Menekşe

Florya’nın o güzelim menekşe dolu koyağına çirkinin çirkini beton apartmanlar yığdılar. İşte kuşlara bu küçücük yer kaldı, denizle orman…

                                                                                     Kuşlar da Gitti

Bilimsel literatürde adı: Sedir

Bilimsel adı: Viola spp.

Familya: Violaceae (Menekşegiller)

İngilizce adı: Viola

Halk dilinde diğer adları: Al, mor, katmer, mor sade, beyaz katmer, beyaz sade, hercai, Mısır gibi adları olan menekşe türleri bulunmaktadır. 

Temel özellikleri: 600 civarında menekşe türü bulunmaktadır. Bunların bir kısmı tek yıllık, bir kısmı çok yıllık otsu formdayken sınırlı sayıda tür de küçük çalı formundadır. Çiçekleri çok değişik renklerde (tek renk) olabileceği gibi aynı çiçek karışık renkli de olabilir.

Yayılışı: Menekşe’nin Arjantin, Doğu Asya ve Doğu Balkanlar olmak üzere üç ana yayılış merkezi bulunmaktadır. Türkiye’de 30’un üzerinde menekşe türü doğal olarak yetişmektedir.

Kültürel kullanımı: Park ve bahçelerde, evlerde ve balkonlarda süs bitkisi olarak yaygın olarak kullanılmaktadır. Kozmetik sanayiinde ve mutfak kültüründen kullanılır. Osmanlı’da şarabı yapılmıştır. Çin’de çayı içilir.

Kimyasal yapısı ve tıpta kullanımı: Bazı menekşe türlerinin değişik tıbbi kullanımları bulunmaktadır. Viola tricolor (hercai menekşe) hasar görmüş ciltlerde, üst solunum yolu hastalıklarında ve idrar söktürücü olarak kullanılmaktadır. 

Diğer: Anadolu’da, halk arasında kuşaktan kuşağa anlatılan ve birbirine aşık olup her kış açmak için sözleşen iki kır çiçeğinin hikayesine dayanarak vefasız aşığa hercai menekşe denir. Çünkü sözünü tutmayan çiçek odur. Sözünü tutarak her kış açan çiçek ise kardelendir.

İstanbul’un Menekşe semti adını eskiden o bölgede bolca bulunan menekşe çiçeklerinden almaktadır. Hemen yakınındaki Florya semti de adını bir kuş türünden almaktadır.

Kaynak: (https://enguzelcicekler.com/cicekler/menekse-turleri.html)

Sütleğen

Salih arıya dalmıştı. Onu en ince ayrıntısına kadar gözlerinin ardına işliyordu. Bu arıyı uzun yıllar böyle, sütleğen çiçeğinin üstünde görsün diye. Arı da, sanki az önceki azgın, çıldırmış arı o değilmiş…           

                                                                   Al Gözüm Seyreyle Salih

Bilimsel literatürde adı: Sütleğen

Bilimsel adı: Euphorbia spp.

Familya: Euphorbiaceae (Sütleğengiller)

İngilizce adı: Euphorbia, spurge, gum-plant, catapuce

Halk dilinde diğer adları: Sütlüçeti, sütlengeç, haşul, kabargaç, zerena, sütlü ağı

Temel özellikleri: Tek yıllık otsu türlerden ağaç formlu olanlara kadar çok farklı sütleğen türü bulunmaktadır. Sütleğen türlerinin en yaygın olduğu tropikal bölgelerde kaktüslere benzeyen ve hatta onlarla karıştırılan sütleğen türleri de bulunmaktadır.

Yayılışı: Dünya üzerinde bitki yetişmesine uygun koşulların bulunduğu hemen her yerde değişik sütleğen türleri doğal olarak yetişmektedir. Dünya genelinde 2 binin üzerinde Türkiye’de yüzün üzerinde sütleğen türü yetişmekte olup 16 tanesi endemiktir. 

