
Ahmet B. Tamu
Sanat, yeniden yaratımın ve yenilenmenin en estetik biçimlerinden. Tiyatro sanatı da bu nehrin en tatlı kollarından. İzmir Şehir Tiyatroları Prömiyeri bir kurucu metnin yeniden sahnelenmesiyle gerçekleşti.
Kültürpark’taki İsmet İnönü sahnesinde, Deli Dumrul’un altından su geçmeyen köprüsünü, Azrail’e ve Görklü Tanrıya atarlanışını, anasından babasından çaresizce yerine can vermesini isteyişini, boyunun ölçüsünü alıp Tanrıya samimane yalvarışını yeniden izledik/dinledik/tahayyül ettik. Destanları kıl çadırlarında anlatan göçebeler ya da karanlıkta ateş başında dinleyen rençberleri akla getirdi. Dedem Korkut’un Deli Dumrul’u, İzmir Şehir Tiyatroları yönetmenleri, oyuncuları donuna büründü de İzmir seyircisine göründü.
Politik ve Poetik: Destanların milleti uyandırmada rolü
Köprü alegorisine eklenen, “daha ne çılgın projeler yapılacak”, “Canguzoğlu’nun düzenini adalet bellemişsiniz” gibi güncel ve net politik göndermeler de gözden kaçmıyor.
Destanlar, vakti zamanında halkın bilincinde uyandırıcı etkiler yapmak için de söylendi. Şifahi kültürde dilden dile macerasını sürdürürken, çeşitli vesilelerle yazıya aktarılma sebebi de tam olarak buydu. Oyun yeniden sahneye uyarlanırken, bu pratiğin yansıdığı gözlemlenebilirdi.
Oyunun dekor tasarımı son derece verimli ve işlevsel görünüyordu. Sade, minimal bir tutum mu sergilenmek istenmiş yoksa en ekonomik ve ergonomik tercihler mi yapılmış? Artık enflasyon o kadar şeyde boğazımıza basmış durumda ki, bu soruyu sormadan edemiyor insan. Cevap kesin şudur da diyemiyor. Dekor tasarımına kötü diyebileceğimi sanmıyorum. Gözüme çarpan bir eksiklik, yanlışlık yok. Fakat sanırım Deli Dumrul metninin yeniden yaratımlarındaki fazlalık düşünülünce, farklılık beklentim de aynı oranda yüksek. O farklılığı bulamadım.
Oyuncu performansları iyiydi. Bazı diyaloglar tiyatro geleneğinin klişelerinden azade değil ve seyirciye oyunu anlatmak için standart sahne diliyle geçen pek çok diyalog var. Bunlar aynı zamanda belli bir tiyatro geleneğinin ve tutarlılığın da ürünü, göstergesi ama sanırım (yine topu Deli Dumrul’un yeniden yaratım sayısının fazlalığına getireceğim) 2023’te gelinen noktadaki farklılık beklentimi karşıladı diyemem. Oyuncu performansları, yeri geldiğinde bu diyalogların artık YouTube diline, reels pratiklerine alışmış izleyicilerde sıkılganlığa yol açmasının önüne geçiyor.

Dede Korkut asla tek bir kişi değildir…
Dede Korkut’un sözlerini yankılayan ikinci bir kişiyle oynanması buluşu ise gerek kahkaha reaksiyonunu tetiklemesi gerekse bir buluş ve alegori olarak çok şık. Dede Korkut, gerçek bir şahıs mıydı yoksa destanlar anlatılagelenlerin bir ulu zat adında müşahhaslaştırılması ile oluşurken halk zihninde kurgulanan bir ortak bilinç miydi?
Dede Korkut’u iki kişiyle (DK ve sesini yankılayan), zaman zaman biri diğerinin omzuna binmiş, zaman zaman da tek cübbe altında yapışık ikiz gibi tasvir etmek de iyi bir yaklaşım, tebrik edilesi bir üsluptu. Bu anlamda bunu da sahneye uyarlayan ekibin, konuya hakimiyetini ve yüksek algısını gösteren güzel detaylar arasında rahatlıkla sayılabilir.
Dans koreografileri ve sahnelerin vurmalı çalgılarla uyumlandırılması bence dikkat çekici oranda iyiydi. Buradan oyuncu performanslarına geri dönersek, hem oyunculuk becerileri hem de müzikal gerekliliklerde sergiledikleri yeterlilikle geceyi güçlü kıldılar.
İyi bir performans izledik. Eleştirimin yoğunlaştığı nokta ise yeniden yaratımın dilini, eski ile yeniyi çok daha iyi bir sentezle birleştirebileceklerini düşünmem.
Gerçi şimdi bana, “yahu sen ne anlarsın?” deseler, önce bi’ kalakalır, sonra o panikle nanik yapıp kaçacak yer ararım. Adımı deliye ardımı çalıya verir, “İzmir’de Dumrul ile delirmeceler” diye story atar, sıkıştığım yerde de “izleyiciyim ben, izleyici olarak, şey…” falan diye gevelerim.