Abdullahü’s-Sagir: Abdülhak Hamit Tarhan’ın tiyatro oyunu (1917) * 

Abdullahü’s-sagir, Abdülhak Hâmid’in konusunu Endülüs tarihinden alarak yazdığı beş tiyatro eserinden en son yazılan ve yayımlananıdır. Abdullahi’s-Sagir, Nazife’nin yeniden düzenlenmiş hâli ile birlikte 1917’de yayımlanır. Hâmid, oyunu 1915’te Bebek’te “Lüsiyen Hanım’ın ihtar ve ısrarıyla” yazdığını belirtir. (Tarhan 2002:28) İbn Musa  yahut Zâtü’l-Cemal Tarık’ın, Abdullahü’s-sagir’ de Nazife’nin devamı olmakla birlikte Tezer ile birlikte bu eserlerin beşi de birbirine cevap vermekte ve aralarında bağ bulunmaktadır.         

Tarık’ta Endülüs fethini anlatan Hâmid, İbn Musa’da fetihten hemen sonra çürütücü ve birliği bozan fikir, duygu ve davranışları ortaya koyar. Tezer ‘de Endülüs’ün parlak devirlerinde hükümdarın (III.Abdurrahman) tebasına nasıl boyun eğdiğini gösteren bir hikâye ile monarşinin halk idaresine dayandığı ifade edilir. Nazife ve Abdullahi’s-sagir’de ise o devletin çöküşüne rağmen kalan bazı insanî değerleri dile getirir. Abdullahü’s-sagir’de Nazife’de ele alınan konunun (İspanya kralının bir Arap kızına olan aşkı) bu sefer tersi (Arap hükümdarının bir İspanyol kızına olan aşkı) ele alınır. Abdülhak Hâmid, Nazife ile Abdullahi’s-sagir arasındaki ilişkiyi birleşik baskıdaki Nazife’nin “Son Tab’a  Mukaddime”sinde uzun uzun izah eder. Bu oyunların hepsi dönemin özlemi duyulan fikir ve kavramların yer aldığı eserlerdir. 

Aruz vezni ile yazılan Abdullahü’s-sagir, Abdülhak Hâmid’in tiyatro eserleri arasında fasıl bölümlerine en fazla uyduğu ve sahnelenebilirliği imkân dahilinde olan eserlerindendir. 

Özet: 

İspanya’daki son Müslüman Arap kalesi olan Gırnata’yı da İspanya Kralı Ferdinando’ya kaptıran Abdullahü’s-sagir, şehri tepeden gören bir mevkide elinden giden tacına ve tahtına aldırış etmeksizin içki ve sefahat âlemine devam etmektedir. Burada Karolina isimli  İspanyol bir fahişeye ilk görüşte aşık olur.  Ülkesi, tacı ve tahtı elinden gittiği hâlde bunları umursamadan Karolina’nın gönlünü kazanmaya çalışır. Karolina ise, onu hakir görerek küçümser ve Abdullahü’s-sagir’e ağır hakaretlerde bulunur. Ülkesini elinden yitirmiş olan bu hükümdardan, kendisi gibi bir fahişenin daha üstün olduğunu söyler. Abdullahü’s-sagir onun hakaretlerine aldırış etmez ve Karolina’ya kendisiyle birlikte olması karşılığı para teklif eder. Karolina bu teklif karşısında biraz yumuşar. Sonra Abdullah’ın kendisini gerçekten sevdiğini anlayınca parayı reddeder. Abdullahü’-s-sagir Karolina’ya eşi olmasını teklif eder. Karolina kabul eder ve onu her zaman sevecek, en zor şartlarda bile terk etmeyecek bir yol arkadaşı olur. 

Tahtını ve tacını kaybeden Abdullahü’s-sagir, annesi Sıdıka Hatun ve hezimetinin ganimeti olarak gördüğü Karolina ile İspanya’yı terk etmek üzere bir gemiye binerler ve Fas’a gitmek için yola çıkarlar. Sıdıka Hatun gemide Karolina’ya onu ancak İspanyol olduğunu unutması şartıyla kabul edeceğini söyler. Karolina ise milliyetinden vazgeçmez. Sıdıka Hatun ile Karolina arasında geçen konuşma sırasında memleketin içine düştüğü durumun sebeplerinden bahsedilir. Devletin ileri gelenlerin ahlâk yoksunluğu, rezilliklerin artması, manevî hastalıklar, devlet erkânının hırsızlıkları memleketin elden gitmesinin sebepleri olarak gösterilir. Gemi Fas’a ulaştığında  Fas halkı Abdullahü’s-sagir’i kıyıda karşılayarak onun ülkelerine ayak basmalarını istemezler. Sadece Sıdıka Hatun’u kabul eden halk, Abdullahü’s-sagir ve Karolina’yı oradan ayrılmaya mecbur ederler.  

Abdullahü’s-sagir Karolina ile birlikte onun İspanya’daki mütevazi çiftlik evine dönmek zorunda kalırlar. Burada Kral Ferdinando bir süvari kılığına girerek Karolina’nın çiftliğine gelir. Kimliğinin açığa çıkması üzerine Karolina’yı Abdullah’tan ister. Abdullah onu ahlaksızlık ve fırsatçılıkla suçlar.  Kral Ferdinando ise Karolina’ya sormaları gerektiğini söyler. Karolina Ferdinando’yu kabul etmez. Nazife  oyununda  da Nazife tarafından  reddedilen Kral Ferdinando,  Abdullahü’s-sagir’de de Karolina tarafından reddedilir. Ferdinando bunun üzerine (Kalben) “Kâfir!… Bu da başka bir Nazife “der. Hâmid bu şekilde Nazife oyunununa da gönderme yapar. Aynı şekilde Ferdinando’nun ardından gelen Kraliçe İzabella da Abdullahü’s-sagir ile beraber olmak ister.  Abdullahü’s-sagir de Kraliçe İzabella’yı reddeder. 

Böylece iki âşık mütevazı kulübelerinde birlikte mutlu ve yeni bir hayata başlarlar. Tacını ve tahtını kaybeden Abdullahü’s-sagir, Karolina’yı elde ederek aşkta kazanır. Eser aşkın zaferiyle sona erer.