Kültürel kullanımı: Yapısından barındırdığı toksik etkili lateks nedeniyle, maalesef yasa dışı olarak balık avında kullanılmaktadır. Adıyaman’da organik sütleğen balı üretimi yapılmaktadır. 

Kimyasal yapısı ve tıpta kullanımı: Sütleğen adı salgı borularında bulunan süte benzer lateks maddesinden gelmektedir. Toksik etkileri olan lateks deride ve mukozalarda şiddetli inflamasyon yaparak büllöz lezyonlara, toksik reaksiyonlara yol açabilir.

Diğer: Siatiyum ya da siyatiyum denilen, ortada bir dişi çiçek ve etrafında erkek çiçekler ile kalikse benzeyen brakte ve aralarında bulunan glandlardan meydana gelen çiçek yapısı yalnızca sütleğen ve diğer sütleğengiller familyası bitkilerinde görülür.

E. agraria (sütlengeç)
Kaynak: (https://www.plantarium.ru/page/image/id/176343.html)
E. austroanatolica (Muğla sütleğeni)/Türkiye endemiği
Kaynak: (http://dogalhayat.org/turler/euphorbia-austroanatolica/)
E. trigona (Afrika süt ağacı)
Kaynak: (https://www.flowerpower.com.au/euphorbia-trigona-173767p)

Salep Çiçeği

Ne zaman aklıma düşse, daha daha, o ormanı, rüzgarı, kokusu, nanesi, yaban gülü, peryavşanı, püreni, yarpuzu, salep çiçeği, mantıvarı, sarı sarı mantıvarı, arı kekiğiyle etimde duyarım.

                                                              Yanan Ormanlarda 50 Gün

Bilimsel literatürde adı: Salep

Bilimsel adı: Orchis, Ophrys, Serapias, Anacamptis, Himantoglossum, Barlia ve Dactylorhiza cinslerine ait 30 civarında orkide türü salep elde etmek için (salep orkidesi olarak) kullanılmaktadır.

Familya: Orchidaceae (Salepgiller)

İngilizce adı: Salep, sahlep

Halk dilinde diğer adları: Damartartık, dildamak, dilçıkık, dilçıkrık, it taşağı (Salep adı Arapça sahlab sözcüğünden dünya dillerine yayılmıştır. Pek çok dilde bitkinin yumrularının testise benziyor olmasından dolayı bu şekilde adlandırmalarla karşılaşılmaktadır. Örneğin İngilizlerin halk arasında ballockwort –taşak bitkisi- sözcüğünü kullandıkları bilinmektedir).

Temel özellikleri: Dünya üzerine yayılmış 500 civarında cinse ait 20 binden fazla orkide türünden söz edilmektedir. Yumrulu ve değişik renklerde çok güzel çiçekler açan bitkilerdir.

Yayılışı: Salep orkideleri ise Dünya’da Yunanistan, İtalya Almanya, Arnavutluk, Hollanda, Letonya, Sibirya- Avrupa- Çin- Japonya, Türkiye’de bulunmaktadır. Türkiye’nin hemen her bölgesinde salep orkideleri yetişmekte olup yine hemen her bölgede salep üretimi yapılmaktadır.

Kültürel kullanımı: Salep çiçeği (orkideleri) yumrularının toz haline getirilmiş hali yüzyıllardır önemli bir sıcak içecek olarak kullanılmaktadır. Romalılar dönemine ait kullanımı kayıtlara geçmiş olsa da popüler kullanımı Osmanlılar zamanında olmuştur. Günümüz Türkiye’sinde de salep özellikle kış aylarında yaygın olarak tüketilen bir içecektir. Orkideler yaygın olarak süs bitkisi olarak da kullanılmaktadır.

Kimyasal yapısı ve tıpta kullanımı: Salep elde edilen yumrularda glukomannoz, nişasata ve değişik mineral maddeler bulunmaktadır. Salebin grip ve nezle gibi kış hastalıkları ile baş ağrısına iyi geldiğine ilişkin bilgiler bulunsa da bu bilgiler bilimsel çalışmalarla doğrulanmamıştır. 

