Liz Behmoaras, Suat Derviş’in romanlarında sıklıkla, maskeleyerek de olsa, kendisini ve çevresini anlattığını, eserlerinde işlediği birçok çatışmanın da aslında kendi iç dünyasından kaynaklandığını belirtiyor. Behmoaras, Derviş’in romanlarına bu perspektiften bakıldığında söz konusu tüm bu eserlerin “basitleştirilmiş birer psiko-analiz metni” olarak görülebileceğini de ifade ediyor. “Her ne kadar eserleri belirli dönemlerde bir ideoloji taşıyıcısı olarak görülseler de bu söz konusu hesaplaşmalar ancak yazdığı son eser ile nihayete erer.” İlk romanı Kara Kitap’tan itibaren kişisel yaşantısına ait çeşitli olay ve kişileri eserlerinde işleyen Derviş, kimi zaman çocukluğuna ait mutlu anları, kimi zaman ise yaşantısının trajik yönlerini kitaplarında kendisine konu edinir. […]