“İnan, Bir Tek Sen Olsan Bile”

Dilek Büyük

Baca Kasabası’nın Çöpadamı, Japon yazar Akihiro Nishino tarafından yazılmış, on yaş üstü tüm okurlara hitap edebilecek, masalsı ve duygu yüklü bir kitap.

Hikâye bir Cadılar Bayramı’nda başlar. Mekân, 4000 metre yüksekte olmasına rağmen yıldızları bile göremeyen bir kasabadır. Burada sayısız baca vardır ve bu sayısız bacadan çıkan simsiyah bulutlar adeta kasabayı dış dünya ve gökyüzünden ayıran duvarlardır. Öyle ki, burada yaşayanlar göğün mavisini, yıldızını, ayını göremedikleri gibi denize açılmanın da orada bulunduğuna inandıkları hayali canavarlar nedeniyle tabu olduğuna hükmetmişlerdir.

Cadılar Bayramı’nda dağıtıcılardan biri bir kalbi kasabaya düşürüverir ve almak için uğraşmaz, geri döner. Kalp bir çöp yığınına düşer, her yanına yapışan çöpler kalbe bir beden oluşturur. Okur, karşısında kalbi olan ama tüm bedeni ve organları derme çatma birleşmiş çöplerden müteşekkil bir varlık buluverir. Çöpadamın hayat bulduktan sonra karşılaştığı ilk insan grubu Cadılar Bayramı nedeniyle canavar kılığındaki bir grup çocuktur. Onlarla kapı kapı gezer, şeker toplar. Gün son bulduğunda çocuklar birer birer kostümlerini çıkarırlar ve Çöpadam’ın kostüm giymediğini, bir ucube olduğunu, çok da pis koktuğunu fark ederler. Ve grup olmanın da verdiği güçle onu aşağılarlar. Nishino, giriş bölümünde olumsuz özellikleri nedeniyle gruba dahil olamayanın dışlanmasını, zorbalığın filizlenmeye başladığını kenardan kenardan gösteriyor. Sadece Lubicchi diğerleri gibi davranmaz. O, balıkçı olan babasını bir yıl önce denizde yitirmiştir. Kasaba halkı tabu olan denizle kurduğu bağ nedeniyle balıkçının bu ölümü hak ettiğini düşünmektedir. Yani aslında yazar Çöpadam ile Lubicchi arasında “dışlanmışlık” ortak paydası olduğunu gösterir bize. Bir başka ortak noktaları da pis olmalarıdır. Küçük çocuk babası olmadığı için baca temizleyicisi olarak çalışmaktadır.

Çocuk tüm iyi niyetiyle Çöpadamı yıkayıp paklamaya, kokudan arındırmaya çalışır. Ancak nüvesi çöp olduğundan, koku bazen hafifler ama asla tamamen ortadan kalkmaz. Bunun sonucu, Çöpadam’la arkadaşlığına devam etmesi nedeniyle Lubicchi’nin diğer çocuklar tarafından giderek daha fazla zorbalığa maruz bırakılması ve bu arkadaşlığı bitirmeye zorlanması olur. Lubicchi de sonuçta bir çocuktur ve bu baskıya yenik düşer.

Çöpadam bu duruma çok üzülür ama yapabileceği bir şey olmadığının farkındadır. O, varlığının yapıtaşları nedeniyle hiçbir zaman diğerleri gibi olamayacaktır. Duruma boyun eğmek zorunda kalır. Ancak görüşmeseler de küçük arkadaşı ile olan dostluğu onun için bâkidir. Bu nedenle ona söylemez ama Lubicchi’nin kanalizasyon kanalına düşürdüğü babasının fotoğrafı olan kolyeyi gizli gizli arar, bulmaya çalışır. Hikâye aktıkça zaman zaman diğer çocukların yakaladıklarında Çöpadam’ı hırpaladıklarını, her hırpalanışta çöplerden oluşan organlarını düşürüp düşürüp kaybettiğini, yani eksildiğini öğreniriz.

Küçük dostuyla görüşemediği uzun aradan sonra bir akşam heyecanla Lubicchi’nin evine gider, telaşla onu alıp kumsaldaki bozuk gemiye götürür. Arkadaşı için heyecan verici olacağını düşündüğü bir yolculuk planlamıştır. Bozuk gemiye yüzlerce balon bağlar, havalanmasını sağlar. Giderek yükselirler ve nihayet Baca Kasaba’nın dumanlarını aşıp yıldızları görürler. Bu Lubicchi için çok anlamlıdır, çünkü halkın yalancı olduğunu söylediği babası da yıldızları görmüş, ona anlatmıştır. Ve anlatırken de kitabın girişine de yazılmış o vurucu cümleyi söylemiştir: “İnan. Bir tek sen olsan bile.” Mutluluğun zirvesinde olduğu bu anda Çöpadam bazı açıklamalar yapmaya başlar. Burası birlikte olabilecekleri son noktadır. Kanalizasyonun her yerinde kolyeyi aramış ama bulamamıştır. Ve sonradan fark etmiştir ki, kulağını, bacağını, elini farklı çöpler oluşturmuşken beynini oluşturan şey, küçük çocuğun babasından alıp kaybettiği kolyedir. Çocuk bu hediyeyi kabul etmek istemez fakat Çöpadam’ın sağlam bir argümanı vardır. Zorba çocuklar zaten bir gün onu tamamen parçalayacaklardır. İşte o zaman kolyenin bir daha Lubicchi’nin olma ihtimali kalmayacaktır. Bu duygu yüklü an küçük çocuk kadar Çöpadam’ı da etkiler, mahcubiyetle elini burnunun altına sürter. Lubicchi şaşkındır çünkü bu kendisinin de babasından alışarak yaptığı, babasının duygusal anlardaki bilindik davranışıdır. Cadılar Bayramı ruhların ziyarete geldiğine inanılan bir kutlamadır. Lubicchi’nin heyecanı ve mutluluğu tarifsizdir. Kitabın son cümlesi -ki bu aynı zamanda Lubicchi’nin de metindeki son cümlesidir- okuru gülümsemekle ağlamaklı olmak arasında bırakır: “Sen beni görmek için geldin, baba!”

