Hafize Çınar Güner
“Haberleri izliyor musun hiç? Tavsiye etmem. Ben günlük üzüntü ve kaygı dozumu genellikle haberlerden alırım. Tabii breakdance yapan bir köpek ya da futbol maçlarının sonucunu bilen bir gelincik hakkında haberler yapılıyorsa başka. Onlar şahane oluyor.”
Ben Davis, “Çorba Dayanışması” adlı kitabının başında, okura yazdığı mektupta böyle bir giriş yapıyor. Davis ile daha önce “Ulta Çocuk ile Harika Köpek” ve “Babam Nasıl Fenomen Oldu?” kitaplarıyla tanışmış ancak bu yılın mart ayında Mert Doğruer tarafından Türkçeleştirilen bu romanını bir türlü okuyamamıştım. 40. İstanbul Tüyap Kitap Fuarı’nda alınacaklar listemdeydi ve bu kez ıskalamadım. Kitabın konusunun ne hakkında olduğunu biliyordum, -ki kitabın adı ve kapağı da zaten içeriği hakkında oldukça fikir veriyor- bu yüzden beni çok da etkilemeyeceğini sanmıştım ama yanılmışım! Yağmur Yavaş Aydın editörlüğünde Tudem Yayın Grubu tarafından okura sunulan bu kitap, benim gibi pek çok okuru da etkilemiş olacak ki daha yıl bitmeden kitap dördüncü baskıyı yaparak dokuz bin kopyaya ulaşmış. Yaşamın içinden gerçek hikayelere olan ihtiyacımız ve dayanışmaya dair inancımız buna sebep olsa gerek…
Evet, ben de tıpkı Davis gibi haberleri izleyemiyorum. Çünkü tıpkı onun gibi yeryüzünün cehenneme dönüştüğünü izlerken kendimi çaresiz ve çok güçsüz hissediyorum. Kimi zaman bir evim, bir ailem olduğu için hatta karnım tok ve ayağımda ayakkabı olduğu için kendimi suçlu hissettiğim de oluyor. Yaşama dair umutlarımın azaldığı, neşemi kaybettiğim o zamanlarda elbette aklıma çocuğum ve çocuklar geliyor. Kişisel yaşamımda maruz kaldığım, çevremde ve ekranda gördüğüm tüm kötülükleri ona, onlara nasıl anlatacağımı dahası nasıl iyileşebileceğimi ve iyileştirebileceğimi düşünüyorum. Çünkü kendimi yenilmiş ve hasta hissediyorum. Daha doğrusu hissediyordum. Ancak sonra fark ettim ki benim de bir yazar olarak elimden gelen bir şey var: yazmak. Kendimi iyileştirmek ve iyiliğe çağrı yapmak için yazmak, kötülere ve kötülüğe rağmen mücadele etme gücünü bulmak için yazmak. Ben de bu bahar öyle yaptım ve bir öykü yazdım. Benim öyküm resimli bir kitap olacak. Derdim kendi öykümden bahsetmek değil elbette. Davis’in bu kitabının beni neden etkilediğini anlatmaya çalışıyorum. Çünkü bir sanatçı olarak farklı coğrafyada yaşasam da bir çağdaşı olarak onunla aynı duyarlılığı paylaşıyorum. Davis’in okura mektubunda yazdığı gibi ufaktan ufaktan da olsa dünyayı birazcık güzelleştirecek şeyin iyilik olduğunu düşünüyorum. Davis mektupta okura “okuduğun için teşekkürler” diyor, ben de yazımın başında kendisine “yazdığın için teşekkürler” demek istiyorum. Lafı daha fazla uzatmadan konusunu gerçek hayattan alan bu romana gelin birlikte bakalım.
Dünya Hiç de Adil Bir Yer Değil!
On üç yaşındaki Jordan geçirdiği ağır bir kanser tedavisinin ardından okula, günlük hayatına geri döner. Ancak ailesi havası daha temiz olduğu için, yani onun sağlığını düşünerek şehirden kasabaya taşınmıştır. Özellikle de annesi Jordan’ın üzerine titremektedir. Öyle ki komşunun kedisi tırmaladığında bile oğlunu kaptığı gibi hastaneye götürür. Doktorlar Jordan’ın artık normal bir çocuk gibi her şeyi yapabileceğini ve hatta yapması gerektiğini söyleseler de annesi onun okuldaki beden eğitimi derslerine girmesine zar zor izin verir, motosiklet kaskıyla binmesi halinde bisiklet sürmesine müsaade eder, abur cubur yememesi için her gün okula giderken yanına termosla çorba koyar. Bir anne olarak onu çok iyi anlıyorum, hiç kızamıyorum ama Jordan’ın neler yaşadığını görünce de üzülmüyor değilim. Neyse ki kurgu ilerledikçe Jordan ile birlikte kitaptaki pek çok yan karakter de değişime uğruyor. Annesi de zamanla kontrolü Jordan’a bırakmayı öğreniyor.
