.

Anlatıcı Kadın

Handan Acar Yıldız

Havva’ya sonsuzluk hediye edilmiştir. O arketip ve temsildir. Bütün kadınları temsil eden yanı, şahsını temsil eden yanından öndedir. Bir hikâye anlatıcısı değildir fakat uğradığı kovulma sonucu hikâyeleşmiştir. O ilk hikâyenin de kahramanıdır. İster Pandora ister Havva olsun ilk kadın, kadim anlatının, bütün kadınlar kendi hikâyelerinin kahramanı olarak doğarlar. Havva var oluşuyla birlikte töhmetini de yaratmıştır. Tevrat’ta ve bize aktarılan menkıbe kültüründe Havva töhmet altındadır. İşlediği suç bütün kadınlara yayılmıştır. Suçun dağılımı demektir bu. İşlediği suç sonucunda Havva’nın elinden alınan sonsuzluktur.

“Derken şeytan ona vesvese verip: ‘Ey Âdem! Ne dersin, sana ölümsüzlük ağacını ve asla yok olmayacak bir saltanatın yolunu göstereyim mi?’ dedi.” (Taha 120)

Buradan da anlaşıldığı üzere ilk insan sonsuzluğa kalmak istiyordu. Havva, cennetten, sonlu dünyaya kovulur. Onun cezasının dağılımı nedeniyle insan ve kadın sonsuz cennetten, sonlu dünyaya sürgün edilir. Dünyaya gönderilişini bu kadar dert etmesinin nedeni dünyadaki dekorasyonu beğenmemesi ve çevre kirliliği değildir elbette. O fanilikle, gelip geçici olmakla cezalandırılır. Edebiyatın, yazan kadının meselesi de tıpkı Havva gibi kaybettiği sonsuzluğu yeniden elde etmektir. İlk hikâyenin parçasıdır yazan kadın.

İlk kadın anlatıcılardan Şehrazat tıpkı Havva gibi töhmet altındadır. Şehrazat’ın yaşadığı şehrin padişahı Şehriyar ilk eşi tarafından aldatıldıktan sonra bütün kadınlardan nefret eder. Onun gözünde bütün kadınlar suçludur. Her gece birlikte olduğu bakireyi (dokunulmamış kadını) ertesi gün öldürür. İnanmadığı masumiyeti, onu terk eden masumiyeti boğazlar. Freud, insanın onu terk eden şeye karşı büyük bir öfke taşıdığını ifade eder. Şehriyar masumiyetten öfkesini böyle alır. Şehrazat, Şehriyar ile bizzat kendisi yüzleşmek ister. Bütün kadınlara dağılmış ceza ve töhmeti kaldırmaktır amacı, masumiyeti ve kurtuluşu şahsından başlayarak başka kadınlara yaymaktır.

Şehrazat’ın amacı sadece kendisini kurtarmak olsaydı Şehriyar’la karşılaşacağı güne kadar sırasını beklerdi. O ise sadece kendini değil diğer kadınları kurtarmak için anlatıcı olur. Anlatı ve yaşamı/sonsuzluğu birleştirir. İster sözlü ister yazılı kültür olsun bir anlatının edebiyat tarihine dahil edilebilmesi için anlatının anlatıcının dışına taşması lazım. Şehrazat hikâyenin hem anlatıcısı hem de kahramanı olmuştur. Şehrazat bir nevi üst-kurmacayı yaratmıştır. Şehrazat, Havva gibi sonsuzluğa ulaşır. İlk anlatıcı kadının ilk var olan kadından farkı, kurtuluşu bütün kadınlara yayması ve sonsuzluğa bir anlatıcı kadın olarak ulaşmasıdır. Ona kesilen ceza başka bir kadının işlediği suç nedeniyledir. Fakat o bu cezayı feshettiği gibi kurtuluşu hemcinslerine yayar. Havva’nın konumunu sağlamlaştırır. Havva, Tanrı’dan af dilerken Şehrazat, Şehriyar’dan (padişahtan) af diler.

