Bir Arayışın İzinde

sezın aksoy- transpersonal- sergı

Burcu Dimili

Çalışmalarını değişim ve döğüşüm ekseninde konumlandıran Sezin Aksoy, hayatın değişimindeki hız yani trans kavramından etkileniyor. Doğanın her bir küçük parçasını üretimlerinde işleyen sanatçı, tüm bu parçaların birbirine görünmez ağlarla bağlı olduğu bir enerji formuna inanıyor. Bu örgünün zaman, mekân ve biçimle kurduğu ilişkiye ek olarak ruhlarımızla da diyalog hâlinde olduğunu düşünüyor. Tüm bu düşüncelerine dayanarak çalışmalarında her birimizin ruhuna dokunmayı, bir parça uyandırmayı hedefliyor.

Çok katmanlı pratiğini farklı disiplinlerde üreterek çeşitlendiren Aksoy, performanstan resme uzanan üretimlerinde zaman, mekân, biçim ve bilincin derinliklerine inerek bir keşif yolculuğuna çıkıyor. Trans kavramını farklı versiyonlarda sergi adlarına da (Transit, Transpersonal, Transandantal, Transmutasyon, Transfigürasyon) yansıtan sanatçı üretimlerinde varoluşun akışkanlığına referans veriyor. Sınırların, tanımların ve kalıpların bulanıklaştığı çalışmalarında gerçeklikler iç içe geçiyor. Foucault’nun toplumsal normlar ve güç ilişkileri üzerine yaptığı çalışmalar, Sezin Aksoy’un “trans” kavramını toplumsal dönüşüm ve kimlikler üzerinden incelemesiyle ilişkilendirilebilir. Yine Foucault’nun bilgi ve güç dinamikleri, Aksoy’un dönüşüm süreçlerini anlamadaki yaklaşımlarına benzer bir şekilde ele alınabilir. Ayrıca Deleuze ve Guattari’nin “kapalı sistemler” yerine “akışkan” ve “açık” sistemler öneren düşünceleri, Aksoy’un değişim ve dönüşüm kavramlarını ele alışıyla paralellikler kuruyor. Bu düşünceler sabit kimlikler yerine sürekli bir akış ve dönüşüm üzerine kurulu bir yaklaşımı destekliyor.

Çalışmalarında sıklıkla spiritüellik esinlerine de rastladığımız Aksoy, eserleri ve performansıyla dahil olduğu son sergisinde modern toplumun üzerine oluşan zaman ve yaşam alanlarındaki baskıya dikkat çekiyor. Bu baskıyı nötrleştirmeye kafa yoran Aksoy, tüm bu ruhsal sorgulamaları Şamanizm üzerinden araştırarak iyileştirici doğa ortamının gücünü izleyiciye sunuyor. Londra’da yer alan Fitzrovia Galerisi’nde gerçekleşen “Transit” sergisi, kozmopolitan alanlarda insanoğlunun gerçek realitesini unutarak doğa ile iletişimden kopuk, iyileştirici güçten uzak kalmasına eleştiri niteliğinde. Sanatçı bu eleştirisiyle bize geleneksel toplulukları, şifa ve arınma yöntemlerini, birlikteliğin ve doğanın iyileştirici gücünü hatırlatıyor. Sanatçıya göre her bir insanın hayvanlar, doğa ve yeryüzü ile bağlantısı, kendi öz yansımasıyla birebir ilişkili ve kişinin ruhsal yolculuğuyla birebir bağlantılı. Kişinin özünü bulmak için girdiği sorgulamayla Şamanizm’deki animal medicine (hayvan ilacı) arasında bağlantılar kuran sanatçı, kişinin kendi özünü hatırlayarak, stres içeren zararlı duygularını iyileştirici duygular ile değiştirmesini öneriyor.

Üretimlerinin arkasındaki düşünce pratiğini eserlerindeki renklere de yansıtan Aksoy’un her bir çalışmasında seçtiği renk, şifalama bilgisi ile bir duyguyu temsil ediyor. Yine eserlerinde karşımıza çıkan hayvan formları spiritüel anlamda bambaşka sembollere vurgu yapıyor. Kullanılan form, sembol ve renkler ışık vurgusuyla hayat buluyor ve bir hikâye kurgusuna dönüşüyor.

Aksoy’un Ekavart Galeri’de gerçekleşen sergisi “Transpersonal”da karışık medya, enstalasyon ve performans sanatı kullanarak ürettiği resimleri karşımıza çıkıyor. “Transpersonal”da sanatçının çeşitli sanat ortamlarında renk ve sembollerin geniş kullanımıyla her figürün zihin, beden ve ruh süreçlerini zaman, mekân ve bilinç çerçevesinde sorguladığına şahit oluyoruz. Kişinin kendini keşfetme arayışı sırasında maneviyatın bir ifadesi haline geldiği, kişisel kimliğin sınırlarının ötesine uzanan bilinç alanlarını tanımlamak için kullanılan bir terim olan “Transpersonal”, sanatçının arayış ve keşif sürecinin de bir parçasına dönüşüyor. Bu arayış sürecinde sanatçı varlığın birliğini keşfedip biçim ve mekanını sorguluyor. Geçiş hâli sanatçının düşünme ve yaratma sürecinden üretme pratiğine uzanıyor. Disiplinler arasında da gezinmesine fırsat tanıyan bu hâl Aksoy’un renk ve sembolleri kullanarak enstalasyon sanatından performans sanatına, kendi ruhunu arayan trans bir kişiyi sergiliyor. Öyle ki bu arayış yolculuğu izleyicide kendi bilincinin izlerini keşfetmeye dek uzanıyor. Bu keşifte sanatçıya ikonalar, totemler ve Şamanizm temaları eşlik ediyor. Ayrıca serginin dikkat çeken bir diğer parçası sanatçının kitabı “B333 Transpersonal” oluyor. Kendi ruhsal yolculuğunu anlatarak yola çıktığı kitapta sanatçı resimleriyle paralellik kuruyor. Resimler ve kitap bir araya gelerek sanatçının yaşadığı süreçlerdeki zorluklardan çıkışının yükselerek olmasına ve bizi ruhsal olarak beslemesine değiniyor. Resimler ve kitap bir kadının, hayvanların, şamanik çalışmaların üzerinden bir hikâye anlatıyor izleyiciye.

Sezin Aksoy

Reiki ile ilgilenen ve bu deneyimini çalışmalarına yansıtan sanatçının çalışmalarındaki akışta kalma hâli izleyiciyi de içine çekiyor. Şehrin kaosu, modern toplum, küreselleşme bir kenarda kalıyor biz sanatçının denge ve uyum arayışına eşlik ediyoruz. Sanatçının dönüşüm ve şifaya inancı sanatın iyileştiriciliğine evriliyor ve Aksoy fırça darbeleriyle şifa dağıtıyor. Bir şaman gibi, ruhsal değişim ve dönüşüm süreçlerini yönlendirmek için ritüel yolculuklara çıkıyor. Bunlar belki sanatçı özelinde daha sanatsal ve ilham yolculuklarına evriliyor.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*