Gençliğe adım atan her ergen gibi arkadaşlık ilişkileri Jordan için de önemlidir. Yeni okulunda arkadaş edinme konusunda birtakım sıkıntılar hatta zorbalık yaşasa da bu süreçte hastalığından okuldakilere bahsetmez. Uyumlu biri olarak daha doğrusu pek çok şey yaşamış biri olarak bu yeni yaşamından çok da şikâyet etmez. Ancak liseye giden ablası Abby için yeni taşındıkları bu küçük kasaba çekilmez bir yerdir ve günün her anı bunu dile getirmektedir. Hayatta başına gelenleri olduğu gibi kabul etme konusunda elbette Jordan’ın çektiği acıların büyük payı büyüktür ancak bir de hastanedeki kız arkadaşı Rio’ya verdiği bir söz vardır ki, işte o söz tüm kitabın omurgasını, romanın felsefesini oluşturur. Jordan bu sıra dışı kıza yaşamda her fırsatta iyilik yapacağına, iyilik zamanı geldiğinde kaçmayacağına dair söz vermiştir. Ve bu iyilik hiçbir zaman ona bir çıkar, bir fayda sağlamayacaktır. Jordan ve Rio birbirlerine verdikleri bu iyilik sözünü tutmaya hastanedeyken başlarlar. Sayfa 93’te Jordan, Rio’ya; “Biliyorum ama son zamanlarda bir sürü iyilik yaptık. …. Bir süre öylece dinlensek olmaz mı?” diye sorar. Çünkü hastaneden çıkıp, yani oradan bir süreliğine kaçıp yolun karşısındaki sokak sanatçısına iyilik yapmak onu biraz ürkütür. Ancak Rio’nun yanıtı kesindir, Jordan’a “Dinlenecek zaman yok!” der. Vicdan rahatlatmak için yapılan iyiliklerden değildir onların ki. Bir yıl sonra tekrar bir araya geldiklerinde birbirlerine neler yaptıklarını anlatacaklar, dünyayı değiştirip değiştiremediklerine bakacaklardır. Jordan’ın kasabadaki yaşamı ile hastanedeki yaşamı arasında gidip gelen kurguda hem şimdiyi hem de geçmişi izlerken Jordan’ın Rio’ya verdiği bu söze neden sıkı sıkıya bağlı kaldığını, iyilik yapma ve yayma gücünü nasıl bulduğunu çok iyi anlıyoruz.
Jordan’ın parkta yaşayan engelli bir evsize termostaki çorbasını vermesiyle başlayan yardımlaşma ve dayanışma öyküsü daha sonra ablası Abby’nin sosyal medyayı kullanmasıyla çığ gibi büyür. Abby baştan beri sosyal medya fenomeni olmak istemektedir ama onu hafife almamak gerekir. Çünkü Abby güzellik, makyaj, moda gibi pop kültüre ait ögelerle ilgilenmez. Okulda dışavurumcu dans dersleri programdan kaldırıldığında tek başına grev yapar. Üstelik kendisi bu dersi almadığı halde! “Mesele tercih hakkımızın olmaması.” der Abby. Hal böyle olunca ürünleri tarihi geçme vakti gelince çöpe atıp onları çöpten alan evsizleri hırsızlıkla suçlayan, ürünleri evsizlerin almasına izin vermeyen süpermarketin bahçesinde yatma eylemi yapması okura hiç şaşırtıcı gelmez. Sayfa 100’de mektup yazarak süpermarketi yetkililere şikâyet etmesinin daha uygun olacağını kendisine söyleyen güvenlik görevlisine, “O mektubun şu tarihi geçmiş çörekler gibi çöpe atılacağını sen de benim kadar iyi biliyorsun. İşleri değiştirmenin tek yolu dolaysız eylemdir.” diye yanıt verir. Barışçıl protesto yapma hakkını sonuna kadar da kullanır. Tüm bunları yapanın bir kız kahraman olması da ayrıca hoşuma gitmedi değil! Maskarasını sürüp partiye de giden ama gerekirse hak, hukuk ve adalet eyleme geçen cesur bir genç kız Abby.
