.

Güzel Hüzün Yüreğe Güç Verir

Burcu Yılmaz

Bugün bir kuş yapacağım.

Bana o dokunaklı ve güzel hüznü hissettiren kitabın lodosçusu olacağım önce. Ve ben bu yazıyı bitirdiğimde kuşum gökyüzüne karışmaya hazır olacak.

*

“Kuş yapmak aceleye getirilecek bir iş değildir.” [i]Gökyüzüne karışması on altı yılı bulmuş bir kitabı tanımlamak için ne yerli yerinde bir cümle… Bir Kuş Yapacak Olsan her sayfası metaforlarla dolu ve beni yüreklendiren bir kitap… Bir şeyler yaratmadan hemen önce ve yaratma sürecinde duyduğum paniği, geç kalmışlığı, umutsuzluğu dizginlememi sağlayan, bu süreçte sakin kalmam, adım adım ilerlemem gerektiğini bana hatırlatan bir kitap… Durdukları yerden “Hayat öyle bir şey değil” diyen bilmişlere duyduğum tahammülsüzlüğü bir kat daha artıran bir kitap…

Her okurun içinden farklı kuşlar çıkarmasına olanak veren ve bunu yaparken tabiatın uçsuz bucaksızlığını ve sunduğu imkânları, geçiciliğin güzelliğini, bırakabilmenin gücünü anımsatan bir kitaptan söz etmek hayli güç. Kitaptaki mavi elbiseli kız çocuğu gibi sakin kalmam, derin bir nefes almam gerekiyor. O küçücük kemik parçalarını birbirine nasıl iliştireceğimi bu satırları yazdığım sırada öğrenmeye çalışıyorum. Kitaba her baktığımda ve kurduğum her cümlede fikirlerin birbirini nasıl etkilediğini, metindeki ve çizimlerdeki boşlukların beni daha fazlasını düşünmek için nasıl cesaretlendirdiğini görüyorum. “Görkemli gövdesiyle bir kartal, narin kıvrımlarıyla bir serçe gibi” bir kuş yapabilmek için karşımda duran gökyüzüne bakıyor ve kuşumu havalandıracak tüyleri bulmaya çalışıyorum. Sanırım Bir Kuş Yapacak Olsan’ı bu yazının yaratım süreciyle anlatmayı deniyorum.

Yazar Meg McKinlay’ın kitap hakkındaki söyleşilerini, bu kitabın kemiklerini nasıl bulduğunu, onları nasıl bir araya getirdiğini ve sonunda nasıl uçmasını sağladığını okursanız iç içe geçmiş başka bir yaratım sürecini de göreceksiniz. Ve hayatı yeniden yaratma kaygısı duyanlarımızın kitabın kahramanı gibi, evini çevreleyen sular çekildiğinde lodosçuluk yaptığını, belki bir kez daha, anlayacaksınız.

Dünyaya gören gözlerle bakmak incecik kemikler, parçalar veriyor elimize. Ve o incelikleri gördüğümüz her an var olmanın özündeki hüznü hissediyoruz. Elindekileri bu hüzünle dönüştürebilen ve sonra onu salıverenlerimizin nefes alabilen, uçabilen kuşları oluyor. Hoyratça bir acelecilik ve yıkımla hayata yaklaşanlarımızın etrafa ölü kuşlar ve öfkeden başkasını yaymadığına inanıyorum. Evlerini yeterince yükseğe yapmadıkları için sulara kapılıp sürüklenenlerimizdir belki onlar. Kitabın kahramanı kız çocuğunun kazıkların üzerinde yükselen derme çatma evinin, o evin önüne bağlı sandalın ve mavi elbisesinin anlamını düşünmek beni buralara kadar getirdi. Bu kitabın metaforlarla dolu olduğunu söylemiştim. Sizi geçicilik, “ev”, kişinin onu çevreleyen doğanın bir parçası olması ve ondan aldıklarıyla kendini yeniden inşa etmesi üzerine de düşündürebilir – umarım düşündürür. Mavi gökyüzünün ve rengini ondan alan denizle kız çocuğunun elbisesinin ve kuşun renginin aynı olması dönüşen bir yaratım sürecini, tabiattan aldıklarımızı, bir parçası olarak, ona geri vermeyi sembolize ediyor olabilir mesela. Aslında illüstrasyonların renk paletini ve yazarın bu kitabın okurunun hissetmesini dileğini şeyleri düşününce (“En çok istediğim şey okurun içten bir ahh deyip çoğu şeyin merkezinde duran o dokunaklı, sevinçli hüznü hissetmesi. Uçsuz bucaksız gökyüzünü ve bir pencerenin daimi açıklığını hissetmelerini isterim.”[ii]) fikirlerim pekişiyor. Daima açık duran bir pencerenin sunduğu sonsuz yaratma ihtimali beni çok heyecanlandırıyor…

Her ne kadar bir döngüden, belki bir tür alışverişten söz etmiş olsam da yarattıklarımızı salıvermenin, onlardan vazgeçebilmenin zorluğunu atlamak istemem. Kız çocuğunun incecik kemiklerle yaptığı kuş anca kanatlarını açtığında, gökyüzüne karışıp ardına bakmaksızın uçtuğunda soluk kazanıyor. Bu vazgeçme, bırakma hali küçük kızın kalbini bir çeşit hüzün ve mutlulukla dolduruyor ve ancak o zaman gerçekten bir kuş yaptığını anlıyor. Kendi kuşlarını ancak yıllar sonra uçurmaya cesaret edebilen ve çoğuna, hâlâ, aşırı sayılabilecek derecede bağlı olan biri olarak bu kitap bana kendimi ve geçiciliği bir kez daha sorgulattı. Hele bu kuşların kurulan ilişkiler de olabileceğini düşününce…

*

Size Bir Kuş Yapacak Olsan’ı anlatmaktan ziyade onun benim üzerimdeki etkilerini, azıcık da olsa – daha bin türlü şey anlatabilirim zira, tarif etmeye çalıştım. Zihnini disipline etmekte hayli zorlanan bir “yapıcı” olarak. Zira güzel şeyler pek uçuşkan ve avare bir zihin onlara kapılıp kayboluveriyor kolayca.

Kendi kuşlarını gökyüzüne salan kitabın yazarına, çizerine, çevirmenine ve onu yaratan başkalarına teşekkür ederim.

İşte ben şimdi kendi kuşumu bu pervaza bırakıyorum.

Bir Kuş Yapacak Olsan, Yazan: Meg McKinlay, Çizen: Matta Ottley, Çeviren: Göyçen Gülce Karagöz, Editör: Bade Baran, Hep Kitap, 2022.


[i] İtalik alıntılar kitaptan.

[ii] https://readingtime.com.au/meet-meg-mckinlay/