
Burak Soyer
soyerbrk@gmail.com
Onur Akyıl’ın Emma Goldman – Yaşamı ve Tiyatro Eleştirileri adlı kitabı, sadece Emma Goldman’a değil, onun anarşizm çerçevesinde savunduğu tüm düşüncelerin kökenlerine, bu doğrultuda yaptığı çalışmalara, eylemlerine değinen çok kapsamlı bir çalışma. Kitap, sadece Emma Goldman’ın hayatını değil, anarşizmin yirminci yüzyıl tarihinin özetini, sahnenin aykırı isimlerini de yakından tanıma imkânı tanıyarak; tıpkı Goldman’ın yukarıda değindiğim her şeyin birbiriyle olan bağlantısı görüşünün yansıması gibi okuru farklı yerlere yönlendirerek çapını genişletiyor ve bunu bizzat okurun yapmasını sağlıyor.
Onur Akyıl, 2008 yılında “Bernard Marie Koltes Oyunlarında Tematik Bağdaşım” başlıklı teziyle, Dokuz Eylül Üniversitesi Sahne Sanatları Bölümü Dramatik Yazarlık Ana Sanat Dalı, Dramaturgi Ana Bilim Dalı Opsiyonu’ndan mezun oldu. Mezun olduğu yıldan geçtiğimize yıla kadar öykü, şiir, roman, inceleme ve biyografi kategorilerinde yirmi civarında kitaba imza attı. Bunlar arasında yer alan Proleterler İçin Patafizik Dersleri, 2020 yılında yayımlandığında, yılın “En İyi 50 Kitabı” arasında gösterilmiştir. Açık Dövüş adlı kitabı Sait Faik Öykü Ödülü’nde finale kalır. Unutacak Kimse Yok isimli şiir kitabıysa Necati Cumalı Şiir Ödülü’ne layık görülür. Necati Cumalı haricinde, Ali Rıza Ertan, Rıfat Ilgaz, Ergün Günçe şiir ödülleriyle beraber Nihat Akkaraca Öykü Ödülü’ne de layık görülen Onur Akyıl, şimdi de Lejan Kitap etiketiyle yayımlanan Emma Goldman – Yaşamı ve Tiyatro Eleştirileri adlı kitabıyla okuyucuyla buluştu. Anarşizmin gelişimine yaptığı çığır açan katkıların yanı sıra insanlığı etkileyen her şeyin birbiriyle olan bağlantısından dolayı bütün bunları ayrım göstermeden kucaklayan, hem de gördüğü her falsoyu dillendirmekten asla kaçınmayan Emma Goldman’ın hayatını ve özellikle ilgilendiği tiyatrodan İbsen, Stringberg, Tosltoy, Çekhov, Wedekind, Hauptmann, Gorki gibi isimlerin eserlerine dair eleştirilerin yer aldığı Emma Goldman – Yaşamı ve Tiyatro Eleştirileri, ömrü mücadeleyle geçmiş bir insanın fırtınalı yaşamına ve sanatı kendi düşünceleriyle nasıl bağdaştırdığını açık bir şekilde ele alan kaynak niteliğinde bir çalışma.
Onur Akyıl, Emma Goldman’ın yaşamına geçmeden önce yazdığı “Giriş” bölümünde, anarşizmin etimolojik kökenine kadar gidip Antik Yunan düşünürlerinden başlayarak, anarşizmi dillendiren ilk isimler olan Proudhon, Godwin, Kropotkin, Bakunin gibi öncülerinin fikirlerini toparlayarak derli toplu bir anarşizm tanımı yaparak kitabına başlıyor. Daha sonra Emma Goldman’ın anarşizmle ilk tanıştığı yer olan “evine” misafir olup Goldman ailesi içinde yaşananların, Emma’nın fikirlerinin filizlendiği ilk alan olmasını özellikle vurgulayarak yolun baştan çizildiğine dikkat çekiyor. Zira Emma Goldman’ın arzu dışında bir bebek olarak dünyaya gelmesi bile başlı başına “itiraz” sebebiyken, Goldman’ın ergenlik döneminde kız kardeşi Lena’nın onun üzerinde kurmaya çalıştığı tahakküm, Emma’nın yaşamının sonuna kadar kökten bağlı olacağı “bağımsızlık”ın ne demek olduğuna, özellikle de bir bedel karşılığında kazanıldığını kavramasına neden oluşunu kendi ağzından okuyoruz.
Emma’nın, Amerika’ya gelişine kadarki dönemde yaşadıkları, içinde dalga dalga biriken bir öfkeye neden olurken, Almanca öğretmeni sayesinde şiir ve müzikle tanışması, Turgenyev’in Babalar ve Oğullar’ıyla, Çernişevski’nin Nasıl Yapmalı? gibi dış “etkenler”, onu belirli bir bilince getirmiştir ve Emma bu bilinçle Amerika’ya varır. Ancak daha gelir gelmez ablası Lena’nın çetin hayatına tanıklık etmesi, korse fabrikasında çalışmaya başlamasıyla işçi sınıfının içinde yaşadığı durumu görmesi onun bütün hayallerini suya düşürür. Fakat özellikle göçmenler tarafından oluşan bir sınıf bilincinin halka sirayet eden yanı sayesinde Emma, 1 Mayıs’ın temellerinin atıldığı Haymarket olaylarına kadar sosyalist çevrelerin toplantılarına katılarak alacağı tavrı sağlamlaştırmak için ısınma turlarına başlar.
