.

Osmanlıca-Latince ilk sözlük ve Deniz Gül’ün “Klavuz”u Üzerine Bir Egzersiz

Bihter Sabanoğlu

Deniz Gül, Salt Galata’da üç kata yayılan ve çevrim içi ortamda da devam eden sergisi Kazı ve Yüzey’de dili bir aracı olarak görmenin ötesine geçip onunla yeni ilişkiler kurmaya çalışıyor. Sanatçının işleri, hem yapma/bozma, yerine koyma gibi çeviriyle doğrudan bağlantılı kavramları hem de dildeki değişimlerin, kelimeler arasındaki karmaşık bağın ve dilin sınırlarının oynak doğasının fiziksel tezahürleri olan yazım kılavuzu ve sözlük gibi nesneleri kullanışıyla Leksikografi veya Sözlükbilime dokunuyor.

Sözlükbilimin ilgilendiği, kelimelerin dizilimsel ilişkileri, içerdikleri bilgiler, bir parçası oldukları semantik bağlam gibi konular Gül’ün Tavlamalar ve Daire Düz işlerinin merkezinde olsa da en çok Klavuz’da belirginleşiyor. Sergideki Klavuz isimli çalışma, Gül’ün satır satır taradığını belirttiği Türkçe yazım kılavuzundaki bazı kelimelerinin altlarının çizilerek öne çıkarılmasından mütevellit; sanatçı kimi kelimelerin yanlarına kendi çağrışımlarını yazarak onları zenginleştirirken, harf eksiltme ve harf ekleme yöntemiyle bazı kelimelerin tabiatını değiştiriyor. Bu müdahaleleri birkaç kategoride toplamak mümkün. Bazı değiştirmeler politik bir seçime işaret ediyor; örneğin “ücretli” ve “ümitsiz” kelimelerinin yaşına “işçi” sözcüğü eklenmiş. “Ültimatom” kelimesinin önüne “Aliyev”in ismi not düşülürken, “vurulmak” sanatçıda “ey halkım/bizi” çağrışımını yapmış. Kent hayatından veçheler ve popüler kültür öğeleri de Gül’ün Klavuz‘unda pek çok yerde karşımıza çıkıyor; Avusturalya kökenli bir hayvanın adı olan “vombat” bir bilgisayar oyunu olan “Mortal Combat” haline getirilmiş, “Zeplin” bir ulaşım aracını değil Kadıköy’de bir bar adını çağrıştırmış. Gül bazı sözcükleri de politik doğrucu anlayışa göre yeniden düzenlemiş; “zenci” kelimesinin üzeri çizilerek “siyahi” yapılırken “yönetmen” kelimesinin “men” kısmı silinerek “yönetwoman” diye bir kelime türetilmiş. İnsan merkezci dünyanın yıkımların giderek şiddetlendiği bir dönemde Gül yeniden düzenlediği yazım kılavuzuna “türcülük” kelimesini eklemeyi uygun görmüş. Türkçede bulunmamasına rağmen bir W maddesi açarak yerleştirdiği “workhalic”, “wired” “wannabe” gibi son yıllarda dolaşıma giren sözcüklerle kılavuzu güncellemiş.

Serginin ayaklarından biri olan ve Gül’ün projeye davet ettiği sanatçı, küratör, yazar ve akademisyenlerin katkısıyla çevirisi yapılan metinler, konuşmalar ve sunum-performanslardan oluşan Çeviri, çevrimiçi ortamda hâlen devam ediyor. Projenin daimî doğasından aldığım ilhamla, Gül’ün, Salt Çalışma Grupları kapsamında başlattığı atölyeye ben de kısa bir katkıda bulunmak istedim. Bu amaçla, François de Mesgnien Meninski tarafından ilk kez 1680 yılında birkaç cilt halinde yayımlanan tarihin ilk Latince-Osmanlıca sözlüğünü ele alacağım.[1] İstanbul’a 1653 yılında Polonya Sefaretinde çalışmak üzere gelen Meninski, Türkçe hakimiyeti kazandıktan sonra şef dragoman olarak görev yapmaya başlayan ve takiben büyükelçi yardımcılığına yükselen bir diplomat. Dilbilimci ve, kelimenin iyi anlamıyla, Oryantalist olan yani Doğu dilleri ve kültürleri konusunda çalışan Meninski, Thesaurus Linguarum Orientalium’uAvrupalı bir okuyucu kitlesi için, Viyana’da, hem bir sözlük, hem bir gramer kitabi hem de Türkçe öğretmeyi amaçlayan bir kılavuz olarak yayımlamıştı. Ben sözlüğün internetten erişilebilen kısmını taradım ve Gül’ün yazım kılavuzu çeşitlemesi ile Meninski’nin sözlük/kılavuzu arasında bazı kelimeler üzerinden bir karşılaştırma yaparak sanatçının projesine bir katkıda bulunmaya çalıştım. 

