büyük kanıtıdır. Bununla ilgili bir şey anlatmak isterim. Reşat Fuat Baraner ölünce o sırada İstiklal Caddesi’nde Tophane’ye inen bir yolun orada oturuyorlarmış, o ev de kiliseye aitmiş. Bunlar da kiracısıymış, Reşat Fuat Baraner ölünce kilisenin papazı da cenazeye gitmiş. Feriköy Mezarlığı’na gidince cenazenin politik oluşu onu şaşırtmış. Üstünde papaz kıyafetleri de var. Hemen orayı terk etmiş. Gazeteciler de yakalayıp sormuşlar “Siz de mi örgüttensiniz?” diye. Papaz da “Yok ben örgütlü değilim, çok namuslu adamdı kendisi benim kiracımdı, kirayı eksizsiz öderdi. Ben de şaşırdım,” demiş.
Yeni Edebiyat’ta Neriman Hikmet’in çok az yazısı var. Bunları incelediğimde şaşırdım. Sizce bunun sebebi nedir?
Şöyle söyleyebilirim. Marko Paşa adlı bir dergi vardı. Bu dergi her kapatıldığında başka bir isimle yeniden çıkarıldı. En son Ali Baba olarak çıkarıldı. Derginin başında Sabahattin Ali vardı. Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz gibi isimler de yazıyor. Ama Rıfat Ilgaz’ın adı çok geçmiyor. Rıfat Ilgaz’ın oğlu Aydın Ilgaz “O dergiyi çıkaran üç kişiden birisi benim babamdı,” diyor. İmtiyaz sahibi demek, dergideki isimsiz yazıların üstüne alması demektir. Neriman Hikmet’in dergide yazmaktan çekinmesi diye bir şey de söz konusu değildir. Bu düşünce yanlıştır. İllegal bir partinin yayını olduğunu bildiği halde babasından kalan mirası satıp dergiyi çıkarmıştır. Suat Derviş’in yazıları oldukça fazladır Yeni Edebiyat’ta. Neriman Hikmet o yıllarda yine farklı gazetelerde muhabirlik yaparak hayatını kazanmıştır.
Neriman Hikmet (Öztekin 22 Aralık 1912-1987): 1922 yılında Konya’da dünyaya geldi. İlkokulu Konya’da okuyan Neriman Hikmet, eğitimine İstanbul’da devam etti. İstanbul Üniversitesi’nde iktisat, hukuk ve felsefe eğitimi aldı. Birçok gazetede çalıştı, Suat Derviş’le beraber Yeni Edebiyat isimli kültür sanat dergisini yayına hazırladı. Dönemin önemli isimlerini bir araya getiren bu dergi yirmi altı sayı boyunca çıkabildi. Neriman Hikmet’in eserleri; Köyün Dulları (roman-1944), Konya Yolunda Tahassüsler (şiir-1931), Tren (şiir-1935), Ankara Kabristanında Açan Güller (röportaj), Mevlâna: Bilimsel Gerçekçilik Açısından Varoluş Felsefesi (inceleme-1975).