.

Güher Elçiçek ve Marcus Graf ile “Dönüşüm” Sergisi Üstüne

guher-elcıcek-marcus-graf-donusum-sergısı

Elif Hopyar

G&G Sanat Galerisi’nde gerçekleşen ”Dönüşüm” sergisi üstüne sanatçı Güher Elçiçek ve küratör Marcus Graf ile konuştuk. Mekânın iki katına yayılan sergide sanatçı Güher Elçiçek’in resim, seramik, enstalasyon gibi farklı disiplinlerde işleri, dönüşüm teması odağında şekilleniyor. İmgesel bağlamda kelebek, sanatçının işlerinde güçlü bir yere sahip. Bir tırtılın kelebeğe dönüşümü, farklı doku ve formalarla, izleyicide yepyeni keşifler olanağı sunuyor. Elçiçek’in yapıtlarında güçlü ve dışavurumcu fırça darbeleri, aydınlık renk geçişleri, dinamik kompozisyonlar, devinim fikrini, doğa-kültür ilişkisinin ötesine taşıyor. Farklı disiplinlerden işlerin doku, renk ve formalarıyla yepyeni bir dil inşa eden sergiye dair sanatçı Güher Elçiçek ve küratör Marcus Graf ile söyleşi gerçekleştirdik.

G&G Sanat Merkezinde Marcus Graf küratörlüğünde açılan “Dönüşüm” serginizi konuşmadan önce sizi daha yakından tanımak isteriz. Resme olan ilginiz nasıl başladı, akademik süreçten söz eder misiniz?

Güher Elçiçek: Resme olan ilgim çok genç yaşlarda başladı. Ortaokul döneminde resim öğretmenimin asistanlığını yaparken sanata ilgim olduğunu fark ettim. Yıllar geçip birkaç fikir değiştirdiysem de sonunda lisans eğitimimi bu yönde aldım. Doğuş Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Bölümü’nü bitirdim. Oldukça çalışkan bir öğrenciydim. Hani hocaların en sevdiği öğrenci tipi, disiplinli ve çalışkan. Böyleydim çünkü bölümümü çok seviyordum ve tüm öğretilen, verilen her şeyi sömürme duygusu vardı. Ve okul hiç bitsin istemiyordum. Ama günü gelince bölüm birincisi olarak mezun oldum.

G&G Sanat Merkezi’nin kurucusu olarak, sanat eğitimleri de verilen bu mekânı açmaya nasıl verdiniz?

Güher Elçiçek: Aslında burayı ilk yıllarda sadece atölye olarak kullandım ve aralıksız üretim yaptım. Bu dönemin çoğunu pandemide geçirdim. Pandemi çıkışında herkes de biriken bir enerji sonucu dersler için talepler geldi. Bunun yanı sıra mekânın da kendine has bir aurası var, huzur veren bir yanı var. Dolaysıyla böylece G&G Sanat Merkezi adıyla sanatseverlerin ve ilgisi olan herkesin ziyaretine sunmuş olduk.

Bu sergi sizin sanat pratiğiniz açısından ne gibi değişikler gösteriyor?

Güher Elçiçek: Bu sergi uzun yılların çalışmaları sonucu ortaya çıktı. Fakat bir değişiklik olarak son senelerin çalışmalarında yönüm biraz değişti. Malzemelerim tuvalden çamura sıçradı. 2 boyutlu, 3 boyutlu duvar panoları ve heykeller oluştu. Aslında resimle seramiği birleştirerek yeni disiplinlerde metamorfozu işlemiş oldum. Bu sergide birçok disiplin bir araya geldi. Bunu yapma amacım; temasal aktif bir katılımcı hâline getirmekti. Bunu gerçekleştirerek bendeki değişim ve dönüşümü de vurgulanmış oldum.

Marcus Graf, sanatçı Dönüşüm sergisinin küratörlüğünü üstleniyorsunuz. İlk olarak, çalışmaya nasıl karar verdiniz, serginin kurulum sürecinden ve kavramsal çerçevesinden bahseder misiniz?

Marcus Graf: Güher Elçiçek beni G&G Sanat Merkezi’ndeki kişisel sergisinin küratörlüğünü yapmam için davet ettikten sonra, insanlık ve doğa arasındaki ilişki ile doğa, toplum ve sanat bağlamında dönüşüm kavramı üzerine uzun konuşmalar gerçekleştirdik. Elçiçek’in eserlerinin tutarlılığı ve değişim ile metamorfoz fikri üzerine yaptığı kapsamlı sanatsal araştırmalar beni etkiledi. Daha sonra sergi için resim ve seramiklerin seçimini yaptık ve sergi tasarımını hazırladık.

