.

SUAT DERVİŞ’İN ROMAN TEFRİKALARI (31 roman)

  • Onları Ben Öldürdüm, 1933, 45 tefrika

İlk dönem gotik işlerini andırır bu roman. Laboratuvarında geçirdiği bir kaza neticesi yüzü tanınmayacak hale gelen bir adam, kocasını aldatan bir kadın, onun buhranlar geçiren ve sonunda katil olan kızı, gece ziyaret edilen mezarlıklar, ıssız yollar… Suat Derviş’in dönemleri ve eserleri arasındaki geçişi ortaya koyması açısından değerlidir.

  • Bir Harem Ağasının Hatıraları, 1933 –1934, 92 tefrika

Bu eser, 1931-32 senelerinde Almanya’da tefrika edilen Sultanın Karıları’nın Türkçe orijinalidir. Berlin anılarında romanın yazılış sürecini tüm teferruatıyla anlatmıştır Suat Derviş. Daha sonra, 12 Ağustos-3 Kasım 1953 tarihleri arasında Cavit Oral’ın sahibi olduğu Hürses gazetesinde ikinci kez tefrika edilir. İlk iki tefrikasında Suat Derviş ismi kullanılırken, yazarın iyiden iyiye dışlandığı ve mimlendiği 1953’te yazar adı S.B. olarak verilir. (Muhtemelen Saadet Baraner’in kısaltması)

  • Dirilen Mumya, 1934, 72 tefrika (Suat Suzan müstearıyla)

Suat Derviş’in Berlin’de tefrika ettirdiği ikinci romanı. Dirilen Mumya romanının nüvesi 1929 yılında Hareket gazetesinde tefrika edilen “Mumya”adlı uzun öyküdür. Romanın Almanya’da 1932 yılında tefrika edildiğini biliyoruz. Ama hangi adla ve hangi gazete yahut dergide; belli değildir.

  • Bu Başı Ne Yapalım? 1934, 100 tefrika (Suat Suzan müstearıyla)

İkisinin de adı Fatma olan Fatoş ve Fafa müzik eğitimi almak için Almanya’ya giden iki Türk kızıdır. Bindikleri trende Fatoş, Berlin’de tıp okuyan Tevfik’i beğenir. Tevfik’se kendisini genç kızlara Teddy diye tanıtır. Birinci dünya savaşında bir kolunu kaybetmiş arkadaşı Jems’le Berlin’e dönmektedir.

Fatoş ve Fafa’nın eşyaları arasından, içinde kesik bir kadın başı olan bir çanta çıkar. Fatoş ve Fafa sorgulanır. Çantayla bir alakaları olmadığı anlaşılınca serbest bırakılırlar. Berlin’e gittiklerinde Tevfik’ten şüphelenirler. Tevfik’se Fatoş’tan hoşlanmıştır.

Sonrası iyi kurgulanmış bir polisiyedir.

  • Onu Bekliyorum, 1935, 26 tefrika

Suat Derviş, Türkiye’ye geldikten sonra bir müddet Son Posta’da roman ve öykülerini yayımlatır. 1935 başındaysa Cumhuriyet gazetesine geçer. Bu tarihten 1936 Haziran’ında Son Posta’ya dönüşüne kadar Suat Derviş imzası Cumhuriyet’te görünecektir sadece. Onu Bekliyorum biraz gotik dönemine, biraz da Gönül Gibi’ye benzer. 

  • Kadıköy’de Muhakkak Bir Define Var, 1935, 72 tefrika (Hatice Hatip müstearıyla)

Cumhuriyet’te muhabir ve yazar olarak çalıştığı dönemde Son Posta’da tefrika ettirdiği bu romanını Suat Derviş adıyla değil, Hatice Hatip müstearıyla yayınlar. Bu ismi anne tarafından ceddinin dayandığı düşünülen Amasya’nın hâlâ bilinen evliyalarından Topal Hatip’ten esinlenerek almıştır. Hatice’yse nüfustaki iki isminden biridir.

Almanya’da tarih okuyan Handan, Kadıköy tarihi üzerine yaptığı araştırmalardan sonra burada halen bulunmayı ve çıkarılmayı bekleyen Licinius’un büyük Konstantin’den kaçırdığı son derece bir define olduğunu iddia eder.

Fakat hazinenin peşindeki tek kişi Handan değildir.

  • Kadın Aşksız Yaşamaz, 1935, 21 tefrika (Aynı romanı Her Şeyden Evvel Aşk adıyla, 1953, 36 tefrika)

Aynı yıl bu defa bi dergide, novella olarak da tanımlanabilecek bir kısa roman yayınlar. Çalışan, hayatın içinde bir kadın… Onun arzuları, dönemine göre cesurca dile getirilen cinselliği… Hiçromanını müjdeliyor gibidir.

