.

Gösterişçiliğe Dair Yargılar ve Önyargılar

Serhan Aytekin

İnsanın yaşamı boyunca ikileme düştüğü; birinden diğerine geçiş yaptığı en önemli konuların başında gerçek-kopya ya da hakiki-sahte gerilimi geliyor. Bu gerilim, her şeyden çok sanat ve hayat arasında kendisini gösteriyor. Gerek farklı olma gerek kendisini bir başkası gibi gösterme eğilimi, bu gerilimi hem doğuruyor hem de derinleştiriyor. Yaşam, coşkusunu ve rengini belki de buradan alıyor.

Kişinin kendisi olması ve kendisinden bir başkasına dönüşmeye başlaması, Dan Fox’un yenilik ve çeşitlilik ihtiyacından doğduğunu söylediği farklı bir aşamaya geçiriyor hepimizi. Fox, Gösterişçilik’te tam olarak buraya yoğunlaşıyor.


Rol yapanlar ve yapmayanlar 

Fox’a göre kendisi olarak kalması ve bir başkasına dönüşmesi, kişinin çeşitli makyajlar yapmasını ve türlü rollere girmesini tetikliyor. Böylece farklılığa duyulan özlem depreşiyor ve insan gösterişçiliğe doğru kanat çırpıyor. Dahası, makyajlar ve maskeler ardına gizlendiğimizde, önceden dillendiremediğimiz hakikatlere dair konuşma fırsatı da yakalayabiliyoruz. Oscar Wilde’ın kulakları çınlasın.

Fox, konunun daha iyi anlaşılabilmesi için gösterişçilik teriminin kökeniyle giriyor meseleye: “Gösterişçi kelimesi, Latincede ‘önce’ anlamındaki prae ve ‘uzatmak’ anlamındaki ‘tendere’den gelir. Bunu, önünüzde bir şey tutmak olarak düşünebilirsiniz.” Yazarın bu tanımıyla girdiğimiz yolda “-mış gibi yapmak”la karşılaşıyoruz; o yol da bizi oyuna, oyunculuğa ve role götürüyor. Ardından, günlük yaşam ve günlük yaşamın paranteze alındığı “an”lar geliyor. Dolayısıyla rol yapan ve rol yapmayan ayrımından, gösterişçiliğe ilişkin yargılar ve önyargılar türetiyoruz kolayca. Bir noktada Fox, hepimizin yaşamını etkileyecek bir soruyla çıkıyor karşımıza: “Gösteriş en önemli eylemse yaşamda, bu bizi neden rahatsız ediyor?”

Yazar, bu soru etrafında ve ona yanıt arayışıyla şekillendiriyor çalışmasını. Daha sonra, David Levine’a atıfla benliğin ikiye nasıl bölündüğünü; rol ve yaşam arasındaki farklara ya da çelişkilere getiriyor sözü: “Oyuncular, şaşılacak kadar yapay durumlarda gerçekçi görünebilme becerisine sahip insanlardır, der Levine. Öte yandan gündelik hayatlarında her daim hayli ikna edici bir performans sergileyen sıradan insanlar ise bir gösteri söz konusu olduğunda donakalmaya meyillidir.” Levine bir performans sergilendiğini kimsenin anlayamayacağı denli ustalıkla ifa edilen oyunculukla ilgilenir. Oyunculuğun acı verici bir

şekilde gösterdiği şudur: İşinizi ne kadar yetkinlikle yaparsanız, o kadar az kişi yaptığınızın ayırdına varır. Benim projelerim, işin, görünmez hale gelecek kadar virtüözlük gerektiren

veçhelerini araştırmaya yöneliyor.”

Doğal olmayan gösterişçilik, Fox’a göre kişiyi doyuran, tatmin eden ve mutluluğa ulaştıran bir eylem hâlini alıyor. Zamanla eskiyen gösterişçi tutumların ya da eylemlerin yerine yenileri geliyor. Elbette araya, bozulmuş, sahteliği sanatsal olmaktan uzak gösterişçilik(ler) de giriyor.

‘Gösteriş sınıfla ilişkilidir’

Sanatçı, gösterişçiliği en mükemmel şekilde ortaya koymaya çalışırken zaman zaman sakilleşebiliyor yazara göre. Başka bir deyişle gösterişçiliğin en basit hâli sanatta gün yüzüne çıkıyor.

Öte yandan Fox, gösterişçilik ve rol yapma arasındaki farkı belirginleştirirken konuya politikayı ve toplumsal sınıfları da dâhil ediyor: “Birinin rol yaptığını, gösterişçi olduğunu söylemek, iktidarın tuzaklarını ve tuhaflıklarını ortaya çıkarmanın bir yolu olabilir. Bu, o kişinin kendini konumlandırdığı otoritenin altını oymanın bir yoludur. Aynı zamanda onu kendi yetkisinin ötesine geçmeme konusunda uyarmak anlamına da gelir. Bir hakaret olarak kullanıldığında, gayri resmi bir sınıfsal gözetim aracıdır; hava atan kişiyi benzetmek için kullanılacak bir sopadır. ‘Gösteriş’ kelimesinin ‘rol yapmak’tan farkı, özellikle sınıfın bir toplumsal koşullar dizisi olduğu kadar bir nevroz meselesi de olduğu İngiltere’de, sınıfına ihanet etme eleştirisini içermesidir. Sahici olmak bir erdemse -ki toplumun bir parçası olmak için bu uğurda çabalamamız gerekir- gösterişçi olmak geçmişini gizlemek, ondan utanmak olarak görülür. Sınıflar arası geçişin yarattığı dehşet neredeyse kabileye ihanet olarak algılanır; sanki ailenin ve arkadaşların reddi gibidir. Birinin gösterişçi olduğunu iddia etmek, deneyimlerine ve iktisadi statülerine uygun bir şekilde davranmadıklarını ileri sürmektir. Bu bir küfürdür, haince bir züppeliktir. Gösteriş sınıfla ilişkilidir; sınıf ise sadece paraya ve onun nasıl harcandığına dair bir mesele değildir. Sınıf, kimliğimizin çevremizdeki dünyayla ilişki içinde nasıl inşa edildiğiyle ve kaynakların bu süreçte nasıl kullanıldığıyla ilgilidir.”

Fox, Gösterişçilik’te esasen özgün ve kopya arasındaki sınırın hayatı, sanatı ve sosyal yaşamı nasıl etkilediğini ya da şekillendirdiğini anlatmayı deniyor. Dolayısıyla gösterişçi olanın, kendisini öyle görmeyişi ve gösterişçiliğe karşı çıkış arasındaki gerilime yoğunlaşıyor.

Gösterişçilik, Dan Fox, Çeviren: Osman Şişman, Minotor Kitap, 170 s.