Seval Kasımoğlu’nun “Binbir Gece Masalları’nda Kahraman İzleği Şehriyar’ın Farkındalık Yolculuğu” isimli doktora tezinden bir bölüm şu şekildedir: “Psikanalitik olarak kendiliğin kaybı çerçeve masalda hükümdar babanın ölümüyle serimlenmiştir. Şehriyar’ın masal dinlediği yaklaşık üç yıl aslında onun kendi bilinçdışıyla yüzleştiği kısmı öykülemektedir. Son kısım olan farkındalığın ya da diğer bir ifade ile kendiliğin, bütünselliğin ele geçirilmesi ise Şehriyar’ın çocuklarıyla karşılaştığı ve aslında kendisinin baba olduğunu öğrendiği kısımla sunulmaktadır. Bu son kısımda bilincin ve bilinçdışının bir araya gelerek dengeli bir bütünlük oluşturması çocuk arketipi üzerinden okunmuştur.”

Kasımoğlu’nun tezinde ifade ettiği gibi Şehriyar önce kendini kaybetmiştir. Kendini arayış içindedir. Yüzleşemediği gölge benliğini bütün masum bakirelere yöneltmiştir. Bütün gölgesiyle yüzleşemeyenler gibi kendine total bir düşman edinmiştir: Kadınlar.

Buna göre Şehrazat, Şehriyar’ı Jung’un asırlar sonra yorumladığı gölgesiyle yüzleştirir. Jung’a göre kendi gölge benliğiyle yüzleşemeyen bir insan o gölge benliği dışa doğru yansıtır. Şehrazat, Şehriyar’ı gölge benliğiyle anlatı, telkin yöntemiyle yüzleştirir. Modern kadın yazara baktığımızda ise aslında o da yazarken farkında olmadan, önce kendisinin gölge kişiliğiyle yüzleşir sonra okurunu yüzleştirir. Bu çift yönlü yüzleşme modern anlatıcı kadını total düşmanlar edinmekten uzak tutar, farklıya karşı evrensel bakış açısı geliştirir.

Modern anlatıcı kadın sonsuzluk arzusu ve bir cennete kavuşma iştiyakı ile tıpkı ilk var olan Havva’ya denk iken töhmet altında olma ve kurtuluşu bütün hemcinslerine yayma saikiyle Şehrazat’a eşittir.

Jacques Ellul, Havva’nın yediği elmanın bilgiye, bilgeliğe karşılık geldiğini ifade eder. Şehrazat da yasak elmaya taliptir. Çünkü Şehriyar’ı bilgiyle alt edecektir. Ona kendisinin bile farkında olmadığı şeyi fark ettirecektir. Modern anlatıcı kadın da tıpkı Havva ve Şehrazat gibi yasak elmaya/ bilgiye taliptir.

Şehrazat hikâyesini gece ve karanlıkta anlatmaya başlar, başlarken en büyük arzusu sabaha ulaşmaktır. Başarılı bir anlatı Şehrazat için aydınlığa kavuşmaktır. Şehrazat’ın anlatıya başlaması karanlık, örtücü, belirsiz, anlatının vardığı yer aydınlıktır. Modern anlatıcı kadının meselesi de karanlıkta başlar. O karanlığa dikkat çekerken, onun da nihai hedefi aydınlığa ulaşmaktır. Aydınlıktan kasıt didaktik anlamda bir aydınlanma değil, yazıldıktan sonrası ile öncesinin hiçbir şekilde birbirine eşit olmamasıdır. Her ikisinin de yaptığı bir nevi kadının konumunu karanlıktan aydınlığa çıkarmak, geceden gündüze taşımaktır.

Şehrazat bütün yüzleştirmelerden sonra kendi tekil varlığını Şehriyar’a kabul ettirmektedir. Modern anlatıcı kadın da bütün yüzleşmelerin ardında kendi tekil varlığını topluma kabul ettirir. O anlatısına imza atar.

Virginia Woolf’un Kendine Ait Bir Oda’da işaret ettiği gibi kadın yüzyıllar boyunca ya melek ya da şeytandır. Melek olan kısmı ise tamamen sadık bir eş, iyi bir kız kardeş ve iyi bir anne olmasıyla ilgilidir. Burada kadın olarak varlığı erkek üzerinden tanımlanmaktadır. Modern anlatıcı kadının çabası bu durumu kadın lehine değiştirmek, onu özneleştirmektir.

Kadının yazmak için bir odaya ihtiyacı olması tekilliği araması kendiyle kendi olarak baş başa kalabilmesidir. Orada evin salonundan mutfağından ayrılırken yüzünü kendine dönmektedir. Gölge kişilikle yüzleşme cesaretini de ona bu yalnızlık tesis eder.