.

Petra’nın Tanrıları ve Tapınakları

Elif Çamlıkaya

Petra deyince aklımıza Nebatiler tarafından kurulan, zengin bir şehir gelir. Çölde ticaret yapan yarı göçebe Nebatiler’in kurduğu başka şehirler de var ama bu şehirlerin arasında, Petra’yı merkeze konumlandıran önemli özellikler bulunuyor. Petra’nın tarihi ve arkeolojisi sıklıkla konuşulur ve yazılır. Şehrin yapıları muhakkak ki Petra’yı gelenleri tarih boyunca kendine hayran bırakıyordu. Fakat acaba insanlar şehre sadece ticaret veya devlet işleri için mi geliyordu?

Petra’ya başka bir açıdan bakarsak, belki de şehre gelenlerin önemli bir bölümü Petra kutsal bir şehir olduğu için bu yolculuğu yapıyordu. Petra’ya gelmek aslında kutsala yapılan bir yolculuktu. Bu yazıda Nebatilerin tanrıları ve Petra’daki tapınaklarından bahsetmek istiyorum. Artık Arapların önemli bir bölümü İslam inancına sahip. Hıristiyan Araplar da var. Öncesinde, Araplar da çok tanrılı bir inanç sistemine sahipti. İlâhları için yapılmış tapınakları vardı. Nebatiler ve başkentleri Petra, bize bu döneme ait çok önemli bilgiler sağlıyor.

Çok tanrılı inanca sahip yarı göçer Nebati Arapların gizemini çözebilmek için yaşadıkları şehirlerde bıraktıkları izlere bakmamız gerekiyor. Petra’da ve diğer Nebati şehirlerinde çok sayıda kutsal kaya, heykel, tapınak, sunu alanı, nişler, tören odaları ve mezar yapıları yer alıyor. Petra’yı gezmeye başladığımızda gördüğümüz sağlı sollu anıtsal kaya mezarları, sanki ölüm sonrasında atalar katındaki yerini alanların şehrin asıl hâkimi olduğu duygusunu uyandırıyor. Sonuç olarak, dini inancın Nebatiler’in günlük yaşamında önemli bir yeri olduğunu söyleyebiliriz. Dini kurallar ve törenlerin erken dönemde Edom, Kuzey Arabistan, Mısır ve Suriye gibi çevre yerleşimlerin; daha sonra da Helen ve Roma kültürünün etkisi altında olduğu kabul ediliyor.

Foto: Elif Çamlıkaya
Foto: Elif Çamlıkaya

Nebatiler oldukça gelişmiş bir ticaret ve hukuk sistemine sahipti. Din ile hukuk arasında yakın bir ilişki vardı. Hukuki antlaşmaları içeren yazılı kitabeler rahiplerce tapınaklarda korunurdu. Bazı suçlarla ilgili cezalar, tanrılara ve tapınaklara ödeme yapmayı gerektirirdi. O dönemde Arap yarımadasında kullanılan, Arapçanın en eski diyalektlerinden birini konuşuyorlardı. Orta Doğu’da konuşulan hâkim dil Aramice’yi de okur ve yazarlardı. Dilleri Arapça’yı önce Aramice alfabeyle yazdılar; sonra kendi alfabelerini ortaya çıkarırdılar. Bu alfabe, günümüzde kullanılan Arapça alfabenin temelini oluşturur. Geriye kaya, mezar, metal levhalar, deri ve başka malzemeler üzerine yazılmış binlerce kitabe bıraktılar. Ne yazık ki bu belgelerin çok azı Nebati tarihi veya dini törenleri hakkındadır. Çoğu ticari anlaşmalar, bozulması durumunda tapınaklara yapılması gereken adaklar, evlilik anlaşmaları veya vasiyet belgeleriydi. Bu nedenle de Nebatilerin tanrılarını bulmak için doğaya ve yapılara daha dikkatle bakmalıyız.

