Ayşegül Türk
Sanatçı Ayşegül Türk, geçtiğimiz ocak ayında Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi Osman Hamdi Bey Sergi Salonu’nda gerçekleşen kişisel sergisi “Yemek Fragmanları” ile sanatseverlerle buluştu. Türk, kişisel sergisi kapsamında kaleme aldığı yazısında ise kendisini yönlendiren temel dürtüleri ve bir sanatçı olarak benimsediği tutumu açıkça görünür kılıyor.
Uzay üssüne benzeyen yemek üretim alanları iş bölümünün makine ve sistemlerce kontrol edildiği, birimler arası sistematik ve gözetlenebilir zorunlu ahengi ve neredeyse insansız olan işletim sisteminin ameliyathaneleri gibidir. Kimyasal laboratuvara dönüşen gıda üretim merkezleri bu anlamda distopik bir kurgunun deneyimlendiği alan gibidirler. Organik olmadığı konusunda kesinliğin ancak; doğala özdeşlik oranı ile belirlenen bu yemek fabrikalarında ortaya nesne yemek diye adlandırılan melez bir beslenme formu ortaya çıkartır. Üretim bandında her bir köşeye yerleştirilen kameralarla tüm süreçler gözetim altına alınırken; elbette fast food merkezlerine, avmlere ulaştığında bunu yiyen kişi de her bir ısırıkta gözetleyici içerikleri bedenine alır. Bu noktada nesne yemekler bize ulaştırıldığı andan itibaren bunları yiyen herkesin gözetleyebilme gücü var olacaktır demektir. Kolay ve çabuk üretilebilirliği ve tüketilebilirliği ile nesne yemekler sadece üretim alanlarında değil tüketildiği her yerde kameralar kayıttadır. Artık yemek sürecine katılan her birey hem gözetleyen hem de gözetlenen halini alarak sınırların eridiği bir mecra yaratılmış olur.
Doğala özdeşliği kod harf ve kategorilerle sembolize edilen nesne yemekler sentetik ve yapay olanın doğalmış gibi hissettirilenidir. Ameliyathaneye dönüştürülen mutfaklarda sağlık, hijyen, hastalık gibi kavramlar iç içe geçmiştir.
Yemek sadece bedene alınandan ibaret olmadığı aksine; birçok değişkenin etkisiyle yeme eyleminin şekillendiğini görürüz. Kimlik, aidiyet, statü, moda, alışkanlık, kolay ulaşılabilirlik gibi. Seri üretim bandında insanın makinaya döndüğü bu sistemde besin üretmek ve tüketmek duygusal anlamını yitirmiş; hazır nesne yemek formuna dönüşen bu şey sentetik ya da yapay olanın temsili haline gelmiştir. Medya kanalları, moda, yaş, sosyal statü, kültürel kodlar gibi belirleyenler ile nesne yemekler insanın yemek alışkanlıklarını yerinden oynatmıştır.
“Yemek Fragmanları” ismi verilen bu sergi yemeğin yersiz yurtsuzlaşması ve dolaylı olarak beden politikaları gibi kavramların odağında oluşturulmuştur. Nesne yemek fabrikalarında üretilen sistematik olarak her türlü kimlik ve aidiyetini yitiren bu melez yemek formları yersiz yurtsuzlaşmanın ta kendisi olduğunu düşündürtmüştür. Yemeğin kendisinde gerçekleşen bu anlam yitimine çözüm olarak organik olanın temsiline yönelinmiştir. Organik olanın iğrenç olanı hissettirmesi bakımından kurtçuk böcek ve sineklerle yan yana getirilmiştir. Organik olanın sürece eklenmesi izleyeni dehşete düşürmenin yanında iğrenme duygusunu da açığa çıkarır. İzleyenin gözünün görmesi için oldukça devasa boyutlarda yorumlanan kurtçuk, böcek ve sinekler yemek fabrikalarındaki kamera gözleri gibi doğal olanın gözü olarak izleyiciye bakar. Gördüğü her yerde bu canlıları öldüren insan için kameralarla yemek yiyen insanları gözleyen kameranın öldürücü güçleri aynıdır. İki tarafta ölümcül darbeyi doğal olana indirmek için farklı yollar seçer. Kameranın gözü insan gözü olmuştur bu noktada.
Gözetlenen nesne yemekler yendiğinde tüketildiğinde ise gözetleyen ve gözetlenen bedenler şimdi aynısını yapar konuma gelir. Artık kendisi kayıt altına alır ve gözetler. Öte yandan da daima gözetlenir.