Güher Elçiçek, Dönüşüm sergisiyle doğaya ve insanlığın bu dünyadaki konumuna holistik bir açıdan bakıyor. Sanatçının iki ve üç boyutlu parçaları, geleneksel doğa/kültür ayrımının ötesine geçerek insanlık ile dünya arasındaki bağlantının önemine vurgu yapıyor. Elçiçek, doğanın güzelliğini ve gücünü gösterirken, aynı zamanda sanatın gerçeklik algımızı şekillendirme ve nasıl yaşadığımızı bize yeniden düşündürme gücünü ortaya çıkarıyor.

Dönüşüm sergisi GG Sanat Merkezi’nin ilk iki katında yer alıyor. Giriş katta genelde tuval üzerine resimler yer alıyor. Buradaki işlerde kelebek ikonunun çeşitli renk varyasyonlarında, farklı detaylarla ve birbirinden ayrı perspektiflerde kullanıldığını görüyoruz. Birinci katta genelde üç boyutlu seramik heykeller ve iki boyutlu seramik duvar işleri yer alıyor. Bu işlerdeki kelebek imgesi büyük ölçüde soyut. Bu katta aynı zamanda ziyaretçilere karmaşık bir mekânsal deneyim sunan, çeşitli seramik elemanlardan yapılmış bir enstalasyon da var.

Bu soruyu her ikinize de sormak isterim. Felsefeden sinemaya, edebiyattan sanata dönüşüm kavramı sanatçıların üretim pratiklerinde önemli bir yere sahip. Serginin adı neden “Dönüşüm”, sanat bizi nasıl değiştirir, sizi nasıl değiştirdi?

Marcus Graf: Güher Elçiçek’in sergiye verdiği Dönüşüm başlığı sanatçının doğa ve sanattaki dönüşüm fikri üzerine yaptığı uzun araştırmalara dayanıyor. Bence bu isim, onun sanatsal düşüncesi ve çalışmalarına tam olarak uyuyor. Dönüşüm, doğanın temel bir gücü. Bu yüzden, toplumların oluşumunda ve sanatın yaratılmasında önemli bir rol oynuyor.

Dünya üzerindeki tüm varlıklar zamanın ebedi akışına tabidir. Tam da bu sebeple tüm organik ve inorganik yaşam formları, dönüşüm kavramıyla derinden bağlantılıdır. Evrimsel bu matris, toplumsal ve kültürel değişimleri büyük ölçüde tetiklediği için sanatı anlamamızda önemli bir rol oynar. Sanatçılar gündelik yaşama ait fikirler, meseleler ve sorunları sanatın alanı içine farklı bir şekilde yerleştirirler, böylece biz de içinde yaşadığımız dünyaya farklı bir bakış açısıyla bakmamızı sağlayan alternatif varlıklara kavuşuruz. Sanatçılar gerçekliği dikkatlice ölçtükleri ve doğa ile kültürün ontolojisini araştırdıkları için, yaşamın özünü anlamamıza yardımcı olurlar. Dolayısıyla, yaşamdaki nesne ve olayları sanata aktaran sanatçılar, bizzat dönüşümün anlamını da açık ederler.

Elçiçek, işleri aracılığıyla tüm varoluşsal değişimleri mümkün kılan ve dengede tutan evrensel gücün kaynağını tartışır. Sanatçının tabloları ve seramikleri, renkleri ve formları evrensel dönüşüm sürecinin sembollerine dönüştürerek, yaşamın hiç bitmeyen döngüsünü göstermeyi amaçlar. Bu süreç, dünya üzerindeki tüm organik ve inorganik yaşamı şekillendiren bir süreçtir. Sanatçı ayrıca yeni bir gerçeklik algısı yaratmayı ve böylece dünyamıza yeni açılardan bakmayı sağlamayı amaçlar.  

Güher Elçiçek: Dönüşüm ismi serginin içeriğiyle bağlantılı olduğu için ve temayı çok iyi anlattığı için ortaya çıktı. Doğada, evrende, canlılarda ve insanoğlunda fiziksel ve zamansal olarak “dönüşümü ve değişimi” görmemiz mümkün.