En önemli iki ilâh, baş tanrı Duşara ve tanrıça El Uzza’dır. Petra’nın iki ana tapınağının bu iki ilâh için yapıldığına inanılıyor. Kasr el Bint, Duşara’ya ve yanındaki Kanatlı Aslanlar Tapınağı, el Uzza’ya ibadet edilen tapınaklardı. Duşara’nın ismi, Petra’nın doğu sınırında devam eden Şara Dağı’ndan gelir. Şara’lı olan veya Şara’nın sahibi demektir. Duşara, dağ tanrısıdır. Güneş ve hava olaylarının hâkimidir. Strabo MÖ 1.yy’da şöyle yazar: “Evlerinin çatısına kurdukları altarda güneşe ibadet ediyorlar. Sıvı döküp, tütsü yakıyorlar.” Duşara’nın festivali 25 Aralık’ta kutlanır. Başka isimleri de vardır. Örneğin azı metinlerde, “El Ga’nın tanrısı” olarak adlandırılır. Gaia, Petra yakınında yer alan Vadi Musa köyünün eski adıdır. Başka çok sayıda kitabede, bir kraliyet tanrısı olarak nitelenir. Mezar kitabelerinde “efendimizin (kralımızın) tanrısı” ya da “efendimizin tanrısı olan Duşara” şeklinde yer alır. Başka bir metinde Duşara, “Rabel’in tanrısı” olarak geçer. Burada ismi geçen kral, MS 106 yılında hayatını kaybeden 2. Rabel ve ona ait çok sayıda kitabede Duşara’nın ismi, kralı koruyan tanrı olduğunu vurgulayacak şekilde geçiyor.

Nebatiler ilk dönemlerde Duşara dahil tüm ilâhları düz kaya parçaları veya sütunlarla simgeler. Perta’da dikdörtgen bir taşın Duşara’yı temsil ettiğini görebiliriz. Daha sonra dikdörtgen taşın üzerinde, çok sade bir biçimde iki kare şeklinde göz ve bir dikdörtgen burun yer alır. Gözlerin çevresi gümüşle çevrilidir. Bazı tanrı taşları mermerden yapılır ve kare içine yuvarlak motifle, daha fazla işlidir. En sonunda dikdörtgen blok üzerinde göz, burun ve dudak işlendiğini ve taşın süslü bir çerçeveye sahip olduğunu görürüz. Nebatilerin Helen ve Roma kültüründen etkilendiği yıllarla birlikte Duşara, antik Yunan şehir devletleriyle ticaret yapılan dönemin kültürel etkisi sonucu Zeus benzeri bir görünüme bürünür. Zeus gibi dalgalı saçları ve gür sakalı olan bir heykelle temsil edilir. Roma döneminde, şarap tanrısı Dionysos ile özdeşleştirilir.  Heykellerine üzüm, yaprak, kartal, aslan, yılan gibi semboller eşlik etmeye başlar. Helen ve Roma etkisi altındaki dönemlerde sırasıyla El Uzza Afrodit/Venüs, Allat Athena/Minerva ve El Kutba, Hermes/Merkür ile örtüştürülür.

Foto: Elif Çamlıkaya
Foto: Elif Çamlıkaya

El Uzza, verimlilik ve bereket tanrıçasıdır. Vadi Ram’da bulunan yan yana iki dikili taşın altındaki bir kitabede “Gaia’da olan El Kutba ve El Uzza” yazar. Gök gözlemi ve yıldız hareketleri Nebati inancında çok önemlidir. El Uzza, Venüs gezegeniyle ilişkilidir. El Kutba, tanrı mı veya tanrıça mı kesin bilinmiyor. Hakkındaki kitabelerde yüce kâtip olarak geçer. Okuma, öğrenme, ticaret ve yazı yazmanın ilâhıdır. Şaya el Kavm, kabilenin koruyucusu, kervanları ve göçerleri koruyan savaş tanrısıdır.

Allat da çok önemli bir tanrıçadır. Hakkında çok fazla kitabe vardır. Kanunlara uymayanların hem Duşara hem de Allat tarafından lanetleneceği yazar. Bahar mevsimi, su kaynakları, mutluluk, doğurganlık tanrıçasıdır. Vadi Ram’da bir dağın eteğinde yer alan tapınağı vardır.

Menat (Manotu) kader tanrıçasıdır. İsmi özellikle mezar kitabelerinde Duşara ile birlikte anılır. Kanunlara uymayanları cezalandırırlar. Ondan af dilemek için tapınağına para cezası ödenir. Bölgede, çok eski tarihten beri var olan bir tanrıçadır. Aramice kitabelerde de ismi geçer. El Uzza, Allat ve Menat üçlü tanrıça grubunu oluşturur ve aynı zamanda Mekke’nin de tanrıçalarıdır. Nebatiler dahil, İslam öncesi Arabistan’da bu üç tanrıçaya çok yaygın ibadet edilirdi. Çok sayıda antik kitabede isimleri yazılıdır. Kur’an-ı Kerim’de, Necm Suresi 19-20. ayetlerde üçünün de ismi geçer.

