
Abdullah Ezik
abdullahezik@gmail.com
Şair, tiyatro ve sinema oyuncusu Kâmran S. Yüce’nin bütün şiirleri Dünyaya Sevgilerle başlığı altında geçtiğimiz haftalarda yayımlandı. Başar Başarır tarafından yayına hazırlanan kitap, Yüce’nin kimi kitap olarak neşredilmiş, kimi dergilerde kalmış şiirlerini bir araya getiriyor. İlk dönemlerinde bireysel konuları ele alan Yüce, zaman içerisinde “emek” gibi toplumsal konuları da ele almış, böylece zaman içerisinde değişen, canlı ve özel bir şiir dili geliştirmeyi başarmıştır.
Abdullah Ezik, Deniz Yüce Başarır ile Kâmran S. Yüce, hayatı ve şiirleri üzerine konuştu.

1925 doğumlu Kâmran S. Yüce, tiyatrodan sinema ve edebiyata kadar birçok farklı disiplinle yakından ilgilenmiş, oldukça renkli ve multidisipliner bir isim. Öncelikle bir parçası olduğu her disiplinde kendisine has bir varlık/üretkenlik göstermiş bir isim olarak Kâmran S. Yüce ve entelektüel kimliğine dair neler söylersiniz?
Babam, kendini geliştirmekten yana olan bir insandı. Gerçekten çok okurdu, çok düşünürdü. Tiyatroyla ilişkisi sadece sahneyle sınırlı değildi. Edebiyata ilgisi de onu mesleği konusunda çok yönlü düşünmeye itiyordu sanırım. Zamanın hemen hemen tüm gazetelerini her gün alır, hepsini en ince ayrıntısına kadar okurdu. Kendi siyasi görüşünün tam zıttı fikirleri de merak eder, hatta özellikle onların görüşlerini öğrenmeye çalışırdı. Öyle arkadaşları da vardı. Bolca fikir tartışması yaptığı, birinin ak dediğine öbürünün karar dediği keskin ve ateşli tartışmalardı bunlar. İnsanın böyle geliştiğine inanırdı. Okuyarak, dinleyerek, tartışarak…

Dünyaya Sevgilerle’yi geçtiğimiz aylarda yayımlanan Perde Kapanmasa Görecektiniz’e paralel bir şekilde okumak/düşünmek de mümkün. Bu iki eser başlı başına Kâmran S. Yüce’nin üretim yaptığı iki temel disipline odaklanıyor, onların tarihçesini ortaya koyuyor. Bu noktada siz Yüce’nin üretim yaptığı bu iki disipline ve onlar arasındaki ortaklığa dair neler söylersiniz?
Gençliğinde daha paralel gitmiş bu iki sanat dalı. Sonra sonra tiyatro ağır bastı. Ama şiir düşünmeyi bırakmadığını biliyorum. Hatta eğer yaşasaydı sanırım daha çok şiir düşünmek için fırsatı olacaktı. Çünkü bakıyorum da, 80’li yıllarda yeniden sarılmış kaleme. Tiyatro edebiyatın bir parçası. Babam için de her ikisi de hayatının parçalarıydı.

Yüce’nin şair yönü ile tiyatrocu kimliği hangi noktalarda örtüşür, hangi noktalarda birbirinden ayrılır(dı)?
Şiirde üreten sizsiniz tiyatroda ise bir temsilcisiniz. Ama babam için iç içe geçmişti ikisi. Tiyatroculuğunun yansıması olan şiirleri, şairliğinin yansıması olan karakterler var sahnede canlandırdığı diye düşünüyorum. Bazı şiirlerinde bir film tadı da buluyorum ben. Ve 1953 yılında yazdığı, hocası Muhsin Ertuğrul’a ithaf ettiği “Gölge” şiiri bu iki kimliğin kesiştiği en belirgin noktadır sanırım. “Ben oyuncuyum/ Eski Yunan’dan beri/ Şimdi adım değişti biraz/ Serseri…” diye başlar. Hatta Perde Kapanmasa Görecektiniz de bu şiirdeki bir dizeden alıyor adını.
Kâmran S. Yüce hayatı boyunca üç şiir kitabı yayımladı: Gölge (1955), Soyunuk (1961) ve Güneş Yorgunu Atlar. Bu kitaplara paralel bir şekilde birçok dergide de şiiri yer aldı. Bu eserlerden yola çıkarak Yüce’nin şiire/edebiyata yaklaşımına, okumalarına, yazma pratiğine dair neler söylersiniz?
Bu benim boyumu aşan bir şey aslında. Kendi gibi olmaya, hiçbir akıma körü körüne bağlı kalmamaya özen gösterdiğini söyleyebilirim. İçten bir dili olduğunu düşünüyorum. Ve hayat yolunda geçtiği tüm durakları yansıttığını… Gençlik döneminde yazdığı şiirlerde naiflik, ilerleyen yıllarda toplumsal meselelerin dizelerde kendini daha sık ve daha vurgulu göstermesi, son yıllarında kaleme aldıklarında ise ölüm temasının ağırlığı göze çarpıyor.

Kâmran S. Yüce’nin çok renkli bir entelektüel şahsiyete sahip olduğu; etrafında olan, beraber hareket ettiği isimler üzerinden de anlaşılabilir. Peki yaşamı boyunca Yüce için özel bir yerde duran, edebî yaşantısına da etki eden belli başlı isimler kimlerdi?
Babamın şair, yazar, sinemacı birçok dostu var. Herkesle paylaşacak bir şeyler bulup, herkesten öğrenecek bir şeyler olduğunu düşünürdü. İlk aklıma gelen isimlerden biri Haldun Taner.