.

Nâzım Hikmet ve Münevver Andaç’tan Aragon’a Mektuplar

munevver-andac-nazım-hıkmet-louıs-aragon-mektuplar

Saadet Özen Dalkaya

Tarihin sayfaları içinde savrulduğunuzda çoğu zaman bilinmeyen doğrular neden, nasıl, nerede ve niçinleriyle karşınızda sıralanır. Suat Derviş’in Fransa’da geçirdiği yıların izinde iğneyle kuyu kazarken, sararmış onlarca sayfa arasında Nâzım Hikmet ile Münevver Borzeçka’nın Louis Aragon’a yolladığı mektuplarla yolumun kesişmesi belki de bu sebeptendir. Türk kamuoyunun bilgisine ilk defa sunulacak Nâzım Hikmet’le Münevver. Andaç’ı bu mektuplarını yazmaya iten tarihi süreci hatırlamak, hatırlatmak faydalı olacaktır.

1937’de hayatının en verimli döneminde, kaleminin ülke sınırlarını aştığı sırada tek parti yönetiminin askeri okul öğrencileri hakkında Ankara’da başlattığı bir soruşturmaya dahil edilen, komünist şair Nâzım Hikmet, 1938’de şiirlerinin ‟askeri okul öğrencilerini üstlerine karşı kışkırttığı’’ iddia edilerek askeri ceza yasasının 94. maddesinden cezalandırılır. Türkiye’nin farklı hapishanelerinde geçen 13 senenin sonunda, özgürlüğünü kazanmak için Bursa Cezaevi’nde açlık grevine başlayan şaire destek amaçlı yurt çapında yapılan imza toplama ve açlık grevi eylemlerine, uluslararası baskı da eklenince, çok partili dönemin çiçeği burnundaki iktidar partisi Demokrat Parti (DP)’nin çıkardığı genel af (14 Mayıs 1950) kapsamında Nâzım Hikmet tahliye edilir. Piraye ile evli olan Nâzım’ın, dayısının kızı Münevver’e âşık olup Piraye’den ayrılması da Bursa Cezaevi’ndeki mahkumiyetinin son dönemlerine denk gelir.

Demokrasi getireceği iddiasıyla görevi devralan Demokrat Partisi’nin kurduğu yoğun baskı Nazım’ın dışarıda sadece nefes almasına izin verir. Eserlerini yayınlatamayan, hiçbir alanda çalışmasına izin verilmeyen Nâzım Hikmet’e bir de askerlik için tebligat çıkartılır. Denizcilik Askeri Lisesi eski adıyla Bahriye Mektebi’nden sağlık nedenleriyle ayrılmak zorunda kalan Nâzım Hikmet, dostları ve ailesi tarafından askere gittiği takdirde, hayatının tehlike altına gireceğine ikna edilir. Tek kurtuluş yolunun ülkeden çıkmak olduğunu düşünen şair, 1951’in Haziran ayında Bulgaristan’a gitmek üzere kız kardeşinin eşi Refik Erduran’ın kullandığı bir sürat teknesiyle İstanbul’dan Karadeniz’e açılır. Denizde karşılarına çıkan Romen bandıralı bir gemiye kabul edilen şair, önce Romanya’ya sonra Sovyetler Birliği’ne geçer.

Moskova’ya kaçtığı öğrenilen Nâzım Hikmet, pasaportsuz yurtdışına çıktığı, komünizm propagandası yaptığı, ülkesini kötülediği gibi mesnetsiz nedenler öne sürülerek 25 Temmuz 1951’de Bakanlar Kurulu kararıyla vatandaşlıktan çıkarılır. Nazım’la beraber ailesi ve açlık grevi sırasında ona destek olan sayısız Türk entelektüelinin devlet destekli basın eliyle yargısız infaz edildiği bu dönemde eşi Münevver Andaç’la oğlu Mehmet’in hayatı da her geçen gün zorlaşmaktadır. Polisin soluğunu sürekli ensesinde hisseden Münevver Andaç’a yıllarca pasaport verilmez, eşiyle mektuplaşması bile yasaklanır.

