Dilek Büyük
Künüf’ü Kim Teselli Edecek, büyüklerin de küçükler kadar keyifle okuyacağı, okurun umudunu tazeleyebilecek, hatta belki de kalbinin derinlerinde sıkışıp kalmış cesaretini hatırlamasına vesile olacak şiirsel bir masal.
Künüf, yalnız yaşadığı evinde gecenin karanlığı çöktükçe korkar. Gecenin içindeki sesler korkusunu daha da artırır. Korkan böcekler bile birbirini teselli ederken Künüf yalnızdır, teselli edeni yoktur. Yapabildiği şey korktuğu için kendine kızmaktır. Gündüz olup, kalabalıklara karıştığında geceki korkusu azalır azalmasına ama utangaçlığı, çekingenliği yüzünden kimseye selam bile veremez, yalnızlığı bâki kalır. Sonunda toplar çantasını düşer yollara. Yolu neşeli bir gruba kadar götürse de Künüf’ü, Künüf yine yaklaşamaz kimseye, yalnızlığı ile baş başa kalır, görünmezdir sanki. Devam eder yoluna, taa Atlantik Okyanus’una varıncaya dek. Okyanusun taşıdığı bir şişe ve içindeki mektup Künüf’ü ve hayatını değiştiren şey olur. O, kendisini teselli edecek birini ararken, mektubu yazan yardım ve teselli istiyordur. İşte o zaman cesaretini toplar bizim çekingen Künüf’ümüz ve çantasını kayık yapıp dalgalı sularda ilerlemeye başlar. Üstelik bu kez denizde yol alan başkalarını görüp, biriyle konuştuktan sonra her şey değişir. Görünmez değildir artık Künüf, diğerleri de ona selam verir, o konuşmadan onunla konuşmaya başlarlar. Artan cesaretiyle bilmediği diyarlarda mektubu yazan Sukruf’u arar. Artık ne denizin dalgasından ne gecenin içindeki ürkütücü seslerden ne de ormandan korkmaktadır. Amacına, teselli edeceği Sukruf’a doğru cesaretle yürür. Hattâ daha önce aklından bile geçiremeyeceği bir şey yapar, canavarı yener. Veee sonunda Künüf ile Sukruf evlenir, hayatlarının sonuna dek mutlu yaşarlar…
Künüf’ün hikâyesi güçlü bir metaforik yapıya sahip. Kahramanımızın sorunu çekingenliği yüzünden yalnız kalması ve bu yalnızlıktan beslenen korkuları. Her masalda olduğu gibi ilk eşik, bir adım atıp ne getireceğini bilmediği yola çıkmak. Yola çıktığında da kolay gerçekleşmiyor değişim. Çekingenliğini yenebileceği bir iki fırsat çıksa da karşısına, bunları teyet geçiyor. Tâ ki, kendisinden daha zor durumda olan birinin yardım çağrısını alıncaya dek. İşte hayatını değiştiren karar ânı burası oluyor. Okura kendi hayatının bir ya da birkaç anısını hatırlatabilecek bir an bu; ya cesareti toplayıp yola devam edip hikâyenin kahramanı olmayı deneyimleyecektir ya da korku ve çekingenliğine teslim olacaktır. Konfor alanını terk edip, bilinmeze doğru cesaretle yürümeyi seçtiğinde dünyası değişmeye başlar. Ve yazar küçük okura cesur davranmayı öğretirken, yetişkin okura da harekete geçme kabiliyetini hatırlatır.
Hikâyenin başlangıcındaki korku ve yalnızlık gibi sevimsiz diyebileceğimiz unsurlara rağmen metnin dilinde kasvetten eser yok. Hatta metnin için ilerledikçe Jansson sakin ama neşesi gittikçe artan bir melodiyle sesleniyor satırların arasından. Umuda ve mutluluğa yol alan anlatının içinde kullanılan leitmotif hem bu melodiyi hareketlendirmiş hem de bölüm bölüm okurun kısa eslerle okuduğu kısmı zihninde değerlendirmesini sağlamış. Bu kısım özellikle değerli çünkü okurun geri dönüşler yapmaya gerek kalmadan, metni mesaja dönüştürmeden okurunu kısa duraklatmalarla düşündürüp, yolculuktaki önemli noktaları içselleştirmesini sağlamış. Üstelik okurun yakasını bununla da bırakmamış yazar, bir de Künüf’ün Sukruf’a yazamadığı mektubu okurun yazmasını istemiş, okurunu edilgen bir okurdan etkin bir okura, başka bir deyişle “okur-yazar”a dönüştürmüş.
Tove Jansson İsveççe konuşan Finlandiyalı bir sanatçı. Ressam, illüstratör ve yazar olan, Andersen Ödülü sahibi Jansson çocuklar ve yetişkinler için pek çok kitap yazmış ve çizmiş. Bu kitabın çizimlerinde de sihrini göstermiş. Ağırlıklı olarak iki teknik kullandığını söylemek mümkün. Özellikle korkunun hâkim olduğu alanlarda siyah beyaz ve noktalama tekniğinin kullanıldığı bir yapı görülüyor. Noktalama aynı zamanda karakterin tedirginlik halini de sembolize ediyor. Korkunun olmadığı, neşe ya da umudun hâkim olduğu bölümlerde ise noktalamanın yerini bütünlük, siyah beyazın yerini ise oldukça neşeli renkler alıyor. Bunun tek istisnası final sahnesi. Altında, “Ve onlar hep mutlu yaşadılar, onlar erdi muradına…” yazan, deniz kabuğundan bir evin içinde gelin ve damat olarak gördüğümüz ikilinin resmi siyah beyaz bırakılmış. Tove Jansson tıpkı okura mektup yazdırdığı gibi tüm muzipliği ile bir kez daha göz kırpmış okuruna ve final sahnesini okurun zihninde renklendirmesini istemiş belli ki.
Künüf’ün metnin başındaki hâli bana Özdemir Asaf’ın dizelerini anımsatmıştı:
Yalnızlık, yaşamda bir an,
Hep yeniden başlayan..
Dışından anlaşılmaz.
Hikâyenin finali ise bu bu şiirin son dizelerini anımsatıyor:
Yalnızlık paylaşılmaz
Paylaşılsa yalnızlık olmaz.
Künüf iyi ki yalnızlığı ile yola çıkıp, yalnızlık olmayan hâle doğru yol almış…
YAZAR: Tove Jansson
ÇEVİREN: Ali Arda
Dinozor Çocuk