Akile Hanım Sokağı: Halide Edip Adıvar’ın romanı (1958) * 

Akile Hanım Sokağı, 1957-1958 yıllarında Hayat mecmuasında yayımlanmış sonra da kitap halinde basılmıştır (1958). Roman üç kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda Akile Hanım Sokağı ve bu sokak üzerinde yer alan evler, konaklar tasvir edilir. Nermin adlı başkahramanın çocukluğu ve evliliğinden bahsedilir. Aynı zamanda bu sokakta yer alan konaklardaki hayatlar üzerinde durulmuştur. 

Kitabın ikinci kısmı olan “Sallan ve Yuvarlan” da kırmızı konakta asistan olarak çalışan tıbbiye öğrencisi Gülbeyaz’ın hayatındaki büyük değişiklikler ve modernleşmenin günlük yaşama yansımaları anlatılmaktadır. Bu bölüm birinci bölümün devamı niteliğindedir. 

Kitabın üçüncü kısmı olan “Cıbıl Kız  –  Strip – Tease” de Cıbıl Gız lakaplı bir köylü kız olan Ayşe’nin Rum Madam’a özenmesiyle onu taklit etmesi, evlenmeye karşı olan mimar Sadi Arslan’ın evlenip boşanan bir kadın olan Serin Esen ile evlenmek istemesi, o dönemde meşhur olan “Strip-Tease” numaraları gibi toplumu etkileyen konular üzerinde durulmuştur. 

Bu üç kısımda yaşanan olayların ortak noktaları aynı sokak üzerinde yer almalarıdır. Romanda  Rusya, Amerika ve İngiltere’nin bu dönemdeki mühim şahsiyetlerinin eleştirildiğinden bahsedilmiştir. Aynı zamanda özgürlük, kuşak farklılıkları, modernizmin iyi ve kötü yanları üzerinde durulmuştur. 

Özet: 

Laleli civarında, beton bir sokak bulunmaktadır. Sokağın bir tarafı Aksaray’a, diğer tarafı Beyazıt’a çıkar. Resmi adı “Ahmet Kemal Sokağı” olarak geçmektedir. Fakat herkes sokağın başındaki kırmızı konağa yıllarca kahyalık yapan Akile Hanım’dan dolayı, sokağın adını “Akile Hanım Sokağı” olarak bilir. Diğer sokakların yamrı yumru olması, bu sokağın ise dümdüz ve beton olması insanların dikkatini çeker. “Güya, orada oturanlardan biri mevki sahibi olan bir şahsın yakın dostu imiş.” (s.13), diye düşünürler. 

Sokak üzerinde iki güzel konağın bulunması dışında, eski zamandan kalmış hamam kubbeleri ve kulübeler de yer almaktadır. Bu karşı karşıya olan konaklardan beyaz olan konakta, Eski Belçika Sefiri Samim Akyürek ve karısı Ayşe Hanım yaşamaktadır. 

Nermin, annesini çocukken kaybetmiş, babası da Şark’ta bir görev esnasında şehit olmuştur. Böylece teyzesi ve eniştesi ile Amerika’da yaşamaya başlamıştır. Amerika’da on sekiz yaşındayken Tarık Tamar isimli başkatip ile evlenip Ankara’ya gelmiştir. Evliliklerinden on beş yıl sonra Tarık’ın Roma’ya bir kongre için tek başına gidecek olmasını fırsat bilerek Tarık ile birlikte Ankara’dan İstanbul’a teyzesi Ayşe Hanım’ın yanına gelmişler. Beyaz konağın kapısını onlara Güzide açmıştır. Tarık, İstanbul’da üç gün kalmış daha sonra Nermin’i bırakarak Roma’ya gitmiştir. Tarık’ın gitmesinden sonra canı sıkılan Nermin, Güzide’nin bahsettiği karşıdaki konağın kahyası olan Akile Hanım ile ahbaplık etmeye karar vermiş ve her fırsatta kırmızı konağa gitmeye başlamıştır.  

