Abdullah Ezik
“Stranieri Ovunque – Her Yerde Yabancılar” temasıyla izleyiciyle buluşan 60. Venedik Sanat Bienali, geçtiğimiz günlerde kapandı. Bienal kapsamında Arsenal meydanlarında küratör Anastasia Dawson, birçok uluslararası sanatçıyı bir araya getirerek onlardan çeşitli performanslar gerçekleştirmesini istedi. Akneye iş birliği ile hayata geçen bu projede Türkiye’den Zeynep Çilek Çimen de yer aldı.

Abdullah Ezik, Zeynep Çilek Çimen ile performansı ve bienal deneyimi üzerine konuştu.
60. Venedik Sanat Bienali, bu kez “Stranieri Ovunque – Her Yerde Yabancılar” temasıyla izleyiciyle buluştu. Bienal kapsamında Arsenal meydanlarında küratör Anastasia Dawson uluslararası birçok farklı coğrafyadan gelen sanatçı performansına yer verdi. Bu kapsamda davet edilen sanatçılardan biri de sizdiniz. Öncelikle bu performansa hazırlık ve 60. Venedik Sanat Bienali süreci sizin için nasıl başladı?
Küratör Anastasia Dawson projeden birkaç ay öncesinde benimle iletişime geçti. Akneye ile böylelikle tanıştık. Küratörle tema üzerine konuştuğumuzda daha sonra Dubai’de sergilenecek olan projenin bağlamına en uygun olan formun göz olması benim 2010 döneminde yaptığım işler ile uyumlu bir birliktelik olacağına karar verdik.
60. Venedik Bienali, sanatçıları, tarihsel mirası ve küresel meseleleri ustalıkla harmanlayarak, izleyiciye zengin bir performans deneyimi sundu. Sizin için Venedik deneyimi nasıldı? Bir sanatçı olarak Venedik size neler vadetti?

Bu sene bienal küratörü Andriano Pedrosa, sürgünü, marjinalleştirilen grupları, mültecileri, ötekileştirilmişleri, gözardı edilmiş ve unutulmuş olanları merkeze alıyor ve yerel ve bilindik sanat anlayışının dışında kalan sanat akımını (outsider art) görünür kılıyor.
Bu bağlamda göz formunu ve görünür olmanın önemine vurgu yapan Akneye projesiyle iş birliği örtüştü. Bu sene ki Venedik Bienalini açılışında da ziyaret etmiştim. Şu anda performansımla bienalde görünür olarak küratör Adriano Pedrosa’nın yapmak istediği kurguya dahil oluyorum. Yabancılar her yerde ve ben de yabancı bir sanatçı olarak her yerde var olmaya devam ediyorum.
Venedik ihtişamlı binaları ve süslemeci tavrı ile benim de sanat pratiğimin ve daha çok sanat bağlamımın üzerine oluşturduğum süsleme kavramını tekrar tekrar ve yeniden düşündürüyor. Süsleme sanatının desen döngülerinin çağdaş sanatın estetik yaklaşımlarıyla birleştirmeye çalışan biri olarak beslendiğim şehirlerden biri.
Bienal çerçevesinde gerçekleşen performansınız sırasında küratör Anastasia Dawson ile birlikte çalıştınız. Bu çalışma/düşünme süreci nasıl gelişti? Dawson ile odaklandığınız temel meseleler neler oldu?
Akneye “behind every vision” cümlesiyle yola çıkıyor ve görmenin öneminin altını çiziyor. Sanatta görünür olmak sanat tarihinin en önemli konularından biri. Bu vizyonla çıkan projelerinde sanatçılara uluslararası kapı açıyor.
Eğer görme eylemi yok olursa, sanatsal ifade önemli sınırlamalarla karşı karşıya kalır. Tarih boyunca sanatçılar, izleyicileri hem görsel hem de duygusal açıdan büyüleyen derin mesajlar iletmek için görmenin gücünden yararlanmışlardır.
Sanat alanında gözler yalnızca gerçek görüşün kanalları olarak değil, aynı zamanda metaforik algının sembolleri olarak da hizmet eder; dünyayı kavramanın, içgörüler edinmenin ve kişinin kendisi ve başkaları hakkında daha derin bir anlayış geliştirmenin bir yoludur. Akneye’nin sembolik ifadeleri ile benim işlerime sembolik formlar üzerinde yorumlamam kültürel belleği canlandırma ve bu unsurları çağdaş bir dille yeniden ifade etmeyi geçmiş ile şimdi arasında köprüler kurma arzusuyla hareket etmiştir.
Bienal ile birlikte izleyiciyle buluşan performansınızda atölyenizin kapılarını herkese açıyor ve üretim sürecinizi gözler önüne seriyorsunuz. İzleyicileri/ziyaretçileri bu atölye sürecinize dâhil etmek size neler düşündürdü? Bu işi nasıl kurguladınız?
Yine görme-görülme teması etrafında dolanıyoruz. Canlı performans yaparken Atölyeme birileri kamera koyarak beni izliyor gibi hissettim. Üretim sürecini paylaşmak konusunda ketum bir sanatçıyım, o yüzden bu deneyim benim için hem sorgulayıcı oldu hem de öğretici oldu diyebilirim. Bienal kapsamında yapılan bir performans olduğu için nitelikli bir izleyici kitlesi ile tanışma fırsatı buldum. Bu anlamda kendi sanatımın üzerine gelen detaylı soruları cevaplamak sohbet etmek ve yeni insanlarla tanışmanın keyfini çıkardım. Akneye’nin özellikle sanatçılarına gösterdiği özen tüm sanat profesyonellerine örnek teşkil edecek derecede naif, tekrar her bir detay için teşekkür ediyorum.

