
Dilek Büyük
Yaşam, sınır koymayı gerekli kılar ama bazen sınırımızı çizerken alanımızı ne kadar daralttığımızı fark etmeyiz. Ta ki, hiç hesapta olmayan bir şey başımıza gelip de, tüm düzenimiz alt üst oluncaya dek. İşte o zaman anlarız kendimize sığınak değil de, bir tür çöl yarattığımızı. Tıpkı Bayan Börek gibi…
Bayan Börek, köpeği Çörek ile mutlu ve oldukça düzenli bir yaşam inşa etmiştir. İnsanlarla ilişki kurmaktan hiç hoşlanmaz. Bırakın konuşmayı, selam vermekten bile hazzetmez. Göz teması kurmak dahi rahatsız eder onu. Zaten köpeği Çörek vardır, iki kişilik dünyalarında gayet mutludurlar. İnsanlarla irtibatı olmasından hoşlanmadığı için dışarıya da sık çıkmaz Bayan Börek. Vaktini evde geçirmeyi sever.
Çörek’se hem dışarıda başka bir dünya olduğunu bilmediği hem de Bayan Börek’in ona sunduğu konfordan memnun olduğu için bu yaşamdan mutludur. Tuvaleti için bile evin azıcık uzağına dahi gitmezler. Günde üç kez kapının önüne çıkar, tuvaletini oraya yapar. Bayan Börek’se elbette hemen orayı titizlikle ve gizlice temizleyiverir. Yaşamları her anlamda gayet sterildir.
Ama bu düzenli, neredeyse disiplinli hayat, Çörek’in tuvaletini yapmak için yerini almak üzere olduğu bir anda bozuluverir. Pireli, pasaklı kızıl bir köpek nereden geldiği anlaşılamadan koşturarak gelir, Çörek’i yıkıp geçer. Bayan Börek dehşet içinde bakakalır. Çörek ise ilk şaşkınlığı atlatır ve karşısında gözlerini süzerek ona bakan bu dağınık tüylü köpekten gözlerini alamaz. Kitapta yer yer çizimlerin yanına durum bilgisi içeren birkaç sözcüklük ifadeler eklenmiş. Yazar bu ifadelerden birini da tam burada kullanmış, Çörek’in başının üzerine eklemiş: Çörek’in kalbi takla atıyor. Görsel de bu şahane heyecan ifadesine aynı sevimlilikle eşlik etmiş, pembeleşen yanakları ve ağzı kulaklarında surat ifadesiyle birlikte kalbi de gerçekten yerinden oynuyor Çörek’in.

Bayan Börek için biricik Çörek’ini o pasaklı köpeğin yanında görmek bile sinirden bayılması için yeterlidir ama olaylar burada bitmez. Bayan Börek’in geri dönmesi için ardından öfkeyle seslenmesine rağmen Çörek takla atan kalbinin sesini dinler ve dişi köpeğin peşinden giderek ortadan kaybolur.
Bayan Börek eve girer. Akşama kadar bekler. Ama akşam da dönmez köpeği. Çizimde yatağın kenarına ilişmiş, omuzları düşmüş, endişeyle bakan bir Bayan Börek görürüz. Gözü kapıdadır. Duramaz, çıkar evden. Sokak sokak dolaşır köpeğini bulmak ümidiyle ama eli boş döner. Görsel kenarındaki spot bilgi okura bu gece Bayan Börek’in yalnız uyumak zorunda olduğunu fısıldar. Geceye hüzün ve endişe karışmıştır bu sahnede.
Sabah da dönmez köpeği ve çaresizlik içindeki Bayan Börek çok zorlansa da komşularının kapısını çalar tek tek, sokaktaki insanlara sorar köpeğini görüp görmediklerini ama kimsenin haberi yoktur Çörek’ten.
Bayan Börek üzüntüsünden durmaksızın ağlar. Öyle ki, çizimlerden bir küvet, iki kova, bir güğümle bir koca şişenin gözyaşları ile dolduğunu, masadaki leğenin de dolmak üzere olduğunu görür okur ve bu mübalağa gülümsetir. Herkes çaresizdir Çörek’i bulmak konusunda ama komşuları Bay Mutlu ilan yazıp, her yere yapıştırmayı önerir. Bay Mutlu adının hakkını verir, tüm çizimlerde gülümserken görürüz onu. Çörek’in yokluğunda Bayan Börek’e çok destek olur, onu teselli eder, yardımcı olur, yemek yiyip yemediğiyle bile ilgilenir. Bayan Börek belki de ilk kez birisi için “İyi ki var…” diye düşünür.

Dördüncü günün sabahında Çörek kapıda belirir. Keyifli, yorgun, aç, bitli ve kirli bir halde. Bayan Börek elbette hemen temizler onu, tüylerini keser, mamasını verir.
Bir süre Çörek akşamları alır başını gider, sabahları döner. Gündüzleri genellikle uyur. Hayat bazen böyledir, siz kuralınızı ne kadar dayatmak isteseniz de akış kendiliğinden değişir. Bayan Börek için de böyle olur, Çörek’in yokluğunda hep yanında olan Bay Mutlu, yanında olmayı sürdürür. Çizimde Bay Mutlu ile Bayan Börek’i hız treninde mutlu mutlu yan yana görür okur. Ve bir kez daha Bayan Börek’in Bay Mutlu’nun varlığı için “İyi ki…” dediğine tanık oluruz.