Sanat bizde duygusal ve ruhsal gelişim sağlarken empati gücümüzü arttırır. Aynı zamanda yaratıcılığa teşvik eder. Yenilikçi fikirleri, problem çözme yeteneklerine katkıda bulunur. Toplumsal konulara dikkat çekerek eleştirel düşünce yapısını destekler. Eğitim ve bilgi sağlar. Estetik değerlerin anlaşılmasıyla yaşam kalitesini arttırır ve bunlara karşı duyarlılığımız gelişir. Sanatın bu olumlu etkileri kişisel gelişimimizden toplumsal değişimlere kadar birçok alanda önemi büyüktür.

Ben zaten uzun yıllar sanatla iç içeydim. Fakat doğal olarak yılların getirdiği tecrübe ve gelişimle değişimlerim olmuştur. Daha duyarlı, derinlemesine düşünebilen ve empati gücüyle yaklaşan biri olarak, sanatsal anlamda emeğe saygım sonsuzdur.

Mekânın iki katına yayılan sergide tuval üstüne işler, çeşitli forma ve doklarda seramik yapıtlar ve üst katında izleyicileri deneyim sunan enstalasyon… Resim çıkışlı bir sanatçı olarak farklı disiplinlere yönelmeniz nasıl gerçekleşti?

Güher Elçiçek: Sanat ve tasarım üzerine eğitim aldığım için sadece resim alanında değil, sanatın bir çok dalında yeni tasarımlar üretme üzerine çalışmalar yaptım. Bu da beni daha kapsamlı bakmaya teşvik etti. Benim malzemem sadece fırça, tuval ve boya değil, günlük hayatımızda kullanılan her türlü nesne benim sanat malzemem oldu. Çamuru da bu tür deneyimlemeler sonucunda kullanılmış oldum. Ve bu benim için her zaman bir heyecan kaynağı oldu. Sanatta birçok disiplinin bir arada bulunması felsefesini destekleyen ve tamamlayan etkiye sahip olduğunu düşünüyorum. Sanat tüm alanlarıyla aslında bir bütündür.

Covid 19 Pandemi süreci ile birlikte insan-doğa ilişkisinin, sanatçıların sanat pratiklerinde odak noktası haline geldiğini söyleyebiliriz. Yaşamın döngüsü ve varoluşsal bağlamda sizin yapıtlarınızda insan-doğa ilişkisini nasıl okumalıyız?

Güher Elçiçek: Bu evrende ve doğada bir canlıyı ya da insanı düşündüğümüzde derin ve düşündürücü bir bağa sahip olduğunu biliyoruz. Biz insanoğlunun biyolojik olarak çeşitli evrimlere ve doğanın da ekolojik değişimlere uğraması birbirine bağlıdır, bağlantılıdır. Doğa ve insan ilişkisi yaşam döngüsünün bir parçasıdır. Bu bağlamda resimlerimde bebek figürlerini kullanıyorum. Çünkü doğadaki her canlının bir var oluş sebebi var. Ve bu varoluşun da yüce bir kaynağı var.

Sanatta aradığını doğada bulduğunu belirten Vladimir Nabokov’dan hareketle, siz Güher Elçiçek’in yapıtlarını formel ve düşünsel açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz?

Marcus Graf: Güher Elçiçek, soyutlama ile figürasyon eşiğinde duran parçalarda felsefedeki evrimsel değişim fikrini tartışıyor. Deformasyon ve temsilin yanı sıra doku ve renkler de eserlerinde önemli bir rol oynuyor. Sanatçı’nın mikro ile makro perspektifler arasında sürekli gidip gelmesi, izleyiciye gerçeklik konusundaki yeni estetik ve entelektüel görüşleri keşfetme olanağı sunuyor. İzleyici ayrıca evrimsel değişimin tetikleyici enerjisi olarak dönüşüm fikrini irdeleme fırsatı yakalıyor.

Elçiçek’e göre varlığımızın tüm sırları doğada saklı. Zaten bu sebeple onun eserlerinde amaç, varlığımızın özünü doğal çevremiz bağlamında açığa çıkarmaktır. Bir tırtılın kelebeğe dönüşümü, her şeyin kusursuz bir dengede olduğu doğanın dönüştürücü gücünün sembolü oluverir. Elçiçek, işleri aracılığıyla tüm varoluşsal değişimleri mümkün kılan ve dengede tutan evrensel gücün kaynağını tartışır. Sanatçının tabloları ve seramikleri, renkleri ve formları evrensel dönüşüm sürecinin sembollerine dönüştürerek, yaşamın hiç bitmeyen döngüsünü göstermeyi amaçlar. Bu süreç, dünya üzerindeki tüm organik ve inorganik yaşamı şekillendiren bir süreçtir. Sanatçı ayrıca yeni bir gerçeklik algısı yaratmayı ve böylece dünyamıza yeni açılardan bakmayı sağlamayı amaçlar. 