Louis Aragon

Nâzım’ın hapishanede açlık grevi yaptığı günlerde Fransa’da kurulan ‟Nazım’a Özgürlük’’ kampanyasına da katılan Louis Aragon, Nâzım’ın şiirlerini Les Editeurs Français Réunis’de yayınlamak ister. Karşılıklı mektuplaşarak, tercümeler üzerinde hummalı bir çalışma içine giren ikilinin çalışmalarından haberdar olan Münevver Andaç, içinde bulunduğu ekonomik darboğaza katkı sağlamak için Kemal Tahir’in ‟Köyün Kamburu’’ adlı romanını Fransızcaya çevirip, yayınlanması için Louis Aragon’un başında olduğu Les Editeurs Français Réunis’e yollar. Les Editeurs Français Réunis’den bir süre beklemesi gerektiği yönünde cevap alan Münevver durumu Nazım Hikmet’e iletir. O sırada Budapeşte’de bulunan Nâzım Hikmet, karısına destek olacağını düşünerek kaleme aldığı 5 Eylül 1955 tarihli mektubunda Aragon’a şöyle seslenir;

“Sevgili Aragon,

Eşimden, çok tanınmış, öncü ve çok yetenekli Türk romancımız Kemal Tahir’in bazı romanlarıyla eşsiz hikayelerini çevirdiğini söyleyen bir mektup aldım. Bu çeviriler Türkçeden Fransızcaya yapılmıştır. Eşim, Fransa’da okudu, edebiyat alanında lisans diploması var, bu da onun Fransızcayı çok iyi bildiği anlamına geliyor. Çevirilerini Les Editeurs Français Réunis’e, yani size gönderdi. Ona okuyucuların tatilde olduğu ve iki ay içinde cevap verecekleri söylendi.

İsmi Münevver Andaç’tır. Bu konuyla ilgilenmeni rica ediyorum. Bunların Türk köylüsünü anlatan, büyük bir ustalıkla yazılmış, gerçekten gerçekçi romanlar olduğuna inanıyorum.

Seni ve Elsa’yı öpüyorum. Charles Dobzupuslerj şiirlerimin bir kısmını tercüme etti, onları sevgili “Lettre Français”mizde görmeyi umuyorum. Sağlığın nasıl? Her ikinize de sonsuz gençlik ve sonsuz sevgi diliyorum. Umarım bana Moskova’da cevap verirsin. Hoşça kal ve teşekkürler.”

Kemal Tahir’in yazdığı ve Münevver Andaç tarafından Fransızcaya çevirisi yapılıp Paris’te basılan, içinde Abidin Dino’nun desenleri de bulunan Le Tors du Village – Köyün Kamburu romanı Les Editeurs Français Réunis tarafından 1958’de yayınlanır. Romanın yayınlanmasında Nazım Hikmet’in; Münevver Andaç’la Kemal Tahir’in bilgi, beceri ve kalemi için yazdığı övgü dolu sözler hiç kuşkusuz etkili olmuştur.

1961 yılına kadar Komünist Nazım Hikmet’in eşi Münevver Andaç, ilk evliliğinden olan kızı ve Nazım Hikmet’ten olan oğlu Mehmet ile Türkiye’de tutsaklık içinde yaşamaya devam eder. İtalyan yazar ve çevirmen Joyce Lussu’yla arkadaşı Carlo Guillini’nin yardımlarıyla Münevver Andaç ve çocukları Ayvalık’tan İtalya bayraklı bir tekneyle Midilli’ye oradan da Polonya’ya geçecektir. Yıllar sonra Münevver ve Mehmet’in Nazım’la buluşmaları Nazım’ın Vera’yla yaptığı evliliğin gölgesinde gerçekleşir. Polonya’ya yerleştikten birkaç ay sonra, Münevver, Türkiye’de geçirdiği zor zamanlarda kendisine destek olan Aragon’a teşekkür etmek için yazdığı satırlara o yılların ağır yüklerini şöyle yansıtır;

29 Mayıs, Varşova

Sevgili Yoldaş

Adım Münevver, muhtemelen bu sizin için bir anlam ifade etmeyecektir ama, ben Nazım Hikmet’in eski eşiyim, belki birkaç ay önce çocuklarımla birlikte kaçarak Türkiye’yi terk edebildiğimi öğrenmişsinizdir. On bir yıllık polis baskısı sonunda işte Varşova’ya yerleşiyorum. Polonyalı yoldaşlar tüm dostlukları ve nezaketleriyle beni dehşete düşürdüler; kendimi burada gerçekten evimde hissettim. Oldukça zor zamanlar geçirdim, benim yaşımda yeni bir hayata başlamak her zaman zordur ama burada bulduğum dostluklar sayesinde moralim çok iyi, sonunda özgürlüğüme kavuştuğum ve çocuklarımı Türkiye’de yaşadığımız atmosferden uzakta yetiştirebileceğim için mutluyum.

