Elif Hopyar
Decollage Art Space, sezonun ilk sergisinde akademisyen-sanatçı Damla Yücebaş’ın Yürüyüşler sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergide, sanatçının lif sanatı ile tekstil yüzey üstüne çalıştığı ipek baskılar, farklı malzemelerle yaptığı heykeller, video sanatı gibi farklı disiplinlere temas eden işleri yer alıyor.
Bilmeme kavramı odağında şekillenen sergide soyut imgeler transparan zeminde salınıyor. Mekânla ve malzemeyle kurduğu diyaloğun da öne çıktığı “Yürüyüşler” sergisi üstüne sanatçı Damla Yücebaş ile konuştuk.
Decollage Art Space’te devam eden, farklı disiplinlerden yapıtlarınızın yer aldığı Yürüyüşler adlı serginize geçmeden evvel sizi yakından tanıyabilir miyiz? Sizi güzel sanatlar eğitimi almaya yönelten tutkudan bahseder misiniz?
1987 yılında İstanbul’da doğdum. Halen burada yaşıyor ve üretiyorum.Resim yapmaya meraklı, çizime yatkınlığı olan bir çocuktum. Bu yönümü değerlendirip güzel sanatlara yöneldim ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü’nü kazandım. 2011 yılında mezun olduktan sonraaynı bölümde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladım ve baskı atölyesinin sorumluluğunu üstlendim. Şu anda doktor öğretim üyesi olarak baskı desen tasarımı, baskı teknikleri ve lif sanatı alanlarında çalışmalarımı sürdürüyorum.
Eserlerinizde tekstil malzemeleri ile çalışıyorsunuz. Malzemenin size sunduğu olanaklar nedir? Malzeme ile kurduğunuz diyalogdan bahseder misiniz?
Malzemeyle kurduğum diyalog, malzemenin olasılıklarını keşfetmeye dayalı. Çoğunlukla hataların, aksaklıkların ya da beklenmedik sürprizlerin süreci dönüştürme potansiyeliyle ilgileniyorum. Bu sebeple malzemeyle etkileşimimde yeni olanakların belirebilmesi için malzemenin izini sürmeye, kendi doğasında olan hareketi takip etmeye ve adım adım ilerleyen karşılıklı bir diyalog kurmaya odaklanıyorum. Bu anlamda lif sanatı alanı, mevcut tekstil tekniklerini kullanıp dönüştürerek yeni yöntemler geliştirme olanağının yanı sıra malzeme ve teknik çeşitliliği bakımından da sınırsız bir üretim olanağı sunuyor.
Decollage Art Space’ te süren serginizin adı Yürüyüşler. Yürümenin yaratıcılığa etkisi biliniyor. Yürürken, zihin berraklaşır. Yürümek, size nasıl ilham verdi, metafor olarak yürüyüşler, sergide nasıl şekillendi?
Yaratıcı süreçte “bilmeme” (not knowing) kavramı üzerine hazırladığım Sanatta Yeterlik eser metin çalışmamla ilişkili olarak, yürüyüş metaforu pandemi döneminde kumsalda yaptığım uzun yürüyüşler esnasında ortaya çıktı. Benim için bir şeyin oluşumu ve akışı, o şeyin “yürüyüşü” anlamına geliyor. Yaratma sürecini bu anlamda yönsüz, önceden planlanmamış ve adım adım açılan bir yürüyüşe benzettim.
Bir yandan kumsalda çektiğim performatif videolar, kumda oluşmuş veya benim bıraktığım izlerin kayıtları aracılığıyla bu yürüyüşler somutlaşırken, kum, su, taş, kar, dalga ve köpük gibi oluşumlarla kurduğum etkileşimler sürecin birer parçası haline geldi. Diğer yandan yürüyüşü zihinsel olarak “bilmeme” hali ile ilişkilendirdim. Belirli bir hedef ya da yöntem dayatmaksızın belirsizliğe ve karşılaşmalara dayalı bir düşünme/me şekli. Her bir adımın bir sonraki adımın koşullarını yarattığı türden bir yürüme eylemi, bilmemenin bir karşılığı haline geldi. Böylece Yürüyüşler, sergide hem fiziksel hem de varoluşsal anlamlarıyla yer buldu.

