Melike Sönmezer
melikesonmezer@sanatkritik.com
Dijitalleşen çağın hızına inat direnen bir sanatın çıktısı tiyatrodur. Tiyatro, içerisine birçok yeniliği barındırsa da kült eserleri yerlerini korumaya devam etmektedir. Epik tiyatronun usta kalemi Haldun Taner’in önemli eserlerinden biri olan Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım da tiyatro tarihimizin demirbaş eserlerinden biridir. 2 perdeden oluşan bu eser İstanbul Şehir Tiyatroları bünyesinde 27 Kasım 2024’te gerçekleştirdiği prömiyerinin ardından seyircisiyle buluşmaya hız kesmeden devam ediyor.
Müzikal olan bu eserin yönetmeni Yelda Hanım’ın imzası ilk sahneden itibaren hissediliyor. Daha önce yönetmenliğini üstlendiği Yaftalı Tabut[1] ve Fosforlu Cevriye[2] oyunlarını izleme fırsatı bulan bir seyirci olarak şunu söyleyebilirim ki yönetmenin imzasını küçük nüanslarda yakalamak iyi hissettiriyor. Tanıdık bir tadı yeniden bulmaya benzeyen bu his, sevdiğim yazarın yeni çıkan eserini okumaya benziyor. O dili farkında olmak, bir çeşit güvende hissetme hâlini beraberinde getiriyor.
31 Mart ayaklanmasından, 71 Mart cuntasına kadar olan bu toprakların tarihsel olaylarını kronolojik olarak işleyen oyunda; Efruz ve Vicdani adında iki arkadaşın yaşamları üzerinden ilerliyor. Politik dinamiği yüksek olan bu coğrafyanın elbette beslenecek birden çok alanı var. Küçük ölçekten enternasyonal yayılmacı kapitalist sistemin bu coğrafyaya gelişi, değişen sermaye düzeneği bununla beraber sosyal hayatlardaki tesiri Efruz ve Vicdani üzerinden anlatılıyor.

Efruz ve Vicdani birlikte büyümüş arkadaşlardır. Efruz Türkiye’de büyüyen sermaye sınıfını, Vicdani ise proletaryayı sınıfını temsil etmektedir. Bu temsiliyet sadece iktisadi çatışmanın tabanında değildir. 20. Yüzyılda kapitalist düzenin insanı nasıl birey olamama bunalımına soktuğunu da göstermektedir.
Efruz değişime tüm kurnazlıklarıyla dâhil olmakta, deyim yerindeyse uyum sağlamaktadır. Vicdani ise yaşamın kıyısında tüm değişimlere sorgulamadan büyüklerin en iyisini bileceğine inanarak düzene ayak uydurmaya çalışır. Vicdani vatanına bağlı, düzeni sorgulamaktan uzak akışa kapılmayı tercih etmiş bir karakterdir. Düzen içi bir yaşamın yolunu tutar. Türkiye’nin tarihi akarken o hep çemberin üzerinde seyretmeyi tercih eder. Çünkü ona öğretilen makul vatandaş düsturu budur.
Efruz ise değişen şartlara ayak uyduran, oyunun kurallarına göre oynayan bir aklı temsil etmektedir. Zaten Vicdani’ye göre üst bir sınıfa mensupken sermayesine sermaye katar, zenginleşir. Değişim rüzgârı nerdeyse rüzgâra karşı gelmez. Rüzgârla birlikte eser. Vicdani değişime ayak uyduran arkadaşına hep bir şaşkınlıkla bakar. Yeşilçam’daki iyilerin biraz saf olduğunu yansıtan bir hâldedir. Bu hâl yer yer gülümsetir yer yer izleyiciyi kızdırır. Duyguların mizahla buluştuğu kökleri yansıtır.

