.

Bana Mucizelere İnanmadığını Söyleme Sakın!

bızon-raymon-cınar-yayınları-lou-beauchesne-kate-chappell

Dilek Büyük

Bazı kitaplar birçok konuyu hemhâl edip tadına doyulmaz bir lezzetle sunuyor okura. Lou Beauchesne’nin yazıp Kate Chappell’in resimlediği Bizon Raymon da bu tür kitaplardan biri. Kitap sevgisi, kütüphane ve kütüphaneci, dostluk gibi temaları birbirine adeta yedirerek bütünleştirmiş.

Bizon Raymon aile yadigârı diyebileceğimiz bir kitaptır; dede, baba ve son olarak da Çınar sahiptir kitaba. Kapağı açan okur üç kuşağın sırayla adlarının yazılı olduğu etiketle karşılaşıyor. Çizerin etiket görseliyle bunu anlatması, kitabın ailedeki uzun zamandır var olan “özel” yanını okura hızla geçiriyor. Hikâyeye dair her şeyi yazarın değil, bir miktarını çizerin anlatmasının neden anlamlı olduğunu gösteren örneklerden biri bu.

Çınar, dedesinden ve babasından devraldığı Bizon Raymon kitabını çok seviyor. O kadar ki gittiği her yere onunla gidiyor, banyo dahil. Ta ki bir gün dinozorlar hayatına girene dek. O günden sonra en büyük merakı dinozorlar oluyor. Yazarın burada “en sevilen kitaba” rakip olarak dinozorları kullanması da çok akıllıca olmuş. Çınar’ın akranı erkek çocukların çoğunda, bu yaşlarda dinozorlara karşı yoğun merak ve ilgi oluştuğu bir gerçek. Kitaba olan ilgiyi dağıtacak unsur olarak başka bir eşya seçilse belki hikâyenin akışındaki gerçeklik hissi de sekteye uğrayacaktı.

Çınar’ın annesi, onun yeni ilgi alanını fark edince kütüphaneden dinozorlarla ilgili pek çok kitap alır. Çınar’ın keyfi yerindedir ama Bizon Raymon kitabının boynu büküktür artık. Ödünç kitapların süresi dolunca Çınar’ın annesi iade için onları kütüphaneye götürür ama farkında olmadan Bizon Raymon’u da alıp, diğerleri ile birlikte kütüphaneye bırakıverir. Bundan sonra Çınar, Bizon Raymon ve kütüphane görevlisinin hayatında bazı değişiklikler olur.

Bir süre sonra Bizon Raymon kitaptan çıkıverir ve kütüphane görevlisi Nalan’la tanışır. Kitap hâlindeyken de duygularını izlediğimiz Raymon’un duygularını bundan sonrasında daha yakından takip eder hâle geliriz okur olarak. Ilımlı karakteri sayesinde Nalan’la dost olur, hatta ona bazı işlerinde yardım eder. Okurlar gittikten sonra birlikte kornişon turşusu yiyip kitap okurlar. Raymon Çınar’ın onu yeniden bulmasını umarken taşındığını öğrenip umudunu kaybeder. Bu aşamalarda yazar sevdiğini özlemek, beklemek, kavuşma ümidi ve bu ümidi yitirmeyi yumuşacık anlatıyor. Raymon Çınar’a kavuşma umudunu yitirdiğinde, Nalan’la kurduğu dostlukla yaşamına devam eder. Nalan ona umudunu koruması gerektiğini hatırlatır, birlikte uzun yıllar keyifli bir arkadaşlığı paylaşırlar. Ta ki Nalan emekli oluncaya dek. Nalan’ın emekli olup ayrılmasına üzülürken Raymon’un başına olabilecek en harika şey gelir, kapıdan giren yeni kütüphanecinin Çınar olduğunu görür ve iki eski dost yeniden kavuşur.

Yazarın kitapta işlemeye çalıştığı asıl tema ilişkiler. Bunu iki ilişki üzerinden kurgulamış. Önce kahramanımız Raymon’un Çınar’la olan ilişkisi, daha sonra onu beklenmedik ve engellenemez şekilde kaybettiğinde tanıştığı Nalan ile ilişkisi. Bu iki ilişkinin düzleminde hangi duyguların yaşanabileceğini, olumsuz duygularla baş etme yollarını ve yeni durumun nasıl kabullenilebileceğini küçük okurla birlikte yetişkin okura da uygun bir dille anlatıyor Beauchesne. Günümüzün moda kavramı “mindfullnes”tan bahsetmemişse de, pratikte tam da böyle bir hikâye anlatmış Bizon Raymon ile.

Raymon’un duygularına tanık olduğumuz sırada bir kütüphanenin ne kadar büyük olabileceğini, kitapların burada nasıl sıralandığını, ödünç kitap almanın bazı kuralları olduğunu, bir kütüphanecinin gün boyunca neler yaptığını da usulca fısıldıyor Lou Beauchesne okurunun kulağına. Bununla ilgili, birkaç derste anlatılacak bilgiyi birkaç cümle ve çizimle anlatmayı başarması da değerli yanlarından biri kitabın.

Lou Beauchesne karakterlerini ve mekânı okurun gözünde canlandıracağı, dahası bunlara dair okurda farklı duyguları işleyecek bir anlatım yolu seçmiş. Bunu yaparken karakterlerinden biri olan Nalan’a küçük okurun yanı sıra yetişkin okura bazı hatırlatmalar yapma görevini de vermiş. Kütüphanedeki kitapların kullanımı ile ilgili şu söz mesela: “Biliyorsun ya, diye açıklamaya koyuldu Nalan. İnsanlar her zaman dikkat etmiyorlar. Bazen kitaplar sayfaları yırtılmış ya da karalanmış halde geri getiriliyor.”

Yaşadığımız ya da yaşayabileceklerimize dair söylediği şu cümleler de öyle:

“Büyük bir sarsıntı yaşadığımızda bazen bu, sıra dışı durumlara yol açar.”

“Bana mucizelere inanmadığını söyleme sakın!”

“Umudunu kaybetmemek gerek.”

Raymon ile Çınar’ın ayrı düşme, umut etme ve kavuşma hikâyesinin bana anımsattığı Edip Cansever’e ait Umuş şiirinin birkaç mısrası noktası olsun bu yazının:

“Bütün iyi kitapların sonunda
bütün gündüzlerin,
bütün gecelerin sonunda
meltemi senden esen
soluğu sende olan,
yeni bir başlangıç vardır…”