.

Bir Gün Biri Gelir ve Kocaman Bir Kalbimiz Olduğunu Hatırlatır

Dilek Büyük

Okurdaki etkisi büyük olan resimli çocuk kitaplarının birçoğu az sözle çok şey anlatır. Altmışın üzerinde kitabı olan yazar Ingrid Chabbert’in yazıp, Guridi’nin resimlediği Kocaman Kalpli Huysuz Graou’da işte böyle kitaplardan biri.

Chabbert bilindik bir masala; Kırmızı Başlıklı Kız’a gönderme yapmış ama masalı yeniden yazmamış. Tamamen başka bir hikâye anlatmış bize. Hikâyede iki kahraman var: Biri herkesten uzak, yalnız yaşadığı için hakkındaki söylentilerin alıp yürüdüğü bir kurt, diğeri ise onun yalnızlığını bozarak hayatına giren küçük bir kız.

Herkesten uzak durduğu için Graou adındaki kurdun korkutucu büyüklükte, vahşi ve huysuz olduğu bilinmektedir ama aslında ona yaklaşmaya cesaret eden olmadığı için bunun doğruluğunu teyit eden de yoktur. Adının geçmesi bile tüyler ürperttiğinden uzaktan görülmesi dahi insanların kaçma nedenidir. Oysa kurdun bu tevatürlerle alakası yoktur. İnsan yemek bir yana, karıncayı incitmeyen, güneşin altında şekerleme yapmayı, kelebeklerin peşinden koşup, nehirde yüzmeyi seven biridir o. Yazarın karaktere dair dışarıdan algılananla gerçek özellikleri arasındaki farkı anlattığı bu bölümde yakından tanımadığımız, mesafeli ilişkiler yaşadığımız veya dış görünüşü nedeniyle peşin hükümlü olduğumuz kişiler, halleri hatırlıyoruz. Çocukluğumuzdan bu yana kim bilir kaç kişi hakkında peşin hükümlü olduğumuzu aklımızdan geçirmemizi sağlıyor Chabbert.

Ingrid Chabbert

Bir sonraki sahnede Graou her zamanki gibi yalnız başına çimenlere uzanmışken minicik bir kız korku emaresi olmadan yanına geliveriyor. Kurt ilk kez bu kadar yakınına birinin gelmesinin şaşkınlığı ile kıza kim olduğunu, burada ne işi olduğunu adeta çıkışarak soruyor. Küçük kız buna başka bir soruyla yanıt veriyor, neden bu kadar öfkeli olduğunu soruyor. Kurt diyalog kurmaya alışık olmadığından, “Çünkü burası benim evim diyor!” Bunu söyleyerek sınır çizmeye çalışıyor, küçük kızın sınır ihlali yaptığını ima ediyor. Ama küçük kız bu sınırın doğru olmadığını şöyle ifade ediyor: “Kim demiş? Burası ne senin ne de benim!”

Bu sahnede kurdun hep yalnız yaşadığı için ilişki kurma becerisinin olmadığını, buna nasıl devam edeceğini bilmediğinden kalın bir sınır çizerek bir tür savunma mekanizması kullandığını görüyoruz. Hatta devamında bu sınırla yetinmeyip bir de duvar örerek nasıl baş edeceğini bilmediği bu yabancıyı sınırının tamamen dışında bırakmak istiyor, “Hemen terk et burayı!” diye haykırıyor. Kurdun kendine ait olmayan, insanların önyargısı olan özellikleri nasıl sahiplendiğini görüyoruz bu cümleyle. Böyledir çünkü, kendi varoluşumuzu gerekli sosyal ilişkileri barındıracak şekilde gerçekleştiremediysek başkalarının bize atfettiği özellikleri ya da kalıpları farkında olmadan sahipleniriz.

Ancak küçük kız yine de korkmuyor. Belki de kurt hakkındaki söylentilerden bihaber olduğundan. Ve korkmadığını söylüyor Graou’ya. Başka bir iletişim yöntemi bilmeyen kurt bir kez daha korkutmayı deniyor küçük kızı ama küçük kız korkmuyor. Fakat başka bir duygu yaşıyor; hayal kırıklığı. Kurdu nezaketsiz buluyor. Kurt ise insanların ondan beklediğini düşündüğü tavrı sergilemeye devam ediyor, kıza gitmesini söylüyor. Küçük kız kurdun dediğini yapıyor yapmasına ama yalnızca arkadaş olmak istediğini söylüyor son söz olarak ve kapağının aşınmasından çok kez okunduğu, dolayısıyla da sevdiğini anladığımız kitabını bırakarak uzaklaşıyor küçük kız kurdun yanından. Ingrid Chabbert bu bölümde iletişim kurmanın aslında ne kadar kolay olabileceğini küçük bir çocuğun saflığından gelen korkusuzluk, önyargısızlık ve iyi niyeti üzerinden gösteriyor okuruna.

