.

Nâzım Hikmet: “En kuvvetli tabiri çok umumî!”

Naci Sadullah

Suallerimiz:

  1. Meşrutiyet’ten sonra gelmiş şairlerimizin en kuvvetlisi kimdir? En beğendiğiniz şiiri hangisidir?
  2. Meşrutiyet’ten sonra gelmiş romancılarımızın en kuvvetlisi kimdir? En beğendiğiniz eseri hangisidir?
  3. Meşrutiyet’ten sonra gelmiş hikâyecilerin en kuvvetlisi kimdir? En beğendiğiniz hikâyesi hangisidir?

Nâzım Hikmet’in cevabı:

“En kuvvetli tabiri çok umumî!” diyor ve tasnif ediyor:

“Meşrutiyet’ten bugüne kadar yazı yazanlar içinde;

  1. Tereddîde en kuvvetli olanlar vardır.
  2. Maziye hasret çekmekte en kuvvetli olanlar vardır.
  3. Bir incir çekirdeği doldurmayacak kadar basit muhtevaları kelime oyunlarıyla şişirmekte ve karanlıklaştırmakta en kuvvetli olanlar vardır.
  4. Methüsena işlerinde en kuvvetli olanlar vardır.
  5. Burjuva ve küçük burjuva ideolojisini vermekte en kuvvetli olanlar vardır.
  6. Nihayet bir inkılapçı, bir proleter edebiyatı sahasında -bugünün şartları içinde- en kuvvetli olanlar vardır.

Ve bu, işin bir tarafıdır.

7. Bir de, sırf teknik bakımdan vezinleri en kuvvetle kullanan ve Türkçeye en kuvvetli şeklini verebilen şairler vardır.

Şimdi, böyle bir tasnife göre;

  1. Necip Fazıl’ı, Ahmet Haşim’i ve genç şair İsmail Safa’yı,
  2. Mehmet Akif’i, Yahya Kemal’i,
  3. En genç şairlerin çoğunu,
  4. Behçet Kemal’i,
  5. Ziya Gökalp’i ve yukarıki sıralara girenlerin çoğunu,
  6. “Bir Yıldız Aktı” şairi İsmet Hüsnü’yü, İsmail Suphi’yi sayabiliriz.

Sırf vezinlerini ve lisanlarını eyi kullanmak bakımından da Yusuf Ziya’yı, Orhan Seyfi’yi, Necdet Rüştü’yü, İsmet Hulusi’yi, Faruk Nafiz’i, Yahya Kemal’i, İdris Ahmed’i ve Mehmet Fuad’ı gösterebilirim.”

Meçhul dâhilerimizden birini daha tanımak merakiyle bu sonuncuyu soruyorum:

“O da kim?”

Nâzım Hikmet gülüyor:

“O,” diyor, “şiirlerini getirip bana okur hep… İnkâr edemem ki çocukcağızın hem hece veznini kullanmakta, hem Öz Türkçe kelimeleri şiire sokmakta büyük hünerleri var!”

“Ya romancılarımız ve hikâyecilerimiz?”

“Romancılarımız ve hikâyecilerimiz için de aynı tasnifi yapmak lazım. Ben sayayım, sen yine cetvele bak:

  1. Dörtte üçü,
  2. Dörtte üçü,
  3. Dörtte üçü,
  4. Dörtte üçü,
  5. Dörtte üçü.

Altıncıya geldik değil mii? Burada da Emine romanıyla büyük bir atlama yapan Suad Derviş’i, Sabahattin Ali’yi ve Niyazi Remzi’yi sayacağım!

Lisan, dil ve teknik bakımından ise Reşat Nuri’yi, Falih Rıfkı’yı, Refik Halid’i, Aka Gündüz’ü ve Nuri Urgun’u gösterebilirim.”

Aynı merakla, aynı soruyu tekrarladım: “Bu da kim?”

O yine güldü ve hemen aynı cevabı verdi:

“Bu çocuk, yazılarını getirip bana okur hep… İnkâr edemem ki çocukcağızın teknik işinde ve Öz Türkçe kelimeleri yazıya doldurmakta büyük hüneri var!”

31 Mart 1936

Son Posta