.

Size Ne Kadar Mutluluk Lazım?

Dilek Büyük

Mutluluk elbette çok aranan, nereden, nasıl bulunacağı giderek daha çok konuşulur olan konulardan biri. Davide Cali de günümüzün bu konudaki biraz sorunlu yanlarına dokunarak hem küçükler hem büyükler için oynatmış kalemini.

Hikâyenin çatısı bir kuşlar topluluğunda ücreti karşılığında kavanozlarda mutluluk satılması üzerine kurulmuş. İlk sayfada arabasıyla mahalleye gelip kavanoz kavanoz mutluluk satan Bay Güvercin’le tanışıyoruz. Bay Güvercin’in müşterilerinin her biri farklı bir kuş türü ve bu kuş türleri farklı tüketici örnekleriyle eşleştirilmiş. Bayan Bıldırcın akşam yemeğinde arkadaşlarıyla paylaşmak için koca bir kavanoz, Bayan Çalıkuşu parası ancak yettiği için küçük bir kavanoz, Bayan Baştankara kalabalık ailesi nedeniyle altı kavanoz, Bayan İbibik yeni yıl hediyesi olarak ufak tefeklerden bir düzine alıyor. Buraya kadar kendileri ve sevdikleri için mutluluk satın alan karakterleri görüyoruz.

Metnin bundan sonrasında daha farklı alıcı tipleri ve karakterlerle karşılaştırıyor bizi yazar. Örneğin Bay Çıvgın kendisini mutlu hissediyor ama ne olur ne olmaz diye bir kavanoz almak istiyor. Çok elzem olmadığından pazarlık yapmakta sakınca görmüyor. Burada satıcının cevabı hayli manidar: “Pazarlık yok! Yarı fiyatına mutluluk mu olur!”

Bay Sığırcık ise bir sanatçı olduğu ve mutlu olursa sanatında verimli olamayacağına inandığından, acı çekmeyi tercih ederek mutluluğu reddediyor.

Bir de Bay Sülün var. Mutluluğu isteyen ama herkesin gözü önünde satın almayı istemediğinden, bunun saçma olduğunu söyleyip, isteksiz görünüp, sonra gidip internetten sipariş veriyor. Hem de bir değil, iki kavanoz birden.

Son olarak karşımıza yaşlı bir karakter çıkıyor; Bayan Kızılgerdan. Yazar burada, bu çağın çocuklarının durumunu Bayan Kızılgerdan’ın sıkıntısıyla iletiyor okuruna: Çocukların bir dediği iki edilmediğinden, her şeye fazlasıyla sahip olduklarından yaşlı kadın torunlarına ne alabileceğini bilemiyor. Ama yine de kısıtlı parasıyla mini minnacık bir kavanoz almaktan geri duramıyor.

Buraya kadar metni bir yanıyla, sevdiklerini mutlu etme isteği olarak okuyabiliriz. Çünkü kuşların çoğu arkadaşıyla, ailesiyle paylaşmayı hedefleyerek alıyor kavanozları. Ancak bu mutlu etme çabasının istisnasız tümünün satın alma ile gerçekleştiğini görüyoruz. Sanatçı karakterin istisnai durumu dışında topluluğun tüm bireyleri satın alma yoluyla mutluluğa sahip olmaya çalışıyor. İnterneti tercih ederek gizlice satın alan tüketicinin, “Ne saçma şey!” eleştirisi bile gerçek değil.

Hikâyenin son bölümünde Bay Fare arabadan düşen kavanozu alıyor ve içinin boş olduğunu fark ediyor. Yazar buraya can alıcı bir cümle eklemiş: “Tıpkı diğer herkes gibi”. Aslında kavanoz satın alan herkes aldığı kavanozun boş olduğunun farkındadır. Yetişkin okur için bu cümle iyi bir sorgulama cümlesidir. Yapılan alışverişlerin hepsi gerçekten gerektiği için mi yapılmaktadır? Tüketim toplumunun birbirinden ne kadar etkilendiğini ve bu etki ile satın alma tuzağına ne çok düşüldüğünü ustalıkla hatırlatıyor.

Ama Bay Fare kavanozun boş olduğu fark edince üzülmez. Tam tersine sevinir çünkü tam da istediği şeydir bu. Yazar Davide Cali metni burada kesmiş ve hikâyenin finalini çizer Marco Somá’ya bırakmış. Az kitapta rastladığımız bu tavır yazarın kibirden uzak, çizere alan açan paylaşımcı yapısının göstergesi. Marco Somá’nın çizimleri bize Bay Fare’nin çocukları ile birlikte boş kavanoza çiçek dikip, büyüdüğünde dibinde hep birlikte mutlulukla oturduklarını anlatıyor.

Cali, karakterlerini kurgularken kuşlar topluluğunu tüketim alışkanlıkları açısından benzer, hatta belki satın alma alışkanlıkları açısından birbirinden etkilenen bir popülasyon yaratmış. Hayata bakışı onlardan tamamen farklı olanı göstermek için faklılığı belirginleştirmiş, başka bir hayvan seçmiş karakter olarak. Şuursuz tüketim alışkanlıklarına dokunan Cali, didaktik olmanın yanından bile geçmemiş, tersine yetişkin okurun kendisiyle yüzleşmesini, küçük okurlarınsa harcamalar konusunda sorgulayıcı olmasını hedeflemiş.

Marco Somá’nın çizimleri ise sadece finali oluşturduğu için etkilemiyor okuru. En başından itibaren masalsı ve çok detay içeren çizimlerin içinde okuru adeta dans ettiriyor usta çizer. Üstelik bu detaylar öyle büyüleyici ki, resimleri kullanarak okurun alt hikâyecikler yaratması çok mümkün.

Mademki mutluluktan bahsettik bu kadar, Victor Hugo’nun Hep Yol Almak İsterim Hiç Duramam Yerimde şiirinde anlattığı mutluluk önerilerini hatırlayarak koyalım noktayı:

Hep yol almak isterim, hiç duramam yerimde,
Tanığımdır dalga, o denizde titriyorsa,
Rüzgâra seslenirim: gidelim! rüzgâr dönse,
Dalgadadır sıra: Haydi daha uzağa!

İlerlerim, kasırga alır götürür beni…
İnsanlar, aşklarınıza dört elle sarılın,
Kapının önündeki taş sedire oturun,
Ve geçen günlerinizin arkasından bakın!

Ne mutlu evinden hiç çıkmayıp,
Her akşam aynı saatte çatının aynı
Köşesinden havalanan gece kuşunu
Tekrar tekrar izleyen kişiye ne mutlu!