Emma Goldman’ın Kişisel Anarşist Tarihinin Başlangıcı: Haymarket Olayları
1 Mayıs 1886’da Chicago’nun Haymarket meydanında on saatlik ücret, sekiz saatlik çalışma için grev yapan işçiler, üç gün boyunca yoğun baskılarla karşılaşır. Bunun üzerine 4 Mayıs’ta bir miting düzenlenir ve kendi hâlinde seyreden gösteri sırasında nereden geldiği belli olmayan bir bomba polislerin yer aldığı kısımda patlar. Göstericilerden ve polislerden ölen ve yaralananların olduğu patlama sonucunda mahkemenin jüri başkanı sanıklara idam kararı verir ve asıl yargılananın kişiler değil “anarşi” olduğunu söyleyecektir. Bu olay Emma Goldman için bir kırılma ânı olur. Üstüne de dönemin namlı anarşistlerinden Johan Most’un çıkardığı Freheit (“Özgürlük”) dergisinde Haymarket olaylarıyla ilgili yazanları okuyunca artık hayatını bir anarşist olarak sürdürme kararı alır. Amerika’da teyzesinin yaşadığı bölge olan Rochester’dan New York’a taşınma kararı da yaşamını etkileyecek bir diğer etken olur.

Kalacak bir yer bulmak için Rochester’daki toplantılardan tanıdığı Solotaroff isimli bir genci aramaya koyulur ve bulur. Solotaroff onu dönemin radikal isimlerinin uğrak mekânı olan bir yere götürür ve bu tesadüf sayesinde iki işçi kız kardeş Anna ve Helen Minkin, Johan Most ve Alexandr Berkman’la tanışır. Emma artık ait olduğu yerdedir ve gelecekteki durakları grevler, mitingler, protesto gösterileri, konuşmacı olarak çağırıldığı konferanslar olur. Dünyanın tüm radikalleri arasında ismi saygıyla anılan birine dönüşen Emma Goldman, gerçek bir “devrim”le yüzleşeceği Rusya’ya gider ve Danton’un meşhur sözünün gerçekleştiğini görür. Rusya’dan ayrılırken patlak veren İspanya İç Savaşı’nda da elbette yer alacaktır ve 1940’ta “Aynı hayatı tekrar yaşardım!” dediği yaşamı sonlanana kadar anarşizmi savunacak, hayata karşı duruşundan milim sapmayacak, söyleyecek sözünü (Lenin’in odasında, Lenin’e karşı bile!) asla esirgemeyecektir.
Emma Goldman ve Tiyatro
Emma Goldman yaşamı boyunca sanatın diğer dallarına olduğu gibi tiyatroya da ilgi duymuştur ancak onun tiyatroyla hemhal olması biraz zorunluluktan doğmuştur. Zira her toplantısı polis tarafından basıldığı ve genelde tutuklanmayla sonuçlandığı için bir anlamda kendisine alan açmak için tiyatro hakkında konuşma kararı alır. Fakat tiyatrodan bahsederken kimse onun mevzuya İbsen’le gireceğinden haberdar değildir. Hâl böyle olunca New York polisi ve Anarşizmle Mücadele Timi bu konferanslara müdahale eder. Ancak bütün bunlar yine de Goldman’ın, “uygun bulunmayan bir amacı benimseme cesareti” gösterenlere dahil ettiği, İbsen, Haputmann, Wedeking, Gorki, Tolstoy, Strindberg gibi isimlerin eserleri üzerinde konuşmaktan alıkoyamaz. Kitabın ikinci bölümünü oluşturan bu isimlerin eserleri üzerine olan düşüncelerini okura saklamak için yazıyı burada kesip toparlamakta fayda var.
Onur Akyıl’ın Emma Goldman – Yaşamı ve Tiyatro Eleştirileri kitabı, sadece Emma Goldman’a değil, onun anarşizm çerçevesinde savunduğu tüm düşüncelerin kökenlerine, bu doğrultuda yaptığı çalışmalara, eylemlerine değinen çok kapsamlı bir çalışma. Kitap, sadece Emma Goldman’ın hayatını değil, anarşizmin, yirminci yüzyıl tarihinin özetini, sahnenin aykırı isimlerini de yakından tanıma imkânı tanıyarak tıpkı Goldman’ın yukarıda değindiğim her şeyin birbiriyle olan bağlantısı görüşünün yansıması gibi okuru farklı yerlere yönlendirerek çapını genişletiyor ve bunu bizzat okurun yapmasını sağlıyor. Bu açıdan ele alındığında da eserin yapıcı yönünü ortaya koyan Akyıl’ın sağlam bir kaynak taramasından geçerek yazdığı kitap, biyografinin ötesine geçen bir çalışmayı altyapısında barındırıyor.
Onur Akyıl, Emma Goldman – Yaşamı ve Tiyatro Eleştirileri, Lejan Kitap, 2025.