SAİT FAİK BALIKLARI SÖZLÜĞÜ
A-D Maddeleri
Ateş Balığı (Sardalya)
Kubbealtı Lugati: birl. i. Sardalya denen, konservesi ve tuzlaması yapılan küçük bir balık cinsi [Bu adı, geceleri balıkçı kayıklarında ateş yakılarak avlanmasından dolayı almıştır].
TDK Türkçe Sözlük: Sardalya, isim, hayvan bilimi, Rumca. Hamsigillerden, konservesi ve tuzlaması yapılan, gümüş renginde, pullu ve 10-15 santimetre boyunda, küçük bir balık, ateş balığı. Clupea pilchardus.
Kubbealtı Lugati: Sardalya, i. (Yun. sardelli) Hamsigiller familyasından, ılık denizlerde yaşayan, gümüş renginde, 10 – 15 santim boyunda, pullu, konservesi ve tuzlaması yapılan küçük bir balık, ateş balığı. Clupea pilcihardus.
“Deniz balığının, hele İstanbul’un balığının emsali var mıdır, dünyada? Nedir o lüfer beyim? Nedir o kalkan, o uskumru, o barbunya, hele o ateş balığı?” (Birtakım İnsanlar, s.1533)

Ayı Balığı (Fok)
TDK Türkçe Sözlük: isim, hayvan bilimi, Fransızca phoque. Etçiller takımının fokgiller familyasından, 1-2 metre boyunda, postu değerli, memeli deniz hayvanı, ayı balığı. Phoca.
Kubbealtı Lugati: Fok, i. (Fr. phoque < Lat. < Yun.) Yüzgeç ayaklılardan, denizde yaşayan, gövdesi mekik biçiminde, başı yassıca, 1,5 – 2 metre boyunda, derisinden kürkçülük, çantacılık ve ayakkabıcılıkta faydalanılan, etçil memeli hayvan, fok balığı, ayı balığı. Phoca.
“- Baksana, Sotiri, dedi, ayıbalığı geldi galiba, bir ses duydum.” (Son Kuşlar, s.832)

Barbunya
TDK Türkçe Sözlük: Barbunya, isim, hayvan bilimi, Rumca; Barbunyagillerden, kırmızı pullu, beyaz etli, kemikli bir balık, barbun (Mullus barbahıs).
Kubbealtı Lugati: Barbunya, i. (Yun. barbuni < İtal. barbone); Çok lezzetli ve makbul, beyaz etli, 20 – 25 santim boyunda, kırmızı pullu, kemikli, ülkemizde fazla avlanan bir balık cinsi. Mullus barbatus.
“İnsan isimleri çoğunca, anadan doğar doğmaz takılan manasız isimler değildir. İnsanlar buralarda; dal, hıyar, çukur, göbek, lahana gibi sebze ve meyva isimleriyle; katır, barbunya, zargana, kunduz, gibi hayvan adlarıyla, yahut da yüzünün, karakterinin bir tarafını bildiren, bal dudak, cambaz, kıllı, köse, sulu gibi isimlerle çağrışırlar.” (Sarnıç, s.126)
“Bazan bir Sarı Apostol, bir Sulu Avram’a Yahudice sataşır; bazan bir Barbunya Ahmet, Zargana Agop’a Ermenice dert yanardı.” (Sarnıç, s. 126)
“Onu aldığım zaman yirmi gün ağzına bir şey koymadı. Barbunya balığı bile verdim, yüzüne bakmadı.” (Havuz Başı, s.714)

Çaça Balığı
TDK Türkçe Sözlük: isim, hayvan bilimi. Hamsigillerden küçük bir balık (Clupea sprattus).
Kubbealtı Lugati: birl. i. (Yun. tsatsa ile) Hamsigillerden, genellikle sardalya ile karıştırılan, vücûdu yassıca, sırtı mâvimsi, karnı gümüşî renkte, tâze olarak veya konserve, salamura ve fümesi yapılarak yenen, eti acı ve lezzetsiz küçük bir balık. Culupea sprattus.
“Kimin kimi kovaladığı, kimin kimi tuttuğu belli değil. Belki de bir parmak kadar çaça, yunus balığını, belki de bir istavrit, bir kılıçbalığını yutuyordur” (Son Kuşlar, s.841)

Çipura
TDK Türkçe Sözlüğü: isim, hayvan bilimi, Rumca; Karagöz balığına benzer, eti beyaz bir Akdeniz balığı, çupra, çupra balığı (Aurata aurata).
Kubbealtı Lugati: i. (Yun. tsipura) İzmaritgillerden, karagöz balığına benzeyen, kemikli, eti çok lezzetli, makbul bir Akdeniz balığı, çupra. Chrysophrys aurata.
“İzmir’in Yahudi kızları kadar güzel mahlak dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Ne beyaz, ne çilli, ne tıkız mahlaktur onlar, yarabbim! Etleri çipura balığının beyaz etine benzer: Sert, kılçıklı…” (Birtakım İnsanlar, s.1539)

