.

Seçimine İnanmak

sukının-kımonosu-meav-yayıncılık

Dilek Büyük

Farklı olmak cesaret gerektirir. Çocuk da olsanız, yetişkin de olsanız geçerlidir bu. Bazen doğuştan gelen bazen de tercihimiz sonucu oluşan bir farklılık olabilir ama bunu “diğerleri”ne aldırmadan yaşayabilmek her zaman çok kolay olmaz. Japon asıllı Kanadalı yazar Chieri Uegaki yazdığı çocuk kitaplarının ilki olan Suki’nin Kimonosu’nda kendi köklerinden yola çıkarak işte bu konuyu işlemiş.

Okulun ilk günü Suki iki kardeşiyle birlikte okula gitmeye hazırlanmaktadır. İki kız kardeşi kendilerine dikkat çekeceğini düşündükleri modaya uygun giysiler seçmiştir. Suki ise artık törenler, şenlikler gibi özel yer ve zamanda giyilmeyen geleneksel Japon giysisi kimono ile buna uygun ahşap takunyalarını giymiştir. Kardeşleri onaylamayan bir tavırla onu uyarırlar. Herkesin alay edeceğini, havalı bir şeyler giymesini söylerler. Öyle ya, okulun ilk günüdür, o gün bırakılacak izlenim yeni ilişkilerin oluşmasına yardımcı olacaktır. Sosyal medyanın desteği ile kendini gösterme çağı haline gelinen günümüzde tüketim toplumunun yeni jenerasyonun büyük bölümündeki etkisini iki kız kardeşin bakış açısında görüyoruz.

Suki ise onlara aldırmaz. O kimonoyu sevdiği için giymiştir. Büyükannesinin hediyesidir. Büyükannesi ile ikisinin kimono giyerek gittiği bir festival onda unutulmaz güzellikte anılar bırakmıştır. Birlikte geleneksel yiyeceklerden tatmış, kimonolu kadınların yaptığı geleneksel danslara katılmışlardır. O günün anısına büyükannesi festivalden bir de keten mendil hediye etmiştir Suki’ye. Yazarın bu bölümde modern bir yaşam sürülse de aile bağlarının ve geleneksel bazı özelliklerin korunabileceğini örneklediğini görüyoruz. Teknolojik değişimin hızı kuşaklar arasındaki farkı geçmiştekinden daha hızlı açıyorken babaanne ile torunun festivalde birlikte zaman geçirmesi ve torunun bunu kalbinde bıraktığı derin izle hatırlaması çocuklara olduğu kadar yetişkinlere de iyi bir hatırlatma. Bizden önceki kuşaktan öğreneceğimiz bir şey kalmadığı yanılgısının giderek arttığı bu zamanda kültüre ait unsurları öğrenebileceğimiz gibi, bağımız olan biriyle anılar oluşturmanın iyi geleceğini de anımsatıyor.

Kızlar hazırlanıp evden çıkarken okulun ilk günü anısını kalıcılaştırmak isteyen anne üç kardeşin fotoğrafını çeker kapının önünde. Ve onların okula doğru yürüyüşünü izler. Anne figürünün kızlara müdahale etmediğini görüyoruz. Ne Suki’nin kıyafetine ne diğer kızlarının kıyafetine tek yorum yapmıyor. Hatta iki kardeşin Suki’yi uyarmaları, okul yolunda ikisinin önden gidip, Suki’den utandıkları için onu tanımıyormuş gibi yapışlarına da tek söz söylemiyor. Buradaki annenin tutumunda çocuklarına açtığı deneyim alanına tanık oluyoruz. Seçimleri ile yaşayacakları deneyim için onları kendileriyle baş başa bırakıyor. Ve bunun yanında kardeşlerin ilişkilerini düzenlemeleri konusunda da nasıl davranmaları gerektiğini yaşayarak öğrenmelerini yönünde tavır sergiliyor. Anne figürünün bu sahnedeki tutumu çok önemli. Metnin tümü değerlendirildiğinde anne figürü figüratif bir rolde gibi görünse de, yansıttığı tavır yetişkin okuru düşündürecek önemde.