Yazar metni burada bitirmiş. Okur bu hali kabul edebilir veya kendi sonunu yazabilir. Birden fazla son pekâlâ mümkün. Çöpadam beyin işlevi gören kolyeyi sökmüş ve böylece varlığını sonlandırmış olabilir yahut bunu yapmayıp birlikte yaşamanın bir yolunu bulmuş olabilirler. Birlikte yaşadılarsa kendilerine zorbalıktan uzak kalacak başka bir evren yaratmış veya zorbaları dize getirmiş de olabilirler. Bu yönüyle okuru metne epeyce dahil eden bir hikâye olduğunu söylemek mümkün.

Baca Kasabası’nın Çöpadamı, kategorisinde bir kitap. Kitabın sol sayfaları yazıya, sağ sayfaları görsele ayrılmış. Ancak iki zıt duyguya özel iki yerde istisna uygulamış Nishino. İlki zorbalığa maruz kaldıkları için Lubicchi’nin arkadaşlığını kesmesi nedeniyle Çöpadam’ın yalnız kalıp artık hiç yıkanmadığı için herkesin hakkında konuştuğu, onu tamamen yalnız bıraktıkları bölüm. Alıştıklarımızdan farklı olarak görsellerinde karanlık fon üzerinde canlı renkler kullanılmasına rağmen metinlerin olduğu sayfalar da dahil kitabın tüm zemini siyah. Dolayısıyla bu keder yüklü sahnenin yazı olmayan siyah sayfası okur nezdinde o anın hüznünü çok daha derinden hissettiriyor. Diğer istisna ise ikisinin gemi ile dumanları aşıp yıldızları görecek kadar yükseldikleri ve en mutlu anı yaşadıkları bölüme ait. Yazar bu sahnede de metin kullanmamış ancak bu kez görseli iki sayfaya yayarak kullanmış. Bana bu iki istisna çok iyi bir orkestrayı ustalıkla yöneten bir orkestra şefinin gereken yerlerde müziği kreşendoya çıkarması gibi etkileyici geldi doğrusu.

Cadılar Bayramı kültürel olarak yabancı olduğumuz bir kutlama olduğu için bizim küçük okurlarımızın ruhların ziyaretini anlaması güç olabilir. Ancak diğer yandan ben bu tür durumların edebiyatın bilgi ve kültürü taşıyıcı yapısı nedeniyle genç okuru farklı kültürel unsurlarla tanıştıracak özelliği olarak görüyorum. Her ne kadar son yıllarda Cadılar Bayramı’nın milli bayramımız haline gelmesinden hoşlanmasam da.

Zorbalık temasının okurun gözüne parmak sokmadan örneklenmesi de gayet ustaca yapılmış. Üstelik hem farklı olana hem de ona yakın durana yapılan zorbalığı görüyoruz metinde. Devamında buna boyun eğmeyi seçenin sonradan oluşan farkındalığına da şahit oluyoruz. Nishino bunu zarafetle yapmış. Genç okurun yetişkin bir okurla birlikte okuması halinde düşünsel olarak çok malzeme çıkarılabilecek bir kitap.

Tümüyle siyah zemin kullanılması kitabı biraz tekinsiz hale getirmiş. Nishino, kitabın hem yazarı hem çizeri. Belki bu kadar iddialı bir iş olmasının sebebi de bu. Siyahın tedirgin ediciliğini, görsellerde kullanılan renk ama özellikle karanlığa inat kullanılan ışık detayı ve küçük kahramanımız Lubicchi’nin yüzündeki gülümsemenin umut ve mutluluk anlamına gelmesi epeyce dengelemiş.

Kitabın 2020’de animasyon filmi de yapılmış. Filmde az önce bahsettiğim teknik yapıyı göremeyeceğim için yazıyı yazmadan filmi izlemek istemedim. Ama kitabı ilk okuduğumda filminin yapılmasının güzel olabileceği aklımdan geçmişti. Zira kitapta çok sinematogrif bir akış var.

Yetişkin okur için de metaforik yanları olan kitabın büyüklerle küçüklerin birlikte okuması halinde çocuk ya da genç okurun zihninde yeni düşünsel pencereler açması mümkün.

Kitaba atıfla, kendimize ve çevremize görünmez duvarlardan sınırlar yaratmadığımız, hep birlikte yıldızları her daim görebileceğimiz bir dünyanın umuduyla…

Akihiro Nishino, Baca Kasabası’nın Çöpadamı, (Çeviren: Tanıl Yaşar), Yediveren Çocuk Yayınları, 2018.