Çok sevdiğim bir mevzudur çerçeve. Bütündense parçayı gösterir. Hayatı fragmanlar halinde daha kolay algılamamızı sağlar. Görünür ya da görünmez çerçevesi vardır fragmanın. Fazla teferruata ihtiyacı yoktur. Çerçeve ve fragman iç içe geçmiştir çoğu zaman. Sanatçının göstermek istediğinin sınırıdır bir bakıma. Bu sınır öyle sınırlamak gibi değildir, sanatçı çerçeve ile daha rafine bir gerçekliği sunar izleyicisine.
Nihat Özdal’ın Çerçeve’si okudukça düşündüren, düşündürdükçe etrafa baktıran bir art-book olmuş. Ortasında kocaman kare bir boşluk olan kitap… Bu boşluğu doldurmak okuyucunun elinde. Bir bütün olarak tek bir çerçeve olan kitap, her bir sayfasında tek tek çerçeveye dönüşmüş. Her çerçeve yeni bir serüvene imkan vermiş, tek başına. İnsan her sayfadaki çerçeveyi yazıya uygun kullanmaktan kendini alamıyor. Keyifli, düşündüren, bulduran bir kitap olmuş.
Çerçeve meselesi felsefede de çok tartışılmıştır. Mesela Kant, çerçeveyi bir süsleme gibi görür. “Ergon”dan ayırır çerçeveyi. Bir “parergon”dur çerçeve, yardımcı bir elemandır. Güzelin daha güzel gösterileceği bir eklenti… Sonra Derrida bu meseleye bir eleştiri geliştirir. Çerçeveyi bambaşka bir açıdan ele alır. Esas olanı öteki ile birlikte görmemizi ister. Derrida’ya göre güzel, güzel ise zaten tamdır ve daha güzel gösterilmeye ihtiyacı yoktur. Yanında bir öteki olmamalıdır. Öyle ise eklenti olan parergon yani çerçeve, işin kendisi ile bütündür aslında. ‘Dışarıdaki’ ya da ‘öteki’ değildir. Kitap bana bunu hatırlattı. Ergon ve parergon tartışmalarının yapılabileceği hayata dair şeyler. Kim ya da ne ergon, kim ya da ne parergon?
Çerçeve’nin sayfalarında dolaşırken dışarıdaki ile aradaki mesafe de kalkıyor. Çerçevenin içinden görünen “dışarıdaki” avuçlarının içine geliveriyor. Belki mesafe o kadar da uzak değil. Mesafeyi yok etmek için doğası gereği bir çerçeve yetiyor.
Özdal çerçevenin ne olduğunu anlatıp çerçevenin altında okuyucuya yol gösteren didaktik fragmanlarını da sunmuş. Bazen de anlatmamış, O’na seslenmiş kitabında: iSeni buraya sığdırdım, kim olduğunu unuttuğumda hatırlamak için… Unutulmayacak olanı çerçeveletmiş, okuyucusunun gözünden. Yine de fragmanlarda çerçeveyi özgürce kullanma insiyatifi okura bırakılmış. Herkes kendi hatırlamak istediklerini çerçevelesin diye.
Çerçeve her bir sayfasında, kadrajına sığdıracağı kendi bağlamlarını kuracak görselleri aratıyor okuyucusuna. Bazen sokakta bir manzaranın peşinde bazen müzede bazen de aile meclisinde… Okuyucu kitap ile Özdal’ın fikirlerinden yola çıkarak kendi bağlamını oluşturuyor. Kitap, sürekli değişen, gelişen, devam eden, yeni anlam katmanları üreten bir çerçeveden bakmaya olanak sunuyor. Çerçevenin içine ne koyulacağı okuyucusunun sınırsız seçimine bağlı bir art-book Çerçeve…
Aslı Özer: Dokuz Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Sanat ve Tasarım Anasanat Dalı, Sanatta Yeterlik Öğrencisi.