  • Hiç, 1935, 63 tefrika

Hiç için Suat Derviş’in erken dönem başyapıtı denilebilir. Kendisi de böyle düşünmüş olacaktır ki, 1935 yılında Niyazi Acun’a verdiği röportajda “Şimdi bir eser yazıyorum ki, şu ümitle… Türk edebiyatında parmakla gösterilecek ve Nobel mükâfatını alacağım,” demiştir.

  •      Sen Benim Babam Değilsin, 1936, 43 tefrika

Yıllar sonra ortaya çıkan bir sırrı, aynı kadını seven iki erkeği ve biyolojik babasının aslında bir başkası olduğunu öğrenen Selma’nın psikolojisini ustalıkla tasvir eden bu novella, yazarın en üslupçu eserlerinden biridir.

  • Bu Roman Olan Şeylerin Romanıdır, 1937, 60 tefrika

Suat Derviş’in 1936 yılında verdiği iki röportajda müjdelediği, hem de hakkında iddialı sözler sarf ettiği bu romanın sergüzeşti enteresandır. Kemal Tahir daha sonra kitap olarak da basılan mektuplarında, aynı gazetede çalıştığı Derviş’in Sovyetler Birliği’ne gidişiyle yarım kalan romanın bazı bölümlerini kendisinin yazdığını söylemiştir. Olan Şeylerin Romanı yine de Suat Derviş’in toplumcu gerçekçi çizgiye kayışını belgelemesi açısından mühimdir. 

  • Baba – Oğul, 1938, 35 tefrika

Kocası Lemi’nin ölümü üzerine, on iki senedir Bergama’da yaşayan Feriha, İstanbul’a, babasının evine döner. Ancak burada hayatına girecek olan genç ve yakışıklı Halit, büyük aşkı Necati’nin oğlu çıkacak, bu tesadüfle her şey karmakarışık olacaktır.

  • Çamur, 1938, 50 tefrika

Kendisinden yaşça büyük kocası tarafından içki ve uyuşturucuya alıştırılan bir kadın… Onun gitgide saplandığı çamur… Onu kurtarmak isteyen, fakat bunu nasıl yapacağını bilemeyen âşık bir adam… Çamur, Suat Derviş’in en acı, en buruk eserlerinden biridir.

  • İstanbul’un Bir Gecesi, 1939, 75 tefrika

Behçet Necatigil’e verdiği röportajda en sevdiği romanları arasında zikrettiği İstanbul’un Bir Gecesi adından da anlaşılacağı gibi bir gecede geçen, kapkara bir metindir. Farklı sınıflardan gelen, ekserisi birbirini hiç tanımayan insanların öyküleri, kaderleri o gece içinde bir şekilde kesişir. 

  • Sınır, 1943 – 1944, 137 tefrika
  • İstanbul’un Bir Gecesi’nden sonra biraz gönüllü, biraz zorunlu uzun bir ara verir Suat Derviş. 1943 yılında Sınır’la başlayan dönemse onun ustalığını ortaya koyduğu, Türk edebiyatına birbirinden değerli, ne yazık ki çoğu bilinmeyen ve hatta bugüne kadar bulunamayan roman kazandırdığı bir on yıldır. Sınır’ın merkezinde para ve aşk vardır. Ki bu dönem içinde yazarın başat temaları, eserlerinin mihverleri bu iki olgu olacaktır.
  • Çılgın Gibi, 1945, 77 tefrika
  • Yaprak Kımıldamasın, 1945 – 1946, 104 tefrika. Suat Derviş’in en çok konuşulan ama hakkında neredeyse hiçbir şey bilinmeyen bir gönül macerası… Suat Derviş’in Nazım Hikmet’le ilişkisi midir bu romanda anlatılan? Moda, Peyker ve âşık olduğu Şair Fazıl’la gizli buluşmaları… Acaba gerçekten yaşanmış mıdır bu aşk? Hatta yaşanmakla kalmamış, bir romana ilham da mı vermiştir? Ne yazık ki tefrika edildiği gazetenin kapanmasıyla yarım kalmıştır Yaprak Kımıldamasın.
  • Zeynep İçin (Ankara Mahpusu), 1946, 78 tefrika
  • Karanlıkta Bir Genç Kız, 1946, 47 tefrika (Hatice Hatip müstearıyla)

Suat Derviş’in ilgi çekici polisiye-gerilim denemesi. İstanbul’da cirit atan ajanlar, elden ele gezen, uğruna cinayet işlenen silah planları… Tüm bu maceranın ortasında bir lise talebesi olan Sevim ve yakın arkadaşları vardır.

  • Yeşil Gözlü Kız, 1946, 74 tefrika

Yine gencecik bir kız, trende tanışıp âşık olduğu adam… Popüler bir aşk romanı gibi görünse de kadın erkek ilişkilerine ve döneme dair çok şey söylemektedir Yeşil Gözlü Kız. Suat Derviş’in zenginliği ve Batılılaşma adı altında dejenerasyonu eleştirdiği romanıdır.