Varşova’ya varır varmaz, kitaplarımın, Aragon kitaplarının, sadece eserinizin değil, hayatınızın, karakterinizin, oluşturmayı bildiğiniz birlikteliğin benim için ifade ettiği her şeyi anlatmak için size yazmayı düşündüm. Bütün bu yıllar boyunca çatışmayla baş etmemde bana ne kadar yardım ettiniz.

Nihayet bir Türk romanından yaptığım çevirinin Les Lettres Français’de çıkacağını öğrendiğimde hissettiğim gururu ve sevinci de size anlatabildim. Size Türkiye’den yazamazdım, mektubum size asla ulaşmazdı. Bu yüzden size borçlu olduğum her şey için ikinize de teşekkür etmeme izin verin. Burada iş buldum. Üniversitede bir Türkçe rektörlüğü var. Fransızca dışında bir bakanlıkta çok fazla çeviri yapıyorum, özel dersler veriyorum ve hatta Polonyalı bir şairin şiirlerinin çevirisi için İtalya’yla çalışıyorum. Öğrendim ki, İtalya için edebi çevirisini yaptığım Nazım Hikmet’in uzun bir şiirinin Fransızca metni bu günlerde Paris’te yayınlanacakmış. Ancak hâlâ tüm ayrıntıları bilmiyorum ve muhtemelen bu metnin edebi çevirisini yapmak için artık çok geç. Umarım bu kitabın yayınlanması sonbaharda veya kışın Paris’e gidip birkaç gün geçirmeme izin verir, böylece sonunda sizi görme ve size şükranlarımı bir kez daha ifade etme fırsatına sahip olurum.

En derin sevgiyle teşekkür ederim Yoldaş.

                                                                   Munevver Borzeçka , W.Rycerska no: 4/6 D: 6, Varsova

Nâzım Hikmet’in dayı kızı olarak doğan, ona duyduğu sevgi yüzünden aldığı radikal kararlarla hayatı sarsılan, Nâzım’ın eşi, çocuğunun annesi olduktan sonra karşılaştığı tüm baskılara hayal kırıklıklarına rağmen güçlü duran, hayatı geldiği gibi kabul edip yoluna devam eden, hep ihtiyatlı, hep sağduyulu kalmayı başaran Münevver Andaç Türkiye’den kaçtıktan sonraki hayatını Polonya vatandaşı olarak Polonya ve Fransa’da sürdürdü.

Nazım Hikmet ve Münevver Andaç

Münevver Andaç, Nâzım’ın şiire getirdiği yepyeni solukla, kurmak istediği yeni dünya düşü için verdiği mücadeleyi Türkiye’nin dışına taşıyan, gerçekleştirdiği olağanüstü edebi tercümelerle sadece Nâzım’ı değil, Kemal Tahir, Yaşar Kemal, Orhan Pamuk gibi birçok yazarın eserlerinin  ününün Türkiye dışına çıkmasını, dünya edebiyatında edindikleri yerin kapılarını aramalarını sağlamıştır, Münevver Andaç’ın Nâzım Hikmet’le birlikteliği hakkında polemiklerin devam ettiği günümüze, Fransızca yazılı bu mektupların çevirisini sunarak naçizane bir katkı sunmak istedim. Bu iki özel insanın, Nâzım Hikmet ve Münevver Andaç ya da Münevver Borzeçka’nın hatıraları önünde saygıyla, ruhları şad olsun…

Saadet Özen Dalkaya

Kaynakça

1- Aydemir Aydın, Nâzım Nâzım, Griajans, 1999, Ankara.

2- Aydemir Aydın, Nâzım, Griajans, 1999, Ankara.

3-Oral Haluk, Nâzım Hikmet’in Yolculuğu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2019, İstanbul.

4- https://ccfr.bnf.fr/portailccfr/jsp/index_view_direct_anonymous.jsp?record=ead:EADC:FRPALME0000000000281-51-2-2090-1