Serapias vomeracea
Kaynak: (https://tr.wikipedia.org/wiki/Serapias_vomeracea)

Berdi

Akçasazın kıyılarında taptaze, pırıl pırıl bir yeşil, serin sazlar vardır. Bu sazlara berdi derler, gök berdi… Berdinin kahverengi başağı suya doğru sarkar… Berdiden berdiye örümcek ağları gerilmiştir…                                                                                                                         Avcı/Sarı Sıcak

Bilimsel literatürde adı: Saz

Bilimsel adı: Phragmites australis

Familya: Poaceae (Buğdaygiller)

İngilizce adı: Common reed

Halk dilinde diğer adları: Saz, kamış 

Temel özellikleri: Genellikle göl ve akarsu kenarlarında, sulak alanlarda yetişir. Avrupa ve Asya’da 3 metreye kadar boylanırken Kuzey Amerika’da 6 metreye kadar boylandığı saptanmıştır. Çiçekleri kırmızı tohumları ise kahverengi tonlarında demetler halindedir.

Yayılışı: Dünya üzerinde ılıman Avrasya’dan tropiklere kadar geniş bir yayılış göstermektedir. Türkiye’de de geniş bir doğal yayılış alanı bulunmaktadır.

Kültürel kullanımı: Geleneksel olarak huğ adı verilen evlerin yapımında berdi kullanılır. Berdiden hasır da yapılmaktadır. Ayrıca berdi gövdelerinden ve sonbaharda olgunlaşan tohum demetlerinden dekorasyon ve süs malzemesi olarak yararlanılmaktadır. 

Diğer: Berdiler su kuşlarının korunması ve beslenmesi açısından büyük öneme sahiptir. Fakat ne yazı ki bazı bölgelerde avcıların su kuşlarını daha kolay avlayabilmek için özellikle sonbahar aylarında berdilikleri ateşe verdikleri ve havalanan kuşları avladıkları görülmektedir. 

Kara ardıç

Kaç gün, kaç hafta seyretti Salih bu çınarı, yavruları, uzamış gitmiş kara ardıçları, kaç gün kaç ay seyretti, kendi de bilmiyor, başkaları ne bilsinler…

                                                                                     Al Gözüm Seyreyle Salih

Bilimsel literatürde adı: Sabin ardıcı

Bilimsel adı: Juniperus sabina

Familya: Cupressaceae (pul yapraklılar)

İngilizce adı: Savin, black juniper

Halk dilinde diğer adları: Parda

Temel özellikleri: İbreli, her dem yeşil ağaç türüdür. Kuraklık ve don gibi olumsuz koşullara son derece dayanıklıdır. O nedenle başka hiçbir ağacın yaşayamadığı alanlarda rastlamak olanaklıdır. Ormanı son terk eden ağaçtır. Öldükten sonra yüzyıllarca ayakta kalabilir. Ardıç adının “arda kalan”, “yok olmayan” anlamına geldiği düşünülmektedir.

Yayılışı: Güney ve Orta Avrupa ile Akdeniz bölgesinde dağların yüksek kesimlerinde doğal olarak yayılır. Türkiye’de Karadeniz, Ege ve Akdeniz’in iç kesimlerinde, dağlık alanlarda yayılışına rastlanmaktadır.

Kültürel kullanımı: Toroslarda ardıç tohumlarından pekmez yapılmaktadır. İngilizler ardıç meyvesinden cin yapmaktadır. İngilizcedeki gin (cin) kelimesinin de  ardıç anlamındaki Hollanda dilindeki Jenever ve Fransızcadaki Geniévre’de geldiği düşünülmektedir.

Kimyasal yapısı ve tıpta kullanımı: Meyveleri karbonhidrat bakımından zengindir. Yine meyvelerinde bulunan uçucu yağlar acı bir tat oluşturur. Ardıç meyvesi uçucu yağının diüretik, gastrointestinal, irrant, antiseptik gaz giderici, idrar söktürücü ve antiromatizmal özellikleri bulunduğu kaydedilmektedir. Ardıç meyve ve yapraklarının deri iltihaplarından şeker hastalığına, astımdan romatizmaya kadar çok geniş bir tıbbi kullanım alanı bulunmaktadır.

