Nihan Abir
Murathan Mungan’ın Şubat 2013’te Mutfak adını taşıyan tiyatro metnini yayımlamasının üstünden neredeyse on yıl geçmiş. Bugünden baktığımızda oyunun ele aldığı konuların ve çizdiği manzaranın çok da değişmediğini; kadınlık ve mutfak hallerinin neredeyse birebir aynı kaldığını söylemek mümkün. Mungan’ın Mutfak’ında neler var, 2022’den baktığımızda bu mutfakta gördüğümüz menüler, işittiğimiz sohbetler, şahit olduğumuz olaylar bize nasıl hissettirir? Okuduklarımız oyundaki bir karakterin deyimiyle “Çok mu klişe? Çok mu melodram?” gelir? Cevabı veren aynı karakterin “N’aparsın burası Türkiye. Mutfağımızda bunlar var.” söylemine bugün de ikna olur muyuz? Cevaplar için “Afiyet Olsun”a buyrun.
Mutfak’ta Neler Oluyor?
Mutfak, “İstanbul’un Kabataş, Fındıklı, Cihangir gibi semtlerinin birinde, çevredeki iş yerlerine ev yemekleri yapan küçük bir işletme sayılabilecek mütevazı bir lokantanın mutfağında geçer.”[1] Oyunun kişileri Defne, Servet, Feryal, Şükran, Aynur, Gülbahar, Selma, Özcan, Nesrin, Marika, Şeyhmus ve Funda’dır. Bunlardan Defne, Servet, Şükran ve Feryal lokantayı açanlardır. Şöyle anlatır Şükran lokantayı açmaya karar verişlerini:
“Daha ne adı belliydi dükkânın ne eksikleri tamamlanmıştı. Başlangıçta her şey iyiydi, en azından yolunda görünüyordu. Dört kadın bir araya gelmiş, civardaki iş yerlerine yemek veren küçük bir lokanta açmaya karar vermiştik. Hepimiz başka işlerde çalışmıştık yıllarca. Artık kendi işimiz olsun istemiştik. Yeni bir başlangıç ümidi işte… Dulduk, hiç evlenmemiştik, yalnızdık, yolun yarısını çoktan geçmiştik. Henüz bilmiyorlar, ama ben de boşanmak üzereyim aslında. Söylemeye uygun bir vakit kolluyorum. Zamanında büyük hayaller kurmuş, okumuş-yazmış, şimdi kendimize yüksek sesle itiraf edemesek de hayatta dikiş tutturamamış kadınlardık. Bir gün bir araya gelmeye karar verdik. Hayatın kadınları tıktığı yerden, mutfaktan başlayacaktık işe.”[2]
Şükran’ın bu cümleleri oyunun çekirdeğini oluşturur. Lokantayı işleten dört kadın ve etrafında toplanan diğer oyun karakterleri kadınlık-erkeklik durumları, aile ilişkileri, cinsellik, göç gibi birçok farklı konuyu izleyicinin/okuyucunun dikkatine sunar.
Melceü’t-Tabbâhîn: Sadece Aşçıların Değil Kadınların da Sığınağı
Mehmed Kâmil tarafından 1844 yılında kaleme alınan Melceü’t-Tabbâhîn Osmanlı coğrafyasında yayımlanan ilk Türkçe yemek kitabıdır ve 1888 yılına kadar sekiz baskı yapar. Bu baskı sayısı o yılların okuma-yazma oranı göz önünde bulundurulacak olursa oldukça fazladır. “Aşçıların Sığınağı” anlamına gelen bu kitap on üç bölümden oluşur, ancak sekizinci baskıda bölümler on dokuza çıkar. Neler vardır bu sığınakta? “Fasl-ı evvel: Çorbaların envaı, ikinci fasıl: kebapların envaı, üçüncü fasıl: Külbastılar, köfteler envaı, dördüncü fasıl: Luhûmattan yaniler ve püryân, beşinci fasıl: Köfteler envaı, altıncı fasıl: Tavaların envaı, yedinci fasıl: Hamurdan mamul böreklerin beyanı, sekizinci fasıl: Hamurdan mamul tatlılar, dokuzuncu fasıl: Helvaların envaı, onuncu fasıl: soğuk tatlıların envaı, on birinci fasıl: Sebze taamları, on ikinci fasıl: Tuhaf taamlar, on üçüncü fasıl: Zeytin ve sağ yağlı dolmalar, ondördüncü fasıl: Pilavların envaı, on beşinci fasıl: Hoşafların envaı beyanındadır, on altıncı fasıl: Kahveden evvel tenavül olunacak hulviyyât ve hoşafların envaı, on yedinci fasıl: Salataların envaı, on sekizinci fasıl: Turşular, on dokuzuncu fasıl: Bazı şeyler tariki”[3]
Aşçıların Sığınağı’ndan söz açmam boşa değil. Murathan Mungan’ın Mutfak’ı da kadınlar için bir sığınak vazifesi görür. Oyun karakterlerinden Şükran’ın söylediği gibi bu kadınlar “hayatın tıktığı yerden mutfaktan başlar” yeniden. Sığınak, onlara dış dünyayla korunaklı bir ilişki kurma biçimi sunarken; birbirlerinin yaralarını mutfak tezgâhında, ocak başında, fırın tepsisinde, menü hazırlıklarında onarma imkânı sağlar. Neler vardır mutfağın menüsünde? Burası, civardaki iş yerlerine hizmet veren ev yemekleri konseptine göre oldukça zengin ve iştah açıcı bir menüye sahiptir. İçki ruhsatı alma konusunda şansları yaver gitmese de mezelerden ana yemeklere, çorbalardan tatlılara her şey lokantanın sahibi dört kadının damak zevkinden süzülerek menüye dâhil edilir. Her gün çıkacak üç çeşit çorba, üç çeşit börek, üç çeşit dolma, pilav ve makarna çeşitlerinin yanı sıra pırasa köftesi, ıspanak kökü turşusu, kuş üzümlü pazı kavurma, portakallı kereviz, tarçın pilaki, terbiyeli kuşkonmaz, vişneli sütlaç gibi rafine lezzetler de menüde yerini alır.