Abby ile Jordan, zamanla iyilik hareketlerini büyütürler. Yanlarına yeni arkadaşlarını, ailelerini ve hiç tanımadıkları yüzbinleri de alarak Çorba Dayanışmasını başlatırlar. Termoslara konularak evsizlere dağıtılan o çorba kitapta da ifade edildiği gibi elbette ki bir çorbadan çok fazlasıdır. Sokakta gördüğümüz önlerinden geçip gittiğimiz sokak sanatçıları, evsizler ve çöp toplayan insanların her birinin birer hikayesini olduğunu bize hatırlatırlar. Parkta çadırda yaşayan Harry’nin Irak’ta savaşa katılan, ülkesi adına bacağı kopan bir asker olduğunu öğreniriz, ki bu bilgiyle bu kirli savaşı ve şu andakileri bir kez daha düşünürüz. Ne için gitti o askerler ve kimin için gittiler? Sayfa 209’da Harry şöyle der: “Eskiden nefret ederdim bu eylemcilerden. Savaşı protesto ettiklerinde benim ve kardeşimin suratına tokat atmışlar gibi hissederdim. Ama şimdi düşünüyorum, haklılarmış.” Parkta yapılan havai fişek kutlamaları sırasında Harry’nin savaş sonrası travma sonrası stres bozukluğu yaşadığını öğreniriz.
Sokakta yaşayan bir başka isim ise Daniela’dır. Harika çizimleriyle herkesi kendine hayran bırakan bu kadın romanın sonunda ona fırsat verildiğinde neler yapabileceğini okura gösterir. Sayfa 210’da başka bir evsiz olan Elaine’nin de ifade ettiği gibi hayat hiç de adil değildir ama bu onların mücadele etmeyeceği anlamına gelmez. Harry, Kaptan, Elaine ve Daniela… Abby sosyal medya hesabında bu insanların hayat öykülerine yer vererek acıma değil dayanışma ruhunu körükler. Abby’nin çabaları sonuç verir ve sonunda çocuklar ana akım medyayı kasabaya çekmeyi başarırlar.
Romanda hoşuma giden bir başka şey ise Jordan’ın okulundaki yöneticinin öğrencilerine, Çorba Dayanışması grubuna destek vermesi oldu. Bay Grimshaw; “Okul aile birliğini yöneten eski kafaların hoşuna gitmeyecektir ama bu protestolar senin için gerçek bir eğitim olacak ve okulun amacı bu değilse nedir, bilmiyorum.” diyerek evsiz insanlar için yaptıkları eyleme katılabilmesi için Jordan ve arkadaşlarının derslerden izinli sayılmasını sağlar. Hoşuma giden şeyler kadar acaba olmasaydı nasıl olurdu dediğim kısımlar da yok değil. Jordan’ın yaptıklarından sonra ulusal televizyonda “Muhteşem Çocuk Ödülü”nü alması şart mıydı diye sormadan edemedim. Bu ödülü alacağı yere, Ulusal Sanat Tiyatrosuna ailesi tarafından habersiz, sürpriz bir şekilde götürülen Jordan, ödülü almadan önce bir bocalama yaşar ve tedavi gördüğü hastaneye giderek Rio ile ilk öpüştüğü Hobi Odasına kaçar. Orada Rio ile söyleşirken bu kez Rio’nun sesinden çok yazarın sesini duyarız. Baştan sona Jordan’ın ağzından dinlediğimiz olaylar dizisinde yazarın değil karakterlerin sesini duyarken bu bölüm biraz daha didaktik gelebilir. Yazımın sonuna gelirken Rio ve Jordan’ın bir yılı bitirip de iyiliklerini konuşmak için yaptıkları buluşmayı merak etmiş olabilirsiniz. İşte bunu maalesef yazamam çünkü kitabı okumanızı istiyorum. Sadece şöyle bir ipucu verebilirim. Sayfa 270’te Jordan, Rio’nun yaptığı şey karşısında “Vay be,” diye fısıldıyor ve ekliyor, “bu hepsinden daha büyük bir iyilik.”
Romanın tüm umut vericiliğinin yanında açıkçası sert bir yanı da var ki hayatın gerçeği de böyle bir şey diye düşünüyorum. Hastane odasında Jordan’a Olie ismini yakıştıran ve ona öyle hitap eden Rio, en baştan verileni olduğu gibi kabul etmeyip değiştirmek istiyor. Hayata tutunması için de Olie’ye yani Jordan’a sürekli olarak nefes almayı unutmamasını öğütlüyor. Biz de nefes almayı unutmayalım ve ne için nefes aldığımızı da…
Çorba Dayanışması, Ben Davis, Çeviren: Mert Doğruer, Editör: Yağmur Yavaş Aydın, Tudem Yayın Grubu, 2023.