
Burcu Dimili
Pelin Toğrul, 16-21 Ekim tarihleri arasında İzmir’de, Swissotel Büyük Efes’te gerçekleşecek Skål International World Congress’de çalışmalarıyla yer alacak. 13-17 Kasım 2024 tarihlerinde ise İstanbul Sanat ve Antika Fuar’ına dahil olacak. Yoğun dönemi öncesi sanatçıyla çalışmaları üzerine sohbet ettik.

Antoni Gaudi’nin Casa Batllo eseri sizin için ne ifade ediyor?
Antoni Gaudi’nin sanat ve mimariyi birleştirmesi her eserinde beni çok etkiledi. Casa Batllo, 2013 senesinde Barcelona’ya gittiğimde ziyaret ettiğim bir eser. İç mimariyle ilgilendiğim bir dönem olduğu için her detayı beni ayrı etkilemişti. Dışarıdan ayrı güzel ve etkileyici, içeriye girdiğinizdeyse büyülü bir yerdi benim için. Keşke bütün binalar bu kadar özenle yapılsa, bizi başka dünyalara götürse, sanatla ve doğayla bütünleştirse. Doğayı yok ederek inşa ettiğimiz gri binalarımızı diğer canlıların yaşam alanlarını andıran bir mimariyle birleştirsek biraz daha kendimizi doğanın içinde hissedebileceğimiz düşüncesinden yola çıkarak, ben de onun bakışıyla doğa ve yaşamı birleştiren bir mimari olsa düşüncesiyle evler serisini yapmaya başladım.

Doğadaki hayvanlar, deniz yaşamı, kuşlar ve orman başlıca ilham noktalarınızdan. Bu temaları eserlerinizde işlerken neler hissediyor ve düşünüyorsunuz?
Bu temalar bana hem huzur veriyor hem de düşündürüyor. Bildiklerimi pekiştirmeme bilmediklerimi araştırmaya yönlendiriyor. Örneğin 1 metre boyunda bir deniz kabuğu olduğunu öğrendiğimde denizde ya da okyanusta nasıl göründüğünü hayalimde canlandırmamı sağladı. Öğrendiklerim bir ilham kaynağı oluyor. Diğer yandan doğaya verdiğimiz zararı düşünüyorum. Küresel ısınmayı, yangınları, selleri, binalaşmayı, deniz kirliliği, hayvanlara karanlık yaklaşımlar, nesli tükenen hayvanlar vb. Bunların hepsi bizim doğaya yaklaşımımızın bir sonucu, dünyamızın ömrünü tüketiyoruz gibi geliyor. Bu güzellikleri korumak yerine görmezden geliyoruz. Daha fazla özen göstermeli, korumalı ve yaşatmalıyız.
Eserlerinizle etkileşime geçmek ve farklı bağlar kurmak mümkün. Bunu nasıl sağlıyorsunuz?
Çalışmalarımla sadece görsel değil aynı zamanda dokunsal bir bağ kurmaya çalışıyorum. Görsel olarak baktığımızda doğayı ayrılmaz bir parçamız olarak görüyorum. Her gün trafikle, stresle, zorluklarla karşılaşıp geriliyoruz. Doğa içinde olduğumuzda ise günümüz daha mutlu ve neşeli geçiyor. Baharda ormanda bisiklete binmek, yürüyüş yapmak, yaz olduğunda tatile çıkıp deniz kıyısına gitmek için gün sayıyoruz; sonbaharda düşen yaprakları izleyip duygularımızı dinginleştiriyor, kış aylarında dağa giderek yine doğanın içinde olmak, onu kucaklamak istiyoruz. Hepimiz bir yandan doğayla bir bağ kurmaya çalışırken yanından geçtiğimiz bir ağacı bile görmezden gelebiliyoruz. Aslında hepimiz doğayla huzur buluyoruz. Yanımızda duran ağacı, üzerinde cıvıl cıvıl öten kuşları, denizdeki balığı, ormanlardaki değişik canlıları, bizden kat ve kat büyük ağaçları incelemiyor, fark etmiyoruz. Ben çalışmalarımla doğaya dikkat çekmek istiyorum. Bu bağı dekoratif sıva kullanarak dokunsal bir çalışma yaratarak daha içsel bir deneyime dönüştürüyorum. Her geçen gün binalarla grileşen dünyamızda dokunabileceğimiz hissedebileceğimiz çalışmalar yaparak o iç huzurumuzu bulmaya yönelik doğadan parçalar sunuyorum.
Skål International World Congress’de yer alacağınız çalışmalarınızdan biraz bahsedebilir misiniz?
Bu çalışmalar benim daha önce yaptığım çalışmaların uluslararası turizm platformunda bir tanıtımı olacak. Doğa temalı birkaç çalışmamı hem teknik olarak hem de hissettiklerimle tanıtmayı amaçlıyorum. Yeni çalışmalarımı da kasım ayında İstanbul Sanat ve Antika Fuarı’nda izleyicilerle buluşturacağım.

Ayrıca Fener Kültür Buluşmaları kapsamında gerçekleşen “İstanbul’un Çok Sesli Semti: Fener” sergisinde bulundunuz. Farklı tarz bir eserinizle karşımıza çıktınız. Çalışmanızdan bahsetmek ister misiniz?
Fener semti çok kültürlü eski bir semtimiz. Doğruyu söylemek gerekirse daha önce hiç gidip görmediğim, Balat’la karışan, tarihi, çok turistik bir yerle karşılaştım ve tanıştım. Ben bu çalışmamda ilk defa binalara yer verdim. Geçmişten günümüze bir geçiş tarzında Fener Rum Erkek Lisesi, Tevkii Cafer Camii ve Sveti Stefan Bulgar Demir Kilisesi çalışmamın odağındaydı. Farklı bir konuyu yine dekoratif sıvayla ama bu çalışmada benim için farklı bir teknik olan gravür kazımayla deneyimlemiş oldum.
Sırada ne var?
16- 21 Ekim 2024 İzmir Skal Dünya Kongresi’nden sonra, önümüzdeki ay 13 – 17 Kasım 2024 tarihlerinde İstanbul Sanat ve Antika Fuar’ında doğaya gerçekten dokunacağım bir projeyle yer almayı planlıyorum. Detaylarını tarih yaklaşınca Instagram hesabımdan ve internet sayfamdan paylaşacağım. Bu vesileyle sanatla ilgilenen herkesi çalışmalarımı hissetmeye davet ediyorum ve bana kendimi ifade etmem için yer ve zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum.