.

Paul Valery’nin M. Teste’i ve Tanpınar

ahmet-hamdı-tanpınar-paul-valery-monsıeur-teste

Bilge Sönmez

Sembolist akımın en ünlü temsilcisi şair ve düşünür Paul Valery, 1871’de Fransa’da doğar. Edebi yazınına şiirle başlar ve ilk gençliğinden itibaren yoğun bir şiir yazma dönemi geçirir. Paris’te edebiyat çevresinin içinde olan Valery, uzun bir süre şiiri bir kenara bırakarak soyut düşünceyle ilgilenmeye başlar.

Monsieur Teste, Paul Valery’nin felsefi düşünceye yoğunlaştığı dönemde yazdığı ve hayatı boyunca parçalar halinde yayınlamaya devam ettiği felsefi bir anlatıdır. Yaşamında 4 bölümü yayınlanan kitabın, Valery’nin ölümünden sonra da 5 tamamlanmamış bölümü yayınlanmıştır.

Dergâh Yayınları’ndan çıkan Ahmet Hamdi Tanpınar çevirisi, tamamlanmış ve tamamlanmamış tüm Monsieur Teste bölümlerini; Tanpınar’ın, Valery ve Monsieur Teste’e dair yaşamının farklı zamanlarında aldığı notları, yazdığı yazıları içerir. Tanpınar, orijinal metindeki bazı kısımları çevirisine almamış, bazı kısımlarda da özgün çeviriler yapmayı tercih etmiştir. Tanpınar’ın tefsirleri parantez içine alınmış dipnotta belirtilmiştir.  Bu baskıda Tanpınar’ın tüm notları ve Teste çevirileri incelenmiş, günlüklerinde yer alan ve Teste çevirisi olduğu tespit edilen cümleler de kitaba dahil edilmiştir.

Tanpınar’ın şiirde Valery’den büyük ölçüde etkilendiği bilinir. O, Valery’nin eserleri ve fikirleriyle tanıştıktan sonra ömrünün sonuna kadar Valery’yi okumaya, anlamaya ve eserlerini çevirmeye devam edecektir. Tanpınar, günlüğüne yazdığı şu cümlelerle Valery ile olan ilişkisini ifade eder: “Şüphesiz ki Valery’ye benzemiyorum. Ne scientifique deham, ne psikolojik curiosite’lerim var. Olsa olsa şüpheci oluşum, bazı şeylere merakım ona yakın. Fakat düşüncesi beni en ziyade saranlardan biri. Nedir bu? Bu da bana ait bir sır olsa gerek. Hakikaten polis romanı ve Valery!” (sf. 15) Tanpınar bu sırrını yaşamının sonuna kadar çözmeye uğraşacaktır.

Ahmet Hamdi Tanpınar

“Valery ve Monsieur Teste’e Dair” adlı bölüm, Tanpınar’ın notları arasında bulunan, Teste ile ilgili yazdığı, 1959’a tarihlendirilen notların bütünüdür. Bölümün başında Tanpınar, edebi eserlerin cemiyetlere, tarihi olaylara etki edebileceğinden bahseder. Valery de, Tanpınar’a göre topluma ve edebiyata etki etmiş, onu kabul etmeyen kişiler tarafından bile varlığı bilinmiş insanlardandır. “Valery’nin bende ilk uyandırdığı şey kendi dikkatimden şüphe oldu.” (sf. 24) Tanpınar, M. Teste’i ise şöyle ifade eder: “M. Teste, bir kelimenin kök manasından hareket ederek bir dine veya kültüre bir tanrıyı, bir iman veya şüpheyi, bir dikkati veya keşfi ilave eden bazı mitoloji figürlerini andırır.” (sf. 24)

Valery, eserinin başındaki “Monsieur Teste Mukaddimesi”nde karakterini nasıl yarattığını açıklar: “Teste, içinde Auguste Comte’un ilk yıllarını geçirdiği bir odada, irademin bir sarhoşluk devrinde, kendi şuuruna ermenin garip taşkınlıkları içinde doğdu.” (sf. 55) Saf şiirin öncüsü Valery, Teste’i de “saf (pure) insan” olarak yaratır.

