.

Berk Kır: ” Sesin ve fotoğrafın yapma biçimlerine potansiyeller getirebilmeyi heyecanlı buluyorum.”

berk-kır-dısarıda-yakınlık-merdıven-art-space-sergı

Elif Hopyar

Sanatçı Berk Kır’ın ilk solo sergisi ”Dışarıda Yakınlık”, Nazlı Pektaş küratörlüğünde, Merdiven Art Space’te sanatseverlerle buluştu. Sanatçının Türkiye’deki ilk sergisi, fotoğrafın nesneleşmesi odağında şekillenen ontolojik tartışma alanı yaratıyor. Fransız düşünür Jacques Lacan’ın, içsellik-dışsallık etrafında inşa ettiği ”Extimacy” kavramından hareket eden sanatçı mahrem-kamusal arasındaki bağı muğlaklaştırıyor. Uzun zamandır sürdürdüğü çekimleri ”Başımın Üstünde Yerin Var” serisine dönüşüyor. Nazlı Pektaş’ın küratörlüğünü üstlendiği sergide buluntu malzemeler ile neden-nesne arasındaki ilişkiye odaklanılıyor. Sergide yer alan yapıtlara özgü, kulaklıklar eşliğinde sesler sayesinde disiplinler arası deneyim yaratılıyor. Sanatçı Berk Kır ile fotoğraf sanatı ve “Dışarıda Yakınlık” üstüne konuştuk. 

Berk, ilk kişisel sergin ”Dışarıda Yakınlık” Merdiven Art Space’te izleyiciyle buluştu. Sergiye geçmeden evvel fotoğrafa ilgin ne zaman başladı, biraz ilk temastan söz eder misin?

Fotoğrafı kavramaya başladığım ilk temasım 13 yıl öncesine dayanıyor diyebilirim. Etrafı kamerayla keşfederken, kamerayı da etrafla keşfettiğim bir yolun başı olduğunu soru üzerine düşündüğümde söylemek içimden geldi. Bu keşif dinamiğiyle kendime baktığım bir üçüncü kuvvet de var.

Lisans eğitimin sanat tarihi üstüne. Fotoğraf ve sanat tarihini, sanatını şekillendirirken ayrıştığı ya da birleştiği noktalar açısından değerlendirir misin? 

Fotoğraf hakkında düşünüyor ve üretiyorken sanat tarihi eğitimime başlamıştım. Ardından bir sanat tarihçisi olarak kendi sanatıma baktığım bir bütünlük gelişti. Doğrudan kesiştiği ya da ayrıştığı noktaları işaret etmek yerine daha bütüncül bir yerden yaklaşıyor olmayı tercih ediyorum. En genel kapsamda söyleyebileceğim şey, gözlemlerim ve hislerimin temel meseleyi belirlediği olur.

Fotoğrafa malzeme ve yerleştirme teknikleri açısından yaklaşımında nelerden besleniyorsun? 

Karşılaşmalardan besleniyorum. Bir insanla, bir sözle ya da herhangi bir şey ile… Şehir içinde yürüyen bir özne olarak, rast geldiğim nesneler, olaylar, sesler vb. durumların tümüyle birlikte düşünebilmeyi önemsiyorum. Fotoğrafa da bu tesir ediyor diye düşünüyorum.

Fransız düşünürü Jacques Lacan’ın bir tür ”dışarıda yakınlık” anlamına gelen ”Extimacy” kavramı senin sanatsal üretimini nasıl tesir ediyor?

Extimacy kavramıyla bir araya gelişim; sergim kapsamında düşünürken filizlendi. Üretim pratiğinden ziyade temel düşünce fonksiyonlarıma bir atıfta bulunuyor oluşu ilk etkendi. Şehir nesnesi olarak okuduğum trapez saclar, yüzeyleri işgal eden imajların yarattığı yeni bir form ve anlam önerisiyle görüldü. Malzemenin, fotoğrafın anlamına dair önerebilme cüreti ya da kuvvetini nesne yönelimli ontoloji kapsamında ele alma niyetindeydim. Dışarıda yakınlık burada başladı, aşina hissedeceğimiz şeylerin kendi anlam potansiyellerine bir bakış aralamakla.

Kentten beslenen bir sanatçı olarak, beden ile kurduğun ilişki de yapıtlarının temelini oluşturuyor. Fotoğrafın sınırlarının esnediği işlerinde, beden- nesne inşasını nasıl yorumlarsın? 

Kendi beden deneyimlerim her zaman kurucu özne oluyor. Bu, doğrudan görülüp duyulamıyor olabilir. Gözleme dayalı gelişen fikir birlikleri ve onun doğurduğu hislerin, hareket alanı başlatmak için bir motivasyonu olduğunu düşünüyorum kendi hayatımda. Fotoğrafın sosyal strüktürü olduğunu görüyorum. Bakışı imajın varlığıyla karşıladıktan sonra ona bulunduğu yere dair yeniden düşündürerek oluşturacağı yarıklardan bahsettiğim çeşitli grup sergilerinde bulundum. Sosyal strüktürün bu karşılaşma kuvvetini kişisel sergimde fotoğraf nesnesi fikrine getirdiğim bir çizgi takip ediyor.

Sergiyi disiplinler arası kılan diğer unsur; işlere eşlik eden ses imgesi. Mekânla kurulan bağda tekinsizlik hissi sirayet ediyor izleyiciye. Bu kapsamda yeni projelerinden söz eder misin? 

İki çeşit sesi sergi kapsamında ele alıyorum, ilki sergi mekanının dış cephesinde dakikada 2 kere tekrar eden kendi sesimle kayıt ettiğim “şşş” nidası. İç mekandaki sesler ise imajların kendilerini temsil eden fotoğraf değerlerini, frekans bakımından ele almamla birlikte şekillendi. Salt olarak bakmakta olduğunuz imgenin sesini de duyuyor olmaktan bahsediyorum. Tek bir tetikleyici üzerinden eşzamanlı olarak görme ve duyma denemesi belki de… Sesin ve fotoğrafın yapma biçimlerine potansiyeller getirebilmeyi heyecanlı buluyorum. Yakın zaman içerisinde şehirde göstermek istediğim bir takım yerleştirme fikirlerim var ve bir fotoğraf kitabı hakkında da düşünüyorum.