Güher Elçiçek resimlerinin temelinde, bir dönüşüm sembolü olarak kelebeğin kavramsal ve estetik tartışması yatar. Resimlerde yakın kadrajdan verilen kanat detayları sayesinde, kanatların biçimsel güzelliğini ve şaşırtıcı yapısını görürüz. Kelebeğe mikro açıdan bakıldığı için, tuvallerin yüzeyinde dinamik şekiller ve karmaşık dokular baskın gelir. Sanatçının ağır ve dışavurumcu fırça darbeleri ile güçlü aydınlık ve renk kontrastları, bunların izleyici üzerindeki psiko-görsel etkilerini arttırır. Elçiçek’in işlerine dinamik kompozisyonlar damgasını vurur. Burada formlar mütemadiyen birbiriyle kesişir ve çokkatmanlı, resimsel bir matris oluşturur. Şekiller çerçevenin dışında akmaya devam ederek hareket ve drama yaratır, dolayısıyla izleyicinin gözünün sürekli resmin yüzeyinde gezinmesini sağlar.

Sergilenen resimlerden bazılarında, çeşitli renk, şekil ve resimsel katmanlar arasında embriyoya benzer formlar, insan gelişimi bağlamında dönüşümün anlamına işaret eder. Burada doğa holistik bir açıdan değerlendirilir ve böylece insanlığı doğanın ayrılmaz bir parçası olarak görürüz.

Yapıtlarınızın odağında kelebek imgesi, form, biçim, doku, estetik ve düşünsel bağlamda güçlü bir yere sahip. Her yapıtta bambaşka renk ve dokuyla karşımıza çıkan kelebek imgesini çalışma fikri nasıl oluştu?

Güher Elçiçek: Yaradan’ın sanatına olan hayranlığımla ortaya çıktı. Bence kelebek, doğadaki yaşam döngüsünü en iyi anlatan mucizevi bir canlıdır. Doğanın dönüştürücü gücünü temsil eden bir evrim sembolüdür.

Mekânın ikinci katında yer alan enstalasyona değinmek isterim. Birtakımı seramik unsurlardan oluşan, karanlık bir odada yol deneyimi sunuyor izleyiciye. Bu enstalasyon fikrine dair neler söylemek istersiniz?

Güher Elçiçek: Bu sergiye hazırlanırken hep çok kapsamlı olarak düşündüm. Tüm duyulara hitap edip, deneyimlenmesini istedim. İşitsel ve görsel anlamda herkeste ayrı bir his uyandıracağını tahmin ediyordum. Kavramsal olarak bunu izleyiciye yaşatmak istedim. Ve geri bildirimleri değerlendirdiğimizde de amacıma ulaşmış olmanın büyük sevincini yaşıyorum.

Marcus Graf: Bu enstalasyonun sergiye başka bir boyut kattığını düşünüyorum çünkü bu eser seramik elemanları ışık, ses ve mekanla birleştiriyor. Sunulan resimlerin iki boyutluluğunun ve heykellerin üç boyutluluğunun ötesine geçerek, izleyiciye çeşitli duyulara hitap eden çekici bir estetik deneyim sunuyor. İçine çeken karakteri, izleyiciyi seramik parçalar arasında kaybolmaya davet ederek, kalabalık ve telaşlı şehrin dış gerçekliğini kısa bir süreliğine unutup kendisine odaklanmasını sağlıyor. Enstalasyonun meditasyonel bir boyutu var, bu da kişisel düzeyde dönüşüm fikri üzerine düşünmeyi kolaylaştırıyor.

Bu disiplinler arası, varoluşsal, deneysel işlerden sonra yeni işlerinizi merak ediyorum. Atölyenizde hangi yapıtlar üstüne çalışıyorsunuz?

Güher Elçiçek: Evet ben de yeni fikirlerim ve projelerim için şimdiden çok heyecan duyuyorum. 2012’den beri çalışmayı planladığım bir projem var. Bir dahaki kişisel sergim; yeni bir kavramla sürpriz çalışmalarla ortaya çıkabilir. Fakat bunun için “Dönüşüm” sergisindeki gibi sıkı bir çalışma ile kapsamlı olarak var olması için zamana ihtiyacım olacaktır. Bu zamana kadar atölyemde bir müddet daha kelebek ikonuyla üretime devam etmeyi planlıyorum.