Diğer: Ardıç tohumları ancak ardıç kuşunun sindirim sisteminden geçtikten sonra çimlenebilir. Bu nedenle ardıç ağaçları ile ardıç kuşu arasında açık bir yaşam bağı bulunmakta, ardıç kuşları olmadan ardıç ağaçları varlığını sürdürememektedir.

Kaynak: (https://www.conifers.org/cu/Juniperus_sabina.php)

Ilgın

Bu Horali nereden gelmişti, belli değildi. Bostancığa yakışıyordu. Ilgınlar nasıl yadırgamadan Bostancıkta duruyorsa, Horali de öyle duruyordu.        

                                                                                     İnce Memed

Bilimsel literatürde adı: Ilgın

Bilimsel adı: Tamarix spp.

Familya: Tamaricaceae (Ilgıngiller)

İngilizce adı: Tamarix

Temel özellikleri: Her dem yeşildir. Çalı formundan ağaç formuna kadar değişik türleri görülmekle birlikte ülkemizde genellikle çalı formunda olanlara rastlanmaktadır. Yazın açan çiçekleri pembe ya da beyaz renkte olur.

Yayılışı: Avrasya’da geniş yayılış gösterir. 90 civarında farklı türü bulunmaktadır.  Kurak alanlarda, tuzlu topraklarda ve tuzlu su kenarlarında yaşamaya uyum sağlamış olması ayırt edici, üstün özelliklerinden biridir.

Kültürel kullanımı: Park ve bahçelerde peyzaj düzenlemelerinde ve karayolu ağaçlandırmalarında bolca kullanılmaktadır. Yaprakları yakılarak tütsü olarak kullanılmaktadır.

Kimyasal yapısı ve tıbbi kullanımı: Yaprak ve kökleri kaynatılarak çay şeklinde içilir ve bunun ishale iyi geldiği ve iştah açıcı olduğu söylenmektedir. 

Murt çalısı

Ben ölürsem benim sinimi şuraya, şu ak taşın, şu yazılı taşın dibine kazarsınız. Üstüne murt çalısı koyar toprağı örtersiniz olur mu?    

                                                                     Binboğalar Efsanesi

Bilimsel literatürde adı: Mersin

Bilimsel adı: Myrtus communis

Familya: Myrtaceae (Mersingiller)

İngilizce adı: Common myrtle

Halk dilinde diğer adları: Hambeles (beyaz meyveli olanlar için), bahar (bazı yörelerde yaprağı için)

Temel özellikleri: Akdeniz maki formasyonunun önemli unsurlarından biridir. Her dem yeşil olan murt çalısı genellikle kısa boylu çalı şeklindedir. Nadiren 3 m’ye kadar boylandığı görülmektedir. Son derece güzel, beyaz renkli çiçekleri bulunmaktadır. Kasım-Aralık aylarında olgunlaşan meyvesi beyaz ve siyah renkte olabilmektedir. 

Yayılışı: Güney Avrupa, Kuzey Afrika ve Batı Asya doğal yayılış alanıdır. Türkiye’de genellikle Akdeniz Bölgesi’nde, Toros Dağları’nda deniz seviyesinden 400-500 m yükseltide sıkça rastlanmaktadır.

Kültürel kullanımı: Yapraklarından elde edilen uçucu yağlar kozmetik, şekerleme ve içecek endüstrisinde kullanılmaktadır. Meyveleri taze olarak yenilmektedir. Çiçekleri hoş kokusu nedeniyle bazı Avrupa ülkelerinde salatalara katılmaktadır. Beyaz meyveli murt çalısının kültürel yetiştiriciliği de yapılmakta, siyah meyveli olanlar ise genellikle doğadan toplanmaktadır. Siyah meyveli olanlarından likör de yapılmaktadır.