Yol boyunca ve okul bahçesinde çocukların çoğu Suki’nin kıyafetini komik bulur, gülerler. Suki kimseye aldırmaz. Üstünde taşıdığı giysi ile mutludur o. Salıncakta sallanırken bir arkadaş edinir sonunda; Penny.  Penny kimono değil ama Suki’nin evdeki tulumunun neredeyse aynı olan bir tulum giymiştir. Bu detay bize aslında iki kızın fikrî benzerliğini gözümüze sokmadan anlatıyor. Penny diğer öğrenciler gibi “havalı” bir kıyafet seçmemiştir. Suki kimono giymese belki de Penny’ninki gibi bir tulumla gelecektir okula. Benzerler birbirini çeker teorisini hatırlatıyor. Ama gelin görün ki Penny de gülünç buluyor kıyafeti fakat diğerlerinden farklı olarak neden bu kıyafeti giydiğini soruyor. Bunu da bir cesaret örneği olarak değerlendirebilir miyiz? Evet, hem cesaret hem anlama isteği.

Suki'nin Kimonosu

Elbette sınıfa girdiklerinde de Suki’ye bakıp gülüşmeler devam eder. Yüzü kızarsa da duruşunu bozmaz Suki, kimonosundan güç alır. Öğretmen her öğrenciden sırayla tahtaya kalkıp kendisini tanıtmasını ve bu yaz yaptıklarını anlatmasını ister. Suki babaannesinin hediye ettiği kimono ve takunyalarını gösterdikten sonra, babaannesi ile gittiği festivali anlatmaya başlar. Gülüşmelere aldırmadan, izlediği geleneksel dansı ve bu dansın şarkısını mırıldanarak aklında kaldığı kadarıyla yapar. Hatta tam hatırlayamadığı boşlukları biraz uydurarak tamamlar. O dansını yaparken, çizer bize sınıftaki diğer öğrencilerin susup dikkatlerine Suki’ye verişlerini tam sayfa bir çizimle anlatmış. Stephane Jorisch öyle güzel bir sahne tasarlamış ki, okur her öğrenciye tek tek bakmadan çeviremiyor sayfayı.

Sunumu bittiğinde Suki sırasına yönelir ama sınıfın sessizliği onu biraz endişelendirmiştir. Ama önce öğretmen onu kutlayıp alkışlar, ardından Penny ve tüm sınıf. Çizer Jorisch özgünlüğünden memnun görünen Suki’yi etrafı sınıf arkadaşlarıyla çevrelenmiş olarak okura gösterirken hikâye de okurun yüzüne bir gülümseme konduruyor bu sahnede.

Final sayfasında üç kardeş okuldan çıkmış eve dönüyorlardır. Yine iki kız kardeş önde, Suki ise arkalarındadır. Kardeşleri kimsenin onların yeni ve havalı giysilerini fark etmeyişinden şikâyet etmektedirler. Oysa Suki pek mutludur, dans ederek yürümektedir arkalarından. Finalde yazar Uegaki özgün olabilme cesareti ve ne yaşanırsa yaşansın kendinden mutlu olabilmeyi yumuşacık bir anlatımla fısıldıyor okura Suki üzerinden. Kardeşler üzerindense tüketim ve gösterişin bir süre sonra birbirine benzer olanı yaratması nedeniyle, fark edilme beklentisi yükselirken sonucun tersi olacağını gösteriyor.

Çizer Jorisch bu tür hikâyelere pek uygun bulduğum suluboya ile çalışmış. Çoğu görsel metnin anlatmadığını anlatma görevini üstlenmiş. Metin çizim dengesinin korunduğu, güzel bir kanon oluşmuş kitabın bütününde.

Suki’nin Kimonosu bana Rudyard Kipling’in mısralarını anımsattı:

çevrende herkes şaşırsa bunu da senden bilse

sen aklı başında kalabilirsen eğer

herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır

hem kendine güvenebilirsen eğer

bekleyebilirsen usanmadan

diyerek devam eder mısralarına Kipling Adam Olmak şiirinde. Çevremizde herkesi şaşırtacak olsak da kendimiz gibi kalabilmek dileğiyle…

YAZAN Chieri Uegaki

RESİMLEYEN Stephane Jorisch

ÇEVİREN Dila Altındiş Balcı

MEAV YAYINCILIK