Yalnızlığına küçük kızın bıraktığı kitap eklenen Graou ise dışarıya göstermediği meraklı ve ince ruhu ile kitabı bir kenarda bırakmıyor. Alıp okuyor, okudukça kitaptaki hikayelerden etkileniyor. Küçük kızın ona böyle bir hediye bırakarak oluşturduğu arkadaşlık bağından da etkileniyor. Onunla arkadaş olma fırsatını kaçırdığı içinse üzülüyor. Hayatın bize getirdiği güzel fırsatları bazen değişime direnerek, boş yere inadımıza tutunarak kaçırır, ardından da hayıflanırız. Graou’nun ilişki kurma konusundaki deneyimsizliğinden de kaynaklansa, hayatına eklenecek güzel bir şeye yer açmama tercihi ile yazar okuruna hayattaki tercihlerini ve kaçırdığı fırsatları düşündürüyor.

Küçük kızın ertesi gün kurdu yeniden ziyaret edince bir şeyler değişmeye başlıyor. Graou dışarıya belli etmese de içten içe arkadaşlık fırsatının kaçmamış oluşuna seviniyor. Ancak değişim kolay değildir. Bir çırpıda olmaz. Graou da birden değişmiyor, değişemiyor. İçindeki sevinci dışına çıkaramıyor kolaycacık. Bu yüzden küçük kızı yine tersliyor. Kız ise emin olmak için soruyor; “Arkadaşım olmak istemiyor musun gerçekten?” Değişim dıştan gelen etkiyle başlar ama aslen içten dışa doğru olur. Gerçekte huysuzluğu yalnızlıktan, yalnızlık yüzünden ilişki tesis etmeyi bilmemekten kaynaklanan kurt, “Sana kitap okumamı ister misin?” diye soran, böylece ilişkilerini bir adım daha ileri taşıyan küçük kıza içindeki coşkuyu yine de yansıtamıyor, “Evet, hadi oku!” demiyor, diyemiyor. Fakat artık değişim başladığı için eskisi gibi de çıkışmıyor. Biraz daha pasif olacak ama olumsuz da olmayacak bir yanıt veriyor, önce biraz uyumak istediğini söylüyor.

İnandığınız bir şey varsa bu yolda yürürsünüz. Beklediğinizden farklı ama bakış açınıza uygun yeni bir fikirse karşınıza çıkan aklınızdakinin tek çözüm olmadığını fark edip yeni seçeceği değerlendirirsiniz. Hayatın akışı bunu gerektirir zira. Küçük kız da bu yolu izliyor. Birlikte kitap okumak yerine koca kurdun karnına tırmanıp, kurdun göbeğinde kendine uygun bir yere yerleşiyor ve birlikte uyuyorlar. Sonrasında biliyoruz ki, artık Graou eski Graou değil.

Chabert metin başında “bir zamanlar” kalıbını kullanmış, sonunu ise pek çok masaldaki gibi mutlu sonla bağlamış. Guridi de çizimleri ile bu göndermeyi desteklemiş. Uzaktan bakıldığında kocaman, simsiyah, ürkütücü bir kurt. Sadece görüntüyü ele aldığımızda gerçekten ürkütücü karakter özellikleri düşündürüyor. Kız ise küçücük ve kırmızı başlıklı bir pelerini var. Kurdun sim siyahlığının korkuyu temsil ettiği kadar kızın giysisinin canlı kırmızılığı karakterin yaşam enerjisini vurguluyor.

Chabbert bu öyküde mekân kullanmamış. Herhangi bir betimleme görmüyoruz hikâyenin geçtiği yere dair. Bu da okur için hikâyeyi her ilişki türünde olabilecek önyargılar, kişisel sınırlar, tabulara dair hayatımızda çok yere yerleştirmemizi kolaylaştırmış. Sabırlı ve kararlı olmak da metinde mevcut olan yan unsurlardan. Değişimine tanık olduğumuz biri için sabırlı davranmak çok kere göz ardı ettiğimiz bir şey. Oysa metindeki küçük kız bunu da hatırlatıyor okura.

Kocaman Kalpli Huysuz Graou, çevremizde gördüğümüz “huysuz”ların huysuzluklarının altında yatanı, önyargılarımızı, anlayışlı ve sabırlı olmayı, değişimin, kabuğunu kırmanın hikayesi. Ve Ingrid Chabbert bunu okuru yormadan, gülümseterek anlatmayı başaran bir yazar. Üstelik bunu benzerlerin arkadaş olması üzerinden değil, iki benzemezin arkadaş olması üzerinden anlatıyor. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun şiirindeki gibi:

Dostluk dediğin güzel bir kitap

Hava gibi

Su gibi

Ekmek gibi

Vazgeçilmez bir tad

Sonuna kadar dayanmak şart

Dostluk dediğin eşsiz bir kitap

Sevmediğin sayfaları varsa atla

Sayfayı kökünden yırtmak şart mı

Tüm farklarımızla birbirimizi kabullenebilmek umuduyla…