
Abdullah Ezik
2. Türkiye Tekstil Bienali, bu yıl “Dalga Kumaş” üst başlığıyla 22 Şubat – 13 Nisan 2025 tarihleri arasında Alanya’da gerçekleşti. Nihat Özdal küratörlüğünde gerçekleşen bienal, gerek mekânları gerekse mekânlara eşlik iş ve sanatçılarla izleyicilere kumaşın anlam haritasına dair özel bir anlatı sunuyor.
2. Tekstil Bienali, öncelikle kumaşa dair derin bir anlatı sunması ve bunu çoğu zaman tarihle, arkeoloji ve insanoğlunun gündelik yaşam içerisindeki uğraşıyla birleştirerek inşa etmesi bakımından özel bir yerde duruyor. Geçmişten günümüze insanın binlerce yıllık hikâyesinin en temel unsurlarından biri olan giysi, kumaş, örtünme arzusu ve korunma dürtüsü, kendisini her coğrafya ve tarihsel aralıkta değiştirerek, güncelleyerek bugünlere kadar ulaşmış temel bir meseledir. Öyle ki bu konunun izleri hemen her coğrafyada farklı şekillerde görülebilmekle beraber nihayetinde bütün insanlık tarihinde ne denli ortak bir tem olduğunu da vurgular. Coğrafyalar değişir, şartlar değişir, tarih değişir ama insanın kumaşla, tekstille, giyimle olan ilişkisi dönüşerek yoluna devam eder. Dolayısıyla bienalin ilk olanda bu ilişkinin izini sürdüğü ve bunu yaparken tarihsel bağlamları geliştirmeye de özen gösterdiği ifade edilebilir.
“Yavaş Kumaş” üst başlığıyla ilk kez 2023 yılında İzmir’de gerçekleştirilen Tekstil Bienali, bu yıl Antalya’nın Gazipaşa ve Alanya ilçelerinde düzenleniyor. Selinus ve Lamos Antik Kentleri, Yalan Dünya Mağarası, Kızıl Kule, Alanya Tersanesi ve Syedra Antik Kenti gibi bölgenin önemli arkeolojik mekânlarını kapsayan bienal, gerçekleştiği coğrafya ile kurduğu bağ ve anlamlarla ortaya çok katmanlı bir düşünsel zemin çıkarıyor.

Öncelikle bienalin ilk hedeflerinden birinin gerek dünyada gerekse Türkiye’nin de bir parçası olduğu Akdeniz havzasında “kumaşın/tekstilin” izini sürmek olduğu ifade edilebilir. Bu iz, aslında geçmişten günümüze bütün insanlık tarihinin nasıl şekillendiğine dair bir araştırma olarak görülebileceği gibi bugün artık bir sektör hâline gelmiş tekstilin geçmişini ve geleceğini de tartışmaya açar. Dolayısıyla bienalin arka planında geçmişten bugüne, bugünden geleceğe uzanan uzun soluklu bir düşün olduğu ifade edilebilir.
Tekstil ile su arasındaki ilişki geçmişten günümüze uzanan önemli meselelerden birisine dikkat çeker. İnsan yaşamındaki en önemli etkenlerden biri olan su, tekstil sektöründeki en başat unsur ve gerekliliklerden biri olarak da belirir. Bu ilişkiyi bienalin açılış konuşmasında da vurgulayan küratör Nihat Özdal, suyun tekstil için en temel gerekliliklerden biri olduğunun altını çizer: “Dünyada her yıl 93 milyar metreküp su tekstil sektöründe kullanılıyor. Bir kot pantolon için 10 bin, bir pamuklu tişört için 2.500 metreküp su harcanıyor. Küresel su kirliliğinin %20’si tekstil kaynaklı ve her yıl yaklaşık 100 milyar yeni tekstil ürünü piyasaya sürülüyor.”
Bienalin bu yılki teması olarak beliren “Dalga Kumaş”, yine bütün bu serüveni Akdeniz ile birleştiren ana unsurlardan biridir. Akdeniz’in dalgalarının kıyılara, coğrafi alanlara bıraktığı izlerle insan emeğini birleştiren, iç içe geçiren bu tema, insan hafızasının nasıl şekillendiğini de görünür kılıyor. Tekrar etmeyen, her defasında kendisini yenileyen ve özgün bir unsur olarak beliren dalgalar, geçici ve değişkenliğiyle bienalin ana fikrine yön veriyor. Kumaşların da kendisine özgü bir dokusu olduğuna, her birinin farklı renk, yapı ve özelliklerle belirdiğine dikkat çeken bienal, böylelikle suyla tekstili, suyla kumaşı kendi bünyesinde birleştiriyor.
Arkeoloji, bienalin küratörü Nihat Özdal’ın çalışma yürüttüğü bir diğer ana disiplin olarak kendisini Türkiye Tekstil Bienali’nde de gösterir. Tekstil üretiminin geçmişten günümüze binlerce yıldır dur durak bilmeden, birçok antik kent ve havzayı da içerisine alarak geliştiğini ortaya koyan bienal, bu anlamda Alanya ve Gazipaşa’daki tarihi alanları da içerisine alarak bu meselenin altını çizer. Bienal çerçevesinde değerlendirilen Selinus, Lamos ve Syedra antik kentleri, bu anlamda özgün yapılar ve Anadolu-Akdeniz coğrafyasında tekstilin nasıl şekillendiğini de imleyen ana mekânlar olarak belirir.

Bu yıl ikinci kez gerçekleştirilen Türkiye Tekstil Bienali’nde Alison Carpenter-Hughes, Aluan Arguelles, Anıl Önen, Aslı Özer, Bawer Doğanay, Berfin Dolaş, Betül Kotil, Caterina Roppo, Cengiz Tekin, Diana Orving, Dilara Başköylü, Dora Moneti Faggin, Ecem Dilan Köse, Fatma Tuzluca, Filiz Otyam, Giselle Lucia Navarro, Guillermo Anselmo Vezzosi, Gözde Ju, Gülbahar Gümüşten, Habibe Sicim, Irmak Döndüren, İbrahim Ayhan, İlhak Altıparmak, İrem Zeynep Duran, İrem Öyün, Loya Kader Öztürkmen, Maria Ortega, Marie-Claire Messouma Manlanbien, Mehtap Baydu, Merve Güç, Movana Chen, Onongua Enkhtur, Özge Kahraman, Özgür Özcan, Polina Shcherbyna, Rongomai Kapiri-Marama Hoskins, Samuel Nnorom, Sezen Karahüseyin, Sibel Ediş, Tayyibe Benek, Thomas Jackson, Tina Marais, Tuğçe Tekhanlı, Umut Evers, Veronika Cherednychenko, Zeynep Çilek Çimen ve Zsofia Majorosi’nin işleri yer aldı.