Çörek sabah dönüşlerinden birinde dişi köpeği de getirir eve. Bayan Börek için bu da geçmişte hayal edilecek bir şey değildir ama artık hayli değişmiştir yaşama bakışı. İçini çekerek de olsa yeni köpeğin de kalmasına izin verir. Tek koşul, onun da aynı temizlik ritüeline uymasıdır. Tüylerinin kesilmesinden hoşlanmaz kızıl köpek ama diğer kurallara da pek itiraz etmez.
Finalde, çifte mutlu son görürüz. Kızıl köpek de eve yerleştiği için Çörek artık kaçmaz, hep evdedir. Çizim ise okuru dolu dolu gülümsetecek, kalbini mutlulukla dolduracak türdendir. Bay Mutlu sarı bir motosiklet kullanmakta, Bayan Börek’se arkasına oturmuş ve Bay Mutlu’ya sarılmıştır. İkisi de gülümsemektedir. Motosikletin sepetindeyse Çörek’le yeni adı Kızılcık olan dişi köpeği benzer şekilde gülümseyip burun buruna vermiş görürüz.
Kitabın son cümlesi, “Hiçbir şeyi abartmaya gerek yok”. Üstünde epey düşünülecek bir cümle. Ne sınırları ve insanlarla aramıza koyduğumuz mesafeyi abartmalıyız ne de değişimin getirdiklerini.
Kitabın hem yazarı hem de çizeri olan Helga Bansch Avusturya’lı. Yirmi beş yıl ilkokul öğretmenliği yapmış ve davranış bozukluğu olan çocuklarla da çalışmış. Buradan biriktirdiklerini de kitaplarında kullanmış. Bayan Börek ile Köpeği Çörek de belli ki bu birikimin etkisiyle oluşmuş bir metin. Her yaştan okura hatırlatıcı olabilecek bir öykü. Bancsh, Bayan Börek karakterini çok net çizmiş. İnsanlarla ilişki kurmaktan rahatsız olan biri. Ancak kalbinde sevgiye yer olduğu da belli, köpeği Çörek’e ne kadar kuralcı davransa da yokluğunda derinden sarsılıyor. Kendi cenderemizden kurtulmak bazen belirgin bir sarsıntıyla mümkün olur. Bayan Börek karakterine de yazar bunu yaşatıyor. Rutin hayatı aynı kaldığı sürece kapısının önünden bile geçmeyeceği komşusu Bay Mutlu ile böylece yakınlaşıyor.
Helga Bancsh’ın kendisinin yazmayıp, yalnızca çizer olarak karşımıza çıktığı işleri de var. Ama kendi yazsın ya da yazmasın, tüm çizimlerinde kendine has bir çizim şekli ve renk seçimi görüyoruz. Bu kitabın görsellerinde, metinde hiç görmediğimiz, karakterler için görünmez olup, sadece okurun gördüğü, hep uzakta duran ama mizah unsuru olarak kendini gösteren bir de çizgili kedi var. Başlarda spot bilgileri bu kedi vasıtasıyla görüyor okur. Metnin sonuna doğru, mutlu ve sevgi dolu sahnelere geçtikçe artık kedinin de açıklama yapmaya gerek görmediğini fark ediyoruz. Çünkü o da artık Bayan Börek ve Bay Mutlu ikilisinin hemen ensesinin dibinde durup, mutluluklarını paylaşıyor. Bansch, sanki okuru, kedi olarak çizip sayfalara yerleştirmiş. Çünkü kedinin olduğu sayfalarda okur ne düşünecekse kediyi de benzer algıyla görüyoruz.
Bu kısacık metin, Heidi’deki Bayan Rottenmeier karakterini hatırlatarak başlasa da, okura değişimin katı bir karakterde bile pekala mümkün olduğunu, sevgiye kalbimizi açmanın o kadar da zor olmadığını anlatıyor. Fikri pekiştirmek için Bansch hikâyenin başında ve sonunda, yeşil zemine çocukça çizilmiş, çocukça boyanmış içinden ok geçen eğri büğrü bir kalp resmi eklemiş. Bayan Börek’in kuralcı yapısı düşünüldüğünde ona uygun değil elbette bu kadar eğri büğrü bir çizim ama finaldeki Bayan Börek artık bambaşka biridir. Sevgiye yer açılacağını bu girişle okura göz kırparak fısıldıyor, hikâyeyi bitirirken de aynı şeyi tekrarlayarak, sevgi için biraz esnemenin iyi olabileceğinin altını çiziyor Helga Bansch. Bunu yapmazsak kaçırabileceklerimizi de Shakespaere’in mısraları anımsatıyor:
Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan,
Güneş kucağındadır, bilemezsin.
Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür,
Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın.
Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın.
Uçar gider, koşsan da tutamazsın.
Yazan ve Resimleyen: Helga Bansch
Çeviren: Canan Sofuoğlu
Aylak Adam Yayınları