Küresel salgının yaşandığı şu günlerde evlerimizde, mutfaklarımızda istemediğimiz kadar zaman geçirmek zorunda kaldık. Yeni deneyimlediğimiz bu olgu kadın ve erkek için de aynı hislere neden olmuştur. Yemek fragmanları ismini alan bu sergi için insan bedenini temsil için buluntu peruk imajları kullanılmıştır. Yapay olanın temsili olan peruk da tıpkı yemek gibi doğalmış gibi görünür, dışarıda hazırlanır ve sunulur. Saçın yerine geçen peruk, yemeğin yerine geçen nesne yemek, organik olanın yerine geçen kurtçuk ikame olanın gerçek olduğuna ilişkin hissimizi artırmaya yöneliktir. İkame gerçekten daha gerçektir. Post Truth çağının etkisi bu olsa gerek. Bedene alınan ikame içerik ve biçimler ile yemeğin politikliğine gönderme yapabiliriz. Tüketim kültürü bağlamında şekillenen yemek olgusunda zamanın ruhundan kaçmak neredeyse olanaksızdır. Yemek izlerini takip ederek günümüzün yemek kodlarını belki de haritalarını çıkarmak mümkün olabilecektir. Elbette sanayileşen hatta dijitalleşen bu dünyada yemek kültürü kapitalizmin azgın dişleri arasında yeni şeklini bulacaktır.
İkame imajlar; buluntu imajlar olarak sergide yer alırken; zamanın ruhu birkaç kavram etrafında şekillenir. Bunlar;
Gözetleme Sistemleri,
Hormonlu Ölçekler,
Doğala Özdeş İkameler’dir.
Göstergeler üzerinden hareket eden bu sergide burgerler yemek ikamesi için kullanılırken, devasa imajlar gözetlemenin sonucunda göstermenin açığa çıkartılması amacı ile tercih edilmiş; mekân temsilleri için içi boş kutular, insan temsili için peruklar, canlı temsili için kurtçuklar doğala özdeş olanın gösterenleri olarak sergide yer almıştır.
Bu imajlar tıpkı fabrikalarda üretim bandındaki birimler gibi yüzeylerde yan yana getirilerek fragman ismini alırlar. Aynı sayıdaki çok sayıdaki fragmanlar sıra dizi ve sistemler oluşturur. Yüzey üzerindeki bu yapılanma üretim bandını ve tek tipleşen yiyeceğe ve ikamelere gönderme için düşünülmüştür. Distopik evrenin gösterenleri olan hormonlu devasa imajlar yaşanan trajedi ve travmayı artırmak içindir. Organik olanın temsili olan devasa böcek, kurtçuk ve sinekler nesne yemeklerin ya da perukların üzerinde olsalar bile nesne yemeğin albenisi ve çekiciliğini azaltamaz.
Sentetik ve yarı saydam yüzeyler günümüz insanı için oldukça tanıdık bir malzemedir. Yüzey olarak kullanılan bu malzemenin yarı görünür olması arka plan da olan biten sırların açığa çıkartılması olarak da düşünülebilir. Sentetik olan bu yüzeylere kent belleğine referanslar içeren ve beden çağrışımları olan çizimler yapılarak el izinin peşinden gidilmiştir. Kent belleğini oluşturduğu düşünülen bedensel çağrışımlar yapan bu haritalar sanatçının kişisel coğrafyasıdır. Yersiz yurtsuzlaşan yemeğin kentte yeniden deneyimlenmesidir. Laboratuvara dönüşmüş yemek fabrikalarında her bir üretim bantı eylemi fragman olarak düşünülmüş; ve bu fragmanlar haritalar üzerinde yan yana üst üsteliği ile katmanlar meydana çıkartılmıştır. Fragman adı verilen imaj kümeleri fabrikasyon üretimidir. Birbirinin tıpkısıdır. Nasıl fabrika durmaksızın aynı şeyi kusursuz ve tek tip üretiyorsa fragmanlarda sonsuz aynılıkta imge tekrarı ile boğuntu hissi yaratır. Haritalar üzerine eklemlenen fragmanlar da fabrikadaki yemekler gibi gibi kusursuz ve tek tiptir. Sürekli aynı biçimin tekrarlanması hem fabrikasyon üretim biçimine denk düşer hem de bedene alınan kimyasal kod katmanlarını oluştururlar. Yarı mat yüzeylerde seri üretim mantığı ile çoğaltılmış standart imajların basılması ve çoğaltılması yenilen yemeklerin önümüze gelmesi gibidir. Kusursuz ve aynı. Mükemmele yakın buluntu tek tip burger, peruk, kamera ve tırtıllar yersiz yurtsuz bir alanda gezinirler.
Yersiz yurtsuzlaşan nesne yemek imajları albenili ve çekici olarak pazarlananın aksine sergide siyah beyaz imajlar olarak yer almışlardır. Katmanlar halinde üst üste getirilen bu imajlar malzemenin hafifliğinin de katkısı ile mekânın rüzgârı ile hareket ederler. Hışırdayıp ses çıkarırlar. Beklenmedik bu titreşim; şiirsel olanın varlığını hatırlatarak izleyiciye var olan duruma karşı yeni bir düşünme alanı yaratırlar. Laboratuvar mutfaklardan gözetleyen ve gözetlenen nesne yemekler ve ikame özdeş imajların vahşiliğine karşı doğal olanla yakalanan beklenmedik bu karşılaşma izleyici içinde vaha özelliği taşır. Bir yandan mekânın olanakları çoğalırken; bir yandan da canlı bir yapıyla karşılaşmanın verdiği hazla sergi tamamlanır.
Ayşegül Türk’ün “Yemek Fragmanları” başlıklı kişisel sergisi 14 Ocak ile 24 Şubat 2021 tarihleri arasında Ankara Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi Osman Hamdi Bey Sergi Salonu’nda izlenebilir.