  • İki Kadın İki Aşk, 1946, 61 tefrika

Aşkta umduğunu bulamayan, aşk yüzünden, geçirdiği bir cinnet sonucu elini sakatlayan bir piyanist ve kızı arasındaki çatışmanın romanı. Temelinde yine hem annenin hem de kızının aşkları olsa da… Suat Derviş’in Berlin Konservatuarı’nda bir süre devam ettiği piyano eğitimi sırasında öğrendikleri, müzikal birikimi bu eserde kendine gösterir. 

  • Kendine Tapan Kadın, 1947, 148 tefrika

Etyemezli Sârâ’nın babası yaşındaki ‘Et Kralı’ Nurullah Yurdakul’la evlenmesi bile ne kadar ironiktir. Yine aşk ve para… Para için vazgeçilen aşk… Aşk için çekilen revolverler… Suat Derviş’in en güzel, en etkili romanlarından biridir.

  • Fosforlu Cevriye, 1948, 103 tefrika
  • Biz Üç Kız Kardeşiz, 1949 – 1950, 247 tefrika

Suat Derviş’in en uzun romanı. Neler yoktur ki içinde? Mazoşist bir anne… Her birinin aşkla ve parayla ilişkisini uzun uzadıya takip ettiğimiz üç kız kardeş… Doktor Frankenstein… Suat Derviş’in Family Saga, aile destanı türüne getirdiği yorum ilgi çekicidir. Kocasını öldürdüğü sanılan annelerinin davasını takip etmek için Ankara’ya giden üç kız kardeş başkentte hayatın gerçekleriyle tanışacaklardır.

  • Büyük Ateş, 1949 – 1950, 75 tefrika

Kocasını aldatmakla aldatmamak arasında kalan, sadakati sorgulanan kadının isminin Fazilet olması tesadüf müdür? Peki, ne yapacaktır Fazilet? Kocası Muhterem’i mi, yoksa âşık olduğu Mazlum’u mu seçecektir? O bir karar vermeye çalışadursun, kaderin kendisi hakkında bambaşka planları ve sürprizleri vardır.

  • Bir Muamma, 1950, (tefrika edildiği 1950 tarihli Hakikat gazetesininse Türkiye kütüphanelerinde sadece yedi sayısı mevcut olduğundan bu romanın tefrikasının tamamlanıp tamamlanmadığına dair de kesin bir bilgi yoktur.)
  • Gel Eve Dönelim, 1950, 102 tefrika

Eskişehir genelevinin en yaşlı fahişesi kırk yedi yaşındaki Gülten’in daha Şevkiye olduğu günlere gideriz. Ama Yeşilçamvari bir kötü yola düşürülme hikâyesi değildir onunkisi. Tam da Suat Derviş’e yakışır, çapaklı, gelgitli, kendini bilen, edimlerinin hesabını veren bir genç kadındır Şevkiye.

  • Yeniden Yaşayabilseydik,1952 – 1953, 103 tefrika

Ölüm döşeğindedir Şadan. Komadadır. Etrafında olanları duyar sadece. Ama tepki veremez. O yattığı yerde tüm hayatını düşünür. En çok da ölümleri, tüm sevdikleri sırasıyla ölüverir yeniden hatıralarında.

  • Ankara Canavarı, 1952, 74 tefrika (Resimli, Hatice Hatip müstearıyla)
  • Alev Dudaklı Kadın, 1952, 109 tefrika (Hatice Hatip müstearıyla)

Suat Derviş’in Bir Harem Ağasının Hatıraları’ndan sonra sarayda geçen ikinci romanı. Safiye ve Nurbanu Sultan, Sultan Murat Han romanın önemli kişileridir.

  • Sevdiği Bendim, 1952 –1953, 140 tefrika

Nuran, Macit’le evlidir. Ama Yılmaz adlı genç bir sevgilisi de vardır. Kocası, onun kendisini aldattığından şüphelendiğindeyse aklına bir fikir, bir yalan gelir. Yılmaz’ın en yakın arkadaşı Selma’nın sevgilisi olduğunu söyler. Böylece kendisi için pek de iyi sonuçlanmayacak bir oyuna girişir. Yine aşk ve para ekseninde nefes kesici bir roman.   

  • Günahtan Kaçan Kadın, 1953, 21 tefrika (Resimli)[1]

[1] Suat Derviş, romanlarını tefrika edildikleri tarih ve yayınlara göre listelerken bazılarını unutmuş, pek çoğunun yerini de yanlış söylemiştir. Bu sebeple bugüne değin tüm bu romanların künyeleri bile bir arada verilememiştir. Yaptığım taramalar sırasında, yıllar içinde tüm bu romanları buldum. Şu an için mülakatlarında ve hakkında yazılan yazılarda adı geçen iki roman eksik bu listede. “Sonu Güzel” ve “Yetimî” isimli bu iki romanı, tabii ki henüz taramadığım kaynaklardaki adı bugüne değin kaydedilmemiş diğer romanları aramaya devam ediyorum.