Serimizin 26. gününde Seval Şahin, Tanpınar’ın Sahnenin Dışındakiler romanından yola çıkarak eserlerindeki büyümüş de küçülmüş çocukları anlatıyor.
Dinlemek için aşağıdaki linke tıklayınız:
Tanpınar’ın Çocukları
Herkese merhaba. “Yaz Sıcağında Bir Esinti: Ahmet Hamdi Tanpınar” podcast serisi için ben de Tanpınar’ın Sahnenin Dışındakiler romanından bir alıntıyı sizlerle paylaşmak ve sonrasında bunun üzerine konuşmak istiyorum.
Alıntılıyorum: “…Bize olgun görünen insanların çoğunda bu vardır. Çünkü çocukluk, yalnız sonu ergenliğe, rüşte varan bir yol değildir. O, aynı zamanda, bir yığın tatlı hususiyetin, tabiatla derin kaynaşmanın, hayata her tecrübeden uzak şahsi bir kayışın mevsimidir. Onu kendinde kuvvetle devam ettirebilenler, daha ziyade şahsiyetlerindeki aksayışlarla sevilirler.”
Roman, Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul’da yaşananları anlatıyor. Kahramanlarımızın bir kısmı Mahur Beste romanında yer alan, Mümtaz gibi, sonrasında Huzur’da da yer alan kahramanlar olup bu romanda da varlar ama ana karakter değiller. Burada bu çocukluk meselesi ve hep çocuk kalıp bu çocukluğu devam ettirip, sonra da şahsiyetteki aksayış ve bu aksayışın karakteri sevilir kılması Tanpınar edebiyatında çok rastladığımız tipik bir özellik aslında. Örneğin Sahnenin Dışındakiler romanının kahramanı Kudret Bey hep bir çocuk gibi anlatılır. Benzer bir şekilde Mahur Beste’nin kahramanı Behçet Bey’in tıpkı bir çocuk gibi bebeklerle oynamasından ve zaman zaman karısı Atiye ile ilişkisinin bir anne-çocuk ilişkisi gibi olduğundan bahsedilir. Yine Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde Abdüsselam Bey, yaşlandıkça bir çocuk olur ve Halit Ayarcı’nın kızı Zehra’yı kendisinin annesi zannetmeye başlar ve ondan annesiymiş gibi bahsedilir. Bu çocuk kalma ve çocuk rolünü hayatı boyunca devam ettirme hikâyesi aslında Tanpınar’ın eserlerindeki kurguyu da doğrudan etkileyen bir unsurdur. Çünkü bu çocuk kalmış karakterler; Sahnenin Dışındakiler’deki Kudret Bey, Mahur Beste’deki Behçet Bey, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ndeki Abdüsselam Bey gibi çocuk kalmış karakterler ya da onların çocuk karakterinin, çocukluğunun devam ettiği vurgusu yazar tarafından hep ifade edilen karakterler; kurgudaki eğlenceli, mizahi tarafı temsil ettikleri kadar aynı zamanda bir büyüme, ilerleme, yaş alma, olgunlaşma, terakki gibi meseleleri de parodileştirme ve bu parodileştirmenin içinde yeni bir düşünce şekli yaratmayı sağlarlar. O yüzden bunlar genelde ana karakterin etrafında dönen- ki Mahur Beste’ye baktığımızda Behçet Bey’in kendisi bir ana karakterdir fakat tamamlanmadığını düşünürsek onun da bir süre sonra ana karakter olmaktan uzaklaşabileceğini de göz önünde bulundurmamız gerekir- kurgudaki birçok meseleyi tartışmayı mümkün kılan, zaman zaman bunları Sahnenin Dışındakiler’de Kudret Bey örneğinde olduğu gibi adı ve çocukluğu arasında tamamen bir zıtlık kurulup ayrıca bir ironi de yaratılarak kurgudaki birçok ciddi unsurun farklı bir boyutta ele alınmasını ve bu boyutun daha da katmanlaşmasını sağlayan karakterler olarak ortaya çıkarlar. Diğer taraftan, bu çocuksu karakterlerin Tanpınar’ın eserlerinde oynadığı bir diğer rol de sadece kurguyu ciddi bir boyutta ele alınan meseleleri mizahi boyuta taşıyıp farklı bir şekilde tartışmayı mümkün kılmak değil aynı zamanda bir dengeyi de sağlamaktır. Nasıl bir dengeden bahsediyorum? Ki burada şunu da hatırlayalım Tanpınar her zaman biliyorsunuz “Ben tezli bir roman yazmadım. Hiç tezli bir roman yazmak peşinde olmadım…” der. Bu karakterlere baktığımızda biraz önce bahsettiğim ciddiyeti mizah boyutuna taşıyarak tartışmayı başka bir boyuta götürmeleri gibi aynı zamanda var olan, anlatılan her şeyin bu başka boyutta bir oyun haline, var olan ciddiyetin bir başka versiyonu olarak, bir oyun haline taşımayı sağlarlar. Ve bu oyun hâli de sadece ciddiyeti başka bir boyutta tartışmayı sağlamaz; aynı zamanda yaşanılan gerçekliğin üzerine yeniden düşünmeyi ve bu gerçekliği bir de başka bir boyuttan görebilmeyi de mümkün hale getirir. Ve bunun temelde anne, baba, çocuk, yetişkin, büyük rollerinin tersine çevrilerek yapılmasıyla hem bu boyut bir katman daha kazanır hem da toplumsal roller ve bu toplumsal rollerin zaman geçtikçe ve yıl aldıkça bireyde yarattığı birtakım yaralar da görünür hale gelir. Çünkü toplumsallık, bir taraftan bireyselliği yok eden bir unsurdur ve o yüzden Tanpınar’ın eserlerinde en dikkat çekici şeylerden birisi de hangi karakter olursa olsun, en küçük yan rollere sahip karakterlerde bile, hep kalıcı bir izin bırakılması ve onları okurun nezdinde unutulmamayı sağlayacak şekilde birtakım takıntılarla, aşırılıklarla ya da başlarından geçmiş bir trajediyle anlatması tam da bu yan karakterlerdeki çocukluk, çocuksulukla ilgilidir ve Tanpınar edebiyatında bu karakterlerin varlığı onun edebiyatının yapıtaşlarından biridir.
Seval Şahin: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğretim üyesi. Edebi biçimlerin sosyolojisi, edebiyatta gündelik hayat ve polisiye edebiyatla ilgileniyor, bir süredir Peyami Safa’nın Server Bedi Külliyatı ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun kitaplarının eleştirel basımları için çalışıyor. 2011-2014 yılları arasında, “1884-1928 Arasında Türkiye’de Yayımlanmış Telif Polisiye Eserlerin Tarihi” üzerine TÜBİTAK destekli bir araştırma projesi yürüttü. Nisan 2015 yılından bu yana Açık Radyo’da “Günün ve Güncelin Edebiyatı” başlıklı haftalık bir program yapıyor. Kültürel Sermaye, Kibar Hırsız ve Şehir (Bağlam Yayınları, 2011), Modernizmin Oyunu Oyunun Modernizmi, Tanpınar’da Oyun (Kapı Yayınları, 2013) ve Cinai Meseleler-Osmanlı-Türk Polisiye Edebiyatında Biçim ve İdeoloji (1884-1928) (İletişim Yayınları, 2017), Talih, Tesadüf ve İrade -Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Romancılığı Üzerine Düşünceler- (İletişim Yayınları, 2019) adlı kitapları var.