Kavata, Domates ya da Nâm-ı Diğer Mutfak’ın Adı
Mungan’ın Mutfak’ında bir araya gelen kadınların lokantaları için seçtiği isim Domates’tir. Çorbada, salatada, sosta kısacası tüm yemeklerde kullanılan domates hayata yeniden başlayan kadınların ekmek kapısının da adı olur. Türk mutfağına çok geç girmesine rağmen günümüzde neredeyse her yemekte kullanılan domates, başlangıçta kavata olarak bilinse de bu sebzenin domatesin farklı bir çeşidi olduğu Priscilla Mary Işın tarafından tespit edilmiştir.[4] Yemek içinde kullanılmak üzere verilen tariflerden ilk bilinenlerse Mehmet Kâmil’in 1844 tarihli Melceü’t-Tabbâhîn’indedir.[5] Osmanlı sarayından halk mutfağına doğru sergüzeştinde domates, sofraların vazgeçilmezi haline gelirken Murathan Mungan’ın Mutfak’ındaki kadınlar için geçim ve dayanışma kapısının adı olur.
Mutfak Neden Önemli?
Evin karakterini; içinde yaşayanlarınsa beslenme alışkanlıklarını, maddi durumunu, benimsediği kültürü işaret eden mutfak; Mungan’ın kaleminde tüm bu öğelerin yanı sıra kişilerin geçmişle yüzleşmelerinin, mücadele alanlarının, travmalarının, kaçmak isteyip kaçamadıkları kaderlerinin, yaşadıkları trajedilerin, bu trajedileri atlatma çabalarının mekânıdır. Anne-kız çatışmasının izleri de mutfaktadır, trans kadın cinayetinin de. Cinselliği özgürce yaşayan kadının da yaşayamayan kadının da yüzleşmesi mutfakta yapılır, sevme biçimlerinin tartışması da… Alevi, Sünni, Türk, Kürt, Ermeni olmanın ülkedeki yansımaları da bu mutfağın konusudur, aile sırları da….
“Mutfak”, tüm malzemeleri bir araya getirir, Murathan Mungan da öyle. Oyunun karakterlerinden Aynur’un söylediği gibi: “Çok mu klişe? Çok mu melodram? Burası Türkiye. N’aparsın mutfağımızda bunlar var. Hiçbirimizin hayatı Jim Jarmusch filmi serinliğinde değil.”[6]
Mutfağın sonsuz karmaşasından lezzetli bir yemek çıkabileceğine dair -belki biraz romantik- ümitvâr bir temenniyle,
Afiyet Olsun.
KAYNAKÇA
Mehmed Kâmil, Melceü’t- Tabbâhîn Aşçıların Sığınağı, Haz. Günay Kut- Turgut Kut, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yay., İstanbul, 2015.
Murathan MUNGAN, Mutfak, Metis Yay., İstanbul 2013.
Priscilla Mary IŞIN, Yemekte Tarih Var Yemek Kültürü ve Tarihçiliği, Tarih Vakfı Yurt Yay., Der. Ayşegül Avcı, Seda Erkoç, Elvin Otman, İstanbul 2012.
[1] Murathan Mungan, Mutfak, Metis Yay., İstanbul 2013, s.9.
[2] Age., s.19-20.
[3] Mehmed Kâmil, Melceü’t- Tabbâhîn Aşçıların Sığınağı, Haz. Günay Kut- Turgut Kut, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yay., İstanbul, 2015, s.26-27.
[4] Priscilla Mary Işın, “Kavata’nın Peşinde”, Yemekte Tarih Var Yemek Kültürü ve Tarihçiliği, Tarih Vakfı Yurt Yay., Der. Ayşegül Avcı, Seda Erkoç, Elvin Otman, İstanbul 2012, s. 197-214.
[5] Age., s.198.
[6] Murathan Mungan, Mutfak, Metis Yay., İstanbul 2013, s.127.