Foto: Elif Çamlıkaya

Nebatiler Kuzey Suriye’nin baş tanrıçası, deniz kızı biçiminde temsil edilen Atarateh (Atargatis) ve Mısır tanrıçası İsis’ e de ibadet ederlerdi. İsis’in heykeli Hazine olarak bilinen mezar anıtı üzerinde yer aldığı gibi, Petra’daki çok sayıda kayaya oyma nişte heykeli bulunmuştur.  Nebati ilâhlar listesinde, ölümünden sonra tanrılar katına yükseldiğine inanılan ve bir tanrı gibi ona ibadet edilen krallar da yer alır. MÖ 86’da Selevkos Krallığını yenerek büyük bir zafer kazanan 1. Obodas, ölümünden sonra tanrılaştırılır. Yaklaşık 40 metre yüksekliğindeki ünlü Hazine binası ilk olarak Obodas için bir mezar anıtı olarak yapılır. O kadar geniş bir iç mekâna sahiptir ki muhtemelen inşa edildiği dönemde Obodas için sunu yapılan bir tapınak işlevi de vardı.

Tanrıların ismini kayda geçirenler sadece rahipler veya resmi görevliler değildir. Petra’da veya diğer Nebati şehirlerinde yaşayan halkın veya ziyaretçilerin kayalara yazdığı cümlelerde de tanrıların isimlerini ve izlerini buluruz. Sıradan insanlara ait bu izler, tanrıların farklı şehirlerde hangi sıfatlarla çağırıldığına dair çok önemli bilgiler verir. Nebatilerin dini yaşamı ve tanrılarıyla ilgili bir başka bilgi kaynağı da heykellerdir. Petra’daki El Uzza tapınağında tanrıçanın heykeli aslan bedeni ve kadın memelerine sahiptir. Bu birleşim, tanrıçanın şehri koruyup beslediğini gösterir. Böylece Nebatiler yaşadıkları şehir Petra’yı da bir tanrıça gibi algılar. Şehrin madeni paraları üzerinde, şehirlerin kaderini ve şansını koruyan tanrıça Tike benzeri bir kadın ve ayağının dibinde bir nehir tanısı yer alır. Bu sembol aslında Antakya Tike’sini ve ayağı dibinde uzanan Asi nehrini simgeler. Petra paralarındaki bu esinlenmenin kaynağı Petra’nın tanrıçayı, ayakları altındaki suyun, Petra’nın hemen yakınında yer alan Vadi Musa kaynağını simgelemesi olabilir.

Petra’da yer alan büyük binaların hemen hepsi ya mezar anıtı ya da tapınaktır. Şehirde dört büyük tapınak var. Petra’da tapınaklar bağımsız bina, mezarlar tam tersine kayaya oyarak yapılmış. Bu tercih de dini inançlarla ilgilidir. Tapınaklar günlük yaşam ve insanların girip çıkması içindir. Ortada, günlük yaşamın aktığı alanlarda bağımsız binalar olarak yükselir. Kaya oyma mezarlar ise ölülere aittir, şehir içindedir ve sahiplerini sonsuzluğa ulaştır. Atalar, kutsal şehirden uzaklaşmamış olur çünkü Petra onlara mutlu ve ölümsüz bir ahiret vaat eder. Kaya mezarlarının girişine çok sayıda desen ve sembol bu nedenle yapılır. Petra’nın kutsallığı nedeniyle başka şehirlerden getirilen ölüler vardır ve bu nedenle Petra’da sadece ana caddede değil, arka cephelerde de çok sayıda kaya mezarı yer alıyor. Yüksek rütbeli Nebatiler, büyük ölçekli ve maliyetli aile mezarları için kendisi henüz hayattayken ustalara sipariş verir. Petra’da yaşıyorsa bu daha kolay bir süreçtir ama başka bir şehirdeyse, inşaatı kontrol edebilmek için Petra’ya sık sık hac gezisi veya ticaret işi ayarlamak durumundadır. Kaya mezarları içinde giriş salonu, mezar odaları, yemek odası, bahçe ve su havuzları gibi çok sayıda bölüm yer alır. Bu değerli yapıyı korumak isteyen sahipleri, dışına bir kitabe yazdırır ve burası Duşara’ya aittir diye belirtir. Mezarı boşaltan, ölüye ait değerli özel eşyaları çalan, farklı bir amaçla kullanan veya zarar verenleri Duşara’nın lanetleyeceği konusunda uyarır. Mezar dış cephesinde kayaya oyulan obelisk kabartması, Nebati ölüm törenleri gereği tanrıların bulunduğu yüksek yeri ve sonsuzluk alemini simgeler. Ayrıca tanrının ölüyü sonsuzluk alemine çekip çıkaracağı bir kanal işlevi vardır.

