Dilek Büyük
Öyle kitaplar vardır ki, bize ruhumuzun duymayı unuttuğumuz melodisini hatırlatırlar. Özellikle bazı çocuk kitapları (ki onlara “çocuk kitabı” diyerek etki alanını kısıtlamış oluruz) bunu çocuk diline uygun anlatımıyla o kadar basit ama etkili gerçekleştirir ki, unuttuklarımızı hatırlamakla kalmaz, bunları nasıl olup da unuttuğumuza hayret ederiz. İşte Gönül Kuşu da bunu yapıyor okuruna. Sezdiriyor, anımsatıyor.
Sezdiriyor. Özellikle duygularla ilgili olarak küçük okura sesleniyor. Çeşitli duygularımız olduğunu anlatıyor ama bunları örneklemiyor. Tersine, yazar, küçük okurların bu duyguları kendi içlerinde arayıp bulabilmesi için düşünme payı olarak alabileceğimiz bir alan açıyor. Düşünüp, sezmesini sağlıyor.
Anımsatıyor. Yetişkin okurun gündelik koşturmacaların içinde kaybolduğunu, hatta bazen günün telaşlı akışı içinde iç sesine kulak vermeyi unuttuğunu hatırlatıyor. Bazı duygularımızı içimizin derinlerine gömdüğümüzü, bazılarına ise gereğinden fazla sarıldığmızı fısıldıyor Michal Snunit.
Metin, Gönül Kuşu’nun herkesin içinde olduğu, biz ne hissedersek onun da aynısını hissettiği bilgisiyle başlıyor. Ve Gönül Kuşu’nun tek ayağı üzerinde durduğunu söylüyor. Birkaç sayfa boyunca neden tek ayağı üzerinde olduğunu bilmiyoruz. Ve yazar incindiğimizde, sevildiğimizde, bir davet aldığımızda, bize kızıldığında, kucaklandığımızda neler hissettiğimizi bir kuş metaforu üzerinden anlatıyor. Ve onu hiç görmesek de doğduğumuz günden ölünceye dek içimizde yaşadığını bildiğimizi söylüyor.
Bundan sonrasında Snunit başka bir metafor daha kullanıyor, her duygunun Gönül Kuşu’nun içinde barındırdığı kilitli bir kutusu olduğunu söylüyor. Ve böylece hikâyenin başından beri okura göstermediği diğer ayağı da ortaya çıkıyor kuşumuzun; bu kutuları kanadının altında tuttuğu diğer ayağıyla açmaktadır. Bu noktada başından beri kuşun neden tek ayağı üzerinde durduğunu bir kez daha düşündürtüyor yazar. Öyle ya, kutuların anahtarını diğer ayağı yerine kanadının ucuyla da kullanabilirdi. Hâl böyle olunca okur olarak bir kez daha Gönül Kuşu’na kulak veriyoruz. Tek ayağının üzerinde durabilmek ancak dengeyi sağlamakla mümkün olabilir. Snunit bu yüzden tüm metin boyunca kulağımızı Gönül Kuşu’nun sesinden ayırmamak için uyarmaktadır bizi. Kitabın bu bölümünde kutuların içindeki diğer duygulardan bahsederken, biraz da Gönül Kuşu’na söz geçiremediğimiz hallerden dem vurur yazar. Ve okura hangi duyguların kutusunu açıp vaktinde kapatmadığını ya da tam tersine kutularında nicedir kapalı bıraktığı duyguları düşündürterek satır arasından tatlı tatlı tebessüm eder.
Michal Snunit aynı zamanda bir şair, şiir kitapları da var. Ve mısralara dökülmemiş de olsa, metinde şair ruhunu var gücüyle hissettiriyor. Üstelik sadece metni yazmakla kalmamış, metnin soyutluğuna paralel, oldukça sade bir kuş figürüyle kendisi kitabı resimlemiş. Basitlik ve sadelik kavramları arasında salınan bu çizim metnin soyut hâlini hayli desteklemiş. Ancak Türkçe baskının diğer versiyonunda Sedat Girgin’in resimlediği sayfaları görüyoruz. Bu kez çizgiler renkli, metnin soyutluğunu somutlukla dengeleyen ve Girgin’in tarzı itibariyle şiirselliği derinleştiren nitelikte çıkıyor karşımıza. İki farklı çizim metni farklı yönlerde genişletiyor ama doğrusu, ben Sedat Girgin’in çizimlerini metne çok daha fazla yakıştırdım. Metni, enine ve boyuna dokunan ipliklerden oluşan bir kumaş gibi düşünürsek, Sedat Girgin çizimlerinin kumaşın tokluğunu artırdığını söylemek mümkün.
İç sesimize bazen çok, bazen az kulak veririz. Bazen de “gönül kuşu”’muz duygularımızı karmakarışık hale getirir, bir sürü kutumuzu orta yere dağılmış buluruz da toplamak da zorlanırız. Ya da onca kutuyla uğraşmak zor gelir de kulağımızı kapatırız Gönül Kuşu’nun sesine. İşte o zaman Shakespeare’in bir sonesinde dediklerinin olması mümkündür:
Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan,
Güneş kucağındadır, bilemezsin.
Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür,
Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın.
Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın.
Uçar gider, koşsan da tutamazsın…
Michal Snunit’in Gönül Kuşu işte bu yüzden hem büyükler hem küçükler için defalarca dönüp dönüp okunacak bir kitap. O sesi hiç unutmamak için…
Yazan: Michal Snunit
Resimleyen: Sedat Girgin
Çeviren: Fatih Erdoğan
Mavibulut Yayınları