Kimyasal yapısı ve tıpta kullanımı: Yüksek miktarda fenolik bileşikler (flavonoidler ve antosiyaninler) içermektedir. Meyveleri tanen açısından da zengindir. Yaprak ve meyveleri yara iyileştirmede antiseptik olarak ve idrar yolları rahatsızlıklarının tedavisinde yöresel olarak kullanılmaktadır.

Diğer: Çukurova’da kibirli insanlar için “Engin daldan murt yemez.” deyişi kullanılırmış. Dallarının ölen kişiyle birlikte mezara konulduğu, bayramlarda kabir ziyaretine murt çalısı ile gidildiği (yöresel) söylenmektedir.

Foto: Cihan Erdönmez
Kaynak: (https://davesgarden.com/guides/pf/go/80758/#b)

Mor salkım

Bak, dedi, bak çardağın direklerine mor salkım dikmiş balıkçılar. Mor salkım bir hafta sonra açar, orman maviye keser.          

                                        Çıplak Deniz Çıplak Ada

Bilimsel literatürde adı: Mor salkım

Bilimsel adı: Wisteria sinensis

Familya: Fabaceae (Baklagiller)

İngilizce adı: Chinese wisteria

Halk dilinde diğer adları: Salkım sarmaşığı

Temel özellikleri: 20 metreye kadar boylanabilen, kışın yapraklarını döken tırmanıcı bitkidir. Bahar aylarında, yapraklanmadan önce açan çiçekleri genellikle menekşe renginde, 15-20 cm uzunluğundaki salkımlar halindedir ve hafif kokuludur. Değişik renklerde çiçek açan varyeteleri de bulunmaktadır. Tohumları tipik baklagiller görünümünde, fasulye kabuklar içinde toplu olarak bulunur. Wisteria cinsinin W. Sinensis dışında türleri de bulunur. 

Yayılışı: Doğal olarak Çin’de yetişir. Zaten bilimsel adındaki “sinensis” kelimesi pek çok bitki adında geçer ve Latince Çin’e ait anlamına gelir. 1800’lü yıllarda insan eliyle Avrupa ve Amerika’ya gelmiştir. Günümüzde Türkiye’de de yaygın olarak kullanılmaktadır.

Kültürel kullanımı: Çin’de Teng Lo adı verilen yerel tat mor salkım çiçeklerinin şekerle ezilip unla karıştırılmasıyla elde edilir. Türkiye’de, Avrupa ve Amerika’da park ve bahçelerde süs bitkisi olarak bolca kullanılmaktadır. 

Kimyasal yapısı ve tıpta kullanımı: Wisteria adı yapısındaki wisterin adı verilen glikositten gelmektedir.

Kaynak: (Fotoğraf: İsmail Köse (https://www.grafimx.com/photo/81650 )

Erguvan

Deniz ağarmıştı, aşağı indim, bahçedeki erguvan tepeden tırnağa çiçeğe durmuş pembesini alacakaranlığa bir ışık patlaması gibi salıveriyordu.                                                                                                Deniz Küstü

Bilimsel literatürde adı: Erguvan

Bilimsel adı: Cercis siliquastrum

Familya: Fabaceae(Baklagiller)

İngilizce adı: Judas tree

Halk dilinde diğer adları: Kırmızı harip, deli boynuz, selecek, zazalak 

Temel özellikleri: Genellikle nisan ayında açan çiçekleri kendine has bir pembedir fakat beyaz çiçekli olanları da vardır. Çiçekler yapraklanmadan önce açar ve kakao gibi sınırlı sayıda bitkide görülen gövdeden çiçeklenme (cauliflora) özelliği erguvanda da bulunur. Yaprakları yuvarlak bir kalp şeklindedir. Tohumları bakagillerin tipik özelliği olan fasulyeye benzer demetler halindedir.

Yayılışı: Güney Avrupa ve Batı Asya’ya özgü bir türdür. İstanbul’un simge ağaçlarından biridir. Özellikle Boğaz’ın iki yakasındaki yamaçlarda bahar aylarında eşine az rastlanır bir görsel şölen sunarlar.