Ümit

Deniz Gül, Klavuz‘unda, “ümitlenmek” sözcüğünün önüne “kolaylıkla”yı eklerken, “ümitli” ve “ümitsiz” kelimelerine “işçi”yi eklemleyerek sosyal ve politik bir vurgu yapmış.

Meninski, sözlüğünde ümit’in Latince karşılığı spes’i verdikten sonra içinde ümit geçen örneklerden bir seçki sunmuş.

Peyk-i ümid -yani ümit habercisi, taşıyıcısı- ümidtür ki[2], ümid baghlamak, ümidwar, ümidgâh -yani ümit yeri- bazıları hâlâ kullanımda olmaları açısından kolaylıkla anlaşılan sözler. Diğer maddelerle karşılaştırıldığında oldukça uzun kalan “ümit” maddesinde Meninski enteresan bir deyime yer vermiş: “oghul kız olmaktan ümid kesilmiş iken.” Ümitle alakalı kolay kolay akla gelmeyecek bu öbeğin örnek verilmesi muhtemelen sözlük yazarının toplum içinde çocuk sahibi olamama kaygısını çokça duymasından kaynaklanır. Gül’ün zihninde sosyo-politik bir anlam taşıyan sözcük, bir 17. yüzyıl Osmanlı sözlüğünde daha kişisel bir bağlama işaret eder.

Üstat

Üstad kelimesini, Gül, günlük hayatta sık sık kullanılan bir hitap biçimine, “üstadım”a dönüştürmüş ve yalnız popüler kültüre gönderme yapmış.

Meninski, “üstaz işi angiak” deyiminden dem vurmuş; Latincesinden anlaşılacağı üzere günümüzün “baş yapıt”ına tekabül ediyor. Sözlüğün düzenlendiği dönemlerde zanaata atfedilen öneme paralel biçimde, aynı bağlamda pek çok deyim eklemiş. Örneğin mükemmel anlamına geldiğini belirttiği “üstad işi ile” ya da beceriksiz manasında “üstadsyz.”

Üslup

Gül, kelimenin yanına anlaşılamayan, belki yalnız vurgu amaçlı, bir not düşmüş: !++.

Meninski sözlüğünde sözcükle alakalı deyimlerin çokluğu ve içeriği yine toplumsal bağlam ile açıklanabilir. “Üslub ile”yi metodik olarak çeviren Meninski, “üslub-i mektub”, “mektubi muhabbet üslüb” şeklinde mektup yazma sanatıyla alakalı iki ayrı deyimden bahsetmiş. “Ay üslübinge” -yani ay biçiminde- süsleme sanatlarında kullanılan mesleki bir terim olmalı ki sözlükte özellikle kendine yer bulmuş.  

Ustura

Deniz Gül usturanın karşısına “hatırası” kelimesini eklemiş ve turistik İstanbul klişelerinde martıları usturalarla değiştirdiği “ustura hatırası” isimli kendi işine metinler arası düzlemde gönderme yapmış.[3]

Özellikle aradığım bazı temel sözcüklere Meninski’nin sözlüğünde rastlamamama rağmen “ustura”yı Latince karşılığı “novacula” ile birlikte kolaylıkla bulmam da, Gül’ün şehrin farklı yerlerinde gökyüzünü boydan boya kaplayan sahte usturaları gibi, aletin dönemin günlük hayatta kullanımı çok yaygın bir nesne olduğunu düşündürüyor.

Ufuk

Deniz Gül, Türkçe yazım kılavuzundaki ufuk,-fku maddesindeki -fku’yu çizerek yerine “çizgisi”ni eklemiş. 

