Kızıl Kale Erendiz Atasü’nün hikâye kitabı (2015) * 12 hikâye. Eser, “Eski Zaman Masalları”, “Üçleme”, “Yeni Zaman Öyküleri” adıyla üç bölümden oluşmaktadır ve her bir tarihî dönemde kadınların toplumsal konumları, yaşadıkları sorgulanır. “Eski Zaman Masalları”nda yer alan Kızıl Kale‘de (1)Kızıl Kale’ yi kuran erkekler ve zamanın hakanı, bir gün arzuyla dolup taşan iki genç kıza ceza vermek isterler. Ona cadı diye seslenirler. Kız hapsedilir ve hapisteyken öldürüleceğini anlayınca intihar eder. Kızıl Kale bir gün yıkılır ancak genç kızın hikâyesi ebedî olacaktır.Erdemoğulları ile Uysalkızlar’da(2) Hekimbaşı, yıllardır Erdemoğulları kabilesini yönetmektedir. Halk Hekimbaşı’nı çok sevse de  Uysalkızlardan olan eşini garip bulur ve kendilerine benzemediği için ona bir türlü ısınamazlar. Hekimbaşı’nın eşi doğduğu deniz kenarındaki ülkeyi çok özlemektedir. Bir gün bu yurda Soluk Beniz lakaplı güya ‘jokerci’ olan bir adam gelir ve halkı kandırır. Bu Hekimbaşı da vefat etmiştir. Halk hepsinin suçunu Hekimbaşı’nın eşine yıkar ve eşiyle kızı göç eder. Dullar Evi’nde (3)Cavahar Mehta, Baharat Ülkesi’nin özgürlüğü için zamanında cenk etmiştir. Ülke insanları o kadar özgürlüğe açtır ve acı içinde yaşar ki Cavahar, onları kurtarmak ister. İmparatorluğa karşı gelir. Yeni bir ülke kurarlar. Fabrikalar açar ve ürettiklerini dünyaya satarlar. Toparlanmaya başlamışlardır. Ancak Cavahar Mehta, tükenmiştir. Issız bir yerde hayatını sonlandırmak ister. Kimseye kimliğini açıklamayan bu adam halk arasında artık bir efsane olmuştur, kimse yaşlandığını kabullenmez, hâlâ değişik kılıklarla halk arasında dolaştığı düşünülür. O ise zamanında bir derebeyine ait olan sonradan Mehta tarafından yaşlı bakımevi hâline getirilen yüz bir sütunlu bir malikânede yaşamaktadır. Adını kimse bilmez, iyice yaşlanmış, kemikleri çıkmıştır. Sadece yanındaki hizmetçisi, eski dokuma işçisi olan Aya, onu tanımaktadır. Aya, zamanında Mehta’nın sanayi devrimi sayesinde kapattırılan Dullar Evi’nden kurtulmuştur. Mehta yaşlanıp elini ayağını yönetimden çektiğinde ise bozulma başlar. Dullar evi yeniden açılır. Üçleme adını taşıyan ikinci bölümde yer alan Mutlu Son‘da (4)Nigâr Hanım’ ın 82. doğum yıl dönümünde, kızları ve torunları ona gizli bir akşam yemeği hazırlığı yapar. Nigâr Hanım durumu anlar ve en çok komşularının 40 yaşındaki oğulları, ressam Adnan Bey için heyecanlıdır. Nigâr Hanım’ın yüzü bembeyazdır. Ressam, Nigâr Hanım’ın yüzünü çok beğenmiş, bir resmini yapıp ona hediye etmiştir. Nigâr Hanım aynaya bakar, yaşlılığı yüzüne iyice vurmuştur. Mayosunu giyerek deniz banyosu yapmaya iner. Doğum günü olduğu için o gün kızlarının ikisi birden ona eşlik eder. Nigâr Hanım ikisi de dul kalan kızlarına çok üzülmektedir. Ona göre erkeksiz hayat bomboştur. Nigâr Hanım, Heybeli’ de mehtaba çıkılan, sandalların şarkı ve gazellerle dolduğu, zevke dalınan, masalsı bir İstanbul’ un son dönemlerine yetişmiştir, Aydın bir ailenin dil öğrenebilmesi için Üsküdar Kız Koleji’nde okuttuğu, piyano çalan, dikiş nakış, alaturka, alafranga mutfağı bilen mutlu bir genç kızdır. Yaşlandığını kabul etmek istemez. Kızları sürpriz yaptıklarında çok