
Seval Şahin
Elif Sofya’nın “Bir Şair Masası” şiiri, biçimsel bir yükselme ve alçalmanın anlamla bir arada yer aldığı bir eser. Altmış yaşında bir şairin yarın nasıl hatırlanacağı üzerine, doğum gününde başka şairlerle bir araya geldiği, konuştuğu kadehlerin inip kalktığı bir masa.
“Altmışlarında bir şair masası”
Altmışlı yaşlardaki şairlerin toplandığı bir masa mı, altmış yaşındaki bir şairin masası mı yoksa altmış yaşına basan şairin her doğum gününde aynı masada oturduğu için altmışlarında bir masa mı? Daha ilk mısradan üç anlam bir arada. (şairmasası bitişik yazılsaymış, üç kelimelik bir cümleyle sıralanan üç anlama doğrudan gönderme olurmuş diye geçmedi değil zihnimden.)
Belli ki masada ilk kez buluşulmuyor. Kadehler inip kalkıyor ama ilk değil bu iniş kalkışlar. Altmışın üstüne basa basa yineleniyor bu iniş kalkışlar. Altmış yaşında bir şair, onun altmışında olması bir heyecan mı hüzün mü? Neden yükselerek dimdik iniyor kadehler? Süzülmeden dimdik, bir bıçak darbesi gibi. Bir öfke de var bu altmışa, bu altmış söylemine. Alt-mış, kelime bu şekilde ayrıldığında bir yaş tecrübesini değil, altta kalınmış, başarılamamış olanı taşıyor. Dimdik inerek surata çarpan bir tokat gibi.
“Yineleyerek altmış kez
Yükselerek inerek üstüne dimdik”
Zaten bu alt-mış şiirin sonunda “şiirin şiştiği köşelerde” şişme kelimesinin, şiirin başında yer alan ilk dizenin çok anlamlılığının tersine, sadece gereğinden fazla abartılması kullanımıyla asıl anlamına kavuşur.

Kuşların doğadaki süzülmesinin doğallığının aksine dimdik bir iniş var. Sürekli dışarıya açılan ama aslında hep içeride duran, ölümden sonraya nasıl öteleneceği sorusu etrafında inip kalkan kadehler. Her doğum günü ölüme bir adım daha yaklaşmanın haberiyken ölümden sonrasındaki varlığın ötelenmesi, kuşların ötmesiyle birlikte düşünülüyor. Havada süzülen kanatlar ve öten kuşlar, manzarayı müzik notalarıyla doldurur. Altmış yaşın kutlandığı bir masadaysa ölüm, varlığını ancak kadehlerin ve yarına kalma üzerine aynı şekilde kafa yoranların mızmızlanmalarıyla. Ötelenmek eylemi, ötmek eylemini çağrıştırarak ondaki güzelliğin tersine öte/leyecek şeklinde kullanılır. Böylece kelime, tıpkı şiirin ilk dizesindeki gibi birden çok anlamı barındırır: Beğenmemek ve bugünden yarına kalabilmek.
Şiirin ilk dizesinden ilk kısmın tamamlandığı 9. dizede öteleyecek eylemiyle yapılan bu çok anlamlılık, ölüm ve varlık arasında bir boşluk oluşturmak içindir. Bu boşluk ağızları ilk açıldığında ortaya çıkar. “Zaten açıkta duranı:
Bir şair nasıl öteleyecek
Ölümden sonrasına varlığını”
Kahramanlık ve bunama arasında bir boşluk. Bunamayla birlikte zihinde oluşan boşluklar. Bir zamanlar kahramanlık olan zamanın tecrübesi, bunamayla yok olur. Aradaki zaman, yaş aldıkça, günler ilerledikçe bir boşluğa doğru gidebilir. Kahkaha, bu boşluğun hem acı hem gülünç halinin somutluğudur. Üstelik içindekini dışarı bırakmak için açılan ağızdan çıkan sesin kahkahayla buluşmasındaki hal, bu halin alayla ya da eğlenceyle ortaya çıkmasındaki duruma göre havada süzülebilir ya da dimdik aşağıda inebilir.
Üçüncü bölüm, bu boşluktan bir uçuşa seslenir. Uçuş, yere çakılmaya mahkûmdur. Alt-mış ile kendinden bir “history” yaratmak için atılan taklalar, nafile bir alkışın seslerini taşır. Şiirde şimdiki zaman (açıyorlar, bırakıyorlar) ve gelecek zaman (öteleyecek, alkışlayacak) bir ümit ile birleştiğinde, şimdiki ve gelecek zaman da birleşir: “Böylesi şair yüzünü kuşlara sürmeden ölsün.” Bu birleşmeye doğru geniş bir zamanın devamlılığıyla bir kuş gibi (imrenerek, uçarak, diyerek, artırarak, hislenerek)hareket halinde ilerlerler.
Şiirde, şairin masasındaki kadehlerin iniş kalkışlarında kelimelerin başındaki sesler ve yinelenen kelimelerle iniş ve çıkışın görselliği sağlanmıştır.
Altmışlarında…
Yineleyerek
Yineleyerek
Yükselerek
..
..
..
Açıyorlar….
Açıyorlar…
..
..
Bak buna…
Kahramanlıklar buna
Bir bunamaya..
Boşluklar…
Altmışlarından
History…
Sözleriyle…
Artırarak…
Alkışlayanlar… alkışlayacak
..
Şiirin şiştiği…
Kırkayak ayaklanmasıyla…
..
Şiirde son bölüm altmışlarında bir şair masasına isyanla biter. Başlangıçtan bu son bölüme kadar olan kısımlarda, sadece ağzın her açıldığında söyleneni ifade etmek için kullanılan iki nokta üst üsteden: sonra, ancak son üç dizede iki noktalama işareti vardır: İki nokta üst üste: ve nokta. İlki hep birden bir isyanın, kırkayak ayaklanmasının, ikincisi ise şiirdeki şairin tüm isteklerinin bu isyanla sonlanacağının ve asıl ölümün bu olduğunun ifadesidir. Ayaklanma, dik bir yumrukla masayı devirir.
“BİR ŞAİR MASASI”
Altmışlarında bir şair masası
Yineleyerek altmış kez
Yükselerek inerek üstüne dimdik
Kuşlara imrenerek
Açıyorlar her gün havalandırdıkları zor soruyu
Açıyorlar kapatamadıklarını
Zaten açıkta duranı:
Bir şair nasıl öteleyecek
Ölümden sonrasına varlığını
Bak buna kahkahalar
Kahramanlıklar una
Bir bunamaya varana dek
Boşluklar bırakıyorlar oraya
Altmışlarından uçarak bir dağın masalına
History diyerek hislenerek
Sözleriyle hüzün taklaları atıp
Artırarak piyasasını
Alkışlayanlar yine alkışlayacak
Körlerin sağırlara taktığı madalyayı
Şiirin şiştiği köşelerde
Kırkayak ayaklanmasıyla hep bir ağızdan:
Böylesi şair yüzünü kuşlara sürmeden ölsün.”
Elif Sofya, Dik Âlâ, YKY, 2014, s. 84-85.