Serimizin 25. gününde Gaye Boralıoğlu Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nden Mübarek Kadınlar‘a geçen “Mübarek” ilhamı anlatıyor.
Dinlemek için aşağıdaki linke tıklayınız:
Mübarek olsun!
Bu seride Tanpınarla ilgili çok kıymetli değerlendirmeler dinliyoruz. Ben bugün size bir hikâye anlatacağım. Tanpınar’la ilgili kendi hikâyemi… Tanpınarla ilk tanışmam lise yıllarında olmuştu. Doğrusu talihsiz bir karşılaşmaydı… Yadırgamış, bir türlü benimseyememiştim. Bir kere solcu değildi, işçilerden, köylülerden, yoksullardan bahsetmiyordu. İkincisi dil dünyası Sait Faik, Yaşar Kemal, Orhan Kemal gibi berrak duru değildi. Bir sürü Arapça kelime okumamı yavaşlatıyor metinle arama giriyordu. Çok okuyan, edebiyata epeyce meraklı bir çocuk olmama rağmen Tanpınar o yıllarda hiç de derin bir iz bırakmamıştı ruhumda.
İkinci karşılaşmam üniversite bittikten sonra Oğuz Atay okumamla oldu. Oğuz Atay, Türkçe edebiyata dair bildiğim pek çok şeyi altüst etmişti. 12 Eylül sonrasında birey olmanın anlamı üzerine tartışırken zihnimde yepyeni kapılar açmıştı. Muhakkak Türkçe edebiyatta Oğuz Atayın öncülü olmalı diye düşündüm ve işte o zaman Ahmet Hamdi Tanpınara yeniden döndüm. Önce Huzur’u okuduğumu hatırlıyorum. “Her düşüşün altında bir başkası vardır ve herkes kendinin mezarıdır” diyordu Huzur’da… Cümlelerin yoğunluğu, anlatının katmanlılığı beni altüst etmişti. Sonra arkasından Saatleri Ayarlama Enstitüsü geldi. Büyülenmiştim. O ironik anlatım, nevi şahsına münhasır karakterler… Bir zamanlar okumamı durduran Arapça, Osmanlıca kelimelere artık dil dünyamı zenginleştiren unsurlar olarak hevesle sahip çıkıyordum. Böylece Tanpınar başucu yazarlarım arasına kaydoldu usulca…
Sonra bir gün… Öyküler yazdığım bir dönemde, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü yeniden okumaya başladım. İnsan sevdiği kitapları okurken her seferinde başka bir noktaya takılır, başka açıdan bakar ya… İlk okumalarımda daha çok kitabın üslubu, Hayri İrdal karakterinin çok boyutluluğu gibi noktalar üzerinde dururken bu kez köşede duran bir saat… Mübarek dikkatimi çekti. Yaşlı, İngiliz yapımı bir duvar saati olan Mübarek’i şöyle tarif ediyordu Tanpınar: “Mübarek güzel saatti. Kendi hâlinde, hiç kimsenin işine karışmadan, kervanını kaybetmiş bir mekkâre gibi başı boş, dalgın dalgın bir yürüyüşü vardı. Hangi takvimle hareket eder, hangi senenin peşinde koşar, neleri beklemek için birdenbire günlerce durur, sonra ağır, tok, etrafı dolduran sesiyle hangi gizli ve mühim vak’ayı birdenbire ilân ederdi? Bunu hiç bilmezdik. Çünkü bu bağımsız saat ne ayar, ne ıslah ve tamir kabul ederdi. O başını almış giden, insanlardan tecerrüt hâlinde yaşayan hususî bir zamandı.”
Çok etkileyiciydi. Öyküler yazdığım o dönemde Ben de Mübarek için bir öykü yazmaya karar verdim. Bir sürü şey denedim. Bir antika müzayedesinde ona rastladığımı hayal ettim… Mübarek’i alıp günümüzde bir ofis ortamına sokmayı denedim… Parçalara ayırıp parçaların her birini İstanbul’un muhtelif köşelerine yerleştirdim… Olmadı olmadı… Mübarek için bir öykü yazmayı bir türlü beceremedim. Sonunda öykü dosyasını tamamladım artık yayınevine göndereceğim, kitaba bir isim koymam lazım…. Düşünüyorum… Kadın öyküleri bunlar ama ayarsız kadınlar hep. Tanpınar’ın saati gibi… Sonunda bir öykü yazamadım ama kitabın adına taşıdım Mübarek’i. Tanpınar’a kapaktan selam gönderdim. İşte dördüncü kitabım Mübarek Kadınlar böyle doğdu.
Veda etmeden önce son sözü Tanpınar’a bırakayım….
Gaye Boralıoğlu: İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde sistematik felsefe ve mantık okudu, aynı bölümde yüksek lisans yaptı. Gazeteci, reklam yazarı ve senaryo yazarı olarak çalıştı. Atıf Yılmaz’ın yönettiği “Eylül Fırtınası” filminin senaryosunu yazdı. İlk kitabı Hepsi Hikâye 2001’de, Meçhul 2004’te, Aksak Ritim 2009’da, Mübarek Kadınlar 2014’te, Dünyadan Aşağı 2018’de, Alâmetler Kitabı 2021’de İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. Bir gençlik romanı olan İçimdeki Ses Günışığı Kitaplığı’ndan 2013’te, Ümit Kıvanç ile birlikte kaleme aldıkları Haysiyet Kıraathane Kitapları’ndan 2019’da çıktı. Kitapları ve öyküleri çeşitli dillere çevrildi. “Mi Hatice” adlı öyküsü kısa film olarak çekildi ve çeşitli festivallerde ödüller aldı. Aksak Ritim ile 2011 Notre Dame de Sion Edebiyat Ödülü Mansiyonu’nu, Mübarek Kadınlar ile 2015 Yunus Nadi ÖyküÖdülü’nü, Dünyadan Aşağı ile 2019 Duygu Asena Roman Ödülü’nü kazandı. Almanca’da Der Fall Ibrahim adıyla yayımlanan Meçhul romanı 2017 Frankfurt Kitap Fuarı’nın “Satırlar Arasında” programına seçildi.