“Monsieur Teste’le Geçirdiğim Gece” bölümünde anlatıcı, borsadan kazandığı paralarla yaşamını sürdüren M. Teste ile nasıl tanıştığını, onun dışarıdan görünüşünü ve tavırlarını anlatır. M. Teste ile ortak bir sosyal çevrede bulunan anlatıcı, onun hemen hemen tüm ortamlardaki tavır ve fikirlerini dikkatle izler. “M. Teste kırk yaşlarında vardı. Konuşması son derece acele ve boğuktu. Konuşurken gözler, eller her şey kendisinde siliniyordu.” (sf. 63)

“Mamade Émilie Teste’in Mektubu” bölümünde, Teste’in eşinin anlatıcıya gönderdiği mektup yer alır. Bu mektupta bir evliliğin dinamiğini görebileceğimiz gibi, Valery ile eşi arasındaki ilişkinin de yansımasını görürüz. Tanpınar’a göre bu mektup, Paul Valery’nin eşi Madam Valery’nin bir portresini vermektedir ve bir taşra tezahürüdür. “Bir Dostun Mektubu” bölümü ise yine Tanpınar’a göre Valery’nin kendi “double”üne gönderdiği bir selam mahiyetindedir. Bu mektup aynı zamanda yarı uykulu yapılan yolculuk ve sonunda ulaşılan entelektüel Paris’tir.

Fotoğraf
Paul Valery

Valery, Teste ile insanoğlunun zaaflarının da soyut bir tezahürünü yaratır. “Monsieur Teste’in Bir Portresi” bölümünün başında tarif edilen sapıklık olgusu, insanın üreme içgüdüsü ve cinselliği olarak düşünülebilir.  “Sapıklık tabiri çok defa fena tarafından ele alınmıştır. Bu tabirle zihnî melekelerde bir bozuluşun ve düşüklüğün ârazı olan ve zevk bozuklukları, hezeyanlı konuşmalar, garip ve bazen suçlu denebilecek hareketlerle kendisini gösteren normalden kötüye doğru bir gidiş anlaşılır. Fakat bazı bilgi dallarında bu kelime daima patolojik bir renk taşımakla beraber, fiziksel ve psişik uzuvların verimlerinin alışılmamış derecede gelişmesine varan bir çeşit fazla canlılığı, bir nevi deruni kudret taşkınlığını gösterir. Bitkiler bilgisinin bahsettiği sapık nebatlar böyledir ve bir bakıma insanoğlunun kendi ihtiyaçları için kullandığı yulaf, üzüm kütüğü, gül, ilah… gibi birçok nebatlar güzelliklerine ve faydalarına rağmen uzun zamanlardan beri gelen yetiştirme ve usullerinin sayesinde sapık diyebileceğimiz çeşitler doğurmuşlardır. Psikologlar dünyasında Monsieur Teste Vakası diye tanınan hususi vakayı incelemeden evvel bu mukaddemeyi yapmayı lüzumlu gördük.”

“Monsieur Teste’in Ölümü” bölümünde Valery’nin ölüm üzerine düşüncelerini görürüz. Ölüm onun için sıfırdan sıfıra geçiş, “bir görme çeşidinin sona ermesi”dir. Valery, Monsieur Teste’i zihninde yaratır ve kurgular, onunla tanıştığı (onu yarattığı) günden ölümüne kadar anlatıcı olarak Teste’e eşlik eder.

“Her şeyin sonu olduğunu bilmemize rağmen ölüm zihnimiz için nasıl bir çelicidir. Tahayyülü kabil olmayan ve zihne baştan aşağı arzu ve dehşetin kılıklarına bürünerek yerleşen bir şey. Zihnî bitiş. Düşüncenin marche funebre’i.” (sf. 142)