Meninski, doğal olarak, önce Arap alfabesiyle ufuk yazdıktan sonra, Latin harfleriyle ve Türkçe “gök kenarı” öbeğini not düşmüş. Kelime için seçtiği kullanım örneği ise “oriendo ex horizonte illius regionis”. Çevirisini de şöyle belirtmiş: Ol wilajetun-ufukynden taly olup.[4]

Örnekleri çoğaltmak mümkün; Gül’de ücretli ve ücretsiz kelimelerinin yine “işçi” çağrışımı yapması, Meninski sözlüğünde ise oldukça ehemmiyet arz ettiği belli olan ve neredeyse yarım sayfa yer tutan “ücret” maddesinde sözcüğün ügret wirmek, ügrete tutmak, ügret ile tutmak deyimleriyle ayrı ayrı açıklanması gibi.

Son olarak sanatçının Türkçe Yazım Kılavuzuna kendi eklediği W bölümünden birkaç sözcük için ters arama yaptım yani sözlüğün Latince-Osmanlıca bölümünde[5] göz gezdirdim. Gül “what, where, who, why”-ne, nerede, kim, neden- gibi tüm soru kelimelerini W maddesinin altına elle yazmıştı. Bu kelimeleri sözlükte Latince olarak arattığımda enteresan sonuçlara uğraştım. Örneğin “ne?”[6] sözcüğünü incelediğimde Meninski’nin 17. yüzyıl Osmanlı toplumunun içinden verdiği soru örnekleri hem hala dolaşımda olmalarıyla gülümsetirken, hangi soru kalıplarının daha sıklıkla kullanıldığını da bize gösteriyor.  Meninski şu örnekleri seçmiş:

Ne var? Nesidür? Ne münasebet? Ne zarar? Neye müfid? (Neye yarar?) Ne buyurdün?

Bu tersten aramalardan en ilginci ise belki “wandering” idi. Gül’ün, Baudelaire’in kast ettiği türden bir “flâneur” lük, bir tür wanderlust, bilinçli bir aylaklığın amaç edinildiği bir gezinti manasında modern hayatın bir öğesi olarak Türkçe yazım kılavuzuna eklediğini düşündüğüm kelimeyi Meninski’de arattığımda[7] beklenmedik şekilde sözlüğün en kalabalık eş anlamlı kelime listelerinden biriyle karşılaştım. Chowarda şeklinde yazılan hovarda, azma, gezici, şaşkın, azghun, gümrah, aware, birah, sergeşte, sergerdan, yavetaz, gavi… Günümüze belki yalnızca iki üç tanesi, o da anlam kaymalarıyla miras kalmış bu eş anlamlı kelimelerin bolluğunu, Osmanlıların tasavvuf fikri ile, dervişler ile iç içe yaşamasıyla, sokaklarında farklı tarikatlara mensup, farklı dergahların kapısını aşındıran, sıra dışı kıyafetli insanlar görmeye aşina olmaları ve onlara uygun isimler türetmeleriyle açıklamak herhalde hatalı olmayacaktır.

Gül’ün Klavuz’undan hareketle girişilen bu egzersiz, kelimelerin hem birbirleriyle hem içinde doğdukları, yaşadıkları ve dönüştükleri toplumla kurdukları ilişkiyi açıklamayı hedeflerken yapılan mini sözlük çevirisi de sanatçının hali hazırda devam eden atölyesine bir eklemleme, bir son ek olarak düşünülebilir.

Sergi 4 Temmuz 2021 tarihine kadar SALT Galata’da gezilebilir fakat çevrimiçi çalışmalar www.çeviri.info adresinde devam ediyor.


[1] Meninski sözlüğünden çevrimiçi bir kesit için: https://books.google.com.tr/books?id=5D1pAAAAcAAJ&printsec=frontcover&dq=inauthor:Mesgnien&hl=en&sa=X&ved=2ahUKEwissOmWoo3xAhVyqZUCHcO6DSEQ6AEwAXoECA4QAg#v=onepage&q&f=false

[2] Tüm sözcükler Meninski’nin kendi yazımıyla verilmiştir.

[3] https://denizgul.com/post/180065783669/ustura-hat%C4%B1ras%C4%B1-memory-of-a-razor-c-print-2006

[4] Ol vilayetin ufkundan tali olup.

[5] https://play.google.com/books/reader?id=esFIAAAAcAAJ&hl=en_GB&pg=GBS.PP774

[6] Latince “quid”

[7] Sıfat formunu arattım, “Errabundus” veya “Eraticus” şeklinde.