Bir serginin mekânla kurduğu ilişki çok kıymetli. Eserlerin arasında salınma hissi, duvarın ortadan kalkması, kumsalda yürüyüş duygusu eşliğinde farklı bir deneyim sunuyor izleyiciye. Sergileme süreci ve pratiğinizden bahseder misiniz?
Sergi, yalnızca işleri barındıran değil, onlarla birlikte şekillenen bir alan olarak düşünüldü. Sergileme sürecini Melike Bayık ile birlikte yürüttük. Melike’nin sergi tasarımı ve mekansal kurgudaki yönlendirmeleriyle, mevcut duvarları kullanmak yerine mekanı tekstillerle yeniden tanımlamayı tercih ettik. Çalışmaların tamamı mekanın özelliklerine göre üretildi. Mekanın ortasına tavandan yerleştirilen yarı transparan kumaşlar, izleyiciyi yürüyüşün bir parçası olmaya davet edecek biçimde kurgulandı. İzleyici mekanın içinde yürüdükçe işlerlerle teker teker karşılaşıyor; kumaşların esintiyle salınıp hareket etmesi, sergiyi sabit bir düzenleme olmaktan çıkartıp işleri izleyicinin varlığına duyarlı yüzeylere dönüştürüyor.
Serginizi kavramsal olarak bilmeme felsefesine dayandığını belirtmiştiniz. Bilmeme, akış, kendiliğinden hâli… Sizi bu kavramlara yönelten ne oldu?
“Temelsiz düşünme”, “faydalı boşluk” ve “kendiliğinden oluş” gibi kavramlar, çoğunlukla Doğu felsefelerinden özellikle de Taoizm’den ilham alınarak “bilmeme” yaklaşımını tarif etmek üzere eser metin çalışmamda yer alan kavramlar. Beni bu kavramlara yönelten temel neden, sabit ve kesin görünen şeylerin aslında hiç de öyle olmadıkları, sadece gerçeği temsil etmek üzere idealize edilmiş olan birer zihinsel model oldukları gerçeği veya fikri diyebilirim. Belirsizliğe dayalı bir dünyada, benim yaklaşımım da zamanla gerçekliğin belirsiz doğasına uyumlu olacak şekilde dönüştü. Sahip olduğum yaklaşımların geçersiz veya çelişkili kaldığı bir noktada “yaklaşımsız olmayı” deneyimlemeye -belki de mecburen- yöneldim. Dünyayı “yaklaşılması gereken” bir yer olarak görmek yerine, kendimle dünya arasında bir ayrım yapmadan, onunla iç içe, birlikte hareket ettiğimiz bir varoluş biçimini sorguladım.
“Bilmeme” pratiği, bunu yapmanın bir yolu olarak gelişti. Zihinsel süreçlerin ve düşüncenin önüne deneyimi koyan, sınıflandırma ve yöntemleştirmenin öncesinde yaratıcı bir açıklık sağlayan bir araç haline geldi. Deneyime ve dünyaya teslim olmayı, akışa yerleşerek hareketle birlikte düşünmeyi gerektirdiği için kesinliğe, bilgiye ve öngörüye değil, deneyime, belirsizliğe ve akışa güvenmeyi pratik eden bir yaklaşım olarak içselleşti.
Sanat yapıtı, direkt olarak söz söylemekten öte, izleyicide yarattığı duygu da değerlidir. Siz, bir sanatçı olarak, sanat eserinin, izleyende nasıl bir etki yaratmasını umuyorsunuz?
İzleyiciye verili bir anlam sunmakla pek ilgili değilim. Benim için önemli olan izleyicinin üretim sürecime tanık olması, deneyimlerimi paylaşması. Doğrudan amaçlamıyor olsam da, izleyicinin kendi gündelik eylemlerine farklı bir gözle bakmasına yol açmak beni mutlu eder.
Sergi adı: Yürüyüşler
Sanatçı: Damla Yücebaş
Tarih: 30 Eylül-2 Kasım
Yer: Decollage Art Space