Akile Hanım, okuma yazma bilmeyen fakat bütün mahallenin güvenini kazanmış zeki bir kadındır. “İşte bütün mahalle ona akıl danışır. Üniversite’den çıkmışları da, dil bilenleri de cebinden çıkartır.” (s. 45). Babasının bütün mal varlığı Fatih’de çıkan bir yangın sonucunda kül olmuştur. Bunun üzerine Akile çalışmak için İzmir’e teyzesinin ve eniştesinin yanına gider. İzmir’de eniştesinin yanında çalışan bir genç ile evlenir ve bu evlilik sonucu iki oğlu olur. Fatin Varna isimli kocasının, onu Kara Gülsüm lakaplı amele bir kadın ile aldattığını öğrenince boşanmak ister. Kocasının onca yalvarmasına dayanamayıp boşanmaktan vazgeçer. Fakat kocasını İzmir’de bırakıp iki çocuğunu alarak İstanbul’a gelmiştir.  

Kırmızı konağın sahibi Abdüllatif Bey onu kahya olarak işe almış ve Akile Hanım kırmızı konağın alt katında yaşamaya başlamıştır. Abdüllatif Bey’in ölümü üzerine tek varis olan Doktor Sadri Köksal, karısı ile konağa yerleşmiş ve konağın bir tarafını kendine muayenehane yapmıştır.  

Gülbeyaz Fatih’te yaşayan bir ailenin yanında büyümüştür. Lise hocası olan Sami Cansunar’ı babası ve onun eşi Fatma Hanım’ı annesi olarak bilmektedir. Fatma Hanım’ın kendisinden pek haz etmediğini bilir, fakat buna bir anlam verememektedir. Sami Bey ise karısından çekindiği için çok fazla yaklaşmamaktadır. “Her defasında, bir çocuk hassasiyeti ile Sami Hoca’nın da kendisini okşamak istediğini sezerdi. Gerçi Sami Hoca çocuğun başını arada bir okşar, fakat ekseri karısından bir ihtar almış gibi, çocuğu birdenbire yere indirir, suni olduğu sezilen bir sertlikle, ‘Haydi tembel kız, yatak vakti daha gelmedi,’ diye odadan çıkar, giderdi.” (s. 97). 

Fatma Hanım’ın Gülbeyaz’a katlanmasının tek nedeni Güzide’den aylık para almasından dolayıdır. Gülbeyaz, Tıbbiye’nin üçüncü sınıfında olduğu sırada Erzurum’da bir fabrikanın müdürü olarak kendisine iş bulan Sami Bey, karısı ve kızı Rukiye’yi alarak Erzurum’a taşınmıştır. Kalacak yeri olmayan Gülbeyaz’ı ise küçüklüğünden beri onunla ilgilenen Güzide teyzesi, kırmızı konağa Doktor Sadri Bey’in asistanı olarak yerleştirir. 

Nermin’in eniştesi Samim Bey’in, Gülbeyaz’a karşı olan fazla ilgisi Ayşe Hanım’ı kızdırmaktadır. Nermin Güzide’den Gülbeyaz ile ilgili bir şeyler öğrenmeye çalışır. Fakat normalde çok konuşkan olan bu kadın, Gülbeyaz söz konusu olunca ağzını bıçak açmamaktadır.  

Bir pazar günü Samim Akyürek ve eşi Ayşe Hanım akşam yemeği için misafir çağırmışlardır. Yemeğe komşular, Samim Bey’in yeğeni Burhan Hürsoy ve Amerika’da Tarık ile Nermin dans ettiği sırada danslarını kesen sarışın, Amerikalı Dick Jones’da katılmışlar. Burhan Hürsoy Nermin’e Tarık ile birlikte Roma’ya giden güzel daktilo bayan Sevim Hoşsoy’dan bahsederek Nermin’in içine bir kuşku düşürmüştür. Kırmızı konakta ders çalışmak için kalan Gülbeyaz, Doktor Sadri’yi çağırmak için Samim Beylere gelmiştir. Samim Bey alkolü fazla kaçırmış ve bunun tesiri ile Gülbeyaz’ı kolundan tutarak dans etmeye başlamıştır. Ayşe Hanım bozulduğunu belli etmemiş fakat yüzü kızarmıştır.  