Motifler, geçmişle bugünü iç içe geçiren formlar, geleneksel olanla bugünün/modern olanın birleşmesi sizin sanatınızdaki özel konulardan/başlıklardan biri. Sizin için tüm bu başlıklar nasıl içe geçiyor? Bienalde izleyicilerle buluşan performans bu bağlamda bize ne söyler?
Benim sanat pratiğimde ritim ve tekrarlayan motifler aracılığıyla ifade bulur. Sinagoglarda, kliselerde, camilerde görebileceğiniz desenleri ve motifleri çağdaş bir bağlamda yeniden ele alarak, izleyiciyi hem tarihsel bir yolculuğa çıkarır hem de çağdaş dünyanın karmaşıklığını keşfetmeye davet eder. Süsleme, estetik bir zenginlik sunmanın ötesinde, kültürel bellek ve kimliğin de bir ifadesi olarak karşımıza çıkar. Bu anlamda süsleme, hem estetik hem de anlam katmanları yaratan çok boyutlu bir öğe yaratır
İşlerinizde Kierkegaard’ın “tekerrür” kavramı ve tekrarın nasıl yeni anlamlar yaratabileceği üzerinden izleyicilere çok katmanlı bir dünya vadediyorsunuz. Son olarak üretim pratiğinizde önemli bir yeri olan “tekerrür” kavramı üzerine neler söylersiniz?

“Tekerrür” felsefesi, insan deneyimindeki döngüsel doğayı ve tekrarın geçmişin basit bir yeniden üretimi değil, yeni bir anlam kazanması süreci olduğunu vurgular. Hayatımızda döngüler ve tekrarlar yaşarız. Bu döngüler aynı değildir ve her biri farklı bir şey öğretmek işin yaşanır. Benim işlerimde bu düşünceyi yansıtarak süsleme motiflerindeki döngüyü ve tekrarı plastize etmeye çalışıyorum. Her bir tekrarla, izleyiciye farklı bir duyusal deneyim sunmak ve geçmişin bugün de yeniden var edilmesini sorgulatmaya çalışıyorum. Geleneksel süsleme sanatının tekrarı ve desen döngülerini çağdaş sanatın estetik yaklaşımlarıyla birleştirme fikri ile sanatın kültürel bir karışım olduğunu düşünmeye davet ediyorum.





İlk yorum yapan olun