Çiroz
TDK Türkçe Sözlük: Rumca. 1. isim Yumurtasını atarak zayıflamış uskumru balığı. 2. isim Bu balığın kurutulmuşu. 3. Sıfat, mecaz Çok zayıf (kimse)
Kubbealtı Lugati: (Yun. tsiros). 1. Kurutulmuş küçük uskumru balığı: “Çiroz salatası.” 2. i. ve sıf. mec. Çok zayıf, kupkuru kimse.
“Çirozcular, dört kavruk sıska çocuk, üç kopuk tırnaklı, elleri bileklerinden parmağa kadar simsiyah, fakat dallı entarilerinin içinde tatlı esmer ve yumuşak tenleri gözüken kadın, iki ihtiyar, mağrur, kuvvetli adam, iki fevkalade çirkin, harikulade ahlaksız çehreli delikanlı, bir de kimin karısı, hangisinin kızı olduğu meçhul, ağzındaki şarkıların içindeki yuvarlak memeler, kara, uzun sırma saçlar, taraklar ve sarı kurdelelerle süslü bir genç kızdan ibarettirler.” (Şahmerdan, s. 299)

Çurçur
TDK Türkçe Sözlük: 1. isim, hayvan bilimi. Lapina familyasından, eti pek sevilmeyen, küçük bir deniz balığı (Crenilabrus). 2. sıfat, mecaz Önemsiz, değersiz.
Kubbealtı Lugati: 1. Lapina familyasından, pek makbul olmayan, eti tatsız, benekli küçük balık. Crenilabrus. 2. teşmil. Balıkçılarca önemsenmeyen küçük balık. 3. sıf. ve i. mec. Değersiz, bir kıymeti olmayan (şey veya kimse).
“- Var mı bir şey?
– Var, var … On çurçurla otuz tane kraço … Hepsi hepsi yüz kilo bir şey.” (Lüzumsuz Adam, s. 349)

Deniz Kestanesi
TDK Türkçe Sözlük: isim, hayvan bilimi, (deni’zkestanesi). Hareket edebilen dikenlerle örtülü, yuvarlak kalker kabuklu, derisi dikenlilerden bir yumuşakça (Echinus esculentus).
Kubbealtı Lugati: birl. i. Derisi dikenlilerden, üstünde dikenli sert bir kabuk bulunan ve kabuğundan çıkmamış bir kestâneye benzeyen yumuşakça. Echinus.
“İçinde Japon fenerleri yanan bahçeler, karlı dağlar, deniz kestaneleri yenen, koyu katran renkli midyenin rutubeti ile limon kokusu dağılan limanlar, şimendifer camlarına düşen inek resimli köyler, hep bu havanın içinde rüzgarlanmış; hep bu havanın içinde esmiştir.” (Sarnıç, s. 208)

Dülger Balığı
TDK Türkçe Sözlük: Dülger balığı, isim, hayvan bilimi; Kemikli balıklar takımından, başı büyük, ağzı geniş, vücudu yassı ve söbe, üstü dikenli pullarla kaplı bir balık, peygamber balığı (Zeus faber).
Kubbealtı Lugati, Dülger Balığı, birl. i. Kemikli balıklar takımından, derin sularda yaşayıp küçük balıklarla beslenen, gümüş renginde, başı büyük, ağzı geniş, dişleri sık, vücûdu yassı ve beyzî, üstü dikenli pullarla kaplı, eti lezzetli, fakat çok makbul olmayan, sudan çıkınca iniltiye benzer ses çıkaran, 50 santim boyunda, 8 – 10 kg. ağırlığında, kemikleri dülger âletlerini andırdığı için bu ismi alan balık. Zeus faber.
“Hemen gözlerimin içine bakan bir köpek, hemen, az konuşan, hareketleri ağır, elleri çabuk, abalar giymiş bir balıkçı , yıruk bir muşamba kokusuyla beraber küpeşte tahtaları kararmış, boyası atmış ağır ve kaba bir sandal, sandalın peşini bırakmayan bir kuş, ağ, balık, pul, sahilde harikulade güzel çocuklar, namuslu kulübeler, kırlangıç ve dülger balığı haşlaması, kereviz kokusu, buğusu tüten kara bir tencere, ufukları dar sisli bir deniz …” ( Son Kuşlar, s.825)

“Balıkhanede hiç tutmayan, fiyat bile verilmeyen on on beş dülger balığı kayığın küpeştesinde hala canlı, ince, zar gibi kanatlarıyla titreşiyorlardı.” (Son Kuşlar, s.828)
“O gün bu gündür dülger balığı, denizlerin görünüşü pek dehşetli, fakat huyu pek uysal, pek zavallı bir yaratığıdır. Birçok yerlerinde çiviye, kesere, eğriye, kerpetene, testereye, eğeye benzer çıkıntıları, kemikle kılçık arası dikenleri vardır. Dülger balığı adı bunlardan ötürü ona takılmış olmalı.” (Alemdağ’da Var Bir Yılan, s.936)
“İçimde dülger balığının yüreğini dolduran korkuyu duydum. Bu hepimizin bildiği bir korku idi: Ölüm korkusu.” (Alemdağ’da Var Bir Yılan, s.937)
“Dülger balığı
O canavar görünüşlü
O uysal balık” (Şimdi Sevişme Vakti, s. 1747)