Vicdani yanında çalıştığı patronuyla eşinin onu aldatmasına şahit olur. Fakat bunu bile o an kabul edemez. Patronudur neticede her şeyi kendisinden iyi bilir…
Farkına vardığında eşinden ayrılır, yalnız kalmıştır. Ufak tefek özel ders paralarıyla geçinmeye çalışır. O sırada Efruz işlerini büyütmüş, milletvekili olmuş bir de kendi gazetesini kurmuştur. Haline acıdığı çocukluk arkadaşı Vicdaniye Mahsun Kalpler sütununu verir. Evde kalmış kızlara(!) aldatılan eşlere teselli niteliğinde yazılar kaleme alır. Mikrop gibi korktuğu siyasetten uzak bir köşesi vardır. Vicdani o köşede yazadursun 27 Mayıs darbesi kapılarını çalar. Milletvekili, gazetenin imtiyaz sahibi Efruz dışarıda Vicdani içeridedir. Vicdani bu işi anlamaz ama Efruz arkadaşını orada bırakmaz. En iyi avukatları tutar, kurtarır arkadaşını.
Değişim rüzgârı Efruz ve Vicdanın hayatından Türkiye belliğini yansıtır. O kadar doğru bir panoramada verilir ki: sokak adları… Bizim ülkemizdeki siyasal iklimlerin değişimi sokak adları ve okul adların değişimleriyle fotoğraflanır. Âdeta ülkemizin bellek albümüdür. 31 Mart vakasıyla değişen sokak adları, marşlar 12 Mart askeri cuntaya dek sürer… 12 Mart dönemine kadar “Büyükler her şeyi Küçüklerden iyi bilir” diyerek yaşamıştır Vicdani.

10 yıl arayla ikinci bir darbe sisi daha tüm ülkeyi sarar, parasını pulunu toplayan Efruz tabanlar. Vicdani’nin evi de elbette aranır, korkusundan bir kitap bile okumayan Vicdani trajikomik bir şekilde sorgulanır. Sıkıyönetim biter, ömürler baskıların üzerinde ezilip geçer. Sıkıyönetim kalkınca Efruz ülkeye döner. Döndüğünde bambaşka bir Vicdani bulur.
Vicdani bunca yıl etliye sütlüye karışmamaya özenmiş, her konuşmasında imtina etmiş biriyken artık paranoyaktır. Dinlenme, izlenme korkularıyla dolu biri olup çıkmıştır. Damgalanmaktan korkan Vicdani, korkularının eseri olur. Akli dengesini yitirir… Değişen dünyada bir ömür çemberin içinde ya da dışında olmayı reddederek geçen ömrüne bir beyaz deli gömleği nasip olur!
Ömrü boyunca tüm otoriteye susan, boyun eğen Vicdani artık akıl sağlığını yitirmiştir. Akıl hastanesinde deli gömleği giydirilirken salona şöyle seslenir:
“ Ey benim kardeşlerim:
İbret olsun hayatım.
Açın ne olur gözünüzü, Sakın siz de benim gibi Safçasına Plak olmayın. ,
Gözlerimizi açalım Gerekeni yapalım.
Gözlerimizi açalım gerekeni yapalım.
Gözlerimizi açalım gerekeni yapalım.
VİCDANİ :- Sakın plak olmayın Sakın plak olmayın Sakın plak olmayın!” [1]
60 yıl önce yazılan oyun, bugün halen güncelliğini korumaktadır. Ne gariptir ki her bir izleyici kendi tereddüt çizgisinin üzerinde bireysellikle toplumsallık arasındaki o cesaret tohumlarını alkışlarına katarak salondan ayrılır. Bizim payımıza da üzerine düşünmek kalır. Oyun sonunda Vicdanin sözleri Murathan Mungan’nın yazdığı Yeni Türkü’nün bestelediği o güzel şarkının sözlerini hatırlatır:
“Ya dışındasındır çemberin
Ya da içinde yer alacaksın
Kendin içindeyken kafan dışındaysa
Çaresi yok kardeşim” [2]
Edebiyatımızın bu ustalık eserini bize geçirmeyi başaran, sanat damarlarını güncellikle besleyen her bir tiyatro emekçisinin emeklerine sağlık. Eğer izlemedeyseniz Şehir Tiyatroları bünyesindeki bu oyunu mutlaka izleyin. Ve evet Vicdani’ye kulak verin!
[1] https://sanatkritik.com/yazilar/yoldaslik-ve-sevgililik-arasina-sikistirilmis-bir-kadin-fatma-nudiye-ve-yaftali-tabut-uzerine/
[2] https://sanatkritik.com/soylesi/yelda-baskin-yildizlari-yerlere-indirelim-istedim/
[3] :Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım- Haldun Taner
[4] Şiir: Murathan Mungan-Çember
Besteleyen: Yeni Türkü




İlk yorum yapan olun