heyecanlanır. Ufak bir krizden sonra yemekler yenir. Akşam yemeği sonrası ise Nigâr Hanım vefat edecektir.Yalnız Adamın Yanlış Seçimi’nde (5)Yalnız Adam, profesör eşiyle çok da mutlu değildir. Karısının yükselişi adamın özgüvenine indirilmiş bir darbedir. Yalnız Adam giderek küçük kaçamaklara başlar. Kadının tepkisi yeni iç çamaşırları, parfümler, saç boyaları olsa da “soğumuş külde kıvılcım çakmaz”. Yalnız Adam’ın annesi yatalaktır. Ona Tatyana bakar. Yalnız Adam bu eve kırk yılda bir uğrasa da annesi vefat ettikten sonra buraya yerleşir. Yıllardır annesine bakan Tatyana’ ya emeklerinin karşılığı olarak yarı maaşla hizmetine devam ettirir. Tatyana’ nın kızı Luba Gürcistan’dadır, onu da yanına aldırır. Luba’nın kocası ise alkolik ve işsizdir. Yalnız Adam Luba’ dan hoşlanır, onla evlenmek ister. Kocası ise para için durumu kabul eder. Zamanla Yalnız Adam da annesi gibi yarı felçli olur ve Luba, kocasını kuzeniymiş gibi bu eve getirir. Yalnız Adam yaşlandıkça, ilişkilerini onun gözü önünde yaşamaktan kaçmazlar.Yavaş Bir İntihar’da(6)henüz 25 yaşında, üniversite mezunlarının bile çalışmadığı bir dönemde annesine ve kendisine bakabilmek için muhasebeciliğe başlayan genç kadın rakamları sevse de, sabırla onlarla uğraşsa da baharın leylak kokusunda aşkı aramaktadır artık. Bütün arkadaşları evlidir, “gövdelerindeki kıpırdanmalara tam da aşina olamadan eril enerjinin kuşatmasında bulmuşlardır kendilerini.” Bir gün genç kız müzik odasından gelen piyano sesine ilerler, aşık olacağı adam oradadır. Hayali konser piyanisti olmak olan bu adam, müzik öğretmeni olarak kalır. Delirmiş bir kadınla evlidir. Evlendiklerinde hayalleri olan adama mutfakta sirkeyle çaydanlık temizlemek ağır gelmiştir. Bir gün annesi çat kapı çıkagelmiş ve oğlunu önünde önlükle görünce boşanmaya ikna etmeye çalışmıştır. Adam, karısını Bakırköy Hastanesi’ ne yatırır. Muhasebeci kızla tanıştığında işte böyle bir ruh halindedir. Evlendikleri kadın gittikçe hastalanır. Adam ona bakar. Kadın ise artık Bakırköy’ e eski karısını ziyarete gitmediği için mutludur. “Yeni Zaman Öyküleri” adlı bölümde yer alan Kısa Bir Üzüntü‘de (7)kadın Boğaz’ın eski köylerinden birine doğup büyüdüğü yerin atmosferini solumak için kızını çağırır. Kız bu durumdan pek hoşnut olmasa da annesiyle bir çay içecek vakit ayırır. Anne-kız ilişkilerinde sorun vardır, ancak üstü kapatılır. Kadın da zamanla istenmediğinin farkına varır. Kızına inci kolyesini hediye eder. Kızı başta reddetse de annesinin ısrarı üzerine kabul eder. Anne “ona iyi bak, benden sana yadigâr” dediğinde, kızın “aman anne, bırak bu dokunaklı lafları” diye aksilik yapması annesini sevindirir. Çünkü bu aksilenme enikonu etkilendiğinin işaretidir. Kadın bir an üzdüğü için üzülür. Sonra vazgeçer çünkü kızı nasılsa birazdan bu kısa üzüntüyü unutacaktır.Meleğin İntikamı’nda (8)Refref, yanında çalıştığı Gürmanlardan çok memnundur. Eşi çalışmasa da kendi çalışarak hem ona hem de üç çocuğuna bakar.  