Muallim Naci’nin ölümünün ardından müsveddeleri arasında bulunmuş, ilk kez 1910’da yayımlanmıştır. * Oyun iki perdeden oluşmaktadır. Birinci perdenin birinci sahnesinde baş karakter Hâzım, arkadaşlarıyla içki içmektedir. Hâzım’ın babası Mustafa Bey, Sivas’a sürülmüştür ve iki yıldır orada görev yapmaktadır. Masada Hâzım, babasının sürülmesinden duyduğu kızgınlığı dile getirir ve amcasıyla babasını karşılaştırır. Babasının yerine atanan mümeyyizi eleştirir. Sisteme karşı öfkesini kusar. Masadaki Kâmil Bey Hâzım’ı sakinleştirmeye çalışır. Nuri Bey ise en az Hâzım kadar hüzünlüdür. Çünkü o da kalemdeki adaletsizlikten ve yalakalık yapanlardan dertlidir.Daha sonra masaya Sabri Efendi gelir. Kimse ondan hoşlanmaz çünkü bahsedilen riyakar ve “dalkavuk” kişilerden biridir. İkinci sahnede, Hâzım’ın annesi ve amcası konuşmaktadır. Hâzım’ın sürekli meyhanelerde gezmesinden dolayı üzgündür annesi. Amcası da yeğenine kızgındır. Çünkü Hâzım da babası gibi dediğim dedik ve doğru bildiğinden şaşmayan biridir. Amcasını sevmez ve onu dinlemez. Annesine hep kötüler Hâzım’ı. Annesi de oğlunun babasının hastalığını öğrendikten sonra bu hale geldiğini anlatır. Çok üzgün olduğunu söyler. Daha sonra Hâzım eve gelir, sarhoştur. Babasının odasına gitmek ister, annesiyle giderler. Hâzım ağlar ve babasını anar. Kâmil Bey’i çağırtır. Hâzım’ın anlattıklarından sonra aslında Mustafa Bey’in öldüğü anlaşılır evde ve bir anda acı haykırışlar yükselir. İkinci perdeye geçilir. İkinci perdenin birinci sahnesinde, Süreyya Bey ve Kâmil Bey konuşmaktadırlar. Hâzım verem olmuştur ve asıl konu budur. Neden yataklara düşmüştür Hâzım? Süreyya Bey, “dalkavuk” olduğu için Hâzım’ın şairaneliğini ve duygusallığını sevmez. Çünkü Hâzım, adaletten yanadır ve mümeyyize yazdığı şiirleri birer hicivdir. Bu hareketleriyle de kalemdeki diğer gençlerden farklıdır, sivridir. Süreyya Bey’in bu eleştirilerine karşılık Kâmil Bey ise asıl, kalemdeki diğer gençlerin hareketlerinin yanlış olduğunu ve bunun ülkeyi de kötü yönde etkilediğini dile getirir. Ülke gidişatında bunların payını anlatır. Sonra içeri elinde Hâzım’ın yazdığı bir mektupla Reyhan Ağa girer. Anlattığına göre Hâzım birkaç gündür iyidir ve tedavisi de devam etmektedir. Mektup Nuri Bey’e yazılmıştır. Oyunun son sahnesinde mektup okunur. Kâmil Bey, mektubu Nuri Bey’e götürür. Hâzım mektupta ölümünde arkadaşının yanında olmasını ister. Bu mektuptan sonra çok üzülen Nuri Bey ve Kâmil Bey, Hâzım’ın yanına gidip gitmemekte kararsız kalırlar. O sırada içeri Reyhan Ağa girer ve Hâzım’ın öldüğünü söyler. İkili onu göremeden öldüğü için pişmanlık ve üzüntü içindedirler. Feryat figân ağlayıp, dövünürler. Sonra Hâzım’ın amcası Ahmet Bey gelir ve Hâzım’ın iyileştiğini hiçbir şeyinin kalmadığını söyler. Nuri Bey ve Kâmil Bey onu görmeye gitmek ister. Ahmet Bey dinlenmesi gerektiğini söyler ama Nuri Bey dinlemez ve gider. Kâmil Bey ve Ahmet Bey konuşurken, Kâmil Bey gitmek için yalvarır ama o sırada ağlayarak içeri Nuri Bey girer ve Hâzım’ın öldüğünü söyler. Ahmet Bey yanılmıştır. Oyunun sonunda Hâzım ölmüştür.