Foto: Elif Çamlıkaya

Petra gezisi sırasında, Yüksek yer veya Yüksek Sunak diyebileceğimiz açık hava tapınağına çıkan yolu gösteren bir tabela göreceksiniz. Buraya çıkış biraz zahmetlidir ama şehri en yüksek ve manzaralı yerinden izleyeceksiniz. Petra’da keşfedilmiş ona yakın yüksek sunu tapınağı var ama El Medbah, en büyük ve merkezde olan sunaktır. Burada Duşara’ya sunu yapılır. Avlu ve çevreleyen oturma basamağı, altar, tanrı heykelinin yeri ve kurban edilecek hayvan sunusu için havuz yer alır. Sunular canlı hayvan, meyve veya küçük ebatlı biblolar da olabilir.

Petra’da U biçiminde üç taraflı veya karşılıklı iki taraflı oturma yeri olan, kaya kült alanı diye tanımlayabileceğimiz yerler bulunur. İnsanlar burada toplanarak yemek yer. Toplanmanın nedeni yaşayan veya ölmüş bir kişiyi veya bir tanrıyı onurlandırmak olabilir. Bu mekânların en eskisi MÖ 1.yy’a uzanır. Yani tapınak binalarından önce, buralar varmış. Buna göre yüksek sunaklar ve kaya kült alanları tapınaklardan önce yapılmış diyebiliriz. Nebatiler çok daha zenginleşince, bağımsız tapınakların yapıldığı dönem başlamış.

Nebatilerin günlük ibadet yerlerine çok önemli bir başka örnek de “beyt-el” yani “tanrının evi” diyebileceğimiz yapılardır. Kayaya bir niş (mihrap şeklinde oyuk) yapılır ve içine tanrıyı simgeleyen heykel yerleştirilir. Bazılarına, büyük ve hemen seçilen gözlerinden dolayı göz idolü denilir. Heykelin içine konulduğu niş cephesi süslü olabilir. Bu düzenleme, yüksek seviyedeki bir tanrıyı onurlandırmak içindir. Ayrıca beyt-el’i yaptıran kişinin sosyal statüsünü de gösterebilir. Küçük bir tapınak gibi düşünebiliriz. Daha çok şehre giriş ve çıkışta yer alırlar. Kazasız bir yol ve iyi bir yolculuk için, kervancıların sunu yaptığı yerlerdir. Mezarların yanına veya üzerine yapıldığında tanrının bu mekânı gözlemesi ve koruması umut edilir. Petra için su çok önemlidir. Bazı su kaynaklarına beyt-el yapılır ve suyun, onun üzerinden akmaya başlaması istenir.

Foto: Elif Çamlıkaya
Foto: Elif Çamlıkaya

Petra’da karşımıza çıkan bir diğer kaya kabartmasına da obelisk veya nefeş (nephesh) denir. Obelisk (dikilitaş) biçimli, altı geniş üstü sivri kabartmalara şehrin her yerinde rastlayabiliriz. Ölen kişiyi temsil etmesi için yaptırılır. Ölmüş atalar için birer hatıra sembolüdür. Bu özelliğiyle beyt-el’den ayrılır. Nefeş ölüyü, beyt-el tanrıyı simgeler.

Bir başka ilginç örnek de cin bloklarıdır. Cin blokları, üç boyutlu şekillendirilmiş kayalara verilen isimdir. Petra’da yaklaşık yirmi beş tane var diye biliniyor. Ne işe yaradıklarını tam olarak bilmiyoruz. Kaya mezarına ait bir yapı birimi olabileceği ve tanrının enerjisinin bu taşa yerleştiğine inandıkları düşünülüyor.

Nebati inanç sisteminde astronomi araştırmaları çok önemlidir. Binaların yeri için, ışık ve gölge analizi yapılırdı. Ekinoks, tutulma ve diğer gökyüzü değişimleri dikkatle izlenirdi. Tapınaklarda gök gözlemi yapılır ve yıldız haritaları çıkarılırdı. Kanatlı Aslanlar Tapınağı’nda yapılan gözlemler sırasında kullanılan bazı eşyalar kazılar sırasında bulundu.

Sonuç olarak diyebiliriz ki Petra’yı sadece iyi savaşan ve ticaret yapan Nebatilerin zengin ve korunaklı şehri olarak değerlendirirsek muhtemelen önemli bir ayrıntıyı kaçırırız. Petra kutsalın ve inancın da şehridir. İslam öncesi Arap inanç sisteminin en önemli temsilcisidir. Gelenek, tek tanrılı dinlere ait bazı hikayelerin burada yaşandığına duyulan inançla devam ediyor. Vadi Musa su kaynağının, Hazreti Musa’nın yere asasıyla vurduğunda çıkan su olduğuna inanılıyor. Musa Peygamber’in kardeşi Harun’a ait olduğuna inanılan beyaz türbe, Petra’dan görülüyor. İşte geçmişi bugüne taşıyan tüm buluntu ve hikayeler, Petra’yı tanrıların ve tapınakların şehri yapıyor.