Gürmanlardan tek istediği onu şirketlerinde sigortalı olarak çalışıyor göstermeleridir. Bunun hayaliyle evin her işine koşturur. Bir gün konuyu “hanımına” açtığında eşine ileteceğini söyler. Eşi duruma pek sıcak bakmaz, çalıştığı şirket batmak üzeredir, bir de bu masrafı üstlenmek istemez, eşi ödemeyi kabul ederse yapacağını söyler. Bayan Gürman da duruma sıcak bakmaz. Konuyu kapatmaya çalışsalar da konu Refref için kapanmamıştır. Yıllarca çalıştığı, her yerinde emeği olan bu evde ona sigorta yapılmasının çok görüldüğüne üzülür. Refref sigortalı olamayacağını anladığında Bayan Gürman’a kocasının iş bulduğunu, kocasına ise işten çıkarıldığını söyleyerek evden ayrılır. Kan Kokusunda (9)İffet Hanım, Ankara’ da eski bir apartmanda kiracıdır. Öğrencileri onu çok sevmektedir. Üç, dört öğrencisiyle hâlâ görüşür, sinemadan bahsederler. İffet Hanım, kibar ve güçlü bir kadındır. Kocası zamanında onu aldatmıştır. Öğrencisi genç kadın, bir gün onu merak eder, ölümü adeta içine doğmuştur. Aradığında açmamıştır çünkü ve bu kadar erken saatte hiçbir zaman evden çıkmamıştır İffet Hanım. Genç kadın kafasında senaryolar kurarak İffet Hanım’ ın evine yürür. Öyle inanmıştır ki öldüğüne bakkaldan ölünün kanını temizlemek için bezler alır. Daireye döndüğünde görür ki öğretmeni İffet Hanım ölmüştür. Zaman sonra İffet Hanım’ ın evinin üzerine Gizemli Rüyalar Sineması açılır. Sinema sonra da bir alışveriş merkezi olur. Genç kadın, İffet Hanım’ın hâlâ kanadığını hisseder. “Bıçaklanıp bir köşede ölmeye terk edilmiş Ankara’nın yaralarından” kan sızmaktadır.Duvardaki Fotoğrafta (10)Kübra, imam hatip lisesinde okumuş, Rize’ de yetişmiş, geleneklere ve dine son derece bağlı biridir. Yanında çalışan yardımcısı Hülya ise yüksekokul okumuş bir ailenin kızıdır, bekârdır. Kübra ve Hülya arasındaki zıtlıklar zaman zaman ortaya çıksa da ikili, ilişkilerini bir şekilde yürütürler. Bir gün mahallenin şarküterisi Oğuz’ a gidip ceza keserler. Oğuz Atatürk resmi duvarda olduğu için inatla o şarküteriye ceza kesildiğini hisseder. Hülya, adamın kendisinden hoşlandığını düşünür ve Kübra’nın bilerek ceza kestiğini kanunlarla, yasalarla yüzüne vuracakken Oğuz’ un parmağındaki alyansı görür. Planından vazgeçer. Oğuz ise duvardaki Atatürk resmini indirmemekte ısrarcıdır.Hayat Dersinde (11)çocuk istismarcılığının anlatıldığı bu öyküde A ve Z adlı iki genç kız okuldan dönerlerken, karşılarına bir adam çıkar. Onlara bazı fotoğraflar gösterir. Bu fotoğraftakiler erkek cinsel organıdır. Z hemen tanır. Annesiyle babasını görmüştür. A ise ne olduğunu bilmez ama tanır. A’ nın uyarısıyla adamın yanından kaçarlar ve ne olduğunu anlamazlar. Z babasının onu suçlayacağını düşünür çünkü “dişi kuyruk sallamadıkça…” lafını sık kullandığını bilir. A ise böyle bir şeye kimse inanmayacağı için susar.Mekânsız (12)1957 senesinde seçime hile karıştığı radyoda açıklanırken anjin geçiren kızın, 1971 baharında evinin yıkılması için müteahhitle anlaşan bir adamla olan tartışmasıyla başlar. 1957’ den beri ülkede neredeyse hiçbir şey değişmemiştir. Fakülte yıllarındaki gümbürdeyerek gelen devrim heyecanı da kalmamıştı ülkede. Kadın deprem riski, gayrimenkul oyunu dese de okumuş yazmışı dahil herkes daha fazla para için evin yıkılmasını kabul etmiştir. Kadın da sonunda pes eder ve evi yıkıma teslim eder (İlk baskı Can Yayınları, 2015).