O gece misafirler gittikten sonra Samim Bey ile Ayşe Hanım atışmışlardır. Samim Bey sarhoş olduğu için Ayşe Hanım konuyu uzatmamıştır. Samim Bey uyuduktan sonra Ayşe Hanım Nermin’in yanına giderek Samim Bey’den ayrılmak istediğini ona söylemesini istemiştir. Samim Bey ise bütün her şeyi bir mektuba yazarak Nermin’e okuması için vermiştir. Samim Bey mektupta Gülbeyaz’ın kendisinin ve Güzide’nin kızı olduğunu anlatmıştır. Gülbeyaz’a Güzide’nin annesi olduğu söylenmemiştir. Eğer Gülbeyaz, Güzide’nin kendi annesi olduğunu öğrenirse aileleri uyuşmayacağı için Feyzi Yürekli adlı genç cerrah ile evlenmekten vazgeçecektir. Güzide bunu bildiği için konaktan ayrılır ve intihar eder. Bunları öğrenen Ayşe Hanım boşanmaktan vazgeçer. Gülbeyaz’ı evlatlık olarak almayı kabul eder. Gülbeyaz’a annesinin İran’da öldüğü söylenmiştir. 

Bu olaylar Nermin’in Tarık’a mektup yazmasını engellemiştir. Fakat Roma’ya giden Burhan Hürsoy bütün olup biteni Tarık’a anlatmıştır. Bunun üzerine Tarık Nermin’e mektup göndermiştir. Mektupta “Bizim katip Sevim Hanım’a, Amerikan heyetindeki bir genç aşık olmuş, gençlerin işi çabuk yürüyor; bizim katip de ona aşık olmuş. Bu hafta şatafatlı bir nişan merasimi yaptık.” (s. 142), diye Sevim Hoşsoy’dan bahsetmiştir. 

Laleli’nin arka sokağında oturmakta olan Yüksek Mimar-Mühendis Sadi Arslan arkadaşı Fehmi İçli’nin yanına giderken yeşil bir evin önünde beş kamyonun beklediğini görmüştür. Bekleme nedenlerini merak edip kamyonculardan birine sormuştur. Evde yaşayan cıbıl bir kız olduğunu ve akşamları soyunarak ışıkları yaktığını anlatmışlardır. Eve geldiğinde olanları annesine anlatmıştır. Annesi Mukaddes Hanım evde yaşayan Fuat Sürmeneli’nin babası Sadrettin Bey’in eski arkadaşı olduğunu söylemiştir.  

Yeşil konakta yaşayan kamyoncuların ‘Cıbıl Gız’ lakabı taktıkları kızın adı Ayşe’dir. Kimsesi olmadığı için Beyoğlu’nda kapıcılık yapan eniştesi Mehmet Ağa ve teyzesi Safinaz Kadın ile birlikte kalmaktadır. Ayşe oturdukları apartmandaki Rum olan komşuları Madam Karamanidis’in yanında çalışmaya başlamıştır. Madam’ın yanında kaldığı iki yıl süresince onun yaptıklarını taklit etmiştir.  Eniştesi ve teyzesi Madam’ın yanında az aylık aldığı için Fuat Sürmeneli’nin evine vermeyi kararlaştırmışlar. Fuat Bey ve eşi Nadide Hanım, Ayşe’nin fazla yılışık hallerinden rahatsız olup onu kovmuşlardır. 