Kültürel kullanımı: Erguvan rengi Roma ve Bizans’ta imparatorluk rengi olarak kullanılmıştır. Bir karışım olarak elde etmesi çok güçtür ve doğal olarak yalnızca bir deniz kabuklusundan elde edilir. Bir elbise için 12 bin deniz kabuklusuna gerektiğinden asillere ve zenginlere mahsus kabul edilmiştir. Erguvan ağacı günümüzde süs bitkisi olarak yaygın olarak kullanılmaktadır.

Diğer:  Cercis Yunanca dokuma mekiği anlamına gelen “kerkis”ten (yeşil fasulyeye benzeyen tohum demetlerinin benzerliği nedeniyle) ve siliquastrum ise Latince koza anlamına gelen “siliqua”dan gelir.

Avrupa’da Judas tree (Yahuda ağacı) denmesinin nedeni İsa’yı ihbar eden Yahuda’nın pişman olup kendini bir erguvan ağacına asması şeklindeki anlatıdır. Rivayet odur ki o güne kadar beyaz açan erguvanlar o günden sonra utancından pembe açmaktadır. Ancak erguvanların beyaz çiçek açan örnekleri de bulunmaktadır.

Kaynak: (https://www.gardenia.net/plant/cercis-siliquastrum-judas-tree)

Sümbül

Biz burada sıcaktan, sinekten, sıtmadan, salgından, harplerden, vergiden sinekler gibi kırılırken, onlar ak pınarlı yaylalarda, mor sümbüllü, yarpuzlu, alaçamlı dağlarda yan geldiler yattılar…                                                                                                                                  Binboğalar Efsanesi

Bilimsel literatürde adı: Sümbül

Bilimsel adı: Hyacinthus sp.

Familya: Hyacinthaceae (Sümbülgiller); (Eskiden zambakgiller familyası)

İngilizce adı: Hyacinth

Temel özellikleri: Hoş kokulu çiçekleri olan sevilen bir soğanlı süs bitkisidir. Bahar aylarında açan çiçekleri dik salkımlar oluşturur ve mavi, mor, sarı, kırmızı ya da beyaz renkte olur. 

Yayılışı: Afrika’nın tropik kesimlerinde ve Akdeniz kıyılarında doğal olarak yetişen türleri bulunmaktadır. Asya’da doğal olarak yetişen türleri de bulunmaktadır. Ancak kültür çiçekçiliği yoluyla tüm dünyaya yayılmıştır. 

Kültürel kullanımı: Evlerde, bahçelerde ve parklarda süs bitkisi olarak çok yaygın şekilde kullanılmaktadır. Parfümeri endüstrisinde kullanımı da bulunur.

Sümbül özellikle halk edebiyatında kendine bolca yer bulur. Aşağıdaki dörtlük Karacaoğlan’ın “Şu Yalan Dünyaya Geldim Geleli” adlı şiirinden; 

Şu yalan dünyaya geldim geleli 

Tas tas içtim ağuları sağ iken 

Kahpe felek vermez benim muradım 

Viran oldum mor sümbüllü bağ iken

Kimyasal yapısı ve tıpta kullanımı: Halk arasında sütle karıştırılarak pişirilen soğanları (zehirlidir) haricen yumuşatıcı ve çıban açıcı olarak kullanılır. Tohumları iştah açıcı, mideyi güçlendirici ve sinir yatıştırıcı olarak da kullanılmıştır. Ancak tohumlar da zehirli olduğu için bu tür kullanım önerilmez.

Diğer: Türkçe adı Farsça “sunbul”dan gelir. Önceleri, özellikle Osmanlı döneminde sünbül denilirken zamanla sümbüle dönüşmüştür. Bilimsel adı Yunan mitolojisindeki Sparta kralının oğlu olan ve bir disk atma yarışmasında kazayla Apollon tarafından öldürülen Hyakinthos’a dayanmaktadır.