Sadi’nin arkadaşı Fehmi ile buluştuğu günün sabahı müteahhit İsmail Bey Sadi’ye birlikte çalışmayı teklif etmiştir. Birlikte çalışmayı kabul eden Sadi, iş için Kayseri’ye gider. Sadi’nin Kayseri’ye gitmesi üzerine annesi Mukaddes Hanım, Nadide Hanım’ın kovduğu Ayşe’yi hizmetçi olarak almıştır. Mukaddes Hanım Ayşe’yi gündelikçi Münevver Hanım ile aynı odaya yerleştirmiştir. Böylece Ayşe’nin tavırları günden güne değişmeye başlamıştır. 

Sadi’nin İstanbul’a geri geldiği gün İsmail Bey’in eşi Feyziye Hanım onu yemeğe davet etmiştir. Yemekte Feyziye Hanım Sadi’yi kendi yeğeni Ferhunde ile tanıştırmıştır. Fakat Sadi Ferhunde ile pek ilgilenmemiştir.  

Sadi Arslan’ın annesi bir akşam komşularını davet etmiştir. Davete Samim Bey, eşi Ayşe Hanım, Nermin,  Dick, Fuat Bey ve eşi Nadide Hanım ‘da katılmıştır. Tarık Roma’dan dönmüş ve davette olduklarını öğrenip Sadi Arslan’ın evine gelmiştir. Birkaç gün İstanbul’da kaldıktan sonra Nermin ile Ankara’ya dönmüşlerdir. Bu davet sonrasında İsmail Bey’de Sadi ve ailesini başka birgün yemeğe davet etmiştir. Bu yemek esnasında Sadi müteahhit Hamdi Sonsuz ile tanışmıştır.  

Hamdi Sonsuz’un davetine katılan Sadi Arslan, Hamdi Sonsuz’un yeğeni Serin Esen’e aşık olmuştur. Bu zamana kadar evliliği reddeden Sadi, Serin Esen ile evlenmek istemektedir. Serin Esen boşanmak üzeredir ve beş yaşında Rukiye isimli bir kızı vardır. Bu yüzden tekrar evlenmeyi kabul etmemektedir.  

Serin Esen’in evliliği reddetmesi üzerine Sadi, Serin Esen’in babası Amiral Hayrettin Deniz ile konuşmaya gitmiştir. Serin Esen boşanma aşamasındayken Dick’in büyük kız kardeşi gazeteci Mary Jones Türkiye’ye gelmiştir. Sadi’nin annesi Mukaddes Hanım konağın alt tarafını Dick’e ve kardeşine kiralamıştır.  

Mahkemenin sonuçlanması üzerine Serin Esen Sadi ile evlenmeyi kabul etmiştir. Sadi’ye aşık olan Ayşe onun evlenecek olmasına dayanamaz ve çırılçıplak olarak kendini evin üst katından aşağı atmıştır. Bu olay iki gün sonra İstanbul gazetesinde şöyle anlatılır: “İstanbul’da hararetin çok yükselmesi yüzünden çıldıran, hatta intihara teşebbüs edenler olmuştur. Bunlardan bir tanesi, bilhassa dikkate değer. Laleli civarında, halkın Akile Hanım Sokağı diye andığı semtte, bir evin üst katından genç bir hizmetçi çırılçıplak kendisini sokağa atmıştır.” (s. 243). Ayşe’yi Amerikalı gazeteci Mary ve Dick bulup Amerikan Hastanesi’ne kaldırmışlardır. Düşme sonucu burnu kırılan Ayşe’yi Amerika’ya götürüp burnunu düzelttireceklerdir. 

Yüksek Mühendis Sadi Arslan ile Mimar Serin Deniz’in nikahları Beyoğlu Evlendirme Dairesi’nde yapılmıştır. İş hayatında birlikte çalışmaya karar vermişlerdir. İlk önce İstanbul’da daha sonra Anadolu’da Amerikan usulü, tek odalı katlar yapabilmek için projeler yapmaya başlayacaklardır.